3863 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyân, ona el-A'meş, ona Salih b. Habbâb, ona Husayn b. Ukbe, ona Selmân'ın şöyle dediğini rivayet etti: Söylenmeyen [paylaşılmayan] ilim, kendisinden (Allah yolunda) hiçbir harcama yapılmayan hazineye benzer.
Bize Ahmed b. Abdullah, ona Ebu Şihâb, ona İbrahim, ona Ebu İyâz, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Kendisinden yararlanılmayan ilmin misali, Allah yolunda kendisinden bir şeyler infak edilmeyen bir hazineye benzer."
Bize Ya'lâ, ona Muhammed –ki o, İbn İshak'tır-, ona amcası Musa b. Yesâr’ın şöyle dediğini rivayet etti: Bana ulaştığına göre Selmân, Ebu’d-Derdâ’ya şunu yazdı: "Şüphesiz ilim, insanların gelip başlarına toplandığı pınarlar gibidir. Onu (ilmi), bu da alır, öteki de alır. Allah onunla birden çok kişiyi faydalandırır. Şüphesiz söylenmeyen (gizlenen) bir hikmet (ilim) ruhsuz bir ceset gibidir. Dışarı çıkarılmayan bir ilim de kendisinden infak edilmeyen hazineye benzer. Şüphesiz âlimin misali, karanlık bir yolda hem kendisinin hem yanından geçenin, kendisiyle aydınlandığı ve herkesin kendisine hayır dua ettiği, bir kandil taşıyan bir adam gibidir."
Bize Muhammed b. İsa, ona Abbâd b. el-Avvâm, ona Avf b. Ebu el-Âliye'nin şöyle dediğini rivayet etti: "İbn Abbas'a bir hususta soru sordum." O, "Ey Ebu el-Âliye, sen müftü mü olmak istiyorsun?" diye sordu. Ben, "Hayır, ama biz geride kalırken sizin (ölüp) gitmeyeceğinizden emin değilim" dedim. Bunun üzerine İbn Abbas: "Ebu el-Âliye doğru söyledi!" dedi.
Açıklama: Ebu el-Âliye, İbn Abbas'a soru sorarak bazı meselelerin bilinmesini, gizli kalmamasını sağlamaktadır. Zira sahâbî İbn Abbas'ın vereceği bilgilerin hem tabiîn hem de onlardan sonraki nesiller için önemi vardır.
Bize Abdülvehhab b. Saîd, ona Şuayb –ki o, İbn İshak'tır-, ona el-Evzâî, ona Ebu Kesir, ona da babası (Abdurrahman b. Üzeyne) şöyle rivayet etti: "Ebu Zerr'in yanına gittim. Orta Cemrenin yanına oturmuş, insanlar başına toplanmış, ona fetva soruyorlardı. Yanına bir adam gelip başına durdu. Sonra ona: 'Sana fetva vermek yasaklanmamış mıydı?' dedi. (Ebu Zerr) Başını kaldırıp adama baktı ve: 'Sen beni gözetlemekle mi görevlendirildin? Eğer –ensesine işaret ederek- keskin kılıcı şurama koysanız, sonra da Rasulullah'tan (sav) işitmiş olduğum bir kelimeyi siz beni öldürmeden önce söyleyebileceğime kanaat getirirsem, şüphesiz onu söyleyiveririm!' dedi."
Açıklama: Orta cemre (el-cemretü’l-vüstâ), bir fıkıh terimi olarak hacıların kurban bayramı günlerinde küçük taşları Mina’da attıkları üç ayrı yerden biridir. Bk. M. ÖZGÜ ARAS, "CEMRE", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/cemre (22.02.2023).