49 Kayıt Bulundu.
Bize Süfyân b. Zeyd, ona Ebu Davud el-Haferî, ona Süfyân, ona da Ebu Harun el-Abdî şöyle rivayet etmiştir: Bizler Ebu Saîd'in (el-Hudrî) yanına gelir, o da bize "Rasulullah'ın (sav) vasiyeti (gereğince) hoş geldiniz!" der ve Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet ederdi: "İnsanlar size tâbidirler. Yeryüzünün (muhtelif) bölgelerinden insanlar, dinde (derin) anlayış sahibi olmak (için) size geleceklerdir. Size geldiklerinde, onlara hayrı tavsiye edin." Ebu İsa şöyle demiştir: Ali'nin dediğine göre Yahya, Şu'be'nin, Ebu Harun el-Abdî'yi zayıf saydığını ifade etmiştir. Yahya b. Saîd şöyle demiştir: Vefat edene dek İbn Avn, Ebu Harun el-Abdî'den hadis rivayet etmiştir. Ebu İsa şöyle demiştir: Ebu Harun'un ismi, Umâre b. Cüveyn'dir.
Açıklama: "مَرْحَبًا بِوَصِيَّةِ رَسُولِ اللَّهِ" ifadesi, "Rasulullah'ın (sav) vasiyeti (gereğince) hoş geldiniz!" şeklinde tercümeye yansıtılabilmiştir.
Bize İshak b. İbrahim, ona Muâz b. Hişâm, ona babası, ona Katâde, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir: Rasûlullah (sav), Muâz'ı arkasına almış, deve sırtında gidiyordu. Bir ara, "Ey Muâz b. Cebel!" diye hitap etti. O da, 'Buyur ey Allah'ın Resûlü, emret' dedi. Rasûlullah (sav) tekrar, "Ey Muâz" diye seslendi. Muâz da yine, 'Buyur ey Allah'ın Resûlü, emret' dedi. Bu diyalog üç kere tekrarlandı. Sonra Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Samimi bir kalple Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın rasulü olduğuna şehadet eden herkese Allah cehennemi haram kılmıştır." Muâz, "Ey Allah'ın resûlü, bunu insanlara haber vereyim de sevinsinler, değil mi?" dedi. Hz. Peygamber (sav), "Ama o zaman buna güvenirler" buyurdu. Muâz bu hadisi, (söylemeyip gizlersem) günaha düşeceğinden korkarak öleceği sırada haber verdi.
Bize Müsedded, ona Mu'temir, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: Nebî (sav), Muâz'a, "Kendisine ortak koşmadan Allah'a kavuşan, cennete girer" buyurmuştur. Muâz, 'İnsanları bununla müjdelemeyeyim mi?' diye sormuş, Hz. Peygamber (sav) de, "Hayır, buna güvenmelerinden endişe ediyorum" buyurmuştur.
Bize Ahmed b. el-Ezher, ona Heysem b. Cemîl, ona Ömer b. Süleym, ona Yusuf b. İbrahim, ona da Enes b. Mâlik, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kendisine bir ilim sorulup da (bildiğini) gizleyen kimseye Kıyamet günü ateşten gem vurulur!"
Bize Kuteybe, ona Nûh b. Kays, ona Ebu Harun el-Abdî, ona da Ebu Saîd el-Hudrî, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Doğu tarafından insanlar, (dinlerini) öğrenmek için size geleceklerdir. Sizlere geldiklerinde, onlara hayrı tavsiye edin." (Râvi Ebu Harun el-Abdî) şöyle demiştir: "Ebu Saîd bizi gördüğünde 'Rasulullah'ın (sav) vasiyeti (gereğince) hoş geldiniz.' (Ebu İsa et-Tirmizî) şöyle demiştir: "Bunu, yalnızca Ebu Harun'un Ebu Saîd'den rivayet ettiği hadis olarak biliyoruz."
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammâd b. Zeyd, ona da Eyyûb, Kâsım'a şöyle sorulurken onu (Kâsım’ı) işittiğini bildirdi: "Vallahi, biz sorduğunuz her şeyi bilmiyoruz. Şayet bilseydik (onu) sizden saklamazdık, (bunu) sizden saklamamız bize helâl olmaz!”
Bize Ya'lâ, ona Muhammed –ki o, İbn İshak'tır-, ona amcası Musa b. Yesâr’ın şöyle dediğini rivayet etti: Bana ulaştığına göre Selmân, Ebu’d-Derdâ’ya şunu yazdı: "Şüphesiz ilim, insanların gelip başlarına toplandığı pınarlar gibidir. Onu (ilmi), bu da alır, öteki de alır. Allah onunla birden çok kişiyi faydalandırır. Şüphesiz söylenmeyen (gizlenen) bir hikmet (ilim) ruhsuz bir ceset gibidir. Dışarı çıkarılmayan bir ilim de kendisinden infak edilmeyen hazineye benzer. Şüphesiz âlimin misali, karanlık bir yolda hem kendisinin hem yanından geçenin, kendisiyle aydınlandığı ve herkesin kendisine hayır dua ettiği, bir kandil taşıyan bir adam gibidir."
Bize Abdülvehhab b. Saîd, ona Şuayb –ki o, İbn İshak'tır-, ona el-Evzâî, ona Ebu Kesir, ona da babası (Abdurrahman b. Üzeyne) şöyle rivayet etti: "Ebu Zerr'in yanına gittim. Orta Cemrenin yanına oturmuş, insanlar başına toplanmış, ona fetva soruyorlardı. Yanına bir adam gelip başına durdu. Sonra ona: 'Sana fetva vermek yasaklanmamış mıydı?' dedi. (Ebu Zerr) Başını kaldırıp adama baktı ve: 'Sen beni gözetlemekle mi görevlendirildin? Eğer –ensesine işaret ederek- keskin kılıcı şurama koysanız, sonra da Rasulullah'tan (sav) işitmiş olduğum bir kelimeyi siz beni öldürmeden önce söyleyebileceğime kanaat getirirsem, şüphesiz onu söyleyiveririm!' dedi."
Açıklama: Orta cemre (el-cemretü’l-vüstâ), bir fıkıh terimi olarak hacıların kurban bayramı günlerinde küçük taşları Mina’da attıkları üç ayrı yerden biridir. Bk. M. ÖZGÜ ARAS, "CEMRE", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/cemre (22.02.2023).
Bize Züheyr b. Harb, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim (b. Sa'd)), ona da Salih rivayet etmiştir. İbn Şihab şöyle demiştir: Ancak Urve, Humrân'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Hz. Osman abdest aldı ve dedi ki: Şimdi size bir hadis rivayet edeceğim. Allah'a yemin olsun ki, eğer Kur'an'daki bir ayet olmasaydı onu (hadisi) rivayet etmezdim. Ben Resulullah'ın (sav) şu sözünü işittim: "Bir kişi güzelce abdest alır ardından namaz kılarsa bu namazıyla önceki namazı arasındaki günahları affedilir." Urve şöyle demiştir: (Hz. Osman'ın) Bahsettiği ayet şudur: "İndirdiğimiz açık delillerle hidayet bilgisini -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lânet eder hem de lânet okuyanlar lânet eder." (Bakara, 2/159).
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Şube, ona Ömer b. Hattab'ın torunlarından Ömer b. Süleyman, ona Abdurrahman b. Ebân, ona da Zeyd b. Sabit, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah, bizden bir hadis işitip onu (başkasına) ulaştırana dek ezberinde koruyanın yüzünü nurlandırsın! Nice din (fıkıh) bilgisine sahip kimse onu kendisinden daha bilgin (efkah) bir kimseye taşıyabilir. Nice fıkıh bilgini de (aslında) din bilgini (fakîh) değildir."