3863 Kayıt Bulundu.
Bize Ebü’l-Yemân el-Hakem b. Nâfi’, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Urve b. ez-Zübeyr, Ebu Humeyd el-Ensârî es-Sâidî’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Hz. Peygamber (sav) bir kişiyi zekât toplamak üzere görevlendirdi. Görevli, toplama işini bitirince Rasul-i Ekrem'e gelip 'Yâ Rasulallah! Bu, size ait olan kısımdır. Bu da bana hediye edildi' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) ona şöyle dedi: "Babanın ve annenin evinde otursaydın da sana hediye verilecek mi verilmeyecek mi bir görseydin!" Daha sonra Hz. Peygamber (sav) bir akşam vakti namazdan sonra minbere çıktı ve şehadet getirip, Allah’a lâyık olduğu şekilde senada bulundu. Sonra şöyle dedi: "İmdi! Şu görevliye ne oluyor ki, biz onu (zekât toplamakla) görevlendiriyoruz. O da bize gelip 'Bu, sizin (verdiğiniz) görevin hasılatı. Bu da bana hediye edildi' diyor. Babasının ve annesinin evinde otursaydı da kendisine (bir şey) hediye edilecek mi, yoksa edilmeyecek mi bir görseydi! Canım kudret elinde olan (Allah’a) yemin olsun ki, biriniz şu (zekât malından) hainlikle bir şey almaz ki, onu Kıyamet günü boynunun üzerinde taşıyarak getirmiş olmasın! Eğer (hainlik edip aşırdığı şey) bir deve ise, onu inleyip bağırmasıyla, bir sığır ise onu böğürürken, bir koyun ise onu da, melerken getirir. İşte ben (bunları size) tebliğ etmiş oldum!" Ebû Humeyd, (sözüne devamla) şöyle dedi: Sonra Rasulullah (sav) ellerini biz O’nun koltuk altlarının bozumtırak rengini görecek kadar (yukarı) kaldırdı (Ve Allah’ım! Ben tebliğ ettim dedi.) Ebû Humeyd bir de şunu ekledi: Bunu Hz. Peygamber'den (sav) benimle birlikte Zeyd b. Sabit de işitti. (İsterseniz) O’na da sorun.
Açıklama: Diğer varyantlar: [M004739]; [M004740]; [B002597]; [B006636]; [B006979]; [B007174]; [B007197]; [DM001711]; [DM002535]; [D002946].
Bize Ebu'r-Rebî' ez-Zehrânî, ona İsmail b. Cafer, el-Alâ'dan, ona babası, ona da Ebû Hureyre (ra) rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Sadaka hiçbir zaman malı azaltmaz. Kişi affettiğinde Allah ancak onun izzet ve şerefini artırır. Bir kimse Allah için tevazu gösterdiğinde Allah onun derecesini yükseltir."
Bize Müsedded (b. Müserhed ve Ebu Nuaym (Fadl b. Dükeyn), onlara Hammâd b. Zeyd, ona Harun b. Riâb, ona Kinâne b. Nuaym ona da Kabîsa b. Muhârik el-Hilâlî şöyle rivayet etmiştir: "Ben (kan davasını önlemek niyetiyle) birinin diyetine kefil olmuştum. Bunun üzerine ödemede yardım talep etmek için Hz. Peygamber'in (sav) yanına vardım. Hz. Peygamber (sav) 'Zekat malları gelinceye kadar bekle, sana ondan verilmesini isteyeyim' buyurdu. Sonra da 'Ey Kabîsa! Dilenmek kesinlikle helal değildir. Ancak şu üç kişi bundan istisnadır: Başkasının borcunu üstlenen kişi ki ona borcunu kapatana dek dilenmek caizdir, ancak sonrasında istemekten vazgeçmelidir. Başına bir musibet gelip de malını kaybeden kişiye de dilenmek caizdir. O da zaruri ihtiyaçlarını giderebilecek yahut hayatını idame ettirebilecek hale gelinceye kadar dilenebilir. Kavminden aklı başında üç kişinin kendisi hakkında 'Falanca kişi ihtiyacını karşılayamayacak kadar fakirliğe düşmüştür' şeklinde beyanda bulunduğu kişiye de dilenmek caizdir. O da zaruri ihtiyaçlarını giderebilecek yahut hayatını idame ettirebilecek hale gelinceye kadar dilenebilir, ancak sonra dilenmeyi bırakmalıdır. Ey Kabîsa! Bunların dışında dilenerek alınan mal, sahibinin yediği haram lokma demektir."