Giriş

Bize Yahya b. Bükeyr, Leys, ona Cafer b. Rabia, ona el-A'rec, ona İbn Abbas'ın azatlısı Umeyr şöyle rivayet etmiştir: Ben ve Rasulullah'ın (sav) eşi Meymûne’nin azatlısı Abdullah b. Yesâr gittik, Ebu Cüheym b. Hâris b. Sımt el-Ensârî’nin huzuruna vardık. Ebu Cüheym şöyle dedi: "Rasulullah (sav), Cemel kuyusu tarafından geliyordu. Kendisine bir adam rastladı, adam selam verdi fakat Rasulullah (sav) selamını almadı, hemen bir duvarın yanına gitti, (ellerini duvara vurarak) yüzünü ve kollarını mesh etti, sonra adamın selamını aldı."


Açıklama: Cemel kuyusu tarafından gelen Hz. Peygamber, tuvalet ihtiyacını gidermiş dolayısıyla abdesti bozulmuştur. Kendisine verilen selamı, teyemmüm yaptıktan sonra alması, bazı rivayetlerde Allah'ın adını abdestsiz ağzıma almak istemedim diye şahsa açıklama yapması onun nezaketini ve her an abdestli olma noktasındaki hassasiyetini göstermektedir.

    Öneri Formu
2337 B000337 Buhari, Teyemmüm, 3

Bize Müsedded, ona Yahya b. Said, ona Avf, ona Ebu Recâ, ona da İmrân şöyle rivayet etmiştir: "Bizler Nebî (sav) ile beraber bir seferde iken gecenin sonuna kadar yol aldık. Bundan dolayı bizi çok tatlı bir uyku alıverdi. Bizleri sadece güneşin sıcaklığı uyandırdı. İlk uyanan falanca, sonra falanca, ardında da falanca oldu. -Râvi Ebu Recâ, bunların isimlerini zikretmiş, Avf ise unutmuştur- Daha sonra dördüncü uyanan kişi Ömer b. Hattâb oldu. Nebî (sav) uyuduğunda, kendisi uyanana dek uyandırılmazdı. Çünkü biz, uykusunda ona ne olduğunu bilemezdik. Ömer uyanınca ve insanların başına geleni görünce -ki, kendisi sert karakterli idi- yüksek sesle tekbir getirdi. Tekbir getirmeye ve bunu yüksek sesle yapmaya devam edince, nihayet Hz. Peygamber (sav) onun sesinden dolayı uyandı. Rasulullah (sav) uyanınca, insanlar başlarına gelen şeyden dolayı dert yandılar, o da “zararı yok” ya da “zararı olmaz yola koyulun” buyurdu. Hz. Peygamber (sav) harekete geçip biraz yürüdü, ardından da konaklayıp abdest (suyu) istedi, abdest aldı ve ezan okunduktan sonra insanlara namaz kıldırdı. Namazını bitirince, bir adamın (köşeye) çekilip cemaatle beraber namaz kılmadığını gördü ve “ey falanca! Niçin cemaatle namaza durmadın” buyurdu. Adam “cünüp oldum, su da yok” dedi. Nebî (sav) “toprak var ya! O sana yeter” buyurdu. Daha sonra Rasulullah (sav), yola devam etti, insanlar ise susuzluktan dolayı kendisine şikayette bulundular. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) konaklayıp falancayı -Ebu Recâ, onun ismini zikretmiş, Avf ise unutmuştur- ve Ali'yi çağırıp, onlara “gidin de su arayın”' buyurdu. Onlar da gittiler, yolda su ile dolu iki büyük kırba -râvi Avf şüpheye düşüp “iki tulum” demiştir- arasında, devesi üzerinde bir kadınla karşılaştılar ve kadına “su (kaynağı) nerede” dediler. Kadın “dün bu vakitte suyun yanındaydım. Kafilemiz arkamızda kaldılar” dedi. Ona, “(o zaman, bizimle) gel” dediler. Kadın “nereye?” diye sordu. Onlar “Rasulullah'a (sav)” dediler. Kadın “kendisine Sâbiî denilene mi?” dedi. Onlar “(evet), kastettiğin kişiye, hadi yürü” dediler ve kadını Nebî'ye (sav) getirip olayı kendisine anlattılar, sonra da Kadının devesinden inmesini istediler. Rasulullah (sav) bir kap istedi ve iki kırbanın -râvi şüpheye düşüp “iki tulum” demiştir- ağzından kaba su boşalttı, ağızlarını da bağladı ve tulumların altını da (su aksın diye) açık bıraktı. İnsanlara “için ve (hayvanlarınızı) sulayın” buyurdu. Dileyen suyu (kendi) içti, dileyen de (hayvanını) suladı. Hz. Peygamber'in (sav), cünüp olan kimseye verdiği bir kap su, bunun sonuncusu oldu. Ona “git, yıkan” buyurdu. (O esnada kadın) ayakta durup suyu ile ne yapıldığına bakıyordu. Vallahi, (su bize öylesine) yetti ki, gözlerimize ilk seferkinden daha dolu gözüktü! Nebî (sav) “kadın için (bir şeyler) toplayın” buyurdu. (İnsanlar, kadın) için acve hurması, un ve sevîka (kavrulmuş un) toplayarak bir beze koyup devesine yüklediler ve bez dolusu yemeği önüne koydular. Rasulullah (sav) “suyundan bir şey azaltmadığımızı biliyorsun. Ancak bize su veren Allah'tır” buyurdu. Kadın bir süredir uzak kaldığı ailesinin yanına döndü. Ailesi “ey falanca! Nerede kaldın” dediler. Kadın da “çok acayip bir şey oldu. İki adam benimle karşılaştı ve beni kendisine Sâbiî denilen o adama götürdüler. O da şöyle şöyle yaptı” dedi, ardından orta ile yüzük parmağını göğe kaldırıp gökle yer arasını göstererek “Vallahi, bu adam, ya bununla şunun arasında, insanların en sihirbazıdır, ya da o, gerçekten Allah'ın rasulüdür” dedi. Sonraları Müslümanlar, etraflarındaki müşriklere seferler düzenlediler ama kadının bulunduğu topluluğa ilişmediler. O kadın bir gün kavmine “bu topluluk sizlere bilerek ilişmiyor. İslâm'a girmeye ne dersiniz” dedi. Onlar da kadına itaat edip İslâm'a girdiler."


Açıklama: ''وَقَعْنَا وَقْعَةً وَلاَ وَقْعَةَ أَحْلَى عِنْدَ الْمُسَافِرِ مِنْهَا'' ifadesi, ''Bundan dolayı çok tatlı bir uyku, bizi alıverdi'' şeklinde tercüme edilmiştir.

    Öneri Formu
2371 B000344 Buhari, Teyemmüm, 6

Bize Muhammed b. Selâm, ona Ebu Muaviye, ona A'meş, ona da Şakîk şöyle söylemiştir: Ben, Abdullah ve Ebu Musa el-Eşarî ile birlikte oturuyordum. Ebu Musa, Abdullah'a, 'Bir kimse cünüp olsa ve bir ay boyunca su bulamasa, o kimse teyemmüm etmeyecek ve namaz kılmayacak mı? Peki, Mâide suresindeki 'Eğer su bulamazsanız temiz top­rakla teyemmüm edin.' ayetini ne yapacaksın?' dedi. Bunun üzerine Abdullah, 'Eğer onlara bu hususta bir ruhsat verilirse, su soğuk olduğunda dahi toprakla teyemmüm etmeye kalkacaklar' dedi. A'meş dedi ki, ben Şakîk'e 'Siz cünübün teyemmüm etmesini, suyu soğuk bulanın dahi teyem­müm edeceği endişesinden dolayı mı kerih gördünüz?' dedim. Şakîk de 'Evet' dedi. Bunun üzerine Ebu Musa, Abdullah'a 'sen Ammar'ın Ömer'e söylediğini duymadın mı?' dedi ve Ammar'dan şu nakilde bulundu: Rasulullah (sav) beni bir işe göndermişti. Ben cünüp oldum ve su bulamadım. Aka­binde hayvanın toprakta yuvarlandığı gibi toprakta yuvarlan­dım. Ardından bunu Hz. Peygamber'e (sav) söyledim. Hz. Peygamber (sav) "Senin şöyle yapman yeterli olurdu deyip avucunu yere bir de­fa vurdu. Sonra elini silkeledi. Sonra onunla sol avucu ile sağ kolunun dışını veya sağ avucu ile sol kolunun dışını mesh etti. Sonra elleriyle yü­zünü mesh etti." Bunun üzerine Abdullah b. Mesud dedi ki, 'Görmüyor musun Ömer, Ammar'ın sözüne kani olmamış.' Ya'lâ, A'meş'ten, o da Şakîk'ten yaptığı rivayete şunu ekledi: Şakîk şöyle demiştir: Ben, Abdullah ve Ebu Musa ile birlikteydim. Ebu Musa, Abdullah'a, 'Sen Ammar'ın Ömer'e şu söylediğini işitmedin mi? Rasulullah (sav) beni ve seni bir yere göndermiş­ti. Ben cünüp oldum ve toprak üstünde yuvarlandım. Ardından Rasulullah'ın (sav) yanına gelip bunu kendisine haber verdik. Rasulullah da "Sana şu kadarı yeterli olurdu dedi ve yüzünü ve iki elini bir defa mesh etti."


Açıklama: Rivayet muallatır; Buhari ile Ya'la b. Ubeyd arasında inkita vardır.

    Öneri Formu
278100 B000347-2 Buhari, Teyemmüm, 8

Bize Muhammed b. Sinan, ona Hüşeym (T) Bize Said b. Nadr, ona Hüşeym, ona Seyyâr, ona Yezid b. Suheyb el-Fakir, ona da Câbir b. Abdullah'ın söylediğine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Benden evvel hiç bir peygambere verilmeyen beş şey bana verilmiştir. Bir aylık mesafeden (düşmana) korku salmakla desteklendim. Yeryüzü ba­na mescit ve temiz kılındı. Bunun için ümmetimden her kimse namaz vakti girdiğinde hemen namazını kılsın. Benden önce hiç bir peygambere helal olmayan ganimetler bana helal oldu. Bana şefaat etme yetkisi verildi. Benden önceki peygamberler sadece kendi kavimlerine gönderilirken ben bütün insanlığa gönderildim."


    Öneri Formu
2333 B000335 Buhari, Teyemmüm, 1

Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Yahyâ, ona da Amra’nın rivayet ettiğine göre Aişe şöyle demiştir: Berîre özgürlüğünü kazanmak için yaptığı yazışma bedeli hususunda, kendisine yardım etmesi için gelmişti. Aişe ‘Dilersen senin sahiplerine kalan borcunu ben verebilirim, velilik hakkı da bana ait olur’, dedi. Berîre’nin sahipleri ‘Sen istersen ona (borcunun) kalanını verebilirsin’, dediler. Süfyân bir keresinde ‘Sen istersen onun (Berîre’nin) hürriyetini ona verebilirsin. Bununla birlikte velâ hakkı, bizim olur’ dedi. Rasulullah (sav) gelince, Aişe Ona (sav) bu meseleyi sordu. O (sav) "Sen onu (Berîre’yi) satın alıp ona hürriyetini ver. Şüphesiz velâ hakkı, hürriyeti veren kimseye aittir." buyurdu. Sonra Rasulullah (sav) minberin üzerinde durdu. -Bir defasında Süfyân ‘Rasulullah (sav) minberin üzerine çıktı’ dedi- ve "Bir takım kimselere ne oluyor Allah’ın Kitabında olmayan şartlar öne sürüyorlar! Kim Allah’ın Kitabında bulunmayan bir şart koşarsa, isterse yüz defa şart koşmuş olsun, bundan dolayı onun bir hakkı bulunmaz’ buyurdu." Bize Ali, ona Abdülvehhab ve Yahya, onlara Amra rivayet etti. Cafer b. Avn ise Yahya’dan, o da Amra’dan ‘Ben Aişe’yi dinledim’ dediğini rivayet etti. Bu rivayeti Malik’e Yahya, ona Amra, ona da Berîre nakletmiştir. Ancak ilgili rivayette “Peygamber (sav) minbere çıktı” ifadesi zikredilmemiştir.


    Öneri Formu
2663 B000456 Buhari, Salat, 70

Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Nafi, ona da Abdullah b. Ömer şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), Usame b. Zeyd, Bilal ve Osman b. Talha el-Hacebî ile birlikte Kâbe’nin içine girdi, üzerine kapıyı kapattı ve içinde bir süre kaldı. Dışarı çıktığı zaman ben Bilal’e “Nebi (sav) ne yaptı?” diye sordum, “bir sütunu sol tarafına, bir diğerini sağına, üç sütunu da arkasına alıp namaz kıldı” dedi. O gün, Kâbe altı sütün üzerine bina edilmişti." [Bize İsmail, ona Malik bu hadisi rivayet etti ve rivayetinde “iki sütunu da sağına aldı” demiştir.]


    Öneri Formu
2860 B000505 Buhari, Salat, 96


    Öneri Formu
2341 B000339 Buhari, Teyemmüm, 5


    Öneri Formu
2356 B000341 Buhari, Teyemmüm, 5


    Öneri Formu
2376 B000345 Buhari, Teyemmüm, 7


    Öneri Formu
2388 B000348 Buhari, Teyemmüm, 9