10609 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona Zührî, ona Ebu İdris Âiz b. Abdullah, ona da -Bedir savaşına katılan ve Akabe gecesi biat eden on iki başkandan biri olan- Ubâde b. Sâmit şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) etrafında sahabilerinden bir topluluk bulunduğu halde bize "Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarınızı öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız bir yalanla (kimseye) iftira etmemek, hiçbir marufta (iyi işte) isyan etmemek üzere bana biat ediniz. İçinizden sözünde duran olursa mükafatı Allah’ın üzerindedir. Bu dediklerimden birini yapıp da ondan dolayı dünyada cezalandırılırsa, bu ceza ona kefarettir. Bunlardan birini yapıp da yaptığı fiili Allah örterse, işi Allah’a kalır. İsterse onu affeder, isterse ona ceza verir." buyurdu. [Biz de bu şart üzere Hz. Peygamber’e (sav) biat ettik.]
Bize Muhammed b. Ubeydullah, ona İbrahim b. Sa’d, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Ebu Ümâme b. Sehl, ona da Ebu Said el-Hudrî'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Uyuduğum bir sırada insanların bana arz olunduklarını gördüm. Üstlerinde gömlekler vardı, bu gömleklerin bazısı göğüslere ulaşıyordu, bazısı daha kısa idi. Ömer b. el-Hattâb da bana arz olundu. Üstünde (eteklerini yerde) sürüdüğü bir gömlek vardı." Yâ Rasulallah! Bunu (gömleği) ne ile tevil ettin? diye sorduklarında Rasulullah (sav) "Dîn ile" cevabını verdi.
Bize Ebu Nuaym, ona Zekeriyya, ona Âmir, ona da Nu’man b. Beşir'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Helâl bellidir, haram da bellidir. İkisi arasında şüpheli şeyler vardır ki, çoğu kimse bunları bilmez. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, ırzını da, dinini de tertemiz tutmuş olur. Kim şüpheli şeylerin etrafında dolanırsa, koruluk etrafında davarlarını otlatan bir çoban gibi, çok sürmez içeriye dalar. Haberiniz olsun, her devlet başkanının kendine mahsus bir koruluğu olur. Dikkat edin! Allah'ın yeryüzündeki koruluğu haram ettiği şeylerdir. Bilin ki, bedenin içinde bir et parçası vardır. O sağlıklı olursa bütün beden sağlıklı olur; bozulursa bütün beden fesada uğrar. İşte o kalptir."
Bize Hakem b. Nâfi, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Âmir b. Sa’d, ona da Sa’d b. Ebu Vakkas'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Şüphesiz sen, Allah rızasını düşünerek yaptığın harcamalara, (hatta yemek yerken) eşinin ağzına verdiğin lokmalara varıncaya kadar mükâfatını alacaksın."
İmâm Mâlik’e Zeyd ibn Eslem, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Said el-Hudrî, Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir kul, müslüman olur ve İslamını güzelleştirirse, Allah onun daha önce işlemiş olduğu her günahı bağışlar. Ondan sonra sıra kısasa gelir. İyilikler, on kattan yedi yüz kata kadar; kötülüğe ise misliyle karşılık verilir. Ancak Allah affederse, o karşılık da verilmez."
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Malik b. Enes arasında inkita vardır.
Bize Adem b. Ebu İyas, ona Şube, ona Abdullah b. Ebu's-Sefer ve İsmail, onlara Şa'bî ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Müslüman, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) müslümanların güvende olduğu kimsedir. Muhacir de Allah'ın yasak ettiğini terk edendir." Ebu Abdullah (Buharî şöyle demiştir: Ebu Muaviye bu hadisi şöyle nakletmiştir: Bize Davud ona da Âmir şöyle rivayet etti: Abdullah'ı Hz. Peygamber'den (sav) naklederken duydum. Abdula'lâ ise şöyle nakletmiştir: Bize Davud, ona Âmir ona da Abdullah Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etti.
Açıklama: Müslüman olarak yaşama imkanı olmadığı için yurdunu terk edenleri ifade eden Muhacir kavramı, hicreti zorunlu kılan şartların ortadan kalkmasıyla birlikte 'Muhacir Allah'ın yasak ettiğini terk edendir' tanımlamasıyla her şartta geçerli ve yeni bir anlam kazanmıştır.
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Abdurrahman b. Ebu Sa’sa’a, ona babası (Abdullah b. Abdurrahman), ona Ebu Said el-Hudrî'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Bir Müslümanın dini sebebiyle uğrayacağı fitnelerden kaçmak için en hayırlı malının dağ başlarında gezdirip, yağmur sularının düştüğü yerlerde (yani vadi ve sahralarda) güdeceği koyunun olacağı günlerin gelmesi yakındır."
Bize Muhammed b. Selam, ona Abde, ona Hişâm, ona da babası (Urve b. Zübeyr), ona da Hz. Aişe şöyle rivayet etti: Rasulullah (sav) sahabîlerine bir talimat vereceği zaman, yapabilecekleri şeyleri onlara söylerdi. Onlar da ey Allah'ın Rasulü! Biz senin gibi değiliz. Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret etmiştir, diye karşılık verdiklerinde de, öfke alâmeti yüzünden anlaşılacak kadar kızar ve şöyle buyururdu: "En müttaki olanınız ve Allah'ı en iyi bileniniz şüphesiz ki benim."
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu’be, ona Vasıl b. Ahdeb, ona da Ma’rûr şöyle rivayet etmiştir: Ben Rebeze'de Ebu Zerr ile karşılaştım. Üzerinde bir elbise, kölesinin üzerinde de benzer bir elbise vardı. Kendisine bunun (kölesi ile aynı cins elbise giyiyor olmasının) sebebini sordum. Bunun üzerine şöyle anlattı: Bir keresinde bir adamla karşılıklı olarak birbirimize kötü sözler söyledik; ben de onu anasından dolayı ayıpladım. Bunun duyduğunda Hz. Peygamber (sav) bana şöyle dedi: "Yâ Ebu Zerr! Sen anasından dolayı mı onu ayıpladın? Sen, cahiliyye izlerini taşıyan bir kimsesin. Hizmetçileriniz sizin kardeşlerinizdir. Allah onları sizin hizmetinize vermiştir. Her kimin hizmetinde kardeşi bulunursa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçlerinin yetmeyeceği bir işi yüklemeyiniz. Şayet yüklerseniz, onlara yardım ediniz."
Bize Müsedded, ona Yahya, ona İsmail, ona Kays b. Ebu Hâzim, Cerîr b. Abdullah şöyle söylemiştir: "Rasulullah'a (sav) namazı dosdoğru kılma, zekatı verme ve her müslümana karşı samimi olmaya dair biat ettim."