10609 Kayıt Bulundu.
Bize İshak b. İbrahim, ona Muâz b. Hişâm, ona babası, ona Katâde, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir: Rasûlullah (sav), Muâz'ı arkasına almış, deve sırtında gidiyordu. Bir ara, "Ey Muâz b. Cebel!" diye hitap etti. O da, 'Buyur ey Allah'ın Resûlü, emret' dedi. Rasûlullah (sav) tekrar, "Ey Muâz" diye seslendi. Muâz da yine, 'Buyur ey Allah'ın Resûlü, emret' dedi. Bu diyalog üç kere tekrarlandı. Sonra Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Samimi bir kalple Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın rasulü olduğuna şehadet eden herkese Allah cehennemi haram kılmıştır." Muâz, "Ey Allah'ın resûlü, bunu insanlara haber vereyim de sevinsinler, değil mi?" dedi. Hz. Peygamber (sav), "Ama o zaman buna güvenirler" buyurdu. Muâz bu hadisi, (söylemeyip gizlersem) günaha düşeceğinden korkarak öleceği sırada haber verdi.
Bize Müsedded, ona Mu'temir, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: Nebî (sav), Muâz'a, "Kendisine ortak koşmadan Allah'a kavuşan, cennete girer" buyurmuştur. Muâz, 'İnsanları bununla müjdelemeyeyim mi?' diye sormuş, Hz. Peygamber (sav) de, "Hayır, buna güvenmelerinden endişe ediyorum" buyurmuştur.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Said el-Makburî, ona Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemir, ona da Enes b. Mâlik şöyle nakletmiştir: Hz. Peygamber (sav) ile birlikte mescitte oturuyorduk. Devenin üzerinde bir adam geldi, devesini mescitte çöktürdü, sonra da onu bağladı. Ardından 'Muhammed hanginizdir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) sahabileri arasında dayanmış oturuyordu. 'İşte şu yaslanan beyaz adam' dedik. Adam ona 'Ey Abdülmuttalib'in oğlu!' diye hitap etti. Hz. Peygamber (sav) "Buyur" dedi. Bunun üzerine adam 'Sana bazı şeyler soracağım, ancak sorularım ağır gelebilir. Bana gücenme' dedi. Hz. Peygamber (sav) "İstediğini sorabilirsin" buyurdu. Adam, 'Senin ve senden öncekilerin Rabbi adına söyle; seni bütün insanlara Allah mı gönderdi?' diye sordu. Hz. Peygamber, "Allah şahittir ki, evet" buyurdu. Adam, 'Allah aşkına söyle; sana gündüz ve gece beş vakit namaz kılmamızı Allah mı emretti?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Allah şahit ki, evet" buyurdu. Adam, 'Allah aşkına söyle; yılın bu (Ramazan) ayında oruç tutmamızı sana Allah mı emretti?' diye sordu. Hz. Peygamber, 'Allah şahit ki, evet" buyurdu. Adam, "Allah aşkına söyle; zenginlerimizden zekât alıp fakirlerimize dağıtmanı sana Allah mı emretti?' diye sordu. Hz. Peygamber yine, "Allah şahit ki, evet" diye cevap verdi. Bunun üzerine adam, 'Senin getirdiklerine iman ettim. Ben arkamda bıraktığım kavmimin elçisiyim. Adım Dimam b. Sa'lebe'dir. Sa'd b. Bekir oğullarının kardeşiyim' dedi. Bu hadisi ayrıca Musa ve Ali b. Abdülhamid, Süleyman'dan, o Sabit'ten, o Enes b. Mâlik'ten o da Hz. Peygamber'den (sav) bu şekilde rivayet etmiştir.
Bana Muhammed b. Ğureyr ez-Zührî, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih, ona İbn Şihâb, ona da Ubeydullah b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir: İbn Abbâs ile Hür b. Kays b. Hisn el-Fezârî, Hz. Musa’nın arkadaşının kim olduğu hakkında tartıştılar. İbn Abbâs, onun Hızır olduğunu iddia etti. O sırada yanlarından Übeyy b. Ka’b geçiverdi. İbn Abbâs hemen onu çağırıp "ben ve arkadaşım, Hz. Musa'nın buluşmak için fırsat aradığı arkadaşının kim olduğu konusunda tartıştık. Sen onun hakkında Hz. Peygamber’in (sav) bir şey dediğini duydun mu?" diye sordu. Übey b. Ka’b "evet, ben Hz. Peygamber'in şöyle dediğini duydum" dedi. "Hz. Musa, İsrailoğullarından bir topluluk arasında bulunduğu sırada bir adam geldi ve ona 'Senden daha bilgili bir kimse tanıyor musun, Ey Musa?' diye sordu. Hz. Musa 'Hayır, tanımıyorum' cevabını verdi. Bunun üzerine Yüce Allah ona 'Bilakis, kulumuz Hızır vardır' buyurdu. Hz. Musa, Hızır’a ulaşmak için Allah’a niyazda bulundu, Yüce Allah balığı bu buluşma için bir işaret kıldı ve Hz. Musa'ya 'balığı kaybettiğin zaman (kaybettiğin yere) geri dön. (Orada) onunla buluşacaksın' denildi. Hz. Musa, denizde balığın peşini takip ediyordu. o sırada genç (hizmetçisi) Hz. Musa’ya 'kayaya sığındığımız zaman ben balığı unuttum. Onu bana ancak şeytan unutturdu' dedi. Hz. Musa 'aradığımız tam da buydu' dedi ve izleri üzerine gerisin geriye dönüp orada Hızır’ı buldular. İşte Allah’ın (ac) kitabında onların durumuna dair anlattığı şey budur."
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Abdullah b. Vehb arasında inkita vardır.
Bize Abde, ona Abdüssamed, ona Abdullah b. el-Müsennâ, ona Sümâme b. Abdullah, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: "Peygamber(sav) selam vereceği zaman üç defa verir, bir söz söylediğinde de üç kere tekrar ederdi."
Açıklama: Hz. Peygamber'in üç kere selam vermesi üç kere peşpeşe selamlaması anlamına gelmemektedir. Onun üç kere selam vermesi, 1. bir eve geldiğinde giriş için izin istemek üzere, 2. İçeri girdikten sora evdekileri selamlamak amacıyla, 3. kalkarken ev halkını selamlamlamak olarak anlaşılmıştır (Aynî, Umde, III, 176 -Şamile-). Ancak bazı özel hususlarla ilgili olarak Allah Resûlü önemli olan ifadeleri ise iyice anlaşılsın diye üç kere tekrar etmiştir.
Bize İsmail b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud, ona da Abdullah b. Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sas) mektubunu Bahreyn emirine götürmesi için bir elçiyi görevlendirdi. Bahreyn emiri gelen mektubu Kisra'ya gönderdi, o ise mektubu okuyup parçaladı." [Râvi şöyle demiştir: İbn Müseyyeb'in, "Rasulullah (sav), paramparça olmaları için onlara beddua etti" dediğini zannediyorum."]
Açıklama: Hz. Peygamber'in Kisra'ya gönderdiği elçi Ebû Huzâfe Abdullāh b. Huzâfe el-Kureşî es-Sehmî'dir (ö. 35/655-56). Rivayetin devamındaki açıklamalar ise hadisin ravilerinden İbn Şihâb ez-Zuhrî'ye aittir. (İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, I, 251)
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu'be, ona Eyyub, ona Atâ, ona da İbn Abbas, 'Hz. Peygamber (sav)'in (buyruğuna) şahitlik ederim ki' diyerek şöyle rivayet etmiştir veya Atâ, 'İbn Abbas'ın (rivayetine) şahitlik ederim ki o, Hz. Peygamber (sav)'den şöyle rivayet etmiştir' dedi: "Rasulullah (sav), Bilal ile birlikte (kadınların olduğu yere doğru) gitti ve (sözlerini ulaştırmadığını) zannedip (kadınlara) vaazda bulundu. Onlara sadaka vermelerini emretti. Kadınlar da küpe ve yüzüklerini atmaya başladılar. Bilal ise elbisesinin bir tarafıyla (atılanları) topluyordu." [Bize İsmail, ona Eyyub, ona Ata, ona da İbn Abbas, 'Hz. Peygamber (sav)'in (buyruğuna) şahitlik ederim ki' diyerek rivayette bulunmuştur.]
Bize Kuteybe, ona İsmail b. Cafer, ona Abdullah b. Dînâr, ona da İbn Ömer'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "'Ağaçların içerisinde tıpkı Müslümana benzeyen yaprağı dökülmeyen bir ağaç vardır. Onun ne olduğunu bana söyleyin' deyince insanlar da çöldeki ağaçları saymaya başlamışlardı. (Hadisin ravisi) Abdullah b. Ömer devamla şöyle söylemiştir: 'Ben onun hurma ağacı olduğunu düşündüysem de utandığımdan söyleyemedim.' Bunun üzerinde oradakiler: 'Ey Allah'ın Resûlü onun ne olduğunu bize sen söyle' deyince Hz. Peygamber şöyle buyurdu 'O hurma ağacıdır'."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerîr, ona Mansûr, ona da Ebu Vâil şöyle rivayet etmiştir: Abdullah, her perşembe günü insanlara vaaz ederdi. Bir adam ona, 'Ey Ebu Abdurrahman, keşke bize her gün vaaz etsen' dedi. Abdullah da şöyle cevap verdi: "Gerçek şu ki, ben tıpkı Hz. Peygamber'in bize -bıkarız endişesiyle- vaaz için belirli günleri tayin ettiği gibi, size haftanın belirli günlerinde vaaz ediyorum."