Açıklama: Rivayet munkatıdır. Muhammed el-Bakır ile Hz. Ali arasında inkıta' vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19926, T001519
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى الْقُطَعِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الأَعْلَى بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِىِّ بْنِ الْحُسَيْنِ عَنْ عَلِىِّ بْنِ أَبِى طَالِبٍ قَالَ: عَقَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنِ الْحَسَنِ بِشَاةٍ وَقَالَ « يَا فَاطِمَةُ احْلِقِى رَأْسَهُ وَتَصَدَّقِى بِزِنَةِ شَعْرِهِ فِضَّةً » . قَالَ فَوَزَنَتْهُ فَكَانَ وَزْنُهُ دِرْهَمًا أَوْ بَعْضَ دِرْهَمٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ وَإِسْنَادُهُ لَيْسَ بِمُتَّصِلٍ . وَأَبُو جَعْفَرٍ مُحَمَّدُ بْنُ عَلِىِّ بْنِ الْحُسَيْنِ لَمْ يُدْرِكْ عَلِىَّ بْنَ أَبِى طَالِبٍ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yahya (b. Mihran) el-Kutaî, ona Abdüla'la b. Abdüla'la (b. Muhammed), ona Muhammed b. İshak (b. Yesar b. Hıyar), ona Abdüllah b. Ebu Bekir (b. Muhammed b. Amr b. Hazm), ona da Muhammed b. Ali b. Hüseyin (b. Ali)'nin rivayet ettiğine göre Ali b. Ebu Talib şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), torunu Hasan adına akika kurbanı olarak bir koyun kesmiş ve 'Ey Fatıma! Hasan'ın saçını kes ve saçının ağırlığınca gümüş tasadduk et.' buyurmuştur." Ali b. Ebu Talib şöyle demiştir: "Fatıma, Hasan'ın saçını tartmış, ağırlığı bir dirhem veya bir dirhemden biraz az gelmişti." Ebu İsa (et-Tirmizî) bu hadisin hasen garib olduğunu söylemiş, Ebu Cafer Muhammed b. Ali Hüseyin'in, Ali b. Ebu Talib'e ulaşmamış olduğundan dolayı isnadının muttasıl olmadığını belirtmiştir.
Açıklama:
Rivayet munkatıdır. Muhammed el-Bakır ile Hz. Ali arasında inkıta' vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Edâhî 19, 4/99
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Muhammed el-Bakır (Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali)
3. Abdullah b. Ebu Bekir el-Ensari (Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm)
4. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
5. Ebu Muhammed Abdula'lâ b. Abdula'lâ el-Kuraşi (Abdula'lâ b. Abdula'lâ b. Muhammed)
6. Ebu Abdullah Muhammed b. Yahya b. Ebu Hazm (Muhammed b. Yahya b. Mihran)
Konular:
Kurban, doğan çocuk için akika kurbanı kesmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19857, T001495
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ الْمُحَارِبِىُّ الْكُوفِىُّ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ عَنْ أَبِى الْحَسْنَاءِ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ حَنَشٍ عَنْ عَلِىٍّ أَنَّهُ كَانَ يُضَحِّى بِكَبْشَيْنِ أَحَدُهُمَا عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالآخَرُ عَنْ نَفْسِهِ فَقِيلَ لَهُ فَقَالَ أَمَرَنِى بِهِ يَعْنِى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم - فَلاَ أَدَعُهُ أَبَدًا . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ شَرِيكٍ . وَقَدْ رَخَّصَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ أَنْ يُضَحَّى عَنِ الْمَيِّتِ وَلَمْ يَرَ بَعْضُهُمْ أَنْ يُضَحَّى عَنْهُ . وَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ أَحَبُّ إِلَىَّ أَنْ يُتَصَدَّقَ عَنْهُ وَلاَ يُضَحَّى عَنْهُ وَإِنْ ضَحَّى فَلاَ يَأْكُلْ مِنْهَا شَيْئًا وَيَتَصَدَّقُ بِهَا كُلِّهَا . قَالَ مُحَمَّدٌ : قَالَ عَلِىُّ بْنُ الْمَدِينِىِّ وَقَدْ رَوَاهُ غَيْرُ شَرِيكٍ . قُلْتُ لَهُ أَبُو الْحَسْنَاءِ مَا اسْمُهُ فَلَمْ يَعْرِفْهُ . قَالَ مُسْلِمٌ اسْمُهُ الْحَسَنُ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ubeyd el-Muhâribî el-Kûfî, ona Şerik (b. Abdullah), ona Ebu Hasnâ (Hasan el-Kûfî), ona Hakem (b. Atiyye), ona Haneş (b. Mu'temir), ona da Ali (b. Ebu Talib) kendisinin birisi Rasulullah (sav) adına diğeri de kendi nefsine olmak üzere iki kurban kestiğini söylemiştir. Kendisine bunun sebebi sorulunca şöyle dedi: Böyle yapmamı bana Rasulullah (sav) emretti ve bu şekilde yapmayı hiç terk etmeyeceğim.
Tirmizî dedi ki: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Şerîk’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Bazı ilim adamları ölen kimse için kurban kesilebileceğine izin veriyorlar. Bazıları ise bunu kabul etmiyorlar. Abdullah b. Mübarek dedi ki: "Bana göre kurban kesmek yerine onun bedelinin sadaka olarak dağıtması daha hoştur. Kurban keserse bile etinden asla yemesin tamamını sadaka olarak versin."
Ali b. el-Medînî ve Muhammed der ki: Şerik’den başkaları da bu hadisi rivayet etmişlerdir.
Ebu Hasna’nın ismi nedir diye sordum bilemedi, Müslim ise isminin Hasan olduğunu söyledi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Edâhî 3, 4/84
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebü'Mu'temir Haneş b. Mu'temir el-Kinânî (Haneş b. Mu'temir)
3. Ebu Abdullah Hakem b. Uteybe el-Kindî (Hakem b. Uteybe)
4. Ebu Hasnâ Hüseyin el-Kûfî (Hasan)
5. Ebu Abdullah Şerik b. Abdullah el-Kâdî (Şerik b. Abdullah b. Haris b. Evs b. Haris)
6. Muhammed b. Ubeyd el-Muharibi (Muhammed b. Ubeyd b. Vakıd)
Konular:
Kurban, ölü namına kesmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19976, N002093
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَعْمَرٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ الْعَقَدِىُّ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ الْمُغِيرَةِ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ نُهِينَا فِى الْقُرْآنِ أَنْ نَسْأَلَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم عَنْ شَىْءٍ فَكَانَ يُعْجِبُنَا أَنْ يَجِىءَ الرَّجُلُ الْعَاقِلُ مِنْ أَهْلِ الْبَادِيَةِ فَيَسْأَلَهُ فَجَاءَ رَجُلٌ مِنْ أَهْلِ الْبَادِيَةِ فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ أَتَانَا رَسُولُكَ فَأَخْبَرَنَا أَنَّكَ تَزْعُمُ أَنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ أَرْسَلَكَ قَالَ « صَدَقَ » . قَالَ فَمَنْ خَلَقَ السَّمَاءَ قَالَ « اللَّهُ » . قَالَ فَمَنْ خَلَقَ الأَرْضَ قَالَ « اللَّهُ » . قَالَ فَمَنْ نَصَبَ فِيهَا الْجِبَالَ قَالَ « اللَّهُ » . قَالَ فَمَنْ جَعَلَ فِيهَا الْمَنَافِعَ قَالَ « اللَّهُ » . قَالَ فَبِالَّذِى خَلَقَ السَّمَاءَ وَالأَرْضَ وَنَصَبَ فِيهَا الْجِبَالَ وَجَعَلَ فِيهَا الْمَنَافِعَ آللَّهُ أَرْسَلَكَ قَالَ « نَعَمْ » . قَالَ وَزَعَمَ رَسُولُكَ أَنَّ عَلَيْنَا خَمْسَ صَلَوَاتٍ فِى كُلِّ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ قَالَ « صَدَقَ » . قَالَ فَبِالَّذِى أَرْسَلَكَ آللَّهُ أَمَرَكَ بِهَذَا قَالَ « نَعَمْ » . قَالَ وَزَعَمَ رَسُولُكَ أَنَّ عَلَيْنَا زَكَاةَ أَمْوَالِنَا قَالَ « صَدَقَ » . قَالَ فَبِالَّذِى أَرْسَلَكَ آللَّهُ أَمَرَكَ بِهَذَا قَالَ « نَعَمْ » . قَالَ وَزَعَمَ رَسُولُكَ أَنَّ عَلَيْنَا صَوْمَ شَهْرِ رَمَضَانَ فِى كُلِّ سَنَةٍ . قَالَ « صَدَقَ » . قَالَ فَبِالَّذِى أَرْسَلَكَ آللَّهُ أَمَرَكَ بِهَذَا قَالَ « نَعَمْ » . قَالَ وَزَعَمَ رَسُولُكَ أَنَّ عَلَيْنَا الْحَجَّ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلاً . قَالَ « صَدَقَ » . قَالَ فَبِالَّذِى أَرْسَلَكَ آللَّهُ أَمَرَكَ بِهَذَا قَالَ « نَعَمْ » . قَالَ فَوَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لاَ أَزِيدَنَّ عَلَيْهِنَّ شَيْئًا وَلاَ أَنْقُصُ . فَلَمَّا وَلَّى قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « لَئِنْ صَدَقَ لَيَدْخُلَنَّ الْجَنَّةَ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ma'mer, ona Ebû Âmir el-Akadî, ona Süleyman el-Mugîre, ona Sâbit, ona Enes (b. Mâlik) şöyle rivayet etmiştir: Kur'an'da Hz. Peygamber'e (sav) bazı şeyleri sormamız yasaklanmıştı. Bu sebeple (bu emirden haberi olmayan) çöl halkından zeki bir adamın gelip Hz. Peygamber'e (sav) bir şeyler sorması hoşumuza gidiyordu. Çöl halkından bir adam geldi ve "Ey Muhammed! Senin elçin bize geldi ve senin Allah'ın (azze ve celle) seni peygamber olarak gönderdiğini iddia ettiğini haber verdi" dedi. Hz. Peygamber "Doğru söylemiş" buyurdu. Bedevi "Gökyüzünü kim yarattı?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Allah" diye cevap verdi. "Yeryüzünü kim yarattı?" diye sordu. Hz. Peygamber "Allah" diye cevap verdi. "Yeryüzünde dağları kim dikti?" diye sordu. Hz. Peygamber "Allah" diye cevap verdi. "Yeryüzünde nimetleri kim var etti?" diye sordu. Hz. Peygamber "Allah" diye cevap verdi. Adam "Gökyüzünü, yeryüzünü yaratan, yeryüzünde dağları diken ve orada nimetleri yaratan Allah'a hakkı için söyle! Allah mı seni gönderdi?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Evet" diye cevap verdi. Adam "Elçin günde beş vakit namaz kılmamız gerektiğini söylüyor" dedi. Hz. Peygamber (sav) "Doğru söylemiş" buyurdu. Adam "Seni gönderen hakkı için söyle! Bunu sana Allah mı emretti?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Evet" diye cevap verdi. Adam "Gönderdiğin elçi mallarımızdan zekat vermemiz gerektiğini söylüyor" dedi. Hz. Peygamber "Doğru söylemiş" buyurdu. Adam "Seni gönderen hakkı için söyle! Bunu sana Allah mı emretti?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Evet" diye cevap verdi. Adam "Senin elçin her yıl Ramazan orucu tutmamız gerektiğini söylüyor" dedi. Hz. Peygamber (sav) "Doğru söylemiş" buyurdu. Adam "Seni gönderen hakkı için söyle! Bunu sana Allah mı emretti?" diye sorunca Hz. Peygamber "Evet" diye cevap verdi. Adam "Senin elçin gücü yeten kişilerin hac yapmaları gerektiğini söylüyor" dedi. Hz. Peygamber (sav) "Doğru söylemiş" buyurdu. Adam "Seni gönderen hakkı için söyle! bunu sana Allah mı emretti?" diye sorunca Hz. Peygamber (sav) "Evet" buyurdu. Ardından adam "Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, bu saydıklarıma ne bir şey ilave ederim, ne onlardan bir şey eksiltirim." dedi. Adam oradan ayrılıp gittiğinde Hz. Peygamber (sav) "Eğer doğru söylüyorsa cennete girecektir" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Sıyâm 1, /2224
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
3. Ebu Said Süleyman b. Muğîra el-Kaysî (Süleyman b. Muğîra)
4. Ebu Âmir Abdülmelik b. Amr el-Kaysî (Abdülmelik b. Amr)
5. Muhammed b. Ma'mer el-Kaysî (Muhammed b. Ma'mer b. Rib'î)
Konular:
Adab, soru sorma adabı
Bilgi, öğrenmek için ehil olanlara sorulmalıdır
İbadet, farz ve nafile olarak
KTB, ADAB
Tebliğ, dine davet ve tebliğde metot
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ قَالَ: كُنْتُ مَعَ عَمِّى فَسَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ أُبَىِّ ابْنَ سَلُولَ يَقُولُ لأَصْحَابِهِ ( لاَ تُنْفِقُوا عَلَى مَنْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ حَتَّى يَنْفَضُّوا ) وَ ( لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الأَعَزُّ مِنْهَا الأَذَلَّ ) فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لِعَمِّى فَذَكَرَ ذَلِكَ عَمِّى لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَدَعَانِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَحَدَّثْتُهُ فَأَرْسَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أُبَىٍّ وَأَصْحَابِهِ فَحَلَفُوا مَا قَالُوا فَكَذَّبَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَصَدَّقَهُ فَأَصَابَنِى شَىْءٌ لَمْ يُصِبْنِى قَطُّ مِثْلُهُ فَجَلَسْتُ فِى الْبَيْتِ فَقَالَ عَمِّى مَا أَرَدْتَ إِلاَّ أَنْ كَذَّبَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَمَقَتَكَ فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى ( إِذَا جَاءَكَ الْمُنَافِقُونَ ) فَبَعَثَ إِلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَرَأَهَا ثُمَّ قَالَ « إِنَّ اللَّهَ قَدْ صَدَّقَكَ » . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19899, T003312
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ قَالَ: كُنْتُ مَعَ عَمِّى فَسَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ أُبَىِّ ابْنَ سَلُولَ يَقُولُ لأَصْحَابِهِ ( لاَ تُنْفِقُوا عَلَى مَنْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ حَتَّى يَنْفَضُّوا ) وَ ( لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الأَعَزُّ مِنْهَا الأَذَلَّ ) فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لِعَمِّى فَذَكَرَ ذَلِكَ عَمِّى لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَدَعَانِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَحَدَّثْتُهُ فَأَرْسَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أُبَىٍّ وَأَصْحَابِهِ فَحَلَفُوا مَا قَالُوا فَكَذَّبَنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَصَدَّقَهُ فَأَصَابَنِى شَىْءٌ لَمْ يُصِبْنِى قَطُّ مِثْلُهُ فَجَلَسْتُ فِى الْبَيْتِ فَقَالَ عَمِّى مَا أَرَدْتَ إِلاَّ أَنْ كَذَّبَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَمَقَتَكَ فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى ( إِذَا جَاءَكَ الْمُنَافِقُونَ ) فَبَعَثَ إِلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَرَأَهَا ثُمَّ قَالَ « إِنَّ اللَّهَ قَدْ صَدَّقَكَ » . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Ubeyydullah b. Musa, ona İsrail, ona Ebu İshak, Zeyd b. Erkam’ın şöyle dediğini rivayet etti: Amcam ile beraberdim, Abdullah b. Ubeyy b. Selûl’u arkadaşlarına: “Rasulullah’ın yanındakilere infak etmeyin ki ayrılıp dağılsınlar” ve: “And olsun Medine’ye dönersek şüphesiz daha aziz (güçlü) olanlar, oradan daha zelil (güçsüz) olanları çıkartacaktır” dedi. Ben bunu amcama söyledim, amcam da bunu Nebi’ye (sav) söyledi. Nebi (sav) beni çağırdı, ben de ona (duyduklarımı) anlatınca, Rasulullah (sav) Abdullah b. Ubeyy ve arkadaşlarına birisini gönderdi, onlar da (o sözleri) söylemediklerine yemin ettiler. Rasulullah da (sav) beni yalanlayıp, onun doğru söylediğini kabul etti. Hiçbir şekilde başıma gelmemiş bir musibet gelip beni bulmuş oldu. Evimde oturup kaldım. Amcam: Sen ne yapmak istedin? İşte Rasulullah (sav) seni yalanladı ve sana öfkelendi, dedi. Yüce Allah da: “Sana münafıklar geldiklerinde…” (diye başlayan Münâfikun suresini) indirdi. Rasulullah (sav) bana birisini gönderdi, (ben de yanına gittim) bu sureyi okudu, sonra da: “Şüphesiz Allah senin doğruladı” buyurdu.
Ebu İsa dedi ki: Bu, hasen sahih bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 63, 5/415
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Kur'an, nuzül sebebi
Münafık, yaptıkları şeyler (Resulullah zamanında)
Yemin, yemin edeni tasdik etmek
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنِ السُّدِّىِّ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الأَزْدِىِّ حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ أَرْقَمَ قَالَ: غَزَوْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَ مَعَنَا أُنَاسٌ مِنَ الأَعْرَابِ فَكُنَّا نَبْتَدِرُ الْمَاءَ وَكَانَ الأَعْرَابُ يَسْبِقُونَّا إِلَيْهِ فَسَبَقَ أَعْرَابِىٌّ أَصْحَابَهُ فَسَبَقَ الأَعْرَابِىُّ فَيَمْلأُ الْحَوْضَ وَيَجْعَلُ حَوْلَهُ حِجَارَةً وَيَجْعَلُ النَّطْعَ عَلَيْهِ حَتَّى يَجِىءَ أَصْحَابُهُ . قَالَ فَأَتَى رَجُلٌ مِنَ الأَنْصَارِ أَعْرَابِيًّا فَأَرْخَى زِمَامَ نَاقَتِهِ لِتَشْرَبَ فَأَبَى أَنْ يَدَعَهُ فَانْتَزَعَ قِبَاضَ الْمَاءِ فَرَفَعَ الأَعْرَابِىُّ خَشَبَتَهُ فَضَرَبَ بِهَا رَأْسَ الأَنْصَارِىِّ فَشَجَّهُ فَأَتَى عَبْدَ اللَّهِ بْنَ أُبَىٍّ رَأْسَ الْمُنَافِقِينَ فَأَخْبَرَهُ وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِهِ فَغَضِبَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أُبَىٍّ ثُمَّ قَالَ ( لاَ تُنْفِقُوا عَلَى مَنْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ حَتَّى يَنْفَضُّوا مِنْ حَوْلِهِ ) . يَعْنِى الأَعْرَابَ وَكَانُوا يَحْضُرُونَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عِنْدَ الطَّعَامِ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ إِذَا انْفَضُّوا مِنْ عِنْدِ مُحَمَّدٍ فَائْتُوا مُحَمَّدًا بِالطَّعَامِ فَلْيَأْكُلْ هُوَ وَمَنْ معهُ ثُمَّ قَالَ لأَصْحَابِهِ ( لَئِنْ رَجَعْتُمْ إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الأَعَزُّ مِنْهَا الأَذَلَّ) . قَالَ زَيْدٌ وَأَنَا رِدْفُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ فَسَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ أُبَىٍّ فَأَخْبَرْتُ عَمِّى فَانْطَلَقَ فَأَخْبَرَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَرْسَلَ إِلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَحَلَفَ وَجَحَدَ . قَالَ فَصَدَّقَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَذَّبَنِى قَالَ فَجَاءَ عَمِّى إِلَىَّ فَقَالَ مَا أَرَدْتَ إِلاَّ أَنْ مَقَتَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَذَّبَكَ وَالْمُسْلِمُونَ . قَالَ فَوَقَعَ عَلَىَّ مِنَ الْهَمِّ مَا لَمْ يَقَعْ عَلَى أَحَدٍ . قَالَ فَبَيْنَمَا أَنَا أَسِيرُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى سَفَرٍ قَدْ خَفَقْتُ بِرَأْسِى مِنَ الْهَمِّ إِذْ أَتَانِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَعَرَكَ أُذُنِى وَضَحِكَ فِى وَجْهِى فَمَا كَانَ يَسُرُّنِى أَنَّ لِى بِهَا الْخُلْدَ فِى الدُّنْيَا . ثُمَّ إِنَّ أَبَا بَكْرٍ لَحِقَنِى فَقَالَ: مَا قَالَ لَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ؟ قُلْتُ مَا قَالَ شَيْئًا إِلاَّ أَنَّهُ عَرَكَ أُذُنِى وَضَحِكَ فِى وَجْهِى . فَقَالَ أَبْشِرْ . ثُمَّ لَحِقَنِى عُمَرُ فَقُلْتُ لَهُ مِثْلَ قَوْلِى لأَبِى بَكْرٍ فَلَمَّا أَصْبَحْنَا قَرَأَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم سُورَةَ الْمُنَافِقِينَ . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19902, T003313
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنِ السُّدِّىِّ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الأَزْدِىِّ حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ أَرْقَمَ قَالَ: غَزَوْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَ مَعَنَا أُنَاسٌ مِنَ الأَعْرَابِ فَكُنَّا نَبْتَدِرُ الْمَاءَ وَكَانَ الأَعْرَابُ يَسْبِقُونَّا إِلَيْهِ فَسَبَقَ أَعْرَابِىٌّ أَصْحَابَهُ فَسَبَقَ الأَعْرَابِىُّ فَيَمْلأُ الْحَوْضَ وَيَجْعَلُ حَوْلَهُ حِجَارَةً وَيَجْعَلُ النَّطْعَ عَلَيْهِ حَتَّى يَجِىءَ أَصْحَابُهُ . قَالَ فَأَتَى رَجُلٌ مِنَ الأَنْصَارِ أَعْرَابِيًّا فَأَرْخَى زِمَامَ نَاقَتِهِ لِتَشْرَبَ فَأَبَى أَنْ يَدَعَهُ فَانْتَزَعَ قِبَاضَ الْمَاءِ فَرَفَعَ الأَعْرَابِىُّ خَشَبَتَهُ فَضَرَبَ بِهَا رَأْسَ الأَنْصَارِىِّ فَشَجَّهُ فَأَتَى عَبْدَ اللَّهِ بْنَ أُبَىٍّ رَأْسَ الْمُنَافِقِينَ فَأَخْبَرَهُ وَكَانَ مِنْ أَصْحَابِهِ فَغَضِبَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أُبَىٍّ ثُمَّ قَالَ ( لاَ تُنْفِقُوا عَلَى مَنْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ حَتَّى يَنْفَضُّوا مِنْ حَوْلِهِ ) . يَعْنِى الأَعْرَابَ وَكَانُوا يَحْضُرُونَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عِنْدَ الطَّعَامِ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ إِذَا انْفَضُّوا مِنْ عِنْدِ مُحَمَّدٍ فَائْتُوا مُحَمَّدًا بِالطَّعَامِ فَلْيَأْكُلْ هُوَ وَمَنْ معهُ ثُمَّ قَالَ لأَصْحَابِهِ ( لَئِنْ رَجَعْتُمْ إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الأَعَزُّ مِنْهَا الأَذَلَّ) . قَالَ زَيْدٌ وَأَنَا رِدْفُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ فَسَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ أُبَىٍّ فَأَخْبَرْتُ عَمِّى فَانْطَلَقَ فَأَخْبَرَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَرْسَلَ إِلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَحَلَفَ وَجَحَدَ . قَالَ فَصَدَّقَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَذَّبَنِى قَالَ فَجَاءَ عَمِّى إِلَىَّ فَقَالَ مَا أَرَدْتَ إِلاَّ أَنْ مَقَتَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَذَّبَكَ وَالْمُسْلِمُونَ . قَالَ فَوَقَعَ عَلَىَّ مِنَ الْهَمِّ مَا لَمْ يَقَعْ عَلَى أَحَدٍ . قَالَ فَبَيْنَمَا أَنَا أَسِيرُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى سَفَرٍ قَدْ خَفَقْتُ بِرَأْسِى مِنَ الْهَمِّ إِذْ أَتَانِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَعَرَكَ أُذُنِى وَضَحِكَ فِى وَجْهِى فَمَا كَانَ يَسُرُّنِى أَنَّ لِى بِهَا الْخُلْدَ فِى الدُّنْيَا . ثُمَّ إِنَّ أَبَا بَكْرٍ لَحِقَنِى فَقَالَ: مَا قَالَ لَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ؟ قُلْتُ مَا قَالَ شَيْئًا إِلاَّ أَنَّهُ عَرَكَ أُذُنِى وَضَحِكَ فِى وَجْهِى . فَقَالَ أَبْشِرْ . ثُمَّ لَحِقَنِى عُمَرُ فَقُلْتُ لَهُ مِثْلَ قَوْلِى لأَبِى بَكْرٍ فَلَمَّا أَصْبَحْنَا قَرَأَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم سُورَةَ الْمُنَافِقِينَ . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Ubeyydullah b. Musa, ona İsrail, ona es-Süddî, ona Ebu Saîd el-Ezdî, ona da Zeyd b. Erkam’ın şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) ile birlikte gazaya çıktık. Bizimle birlikte bedevilerden de bazı kimseler vardı. Suya daha önce varmak için birbirimizle (adeta) yarışırdık. Bedeviler suya bizden önce varıyordu. (Bir seferinde) bir bedevi diğer arkadaşlarından önce vardı. Erken davranarak havuzu doldurmaya, etrafını taşla çevirmeye başladı ve arkadaşları gelinceye kadar üzerine deriden örtü koydu. Ensar’dan bir adam bir bedevinin yanına gitti, devesinin su içmesi için yularını gevşetti. Bedevi ona bu fırsatı vermek istemeyince Ensar’dan kişi de suyun bendini bozdu. Bedevi de bir tahtayı kaldırarak onu Ensar’dan olan kişinin kafasına vurdu ve onu yaraladı. Ensar’dan olan o kişi münafıkların başı Abdullah b. Ubeyyy’in yanına gitti, ona olanı haber verdi. Bu kişi de onun arkadaşlarındandı. Bundan dolayı Abdullah b. Ubeyy kızdı, sonra da: Rasulullah’ın yanında bulunanlara infak etmeyin, ta ki onun etrafından ayrılıp dağılsınlar, dedi. O bu sözleriyle bedevileri kast ediyordu çünkü bedeviler yemek yenileceği vakit Rasulullah’ın (sav) yanına geliyorlardı. Abdullah şunları da ekledi: Bunlar Muhammed’in yanından ayrılıp gittikleri vakit siz de Muhammed’e yemek götürün, kendisi ve beraberindekiler yemek yesinler. Sonra da arkadaşlarına, and olsun Medine’ye dönecek olursanız daha aziz (güçlü) olanlar oradan daha zelil (güçsüz) olanları çıkartacaktır, dedi.
Zeyd dedi ki: Ben de Rasulullah’ın (sav) terkisinde idim. (Zeyd devamla) dedi ki: Abdullah b. Ubeyy’in sözlerini işitince amcama haber verdim, o da gidip Rasulullah’a (sav) haber verdi. Rasulullah (sav) ona (Abdullah b. Ubeyy’e) haber gönderdi. O ise yemin ederek (söylediklerini) inkâr etti.
(Zeyd) dedi ki: Rasulullah (sav) bunun üzerine onun doğru söylediğini, benim de yalan söylediğimi kabul etti. (Zeyd devamla) dedi ki: Amcam yanıma geldi ve: Sen yalnızca Rasulullah’ın sana buğz etmesini istedin, o da Müslümanlar da seni yalanladı, dedi. (Zeyd) dedi ki: Bana hiç kimsenin üzerine çökmemiş üzüntü ve keder çöktü. Derken Rasulullah (sav) ile birlikte bir yolculukta yürümekte iken kederden başım önüme düştü. O sırada Rasulullah (sav) bana geldi, yüzüme gülerek kulağımı büktü. Dünyada ebedi kalmak bile beni bu kadar sevindiremezdi. Daha sonra Ebu Bekir bana yetişti ve: Rasulullah (sav) sana ne dedi? diye sordu. Ben: Hiçbir şey demedi ama kulağımı bükerek yüzüme güldü, dedim. Ebu Bekir bu sefer: Sana müjdeler olsun, dedi. Sonra arkamdan Ömer yetişti ona da Ebu Bekir’e söylediğim sözün aynısını söyledim. Sabah olunca Rasulullah (sav) Münâfikun suresini okudu.
Ebu İsa dedi ki: Bu, hasen sahih bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 63, 5/415
Senetler:
()
Konular:
Doğal kaynaklar, Su, ortak kullanımı
Kur'an, nuzül sebebi
Münafık, yaptıkları şeyler (Resulullah zamanında)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19904, T003314
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِى عَدِىٍّ أَنْبَأَنَا شُعْبَةُ عَنِ الْحَكَمِ بْنِ عُتَيْبَةَ قَالَ سَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ كَعْبٍ الْقُرَظِىَّ مُنْذُ أَرْبَعِينَ سَنَةً يُحَدِّثُ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ رضى الله عنه أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ أُبَىٍّ قَالَ فِى غَزْوَةِ تَبُوكَ ( لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الأَعَزُّ مِنْهَا الأَذَلَّ ) قَالَ فَأَتَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَحَلَفَ مَا قَالَهُ فَلاَمَنِى قَوْمِى وَقَالُوا : مَا أَرَدْتَ إِلَى هَذِهِ فَأَتَيْتُ الْبَيْتَ وَنِمْتُ كَئِيبًا حَزِينًا فَأَتَانِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَوْ أَتَيْتُهُ فَقَالَ « إِنَّ اللَّهَ قَدْ صَدَّقَكَ » . قَالَ فَنَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ ( هُمُ الَّذِينَ يَقُولُونَ لاَ تُنْفِقُوا عَلَى مَنْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ حَتَّى يَنْفَضُّوا ) . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed b. Ebu Adiy, ona Şu‘be, ona el-Hakem b. Uteybe’nin şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed b. Ka‘b el-Kurazî’yi kırk sene önce Zeyd b. Erkam’dan (ra) şu rivayeti naklederken dinlemiştim: Abdullah b. Ubeyy Tebûk gazvesinde: “And olsun Medine’ye dönersek daha aziz (güçlü) olanlar, daha zelil (güçsüz) olanları oradan çıkartacaktır” demişti. (Zeyd ) dedi ki: Bunun üzerine ben de Nebi’ye (sav) gittim ve bunu ona anlattım. (Abdullah b. Ubeyy) böyle bir sözü söylemediğine yemin etti. Kavmim de beni kınadı ve: “Bununla ne yapmak istedin? dediler. Ben de eve gittim, kederli, üzüntülü bir şekilde uyudum, ya Nebi (sav) bana gelmiş ya da ben ona gitmiştim. O: “Şüphesiz Allah seni doğruladı” buyurdu. Bunun üzerine: “Rasulullah’ın yanındakilere infak etmeyin, ta ki dağılıp gitsinler diyenler onlardır” (Münâfikun, 63/7) âyeti indi.
Ebu İsa dedi ki: Bu, hasen sahih bir hadistir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 63, 5/417
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, nuzül sebebi
Münafık, yaptıkları şeyler (Resulullah zamanında)
Yemin, yemin edeni tasdik etmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19945, N000141
Hadis:
أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ حَبِيبِ بْنِ عَرَبِىٍّ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ حَدَّثَنَا أَبُو جَهْضَمٍ قَالَ حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ قَالَ كُنَّا جُلُوسًا إِلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ فَقَالَ وَاللَّهِ مَا خَصَّنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِشَىْءٍ دُونَ النَّاسِ إِلاَّ بِثَلاَثَةِ أَشْيَاءَ فَإِنَّهُ أَمَرَنَا أَنْ نُسْبِغَ الْوُضُوءَ وَلاَ نَأْكُلَ الصَّدَقَةَ وَلاَ نُنْزِىَ الْحُمُرَ عَلَى الْخَيْلِ .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Habib b. Arabî, ona Hammad, ona Ebu Cahdam, ona Abdullah b. Ubeydullah b. Abbas şöyle rivayet etmiştir: Abdullah b. Abbas (ra) ile birlikte oturuyorduk. "Vallahi Rasulullah (sav) diğer insanlardan ayrı olarak sadece üç şeyi emretti: Abdesti eksiksiz olarak almamımızı, sadaka yemememizi ve eşekleri atlarla çifleştirmememizi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Tahâret 106, /2095
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Abdullah b. Ubeydullah el-Haşimi (Abdullah b. Ubeydullah b. Abbas b. Abdulmuttalib)
3. Ebu Cehdam Musa b. Salim el-Basri (Musa b. Salim)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Yahya b. Habib el-Harisi (Yahya b. Habib b. Arabi)
Konular:
Hayvanlar, katır, edinmek
KTB, ABDEST
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19909, T003316
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا أَبُو جَنَابٍ الْكَلْبِىُّ عَنِ الضَّحَّاكِ بْنِ مُزَاحِمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ رضى الله عنهما قَالَ: مَنْ كَانَ لَهُ مَالٌ يُبَلِّغُهُ حَجَّ بَيْتِ رَبِّهِ أَوْ تَجِبُ عَلَيْهِ فِيهِ الزَّكَاةُ فَلَمْ يَفْعَلْ سَأَلَ الرَّجْعَةَ عِنْدَ الْمَوْتِ . فَقَالَ رَجُلٌ: يَا ابْنَ عَبَّاسٍ اتَّقِ اللَّهَ إِنَّمَا سَأَلَ الرَّجْعَةَ الْكُفَّارُ ؟ قَالَ سَأَتْلُو عَلَيْكَ بِذَلِكَ قُرْآنًا ( يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلاَ أَوْلاَدُكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ ) ( وَأَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِىَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ ) إِلَى قَوْلِهِ ( وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ) قَالَ فَمَا يُوجِبُ الزَّكَاةَ ؟ قَالَ إِذَا بَلَغَ الْمَالُ مِائَتَىْ دِرْهَمٍ فَصَاعِدًا . قَالَ فَمَا يُوجِبُ الْحَجَّ ؟ قَالَ الزَّادُ وَالْبَعِيرُ . حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ عَنِ الثَّوْرِىِّ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِى حَيَّةَ عَنِ الضَّحَّاكِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِنَحْوِهِ . وَقَالَ هَكَذَا رَوَى سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ وَغَيْرُ وَاحِدٍ هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ أَبِى جَنَابٍ عَنِ الضَّحَّاكِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَوْلُهُ وَلَمْ يَرْفَعوهُ . وَهَذَا أَصَحُّ مِنْ رِوَايَةِ عَبْدِ الرَّزَّاقِ . وَأَبُو جَنَابٍ
- الْقَصَّابُ- اسْمُهُ يَحْيَى بْنُ أَبِى حَيَّةَ وَلَيْسَ هُوَ بِالْقَوِىِّ فِى الْحَدِيثِ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Cafer b. Avn, ona Ebu Cenâb el-Kelbî, ona Dahhâk b. Müzahim, ona da (Abdullah) b. Abbas şöyle demiştir: "Kabe'yi haccetmeye gücü yeten veya zekat verebilecek kadar malı olup ta bu vazifelerini yerine getirmeyen kimse ölüm zamanında tekrar dünya hayatına dönmeyi dilesin. Bunun üzerine bir adam: 'Ey İbn Abbas! Allah'a karşı gelmekten sakın. Yanlızca kafirler dünya hayatına dönmeyi isteyeceklerdir.' Bunun üzerine İbn Abbas dedi ki: 'Bu konuda sana Kuran ayetleri okuyacağım: 'Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah'ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Herhangi birinize ölüm gelip de, "Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!" demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın. Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır (Münafikun, 63/9,10,11).' Sonra İbn Abbas: 'Zekatı farz kılan nedir?' diye sordu. O adam da: 'Mal iki yüz dirhemden fazla olduğunda' dedi. İbn Abbas: 'Hac kime farzdır' dedi. O adam da: 'Azık ve binek (sahibine)' dedi.
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak, ona es-Sevrî, ona Yahya b. Ebu Hayye, ona Dahhâk, ona da İbn Abbas Rasulullah'dan (sav) bu hadisin bir benzerini bize nakletmiştir. Aynı şekilde Süfyan b. Uyeyne ve pek çok ravi bu hadisi Ebu Cenab'tan, o Dahhâk'tan, o da İbn Abbas'tan merfu olmaksızın (Rasulullah'a isnad etmeden) İbn Abbas'ın kendi sözü olarak rivayet etmişlerdir. Bu rivayet Abdurrezzak'ın rivayetinden daha sağlamdır. Ebu Cenab el-Kassâb'ın ismi Yahya b. Ebu Hayye olup hadis konusunda pek kuvvetli biri değildir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 63, 5/418
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Kasım Dahhak b. Müzahim el-Hilalî (Dahhak b. Müzahim)
3. Ebu Cenâb Yahya b. Ebu Hayye el-Kelbi (Yahya b. Ebu Hayye)
4. Ebu Avn Cafer b. Avn el-Kuraşî (Cafer b. Avn b. Cafer b. Amr b. Hurets b. Osman b. Amr b. Abdullah b. Ömer b. Mahzûm)
5. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
İlim, Abdullah b. Abbas'ın sahip olduğu ilim Zekat, farziyeti Zekat, fazileti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19862, T003299
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ وَالْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ الْحُلْوَانِىُّ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ عَطَاءٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ صَخْرٍ الأَنْصَارِىِّ قَالَ: كُنْتُ رَجُلاً قَدْ أُوتِيتُ مِنْ جِمَاعِ النِّسَاءِ مَا لَمْ يُؤْتَ غَيْرِى فَلَمَّا دَخَلَ رَمَضَانُ تَظَاهَرْتُ مِنَ امْرَأَتِى حَتَّى يَنْسَلِخَ رَمَضَانُ فَرَقًا مِنْ أَنْ أُصِيبَ مِنْهَا فِى لَيْلَتِى فَأَتَتَابَعَ فِى ذَلِكَ إِلَى أَنْ يُدْرِكَنِى النَّهَارُ وَأَنَا لاَ أَقْدِرُ أَنْ أَنْزِعَ فَبَيْنَمَا هِىَ تَخْدُمُنِى ذَاتَ لَيْلَةٍ إِذْ تَكَشَّفَ لِى مِنْهَا شَىْءٌ فَوَثَبْتُ عَلَيْهَا فَلَمَّا أَصْبَحْتُ غَدَوْتُ عَلَى قَوْمِى فَأَخْبَرْتُهُمْ خَبَرِى فَقُلْتُ: انْطَلِقُوا مَعِى إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأُخْبِرُهُ بِأَمْرِى . فَقَالُوا لاَ وَاللَّهِ لاَ نَفْعَلُ نَتَخَوَّفُ أَنْ يَنْزِلَ فِينَا قُرْآنٌ أَوْ يَقُولَ فِينَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَقَالَةً يَبْقَى عَلَيْنَا عَارُهَا وَلَكِنِ اذْهَبْ أَنْتَ فَاصْنَعْ مَا بَدَا لَكَ . قَالَ فَخَرَجْتُ فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرْتُهُ خَبَرِى . فَقَالَ « أَنْتَ بِذَاكَ؟ » . قُلْتُ أَنَا بِذَاكَ . قَالَ « أَنْتَ بِذَاكَ ؟» . قُلْتُ أَنَا بِذَاكَ . قَالَ « أَنْتَ بِذَاكَ؟ » . قُلْتُ أَنَا بِذَاكَ وَهَا أَنَا ذَا فَأَمْضِ فِىَّ حُكْمَ اللَّهِ فَإِنِّى صَابِرٌ لِذَلِكَ . قَالَ « أَعْتِقْ رَقَبَةً » . قَالَ فَضَرَبْتُ صَفْحَةَ عُنُقِى بِيَدِى فَقُلْتُ لاَ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لا أَمْلِكُ غَيْرَهَا . قَالَ « صُمْ شَهْرَيْنِ » . قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَهَلْ أَصَابَنِى مَا أَصَابَنِى إِلاَّ فِى الصِّيَامِ . قَالَ « فَأَطْعِمْ سِتِّينَ مِسْكِينًا » . قُلْتُ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لَقَدْ بِتْنَا لَيْلَتَنَا هَذِهِ وحشَا مَا لَنَا عَشَاءٌ . قَالَ « اذْهَبْ إِلَى صَاحِبِ صَدَقَةِ بَنِى زُرَيْقٍ فَقُلْ لَهُ فَلْيَدْفَعْهَا إِلَيْكَ فَأَطْعِمْ عَنْكَ مِنْهَا وَسْقًا سِتِّينَ مِسْكِينًا ثُمَّ اسْتَعِنْ بِسَائِرِهِ عَلَيْكَ وَعَلَى عِيَالِكَ » . قَالَ فَرَجَعْتُ إِلَى قَوْمِى فَقُلْتُ وَجَدْتُ عِنْدَكُمُ الضِّيقَ وَسُوءَ الرَّأْىِ وَوَجَدْتُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم السَّعَةَ وَالْبَرَكَةَ أَمَرَ لِى بِصَدَقَتِكُمْ فَادْفَعُوهَا إِلَىَّ فَدَفَعُوهَا إِلَىَّ . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ . قَالَ مُحَمَّدٌ سُلَيْمَانُ بْنُ يَسَارٍ لَمْ يَسْمَعْ عِنْدِى مِنْ سَلَمَةَ بْنِ صَخْرٍ . قَالَ وَيُقَالُ سَلَمَةُ بْنُ صَخْرٍ وَسَلْمَانُ بْنُ صَخْرٍ . وَفِى الْبَابِ عَنْ خَوْلَةَ بِنْتِ ثَعْلَبَةَ وَهِىَ امْرَأَةُ أَوْسِ بْنِ الصَّامِتِ .
Tercemesi:
Seleme b. Sahr el Ensârî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Kadınlarla cinsî münasebet konusunda kimseye verilmeyen bir güç bana verilmişti. Ramazan ayı gelince karıma yaklaşır ve gün üzerime doğasıya dek bu işi devam ettiririm korkusuyla Ramazan boyunca anam gibisin diyerek zıhar yaptım. Gecelerden bir gece bana hizmet ederken bir tarafı açılıverdi de ben de hemen onun üzerine sıçradım sabah olunca erkenden kendi kavmime gidip durumu anlattım ve: Benimle beraber Rasûlullah (s.a.v.)’e kadar gidinizde ona durumu anlatayım dedim. Hayır dediler. Vallahi bu işi yapmayız. Hakkımızda Kur’ân inmesinden korkarız veya Rasûlullah (s.a.v.)’in hakkımızda ayıp olabilecek bir söz söylemesinden çekiniriz. Fakat sen istersen kendin git dilediğini yap… Bunun üzerine yanlarından çıktım Rasûlullah (s.a.v.)’e kadar geldim durumu kendisini anlattım. Bunu sen mi yaptın? Buyurdu. Ben de bunu ben işledim dedim. Tekrar bunu sen mi… dedi. Ben de bunu ben işledim dedim. Tekrar bunu sen mi işledin dedi. Ben de ben işledim dedim. İşte huzurunuzdayım hakkımda Allah’ın hükmü ne ise onu tatbik et cezama katlanacağım.Rasûlullah (s.a.v.), bir köleyi hürriyetine kavuştur buyurdu. Bunun üzerine iki elimle boynuma vurdum ve yok dedim sizi hak üzere gönderen zat hakkı için bu boyundan başkasına sahip olmayarak sabahladım. Rasûlullah (s.a.v.), o halde iki ay oruç tut buyurdu. Ben de Ey Allah’ın Rasûlü! başıma gelen zaten oruç yüzünden gelmedi mi? Rasûlullah (s.a.v.), o halde altmış fakiri doyur dedi. Ben de seni hak ile gönderen zat hakkı için bu gecemizi aç olarak geçirdik akşam yemeğimiz bile yoktu. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Öyleyse Züreykoğullarının zekat memuruna git ve ona sana zekat mallardan vermesini söyle bu zekattan kendi keffaretin yerine altmış fakiri birer ölçek hurma vererek doyur, gerisiyle de çoluk çocuğunu yedirirsin, buyurdu. Bunun üzerine kavmime döndüm ve onlara şöyle dedim: Sizlerde darlık ve kötü görüş Rasûlullah (s.a.v.)’in yanında ise genişlik ve bereket buldum. Sizin zekatınızın bana verilmesini emretti haydi zekatlarınızı bana veriniz onlar da zekatlarını bana verdiler. Tirmizî: Bu hadis hasendir. Muhammed diyor ki: Süleyman b. Yesâr bence Seleme b. Sahr’dan hadis işitmemiştir. Muhammed aynı zamanda şöyle demektedir: Seleme b. Sahr’a, Süleyman b. Sahr’da denilir.Bu konuda Havle binti Sa’lebe’den de hadis rivâyet edilmiştir. Havle, Evs b. Sâmit’in karısıdır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 58, 5/405
Senetler:
()
Konular:
Zıhar, keffareti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19863, T003300
Hadis:
حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ وَكِيعٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ آدَمَ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ الأَشْجَعِىُّ عَنِ الثَّوْرِىِّ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ الْمُغِيرَةِ الثَّقَفِىِّ عَنْ سَالِمِ بْنِ أَبِى الْجَعْدِ عَنْ عَلِىِّ بْنِ عَلْقَمَةَ الأَنْمَارِىِّ عَنْ عَلِىِّ بْنِ أَبِى طَالِبٍ قَالَ لَمَّا نَزَلَتْ ( يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَىْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَةً ) . قَالَ لِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « مَا تَرَى دِينَارًا » . قُلْتُ لاَ يُطِيقُونَهُ . قَالَ « فَنِصْفُ دِينَارٍ » . قُلْتُ لاَ يُطِيقُونَهُ . قَالَ « فَكَمْ » . قُلْتُ شَعِيرَةٌ . قَالَ « إِنَّكَ لَزَهِيدٌ » . قَالَ فَنَزَلَتْ ( أَأَشْفَقْتُمْ أَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَىْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ ) الآيَةَ . قَالَ فَبِى خَفَّفَ اللَّهُ عَنْ هَذِهِ الأُمَّةِ . قَالَ : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ إِنَّمَا نَعْرِفُهُ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ . وَمَعْنَى قَوْلِهِ شَعِيرَةٌ: يَعْنِى وَزْنَ شَعِيرَةٍ مِنْ ذَهَبٍ وَأَبُو الْجَعْدِ اسْمُهُ رَافِعٌ .
Tercemesi:
Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Mücadele sûresi 12. ayeti nazil olunca Peygamber (s.a.v), Bana: “Ne kadar parayı uygun görürsün, dinar yeterli midir?” buyurdu. Ben de: “Buna güçleri yetmez” dedim. “O halde yarım dinara ne dersin?” buyurdu. Ben de ona da güçleri yetmez dedim. “O halde ne kadar?” buyurdu. Ben de: “Bir arpa tanesi ağırlığı kadar altın” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) de: “Sen de pek az dedin” buyurdular. Bunun üzerine Mücadele sûresi 13. ayet nazil oldu: “Gizli konuşmanızdan önce, sadaka vermekten dolayı, fakir düşeceğinizden mi korkuyorsunuz? Madem size emredileni yapmadınız, Allah da sizi bundan affetti, bundan dolayı, bundan sonra, sadaka vermeden de konuşup danışabilirsiniz. Öyleyse sizler bundan böyle, namazınızda devamlı ve dikkatli olun, zekatı verin, Allah’a ve Rasulüne itaat edin. Çünkü Allah, yapageldiğiniz her şeyden haberdardır.” Böylece Allah benim yüzümden ümmetin yükünü hafifletti. (Tirmizî rivâyet etmiştir.)Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Hadiste geçen bir arpa tanesi sözcüğünün manası arpa ağırlığı kadar altın manasındadır. Ebû’l Ca’d’ın ismi Rafî’dir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 58, 5/406
Senetler:
()
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Kur'an, nuzül sebebi
Nesh