155 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr ve Züheyr b. Harb, o ikisine Abdullah b. Yezid, ona Said b. Ebu Eyyüb, ona Ebu Hani, ona Ebu Osman Müslim b. Yesar, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ümmetimin son (zamanlarında) ne sizin, ne de atalarınızın işitmediği şeyleri rivayet eden bir takım insanlar olacaktır. Onlardan uzak durun!"
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Muâz b. Muâz, ona İbn Avn, ona Müslim el-Betîn, ona İbrahim et-Teymî, ona babası (Yezid b. Şerîk), ona da Amr b. Meymûn şöyle rivayet etmiştir: Perşembe günleri İbn Mesud ile görüşmeyi kaçırmayıp o gün yanına giderdim de herhangi bir şey için 'Rasulullah (sav) şöyle buyurdu' dediğini kendisinden hiç işitmedim. Bir (perşembe) akşamı 'Rasulullah (sav) şöyle buyurdu' deyiverdi! (Derken) başını indirdi. Ona baktım; ayakta, gömleğinin düğmeleri çözülmüş, gözlerinden yaşlar boşanmış, boyun damarları şişmiş! (Sonra İbn Mesud), '(Dediğim gibi) buyurdu, bunun gibi, bundan biraz fazla, buna yakın ya da buna benzer şekilde!' dedi.
Bize Affân, ona Ebu Avâne, ona Asım, ona Zirr b. Hubeyş, ona da Abdullah b. Mesud hadisi Hz. Peygamber'e (sav) dayandırarak (merfu olarak) şöyle demiştir: "Kim bile bile benim adıma yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın."
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr ve Züheyr b. Harb, onlara Abdullah b. Yezid, ona Said b. Ebu Eyyûb, ona Ebu Hânî, ona Ebu Osman Müslim b. Yesâr, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ümmetimin son zamanlarında ne sizin ne de atalarınızın işitmediği şeyleri rivayet eden bir takım insanlar olacaktır. Onlardan sakının!"
Bize İsmail b. İbrahim, ona Avf, ona Ebu Kamûs Zeyd b. Ali, ona da Hz. Peygamber'e (sav) gelen Abdülkays heyetinden biri şöyle haber verdi: "Biz, Rasulullah’a hediye olarak, o dönemde yaygın olan hediyelerden olan bir Navt (hurma balı dolu tulum) ya da kırba (deri tulum) takdim ettik. İçinde ya ta‘dûd ya da bernî hurmasından (Medine’nin meşhur hurmaları) vardı. Rasulullah (sav) 'Bu nedir?' dedi. Biz 'Bu bir hediyedir' dedik. Râvî der ki: Sanıyorum, Rasulullah içlerinden bir hurmaya baktı, sonra tekrar yerine koydu ve 'Bunu Âl-i Muhammed’e ulaştırın' buyurdu. Sonra heyet, Hz. Peygamber’e (sav) birçok şey sordu. En sonunda içkiler hakkında da soru sordular. Rasulullah (sav) '(İçki yapmak için kullanılan) şu kaplardan içmeyin: dubbâ (kabak kap), hantem (yeşil seramik küp), nakîr (hurma ağacının içi oyulmuş kütüğü), muzaffet (ziftlenmiş testi). Temiz ve ağzı sıkıca kapalı olan helâl kaplardan için' buyurdu. İçlerinden biri 'Ey Allah’ın Elçisi! Dubbâ’, hantem, nakîr ve muzaffet’in ne olduğunu sen nereden biliyorsun?' dedi. Rasulullah (sav) 'Ben onların ne olduğunu bilmiyor muyum sanıyorsunuz? Hicaz’da Hecer bölgesinden daha izzetli bir yer mi var? (yani bu kapların memleketini, insanlarını ve örfünü biliyorum)' buyurdu. Biz 'En izzetli yer el-Muşeqqar’dır' dedik. Rasulullah (sav) 'Vallahi oraya girdim ve onun iklîdini (anahtarını) da aldım' buyurdu." "(Ebu Kamûs) der ki: Hz. Peygamber’in bu sözlerinden bir kısmını unutmuştum, ama Ubeydullah b. Ebu Cerve onu bana hatırlattı ve şöyle dedi: Ben Zâre kuyusunun başında durmuştum. Sonra Rasulullah (sav) 'Allahım! Abdülkays kabilesini bağışla! Onlar isteyerek ve gönüllü olarak Müslüman oldular. Ne küçük düştüler, ne de intikamla karşılaştılar. Oysa bizim kavmimizden bazıları, ancak zelil edilince ve mağlup kılınınca İslâm’a giriyorlar' buyurdu, sonra yüzünü kıblenin sağ tarafından tam kıbleye doğru çevirdi ve Abdü’l-Kays için dua etmeye devam etti. Sonra da 'Doğu halkının en hayırlısı, Abdülkays’tır' buyurdu."