842 Kayıt Bulundu.
Bize Hişam b. Ammar, ona İsa b. Yunus, ona A'meş, ona Müslim b. Subeyh, ona Mesruk ona da Muğîre b. Şu'be şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav), ihtiyacını gidermek için uzaklaştı. Döndüğünde onu bir kapla karşıladım, suyu ona döktüm; önce ellerini yıkadı, sonra yüzünü yıkadı. Daha sonra kollarını yıkamaya yeltendi ama elbisesinin kolu dar idi. O da (sav) kollarını elbisesinin altından çıkarıp yıkadı. Sonra mestleri üzerine meshetti. Daha sonra da bize namaz kıldırdı.
Aynı isnadla gelen başka bir rivâyete göre de Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Abdest azalarına suyu tam olarak ulaştırmanızdan dolayı kıyamet gününde sakar ve sekili (alnı ve ayakları beyaz) atlar gibi geleceksiniz. Dolayısıyla gücünüz yettiğince beyazlığını uzatın!" Bu hadisi Müslim de Sahîh'inde Ebû Küreyb ve diğerleri vasıtasıyla Halid b. Mahled'den rivayet etmiştir.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ebû’l-Hasan b. Mansur, ona Harun b. Yusuf, ona İbn Ebî Ömer, ona Süfyan b. Uyeyne, ona Hişâm b. Urve, ona babası, ona da Humrân şöyle anlattı: “Hz. Osman (ra) oturaklar üzerinde üç defa abdest aldı ve sonra, ben Rasûlullah’ın (sav) abdest aldığını gördüm, sonra da şöyle söylediğini işittim: “Güzelce abdest alıp sonra namaz kılan insanın o namazla kılacağı diğer namaz arasında işlediği (küçük günahları) bağışlanır.” Bunu Müslim Sahîh’inde İbn Ebî Ömer’den tahric etti. İmam Şâfiî, başı birden çok defa meshetmek konusunda bu rivayete dayandı. Bu hadis, bağımsız bir rivayettir. Humrân’dan sabit olan ve açıklaması yapılan rivâyetler ise, abdest azalarını birden çok kez yıkamak gerektiği hususunun, başını meshetmenin dışındaki organlar için söz konusu olduğuna, başını ise sadece bir kere meshettiğine delâlet etmektedir. Bize Ebû Ali er-Rûzbârî, ona Ebû Bekir Muhammed b. Bekir, ona da Ebû Davud es-Sicistânî’nin haber verdiğine göre; Hz. Osman’dan gelen bütün sahih rivâyetler, başın sadece bir defa meshedildiğine delâlet etmektedir. Bu rivayetlerde onlar, diğer abdest organlarının üçer defa yıkandığını belirtmekte, baş için ise, diğer uzuvlar için söylediklerinin aksine, sadece başını meşhetti demekte, herhangi bir sayıdan söz etmemektedirler. Şeyh dedi ki: Başı birden çok defa meshetme ile ilgili olarak Hz. Osman’dan çeşitli vecihlerle gelen garip rivâyetler vardır. Ancak bu rivâyetler, güvenilir hadis hafızlarının rivâyetlerine muhaliftir. Bundan dolayıdır ki, her ne kadar bazı hocalarımız onları delil kabul ederler ise de, ilim adamları nezdinde o rivâyetler delil olmazlar.
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hafız, ona Ali b. Hamşâz el-Adl, ona Ali b. Abdülaziz, ona el-Haccâc b. el-Minhâl, ona Hemmâm, ona İshak b. Abdullah b. Ebî Talha, ona Ali b. Yahya b. Hallâd, ona da amcası Rifâa b. Râfi'in rivâyet ettiğine göre; Rifâa Rasûlullah'ın (sav) yanında otururken, insanın kıldığı namaz konusunu zikretmiş, Rasûlullah (sav) da şöyle buyurmuş: "Cenâb-ı Hakk'ın emrettiği gibi suyu organlara iyice ulaştırarak abdest almadıkça hiçbirinizin namazı tam olmaz; yüzünü yıkar, kollarını dirseklerine kadar yıkar, başını mesheder, ayaklarını da topuklarına kadar (yıkar)." Rifâa bu hadisi zikretti. Hocalarımız, abdest alırken besmele çekmenin farz olmadığına bu hadisi delil gösterdiler.
Bize Ahmed b. Abdülvehhâb b. Necde el-Havtî ile Ebû Zeyd el-Havtî, onlara Ebû'l-Muğîre, ona Harîz b. Osman, ona Abdurrahman b. Meysere şöyle rivâyet etti: Ben, el-Mikdâm b. Ma'dîkerib'in şöyle söylediğini işittim: "Rasûlullah'a (sav) abdest suyu getirilmiş ve abdest almıştı: Önce üç defa ellerini yıkadı, sonra üç defa yüzünü yıkadı, sonra üç defa kollarını yıkadı, sonra üçer defa ağzına ve burnuna su verdi, sonra başı ile kulaklarının içini ve dışını meshetti, sonra da üç defa ayaklarını yıkadı."
Bize İshak b. İbrahim ed-Deberî, ona Abdurrezzak, ona İbn Cüreyc, ona İsmail b. Kesîr, ona Asım b. Lakît b. Sabra, ona da babası şöyle dedi: "Bir arkadaşımla beraber Rasûlullah'ın (sav) yanına gitmiştim, ama kendisini evde bulamadık. Hz. Âişe bize hurma ve asîde aşı (un, yağ, süt ve bal karışımından yapılan bir tatlı) ikram etti. O sırada da Hz. Peygamber çıkageldi. Hz. Âişe'ye, 'Misafirlere bir şeyler ikram ettin mi?' diye sordu. Biz cevaben 'Evet' dedik. Biz böyle oturduğumuz sırada, çoban koyunları getirmiş, ağıla sokmaya çalışıyordu, kucağında da yeni doğmuş bir kuzu vardı. Hz. Peygamber, "- Hayvan doğum yaptı mı?" diye sordu. Çoban, "- Evet" dedi. Rasûlullah (sav), "- Öyleyse bize bir koyun kes!" buyurdu. Sonra bize döndü ve, "- Bu koyunu sizin için kestiğimizi sanma -buradaki aynı manaya gelen fiili 'lâ tehsibenne' diye değil, 'lâ tehsebenne' diye kullandı-, bizim yüz tane koyunumuz var, bu sayının çoğalmasını istemiyoruz; bundan dolayı çobanın bir koyunu doğum yaptığında, ona koyunlardan birini kesmesini emrederiz" dedi. Ben dedim ki: "- Ey Allah'ın Rasûlü, bana abdesti anlat!" "- Abdest alırken suyu uzuvlara iyice ulaştır, parmaklarının arasını hilâlle, burnuna su aldığında eğer oruçlu değilsen suyu derinlere kadar ulaştır" buyurdu. "- Ey Allah'ın Rasûlü, benim bir karım var..." diyerek onun dilinin uzunluğundan ve kötü sözler söylediğinden bahsetti. Hz. Peygamber, "- Öyleyse boşa onu!" dedi. Ben, "- Ey Allah'ın Rasûlü, onun sohbeti iyidir, ayrıca çocukları da var" dedim. "- Öyleyse onu nikâhında tut, kendisine de dilini tutmasını emret. Eğer kendisinde bir hayır görürsen devam edersin. Sakın câriyeni döver gibi karını dövme!" buyurdu.
Bize Muhammed b. Ebân el-Isbahânî, ona Ali b. Hassân el-Attâr el-Basrî, ona Yahya b. Saîd el-Kattân, ona Kurra b. Halid, ona İsmail b. Kesîr, onaAsım b. Lakîut b. Sabra, ona da Müntefik oğullarının elçisi olan babasının anlattığına göre; kendisi ve bir arkadaşı Rasûlullah'ı (sav) görmek üzere Hzx. Âişe'nin evine gitmişler, ama Hz. Peygamber'i bulamamışlardı. Hz. Âişe onlara asîde aşı (un, yağ, süt ve baldan yapılan bir tatlı) ikram etti. Çok geçmeden Hz. Peygamber nefes nefese geldi, "- Misafirlere ikramda bulundun mu?" diye sordu. Biz cevaben "- Evet" dedik. Sonra ben, "- Ey Allah'ın Rasûlü, namaz..." dedim. Hz. Peygamber, "- Abdest alırken suyu uzuvlarına iyice ulaştır, parmaklarının arasını hilâlle, burnuna su çektiğinde eğer oruçlu değilsen suyu genzine kadar ulaştır" buyurdu. Sonra, "- Ey Allah'ın Rasûlü, benim bir karım var..." diyerek onun verdiği sıkıntılardan söz ettim. Hz. Peygamber, "- Öyleyse boşa onu!" buyurdu. Bu sefer ben, "- Ama onun sohbeti iyidir, ayrıca çocukları da var" deyince, "- Öyleyse ona nasihat et, eğer kendisinde bir hayır görürsen devam edersin. Ama sakın câriyeni döver gibi karını dövme!" buyurdu. Biz böyle konuşmaya devam ederken çoban koyunları ağıla sokmak üzere getirmişti, elinde de yeni doğmuş bir kuzu vardı. Hz. Peygamber, "- Koyun kuzuladı mı?" diye sordu. Çoban, "- Evet" deyince, Rasûlullah (sav), "- Öyleyse o kuzu yerine bir koyun kes!" dedi. Sonra bana döndü ve, "- Koyunu senin için kestiğimizi zannetme -burada Hz. Peygamber aynı manaya gelen kelimeyi 'lâ tehsebunne' diye değil, 'lâ tehsebenne' diye telaffuz etti-. Bizim yüz tane koyunumuz var, sürünün daha da çoğalmasını istemiyoruz, bu yüzden her doğum yapan hayvanın yerine bir koyun kesiyoruz" dedi.
Bize Muhammed b. el-Müsennâ, ona Ebû Âmie, ona Abdurrahman b. Verdân, ona Ebû Seleme b. Abdurrahman, ona da Humrân şöyle rivâyet etti: "Hz. Osman'ı abdest alırken gördüm; üç defa ellerini yıkadı, üç defa yüzünü ve üç defa da kollarını yıkadı. Üç kere de başını meshetti. Üç kere de ayaklarını yıkadı ve sonra da, 'Ben Rasûlullah'ın (sav) böyle abdest aldığını gördüm' dedi. Ayrıca, "Bundan daha kısa abdest alana da yeterlidir" buyurdu. Ebû Seleme'nin Humrân'da, bundan başka bir rivâyetinin olduğunu bilmiyoruz.
Bize Muhammed b. el-Müsennâ, ona Abdul'a'lâ, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Atâ b. Yezîd el-Leysî, ona da Humrân şöyle rivâyet etti: "Hz. Osman abdest alırken ağzına ve burnuna su verdi, üç defa ellerini ve kollarını yıkadı, başını meshetti, ayaklarını da üç kere yıkadı. Sonra da, ben Rasûlullah'ın (sav) böyle abdest aldığını gördüm ve sonra da duydum: "Kim benim şu abdestim gibi abdest alır, hemen arkasından iki rekât namaz kılar ve bu namazda da kendine bir şey konuşmazsa, geçmiş günahları bağışlanır."
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Bağdat'ta Ebû Bekir Muhammed b. Abdullah b. Amr el-Bezzâz, ona Muhammed b. el-Ferec, ona Haccâc b. Muhammed, ona İbn Cüreyc rivâyet etti. (T) Yine bize Ebû Abdullah, ona Ebû Bekir b. İshak el-Fakîh -buradaki lafız ona aittir-, ona Ebû'l-Müsennâ, ona Müsedded, ona Yahya b. Saîd, ona İbn Cüreyc, ona İsmail b. Kesîr, ona Asım b. Lakît b. Sabra, ona da babasının rivâyet ettiğine göre; bir arkadaşı ile birlikte Rasûlullah'ı (sav) görmek üzere Hz. Âişe'nin evine gitmişler, ama Hz. Peygamber'i orada bulamamışlardı. Hz. Âile onlara hurma ve asîd ikram etti. Çok geçmeden Rasûlullah (sav) hızlı adımlarla ve canlı bir yürüyüşe geldi ve hemen, "- Size kimse bir şeyler yedirdi mi?" diye sordu. Ben, "- Evet, ey Allah'ın Rasûlü" dedim, sonra da kendisine, "- Ey Allah'ın Rasûlü, bize namazdan haber verin" dedim. Buyurdu ki: "Suyu uzuvlarına iyice ulaştırarak abdest al, bu sırada parmaklarının arasını da hilâlle. Burnuna su çektiğinde de eğer oruçlu değilsen suyu genzine kadar ulaştır."