Öneri Formu
Hadis Id, No:
24518, B006721
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ أَيُّوبَ عَنِ الْقَاسِمِ التَّمِيمِىِّ عَنْ زَهْدَمٍ الْجَرْمِىِّ قَالَ كُنَّا عِنْدَ أَبِى مُوسَى وَكَانَ بَيْنَنَا وَبَيْنَ هَذَا الْحَىِّ مِنْ جَرْمٍ إِخَاءٌ وَمَعْرُوفٌ - قَالَ - فَقُدِّمَ طَعَامٌ - قَالَ - وَقُدِّمَ فِى طَعَامِهِ لَحْمُ دَجَاجٍ - قَالَ - وَفِى الْقَوْمِ رَجُلٌ مِنْ بَنِى تَيْمِ اللَّهِ أَحْمَرُ كَأَنَّهُ مَوْلًى - قَالَ - فَلَمْ يَدْنُ فَقَالَ لَهُ أَبُو مُوسَى ادْنُ ، فَإِنِّى قَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَأْكُلُ مِنْهُ . قَالَ إِنِّى رَأَيْتُهُ يَأْكُلُ شَيْئًا قَذِرْتُهُ ، فَحَلَفْتُ أَنْ لاَ أَطْعَمَهُ أَبَدًا . فَقَالَ ادْنُ أُخْبِرْكَ عَنْ ذَلِكَ ، أَتَيْنَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى رَهْطٍ مِنَ الأَشْعَرِيِّينَ أَسْتَحْمِلُهُ ، وَهْوَ يُقْسِمُ نَعَمًا مِنْ نَعَمِ الصَّدَقَةِ - قَالَ أَيُّوبُ أَحْسِبُهُ قَالَ وَهْوَ غَضْبَانُ - قَالَ « وَاللَّهِ لاَ أَحْمِلُكُمْ ، وَمَا عِنْدِى مَا أَحْمِلُكُمْ » . قَالَ فَانْطَلَقْنَا فَأُتِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِنَهْبِ إِبِلٍ ، فَقِيلَ أَيْنَ هَؤُلاَءِ الأَشْعَرِيُّونَ فَأَتَيْنَا فَأَمَرَ لَنَا بِخَمْسِ ذَوْدٍ غُرِّ الذُّرَى ، قَالَ فَانْدَفَعْنَا فَقُلْتُ لأَصْحَابِى أَتَيْنَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَسْتَحْمِلُهُ ، فَحَلَفَ أَنْ لاَ يَحْمِلَنَا ، ثُمَّ أَرْسَلَ إِلَيْنَا فَحَمَلَنَا ، نَسِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَمِينَهُ ، وَاللَّهِ لَئِنْ تَغَفَّلْنَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَمِينَهُ لاَ نُفْلِحُ أَبَدًا ، ارْجِعُوا بِنَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلْنُذَكِّرْهُ يَمِينَهُ . فَرَجَعْنَا فَقُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ أَتَيْنَاكَ نَسْتَحْمِلُكَ ، فَحَلَفْتَ أَنْ لاَ تَحْمِلَنَا ثُمَّ حَمَلْتَنَا فَظَنَنَّا - أَوْ فَعَرَفْنَا - أَنَّكَ نَسِيتَ يَمِينَكَ . قَالَ « انْطَلِقُوا ، فَإِنَّمَا حَمَلَكُمُ اللَّهُ ، إِنِّى وَاللَّهِ إِنْ شَاءَ اللَّهُ لاَ أَحْلِفُ عَلَى يَمِينٍ ، فَأَرَى غَيْرَهَا خَيْرًا مِنْهَا ، إِلاَّ أَتَيْتُ الَّذِى هُوَ خَيْرٌ وَتَحَلَّلْتُهَا » . تَابَعَهُ حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ وَالْقَاسِمِ بْنِ عَاصِمٍ الْكُلَيْبِىِّ .حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ وَ الْقَاسِمِ التَّمِيمِىِّ عَنْ زَهْدَمٍ بِهَذَا . حَدَّثَنَا أَبُو مَعْمَرٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ عَنِ الْقَاسِمِ عَنْ زَهْدَمٍ بِهَذَا .
Tercemesi:
Bize Ali b. Hucr, ona İsmail b. İbrahim, Ona Eyyub, ona el-Kâsım et-Temîmî, Zehdem el-Cermî’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Ebu Musa’nın yanında bulunuyorduk. Bizimle Cerm kabilesinden olan şu oba halkı arasında bir dostluk ve ihsan vardı. Zehdem dedi ki: (Biz Ebu Musa’nın yanında iken) ona bir yemek getirildi. Yemeğinin içinde tavuk eti de takdim edilmişti. Zehdem şöyle devam etti: Bu topluluk içinde Teymullah oğulları’ndan köleye benzeyen kırmızı bir adam vardı. Bu adam sofraya yanaşmadı. Ebu Musa ona “Sofraya yanaş! Ben Rasulullah’ı (sav) tavuk etinden yerken gör-müşümdür” dedi. O kişi “Ben tavuğu pis birşey yerken gördüm, ondan tiksindim de asla tavuk yememeğe yemin ettim” dedi. Ebu Musa ona şöyle dedi “Yanaş da ben sana bu konuya dair bir hadis rivayet edeyim: Bizler, Eş’arîler’den bir topluluk içinde Rasulullah’a (sav) gelmiştik. Kendisi o sırada zekât develerinden bir bölük deveyi sahâbîleri arasında taksim etmekle meşgul bulunuyordu. Ben kendisinden biz Eş’arîlere de deve vermesini istiyordum. -Ravi Eyyub, “Ben el-Kâsım et-Temîmî’nin ‘Rasulullah (sav) öfkeli halde idi’ dediğini sanıyorum” demiştir.- Rasul-i Ekrem "Vallahi sizlere binecek deve veremem, yanımda sizi bindirebileceğim deve yoktur” dedi. Ebu Musa şöyle devam etti: Biz Rasulullah’ın (sav) bu sözü üzerine (ondan ayrılıp) yola koyulduk. Bu sırada Efendimiz’e (sav) birtakım ganimet develeri getirilmiş. Bunun üzerine “Eş'arîler nerede? Eş'arîler nerede?” diye sorulmuş. Bizler hemen (dönüp) geldik. Rasulullah (sav) bizlere beyaz hörgüçlü beş tane deve verilmesini emretti. Ebu Musa olayın devamını şöyle anlattı: Biz (develeri alıp) süratle yola koyulduk. Bu sırada ben arkadaşlarıma şunları söyledim: “Bize binecek deve vermesini istemek için Rasulullah’a (sav) geldik. O da veremeyeceğine dair yemin etti. Sonra bize haber gönderdi ve bizlere binecek deve verdi. Rasulullah (sav) daha önce yaptığı yeminini unuttu. Vallahi Rasulullah’ı (sav) gaflete getirip yeminini unutturduk. (Eğer böyleyse) asla felah bulamayız. Haydin beraberce Rasulullah’a (sav) geri dönelim de kendisine yapmış olduğu yemenini hatırlatalım!” Bunun üzerine geriye döndük ve “Ya Rasulallah! Bize binecek deve vermen için sana gelmiştik. Sen bizlere binecek deve veremeyeceğine yemin etmiştin. Sonra bizlere binecek deve verdin. Bizler senin o yeminini unutmuş olduğunu zannettik veya anladık” dedik. Rasul-i Ekrem “Gidiniz! Sizlere binecek deveyi ancak Allah vermiştir. Ben vallahi birşey üzerine - inşallah -yemin eder de ardından yemin ettiğim şeyden başkasını daha hayırlı görürsem kefaretini verir (yeminimi çözer) ve o daha hayırlı olanı yaparım” buyurdu. Bu hadisi Hammâd b. Zeyd, Eyyub vasıtasi ile Ebu Kılâbe ve el-Kâsım b. Âsım el-Kuleybî'den rivayet etmekte İsmail b. İbrahim’e mutâbaat etmiştir. Kuteybe b. Saîd, bu hadisi bize Abdulvahhâb, Eyyub, Ebu Kılâbe ve el-Kâsım et-Temîmî senet zinciri ile Zehdem’den bu şekilde rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Kefâretü'l-Eymân 10, 2/615
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Zehdem b. Mudarrib el-Ezdi (Zehdem b. Mudarrib)
3. Kasım b. Asım Temimi (Kasım b. Asım Temimi)
4. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
5. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
6. Ebu Hasan Ali b. Hucr es-Sa'dî (Ali b. Hucr b. İyas b. Mukatil)
Konular:
Adab, yeme - içme adabı
Yemin, yemin kültürü ve lafızları
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا شَبَابَةُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الأَشَجِّ عَنْ عِيَاضِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَعْدٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ قَالَ أُصِيبَ رَجُلٌ فِى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى ثِمَارٍ ابْتَاعَهَا فَكَثُرَ دَيْنُهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « تَصَدَّقُوا عَلَيْهِ » . فَتَصَدَّقَ النَّاسُ عَلَيْهِ فَلَمْ يَبْلُغْ ذَلِكَ وَفَاءَ دَيْنِهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « خُذُوا مَا وَجَدْتُمْ وَلَيْسَ لَكُمْ إِلاَّ ذَلِكَ » . يَعْنِى الْغُرَمَاءَ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
24541, İM002356
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا شَبَابَةُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الأَشَجِّ عَنْ عِيَاضِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَعْدٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ قَالَ أُصِيبَ رَجُلٌ فِى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى ثِمَارٍ ابْتَاعَهَا فَكَثُرَ دَيْنُهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « تَصَدَّقُوا عَلَيْهِ » . فَتَصَدَّقَ النَّاسُ عَلَيْهِ فَلَمْ يَبْلُغْ ذَلِكَ وَفَاءَ دَيْنِهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « خُذُوا مَا وَجَدْتُمْ وَلَيْسَ لَكُمْ إِلاَّ ذَلِكَ » . يَعْنِى الْغُرَمَاءَ .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Şebâbe (b. Sevvâr el-Fezârî), ona Leys b. Sa'd, ona Bükeyr b. Abdullah b. Eşec, ona da İyaz b. Abdullah b. Sa'd'ın rivayet ettiğine göre Ebu Said el-Hudrî şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) zamanında satın aldığı meyvelerle ilgili olarak adamın biri bir afetle karşılaştı. Dolayısıyla borçları arttı. Rasulullah (sav); 'Ona sadaka veriniz.' buyurdu. İnsanlar da ona sadaka verdiler. Ancak verilen bu sadakalar, onun borcunu ödemeye yetmedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), adamın alacaklılarını kast ederk; 'Alacağınıza karşılık olmak üzere bulduğunuzu alabilirsiniz. Sizin için bundan başka da bir imkan bulunmamaktadır.' buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Ahkâm 25, /376
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. İyaz b. Abdullah el-Amiri (İyaz b. Abdullah b. Sa'd b. Ebu Serh b. Haris)
3. Ebu Abdullah Bükeyr b. Abdullah el-Kuraşî (Bükeyr b. Abdullah b. Eşec)
4. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
5. Ebu Amr Şebabe b. Sevvar el-Fezarî (Şebabe b. Sevvar)
6. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Borç, borçluya kolaylık, afet sebebiyle
Öneri Formu
Hadis Id, No:
24560, İM002375
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بِشْرٍ بَكْرُ بْنُ خَلَفٍ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ عَنْ دَاوُدَ بْنِ أَبِى هِنْدٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ قَالَ انْطَلَقَ بِهِ أَبُوهُ يَحْمِلُهُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ اشْهَدْ أَنِّى قَدْ نَحَلْتُ النُّعْمَانَ مِنْ مَالِى كَذَا وَكَذَا . قَالَ « فَكُلَّ بَنِيكَ نَحَلْتَ مِثْلَ الَّذِى نَحَلْتَ النُّعْمَانَ » . قَالَ لاَ . قَالَ « فَأَشْهِدْ عَلَى هَذَا غَيْرِى » . قَالَ « أَلَيْسَ يَسُرُّكَ أَنْ يَكُونُوا لَكَ فِى الْبِرِّ سَوَاءً » . قَالَ بَلَى . قَالَ « فَلاَ إِذًا » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bişr Bekir b. Halef, ona Yezid b. Zürey', ona Davud b. Ebu Hind, ona (Amir) eş-Şa'bî, ona da Numan b. Beşir şöyle nakletmiştir. Numan'ın babası (Beşir b. Sa'd), oğlunu Hz. Peygamber'e (sav) getirerek, malımdan şu kadarını Numan'a bağışladım, sen de buna şahit ol, dedi. Hz. Peygamber (sav), "Numan'a bağışladığın gibi tüm çocuklarına bağış yaptın mı?" buyurdu. Beşir, hayır deyince Hz. Peygamber (sav) "o zaman başkasını şahit tut, çocuklarının iyilik yapması konusunda sana eşit muamelede bulunması seni sevindirmez mi? buyurdu. Beşir, tabi ki deyince, Hz. Peygamber (sav) "değilse niye böyle? (yapmıyorsun), buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Hibât 1, /380
Senetler:
1. Numan b. Beşir el-Ensârî (Numan b. Beşir b. Sa'd b. Sa'lebe)
2. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
3. Ebu Bekir Davud b. Ebu Hind el-Kuşeyrî (Davud b. Dinar b. Azafir)
4. Ebu Muaviye Yezid b. Zürey' el-Ayşî (Yezid b. Zürey' b. Yezid)
5. Ebu Bişr Bekir b. Halef el-Basri (Bekir b. Halef)
Konular:
Aile, çocuklar arasında adaletli davranmak
Yargı, Şahidlik Yapmak
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى مَالِكُ بْنُ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ ، وَكَانَ مُحَمَّدُ بْنُ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ ذَكَرَ لِى مِنْ حَدِيثِهِ ذَلِكَ ، فَانْطَلَقْتُ حَتَّى دَخَلْتُ عَلَيْهِ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ انْطَلَقْتُ حَتَّى أَدْخُلَ عَلَى عُمَرَ فَأَتَاهُ حَاجِبُهُ يَرْفَأُ فَقَالَ هَلْ لَكَ فِى عُثْمَانَ وَعَبْدِ الرَّحْمَنِ وَالزُّبَيْرِ وَسَعْدٍ قَالَ نَعَمْ . فَأَذِنَ لَهُمْ ، ثُمَّ قَالَ هَلْ لَكَ فِى عَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ قَالَ نَعَمْ . قَالَ عَبَّاسٌ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ اقْضِ بَيْنِى وَبَيْنَ هَذَا . قَالَ أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ هَلْ تَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ » . يُرِيدُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَفْسَهُ . فَقَالَ الرَّهْطُ قَدْ قَالَ ذَلِكَ . فَأَقْبَلَ عَلَى عَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ فَقَالَ هَلْ تَعْلَمَانِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ ذَلِكَ قَالاَ قَدْ قَالَ ذَلِكَ . قَالَ عُمَرُ فَإِنِّى أُحَدِّثُكُمْ عَنْ هَذَا الأَمْرِ ، إِنَّ اللَّهَ قَدْ كَانَ خَصَّ رَسُولَهُ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْفَىْءِ بِشَىْءٍ لَمْ يُعْطِهِ أَحَدًا غَيْرَهُ ، فَقَالَ عَزَّ وَجَلَّ ( مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ ) إِلَى قَوْلِهِ ( قَدِيرٌ ) فَكَانَتْ خَالِصَةً لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَاللَّهِ مَا احْتَازَهَا دُونَكُمْ ، وَلاَ اسْتَأْثَرَ بِهَا عَلَيْكُمْ ، لَقَدْ أَعْطَاكُمُوهُ وَبَثَّهَا فِيكُمْ ، حَتَّى بَقِىَ مِنْهَا هَذَا الْمَالُ ، فَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يُنْفِقُ عَلَى أَهْلِهِ مِنْ هَذَا الْمَالِ نَفَقَةَ سَنَتِهِ ، ثُمَّ يَأْخُذُ مَا بَقِىَ فَيَجْعَلُهُ مَجْعَلَ مَالِ اللَّهِ ، فَعَمِلَ بِذَلِكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَيَاتَهُ ، أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ هَلْ تَعْلَمُونَ ذَلِكَ قَالُوا نَعَمْ . ثُمَّ قَالَ لِعَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ أَنْشُدُكُمَا بِاللَّهِ هَلْ تَعْلَمَانِ ذَلِكَ قَالاَ نَعَمْ . فَتَوَفَّى اللَّهُ نَبِيَّهُ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ أَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَبَضَهَا فَعَمِلَ بِمَا عَمِلَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ تَوَفَّى اللَّهُ أَبَا بَكْرٍ فَقُلْتُ أَنَا وَلِىُّ وَلِىِّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَبَضْتُهَا سَنَتَيْنِ أَعْمَلُ فِيهَا مَا عَمِلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَبُو بَكْرٍ ، ثُمَّ جِئْتُمَانِى وَكَلِمَتُكُمَا وَاحِدَةٌ ، وَأَمْرُكُمَا جَمِيعٌ ، جِئْتَنِى تَسْأَلُنِى نَصِيبَكَ مِنِ ابْنِ أَخِيكَ ، وَأَتَانِى هَذَا يَسْأَلُنِى نَصِيبَ امْرَأَتِهِ مِنْ أَبِيهَا فَقُلْتُ إِنْ شِئْتُمَا دَفَعْتُهَا إِلَيْكُمَا بِذَلِكَ ، فَتَلْتَمِسَانِ مِنِّى قَضَاءً غَيْرَ ذَلِكَ ، فَوَاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ ، لاَ أَقْضِى فِيهَا قَضَاءً غَيْرَ ذَلِكَ حَتَّى تَقُومَ السَّاعَةُ ، فَإِنْ عَجَزْتُمَا فَادْفَعَاهَا إِلَىَّ ، فَأَنَا أَكْفِيكُمَاهَا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
25057, B006728
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى مَالِكُ بْنُ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ ، وَكَانَ مُحَمَّدُ بْنُ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ ذَكَرَ لِى مِنْ حَدِيثِهِ ذَلِكَ ، فَانْطَلَقْتُ حَتَّى دَخَلْتُ عَلَيْهِ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ انْطَلَقْتُ حَتَّى أَدْخُلَ عَلَى عُمَرَ فَأَتَاهُ حَاجِبُهُ يَرْفَأُ فَقَالَ هَلْ لَكَ فِى عُثْمَانَ وَعَبْدِ الرَّحْمَنِ وَالزُّبَيْرِ وَسَعْدٍ قَالَ نَعَمْ . فَأَذِنَ لَهُمْ ، ثُمَّ قَالَ هَلْ لَكَ فِى عَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ قَالَ نَعَمْ . قَالَ عَبَّاسٌ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ اقْضِ بَيْنِى وَبَيْنَ هَذَا . قَالَ أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ هَلْ تَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ » . يُرِيدُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَفْسَهُ . فَقَالَ الرَّهْطُ قَدْ قَالَ ذَلِكَ . فَأَقْبَلَ عَلَى عَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ فَقَالَ هَلْ تَعْلَمَانِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ ذَلِكَ قَالاَ قَدْ قَالَ ذَلِكَ . قَالَ عُمَرُ فَإِنِّى أُحَدِّثُكُمْ عَنْ هَذَا الأَمْرِ ، إِنَّ اللَّهَ قَدْ كَانَ خَصَّ رَسُولَهُ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْفَىْءِ بِشَىْءٍ لَمْ يُعْطِهِ أَحَدًا غَيْرَهُ ، فَقَالَ عَزَّ وَجَلَّ ( مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ ) إِلَى قَوْلِهِ ( قَدِيرٌ ) فَكَانَتْ خَالِصَةً لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَاللَّهِ مَا احْتَازَهَا دُونَكُمْ ، وَلاَ اسْتَأْثَرَ بِهَا عَلَيْكُمْ ، لَقَدْ أَعْطَاكُمُوهُ وَبَثَّهَا فِيكُمْ ، حَتَّى بَقِىَ مِنْهَا هَذَا الْمَالُ ، فَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يُنْفِقُ عَلَى أَهْلِهِ مِنْ هَذَا الْمَالِ نَفَقَةَ سَنَتِهِ ، ثُمَّ يَأْخُذُ مَا بَقِىَ فَيَجْعَلُهُ مَجْعَلَ مَالِ اللَّهِ ، فَعَمِلَ بِذَلِكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَيَاتَهُ ، أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ هَلْ تَعْلَمُونَ ذَلِكَ قَالُوا نَعَمْ . ثُمَّ قَالَ لِعَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ أَنْشُدُكُمَا بِاللَّهِ هَلْ تَعْلَمَانِ ذَلِكَ قَالاَ نَعَمْ . فَتَوَفَّى اللَّهُ نَبِيَّهُ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ أَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَبَضَهَا فَعَمِلَ بِمَا عَمِلَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ تَوَفَّى اللَّهُ أَبَا بَكْرٍ فَقُلْتُ أَنَا وَلِىُّ وَلِىِّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَبَضْتُهَا سَنَتَيْنِ أَعْمَلُ فِيهَا مَا عَمِلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَبُو بَكْرٍ ، ثُمَّ جِئْتُمَانِى وَكَلِمَتُكُمَا وَاحِدَةٌ ، وَأَمْرُكُمَا جَمِيعٌ ، جِئْتَنِى تَسْأَلُنِى نَصِيبَكَ مِنِ ابْنِ أَخِيكَ ، وَأَتَانِى هَذَا يَسْأَلُنِى نَصِيبَ امْرَأَتِهِ مِنْ أَبِيهَا فَقُلْتُ إِنْ شِئْتُمَا دَفَعْتُهَا إِلَيْكُمَا بِذَلِكَ ، فَتَلْتَمِسَانِ مِنِّى قَضَاءً غَيْرَ ذَلِكَ ، فَوَاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ ، لاَ أَقْضِى فِيهَا قَضَاءً غَيْرَ ذَلِكَ حَتَّى تَقُومَ السَّاعَةُ ، فَإِنْ عَجَزْتُمَا فَادْفَعَاهَا إِلَىَّ ، فَأَنَا أَكْفِيكُمَاهَا .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Bukeyr (el-Kuraşî), ona Leys (b. Sa'd el-Fehmî), Ona da Ukayl (b. Halid el-Eylî), (Muhammed) b. Şihab (ez-Zührî’nin) şöyle anlattığını nakaletti: Muhammed b. Cübeyr b. Mut’im bana onun (Malik b. Evs b. Hadesân’ın) hadisinden bir kısmını zikretmişti. Ben yola çıktım ve nihayet onun (Malik b. Evs'in) huzuruna girdim ve ona bu hadisi sordum. Bunun üzerine (Malik b. Evs de) bana şöyle dedi: Yola çıkıp Hz. Ömer’in huzuruna girdim. (Çünkü Ömer beni huzuruna çağırmıştı.) (Biz onun yanında otururken) Ömer'in teşrifat memuru Yerfa' geldi ve “(Ey Mü'minlerin Emiri!) Osman, Abdurrahman, Zubeyr ve Sa'd’in (huzurunuza girmelerine) izin verir misin?” dedi. Ömer “Peki” deyip onların içeriye girmelerine izin verdi. Yerfa' (bir süre dışarıda) kaldıktan sonra yine geldi ve Ömer’e “Ali ve Abbas’ın da girmesine iznin var mı?” dedi. Ömer “Peki” deyip onlara da izin verdi. Ali ve Abbas içeri girince selam verip oturdular. Abbas “Ey Mü'minlerin Emiri! Benimle şu (Ali) arasında hüküm ver” dedi. Bunun üzerine Ömer “Göğün ve yerin emriyle, iradesiyle varlığını koruduğu Allah hakkı için size sorarım. Rasulullah (sav) kendisini kastederek “Biz (Peygamberler topluluğu) miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız mal, sadakadır" buyurduğunu biliyor musunuz?” dedi. Orada bulunan topluluk (Osman ve arkadaşları) “Evet, Rasul-i Ekrem böyle buyurdu” diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Ömer, Ali ile Abbas'a döndü ve “Rasulullah'ın (sav) böyle buyurduğunu sizler de biliyor musunuz?” dedi. Ali ile Abbas “Evet böyle buyurmuştur” diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Ömer şöyle devam etti: “Şimdi ben size bu konu hakkında bilgi vereyim. Şüphesiz Allah (Taâlâ) bu fey'de tasarrufu Rasulüne tahsis etti, ondan başka kimseye bu hakkı vermedi. Yüce Allah (Kur'an’da) “Allah’ın onlardan alıp Rasulüne fey‘ olarak verdikleri için siz at veya deve koşturmuş değilsiniz. Ama Allah, elçilerini dilediği kimselere üstün kılar. Allah, her şeye kadirdir” (Haşr, 59/6) buyurmuştur. Dolayısıyla bu malda tasarruf hakkı sadece Rasûlulullah’a (sav) mahsus olmuştur. Sonra vallahi O (sav) bu malı sizi göz ardı edip de eline geçirmedi, sizi ihmal edip de kendi tekeline almadı. Bu fey’i size verdi ve aranızda taksim etti. Nihayet fey’ malından kendine (hisse istediğiniz Fedek, Hayber ve Nadir oğulları bölgelerindeki araziler) kaldı. Rasulullah (sav) bu maldan ailesinin bir senelik nafakasını ayırır, onlara infak ederdi. Sonra bundan arta kalanı alırdı. Onu Allah'ın malı olarak (vakıf) kılardı. Bu malı Rasulullah (sav) sağlığında böyle kullandı. Şimdi size Allah adiyle soruyorum: Bunun böyle olduğunu biliyor musunuz?” (Huzurunda) hazır bulunanlar “Evet” diye tasdik ettiler. Ömer, Ali ile Abbas'a hitaben de “Size de Allah adiyle soruyorum: Sizler de bunu böyle biliyor musunuz?” dedi. Ali ile Abbas da “Evet” diye tasdik ettiler. Ömer devamla şöyle dedi: “Sonra Allah (cc), Nebisini vefat ettirdi. Ebu Bekir ‘Ben Allah Rasulü'nün velisiyim’ deyip bu mallara el koydu ve onları Rasulullah'ın (sav) kullandığı gibi kullandı. Sonra Allah Ebu Bekir'i vefat ettirdi. Ben de ‘Rasulullah’ın (sav) velisinin velisiyim’ dedim ve emirliğimin ilk iki yılında bu mala el koydum. Ve onu Rasulullah (sav) ile Ebu Bekir'in kullandığı gibi kullanıp idare ediyordum. Sonra ikiniz beraberce bana geldiniz, sözleriniz bir, aranızda ihtilaf yoktu. (Ey Abbas!) Sen bana geldin, benden kardeşinin oğlundan gelecek hisseni istiyordun. (Ali'yi kastederek) Bu da gelip benden eşinin babasından düşen miras payını istiyordu. Size dedim ki: ‘Eğer dilerseniz bu malları size bu şartla vereyim.’ (Ve böylece size verdim.) Şimdi benden bundan başka hüküm mü istiyorsunuz? Göğün ve yerin izniyle ve iradesiyle varlığını koruduğu Allah'a yemin ederim ki ben kıyamet kopuncaya kadar bunun haricinde bir hüküm vermem. Eğer siz malları bu şartla idareden aciz olduysanız, onları bana geri veriniz. Ben onları sizin hesabınıza yeterlilikle idare ederim!”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ferâiz 3, 2/617
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. Ebu Said Malik b. Evs en-Nasrî (Malik b. Evs b. Hadesân b. Nasr b. Muaviye)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
Hz. Peygamber, vefatından sonra yakınlarına verilen mallar (Fey)
Peygamberler, miras bırakmamaları, bıraktıklarının sadaka olduğu
Yargı, miras Hukuku
Öneri Formu
Hadis Id, No:
24603, N000921
Hadis:
أَخْبَرَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ عَنْ صَدَقَةَ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَاقِدٍ عَنْ حَرَامِ بْنِ حَكِيمٍ عَنْ نَافِعِ بْنِ مَحْمُودِ بْنِ رَبِيعَةَ عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ قَالَ صَلَّى بِنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَعْضَ الصَّلَوَاتِ الَّتِى يُجْهَرُ فِيهَا بِالْقِرَاءَةِ فَقَالَ « لاَ يَقْرَأَنَّ أَحَدٌ مِنْكُمْ إِذَا جَهَرْتُ بِالْقِرَاءَةِ إِلاَّ بِأُمِّ الْقُرْآنِ » .
Tercemesi:
Bize Hişam b. Ammar, ona Sadaka, ona Zeyd b. Vakıd, ona Haram b. Hakim, ona Nafi b. Mahmud b. Rebi, ona da Ubade b. Samit'ten (ra) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: 'Rasulullah (sav) bize açıktan okuduğu namazlardan birini kıldırdıktan sonra şöyle buyurdu: "Benim sesli olarak okuduğum namazlarda hiçbiriniz Fatiha'dan başka bir şey okumasın."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, İftitâh 29, /2147
Senetler:
1. Ebu Velid Ubade b. Samit el-Ensari (Ubade b. Samit b. Kays)
2. Nafi b. Mahmud b. el-Ensari (Nafi b. Mahmud b. Rebi)
3. Haram b. Hakim el-Ensari (Haram b. Hakim b. Halid b. Sa'd b. Hakem)
4. Zeyd b. Vakıd el-Kuraşi (Zeyd b. Vakıd)
5. Ebu Abbas Sadaka b. Halid el-Kuraşî (Sadaka b. Halid)
6. Hişam b. Ammar es-Sülemî (Hişam b. Ammar es-Sülemî)
Konular:
Namaz, imama uyanın kıraati
Öneri Formu
Hadis Id, No:
24707, N005105
Hadis:
أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مَسْعُودٍ قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ عَنْ شُعْبَةَ عَنِ الأَعْمَشِ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مُرَّةَ يُحَدِّثُ عَنِ الْحَارِثِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ آكِلُ الرِّبَا وَمُوكِلُهُ وَكَاتِبُهُ إِذَا عَلِمُوا ذَلِكَ وَالْوَاشِمَةُ وَالْمَوْشُومَةُ لِلْحُسْنِ وَلاَوِى الصَّدَقَةِ وَالْمُرْتَدُّ أَعْرَابِيًّا بَعْدَ الْهِجْرَةِ مَلْعُونُونَ عَلَى لِسَانِ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم يَوْمَ الْقِيَامَةِ .
Tercemesi:
Bize İsmail b. Mesud, ona Halid (b. Haris), ona Şube (b. Haccac), el-A'meş (Süleyman b. Mihran), ona Abdullah b. Mürre, ona Haris b. Abdullah, ona da Abdullah b. Mesud şöyle demiştir. Faiz alan, veren, bildiği halde faiz muamelelerinin katipliğini yapan, güzel görünmek için dövme yapan ve yaptıran, sadaka vermekten imtina eden, hicretten sonra dinden irtidat edip çölde bedevi gibi yaşayanlar kıyamet gününde (Allah'ın Rasulü) Muhammed'in (sav) diliyle lanetlenmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Zînet mine's-sünen 25, /2416
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Hâris b. Abdullah el-A'ver (Hâris b. Abdullah b. Ka'b b. Esed)
3. Abdullah b. Mürre el-Hemdanî (Abdullah b. Mürre)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Halid b. Haris el-Hüceymî (Halid b. Haris b. Selim b. Süleyman)
7. İsmail b. Mesud el-Cahderi (İsmail b. Mesud)
Konular:
Faiz, Riba
Süslenme, dövme yapmak ve yaptırmak Zekat, vermeyenin hali
Bu sırada Ensâr'dan bir adam bir arak dolusu hurma getirdi. -Arak, mıktel de denilen (onbeş sâ' ölçeği alan) bir zenbîldir.- Rasû-lullah o fakîre:
— "Bu hurmayı al götür de, bunu fakirlere sadaka et!" buyurdu.
O fakîr kimse:
— Bizden daha muhtâc olanlara mı vereceğim yâ Rasûlallah? Seni hakk ile Peygamber gönderen Allah'a yemîn ederim ki, Medine'nin kara taşlı iki yanı arasında bizim aileden daha muhtâc bir ev halkı yoktur! dedi.
Sonra Rasûlullah:
— "Bunu götür de kendi aile halkına yedir!" buyurdu
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Kefâretü'l-Eymân 3, 2/613
Senetler:
()
Konular:
KTB, ORUÇ
Oruç, bozan şeyler, cinsel ilişkide bulunmak
Oruç, bozulması
Oruç, kaza ve keffareti
Bu sırada Peygamber'e içi hurma dolu bir arak getirildi. Bunun üzerine Peygamber:
— "Bunu al da sadaka yap!" buyurdu. O zât:
— Bizden daha fakîr olanlara mı? Medine'nin iki kara taşlığı arasında bizim ailemizden daha fakîr aile yoktur, dedi.
Bundan sonra Peygamber ona:
— "Bunu al da kendi aile halkına yedir!" buyurdu
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Kefâretü'l-Eymân 4, 2/613
Senetler:
()
Konular:
KTB, ORUÇ
Oruç, bozulması
Oruç, kaza ve keffareti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
24805, T3960
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ أَبِى عُمَرَ الْمَكِّىُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ قَالَ قَالَ أَبُو الزُّبَيْرِ كَانَ عَطَاءٌ يُقَدِّمُنِى إِلَى جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَحْفَظُ لَهُمُ الْحَدِيثَ . حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عُمَرَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ سَمِعْتُ أَيُّوبَ السَّخْتِيَانِىَّ يَقُولُ حَدَّثَنِى أَبُو الزُّبَيْرِ وَأَبُو الزُّبَيْرِ وَأَبُو الزُّبَيْرِ . قَالَ سُفْيَانُ بِيَدِهِ يَقْبِضُهَا . قَالَ أَبُو عِيسَى إِنَّمَا يَعْنِى بِهِ الإِتْقَانَ وَالْحِفْظَ وَيُرْوَى عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْمُبَارَكِ قَالَ كَانَ سُفْيَانُ الثَّوْرِىُّ يَقُولُ كَانَ عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ أَبِى سُلَيْمَانَ مِيزَانًا فِى الْعِلْمِ . حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ عَنْ عَلِىِّ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ سَأَلْتُ يَحْيَى بْنَ سَعِيدٍ عَنْ حَكِيمِ بْنِ جُبَيْرٍ فَقَالَ تَرَكَهُ شُعْبَةُ مِنْ أَجْلِ الْحَدِيثِ الَّذِى رَوَى فِى الصَّدَقَةِ . يَعْنِى حَدِيثَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَنْ سَأَلَ النَّاسَ وَلَهُ مَا يُغْنِيهِ كَانَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ خُمُوشًا فِى وَجْهِهِ » . قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا يُغْنِيهِ قَالَ « خَمْسُونَ دِرْهَمًا أَوْ قِيمَتُهَا مِنَ الذَّهَبِ » . قَالَ عَلِىٌّ قَالَ يَحْيَى وَقَدْ حَدَّثَ عَنْ حَكِيمِ بْنِ جُبَيْرٍ سُفْيَانُ الثَّوْرِىُّ وَزَائِدَةُ . قَالَ عَلِىٌّ وَلَمْ يَرَ يَحْيَى بِحَدِيثِهِ بَأْسًا . حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ آدَمَ عَنْ سُفْيَانَ الثَّوْرِىِّ عَنْ حَكِيمِ بْنِ جُبَيْرٍ بِحَدِيثِ الصَّدَقَةِ . قَالَ يَحْيَى بْنُ آدَمَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُثْمَانَ صَاحِبُ شُعْبَةَ لِسُفْيَانَ الثَّوْرِىِّ لَوْ غَيْرُ حَكِيمٍ حَدَّثَ بِهَذَا . فَقَالَ لَهُ سُفْيَانُ وَمَا لِحَكِيمٍ لاَ يُحَدِّثُ عَنْهُ شُعْبَةُ قَالَ نَعَمْ . فَقَالَ سُفْيَانُ الثَّوْرِىُّ سَمِعْتُ زُبَيْدًا يُحَدِّثُ بِهَذَا عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَزِيدَ . قَالَ أَبُو عِيسَى وَمَا ذَكَرْنَا فِى هَذَا الْكِتَابِ حَدِيثٌ حَسَنٌ فَإِنَّمَا أَرَدْنَا بِهِ حُسْنَ إِسْنَادِهِ عِنْدَنَا . كُلُّ حَدِيثٍ يُرْوَى لاَ يَكُونُ فِى إِسْنَادِهِ مَنْ يُتَّهَمُ بِالْكَذِبِ وَلاَ يَكُونُ الْحَدِيثُ شَاذًّا وَيُرْوَى مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ نَحْوَ ذَلِكَ فَهُوَ عِنْدَنَا حَدِيثٌ حَسَنٌ . وَمَا ذَكَرْنَا فِى هَذَا الْكِتَابِ حَدِيثٌ غَرِيبٌ فَإِنَّ أَهْلَ الْحَدِيثِ يَسْتَغْرِبُونَ الْحَدِيثَ لِمَعَانٍ رُبَّ حَدِيثٍ يَكُونُ غَرِيبًا لاَ يُرْوَى إِلاَّ مِنْ وَجْهٍ وَاحِدٍ مِثْلَ مَا حَدَّثَ حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ أَبِى الْعُشَرَاءِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَمَا تَكُونُ الذَّكَاةُ إِلاَّ فِى الْحَلْقِ وَاللَّبَّةِ فَقَالَ « لَوْ طَعَنْتَ فِى فَخِذِهَا أَجْزَأَ عَنْكَ » . حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ وَأَبُو هِشَامٍ الرِّفَاعِىُّ وَأَبُو السَّائِبِ وَالْحُسَيْنُ بْنُ الأَسْوَدِ قَالُوا حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ بُرَيْدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بُرْدَةَ عَنْ جَدِّهِ أَبِى بُرْدَةَ عَنْ أَبِى مُوسَى عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « الْكَافِرُ يَأْكُلُ فِى سَبْعَةِ أَمْعَاءٍ وَالْمُؤْمِنُ يَأْكُلُ فِى مِعًى وَاحِدٍ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ مِنْ قِبَلِ إِسْنَادِهِ . وَقَدْ رُوِىَ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم هَذَا وَإِنَّمَا يُسْتَغْرَبُ مِنْ حَدِيثِ أَبِى مُوسَى . سَأَلْتُ مَحْمُودَ بْنَ غَيْلاَنَ عَنْ هَذَا الْحَدِيثِ فَقَالَ هَذَا حَدِيثُ أَبِى كُرَيْبٍ عَنْ أَبِى أُسَامَةَ . وَسَأَلْتُ مُحَمَّدَ بْنَ إِسْمَاعِيلَ عَنْ هَذَا الْحَدِيثِ فَقَالَ هَذَا حَدِيثُ أَبِى كُرَيْبٍ عَنْ أَبِى أُسَامَةَ لَمْ نَعْرِفْهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ أَبِى كُرَيْبٍ عَنْ أَبِى أُسَامَةَ . فَقُلْتُ لَهُ حَدَّثَنَا غَيْرُ وَاحِدٍ عَنْ أَبِى أُسَامَةَ بِهَذَا . فَجَعَلَ يَتَعَجَّبُ وَقَالَ مَا عَلِمْتُ أَنَّ أَحَدًا حَدَّثَ بِهَذَا غَيْرَ أَبِى كُرَيْبٍ . وَقَالَ مُحَمَّدٌ كُنَّا نَرَى أَنَّ أَبَا كُرَيْبٍ أَخَذَ هَذَا الْحَدِيثَ عَنْ أَبِى أُسَامَةَ فِى الْمُذَاكَرَةِ . حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى زِيَادٍ وَغَيْرُ وَاحِدٍ قَالُوا حَدَّثَنَا شَبَابَةُ بْنُ سَوَّارٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَطَاءٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَعْمَرَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم نَهَى عَنِ الدُّبَّاءِ وَالْمُزَفَّتِ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ مِنْ قِبَلِ إِسْنَادِهِ لاَ نَعْلَمُ أَحَدًا حَدَّثَ بِهِ عَنْ شُعْبَةَ غَيْرَ شَبَابَةَ . وَقَدْ رُوِىَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مِنْ أَوْجُهٍ كَثِيرَةٍ أَنَّهُ نَهَى أَنْ يُنْتَبَذَ فِى الدُّبَّاءِ وَالْمُزَفَّتِ . وَحَدِيثُ شَبَابَةَ إِنَّمَا يُسْتَغْرَبُ لأَنَّهُ تَفَرَّدَ بِهِ عَنْ شُعْبَةَ . وَقَدْ رَوَى شُعْبَةُ وَسُفْيَانُ الثَّوْرِىُّ بِهَذَا الإِسْنَادِ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَطَاءٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَعْمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ قَالَ « الْحَجُّ عَرَفَةُ » . فَهَذَا الْحَدِيثُ الْمَعْرُوفُ عِنْدَ أَهْلِ الْحَدِيثِ بِهَذَا الإِسْنَادِ . حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ هِشَامٍ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِى كَثِيرٍ حَدَّثَنِى أَبُو مُزَاحِمٍ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا هُرَيْرَةَ رضى الله عنه يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَنْ تَبِعَ جَنَازَةً فَصَلَّى عَلَيْهَا فَلَهُ قِيرَاطٌ وَمَنْ تَبِعَهَا حَتَّى يُقْضَى قَضَاؤُهَا فَلَهُ قِيرَاطَانِ » . قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الْقِيرَاطَانِ قَالَ « أَصْغَرُهُمَا مِثْلُ أُحُدٍ » . حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَخْبَرَنَا مَرْوَانُ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ سَلاَّمٍ حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ أَبِى كَثِيرٍ حَدَّثَنَا أَبُو مُزَاحِمٍ سَمِعَ أَبَا هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَنْ تَبِعَ جَنَازَةً فَلَهُ قِيرَاطٌ ... » . فَذَكَرَ نَحْوَهُ بِمَعْنَاهُ . قَالَ عَبْدُ اللَّهِ وَأَخْبَرَنَا مَرْوَانُ عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ سَلاَّمٍ قَالَ قَالَ يَحْيَى وَحَدَّثَنِى أَبُو سَعِيدٍ مَوْلَى الْمَهْرِىِّ عَنْ حَمْزَةَ بْنِ سَفِينَةَ عَنِ السَّائِبِ سَمِعَ عَائِشَةَ رضى الله عنها عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَهُ . حَدَّثَنَا أَبُو حَفْصٍ عَمْرُو بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الْقَطَّانُ حَدَّثَنَا الْمُغِيرَةُ بْنُ أَبِى قُرَّةَ السَّدُوسِىُّ قَالَ سَمِعْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ رضى الله عنه يَقُولُ قَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَعْقِلُهَا وَأَتَوَكَّلُ أَوْ أُطْلِقُهَا وَأَتَوَكَّلُ قَالَ « اعْقِلْهَا وَتَوَكَّلْ » . قَالَ عَمْرُو بْنُ عَلِىٍّ قَالَ يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ هَذَا عِنْدِى حَدِيثٌ مُنْكَرٌ . قَالَ أَبُو عِيسَى وَهَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ لاَ نَعْرِفُهُ مِنْ حَدِيثِ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ . وَقَدْ رُوِىَ عَنْ عَمْرِو بْنِ أُمَيَّةَ الضَّمْرِىِّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَ هَذَا . وَقَدْ وَضَعْنَا هَذَا الْكِتَابَ عَلَى الاِخْتِصَارِ لِمَا رَجَوْنَا فِيهِ مِنَ الْمَنْفَعَةِ نَسْأَلُ اللَّهَ الْمَنْفَعَةَ بِمَا فِيهِ وَأَنْ يَجْعَلَهُ لَنَا حُجَّةً بِرَحْمَتِهِ وَأَنْ لاَ يَجْعَلَهُ عَلَيْنَا وَبَالاً بِرَحْمَتِهِ آمِينَ .
Tercemesi:
İbn ebî Ömer bize anlattı. Sûfyân, Eyyûb es Sahtiyanî’nin şöyle söylediğini bize aktarmıştır: Bana Ebû’z Zübeyr anlattı: Ebû’z Zübeyr, Sûfyân’ın elini sıkıca tutarak işaret ediyordu. Tirmizî der ki: Sûfyân elinin bu işaretiyle Ebû’z Zübeyr’in rivâyetlerinin ciddi ve sağlam olduğunu ve hafızasının da kuvvetli olduğunu söylemeye çalışmıştır. Abdullah b. Müberek’den rivâyet olunur ki: Sûfyân es Sevrî şöyle dermiş: Abdulmelik b. Süleyman ilimde bir terazidir.
Ebû Bekir bize Ali b. Abdullah’tan rivâyet etti ve dedi ki: Yahya b. Saîd’e Hakîm b. Cübeyr’i sordum o şöyle dedi: Sadaka konusunda rivâyet ettiği bir hadis sebebiyle Şu’be ondan hadis almamıştır.Şu’be, Abdullah b. Mes’ûd’un Peygamber (s.a.v)’den rivâyet ettiği şu hadisi kastediyor: “Yeterli malı olduğu halde dilenen kimsenin kıyamet günü yüzünde tırmalamalar olacaktır.” “Ey Allah’ın Rasûlü! Yeterli mal ne kadardır?” Diye soruldu. “Elli dirhem veya o miktar altın” dedi. Ali dedi ki: Yahya şöyle demiştir: Sûfyân es Sevrî ve Zaide, Hakîm b. Cübeyr’den hadis rivâyet etmişlerdir. Ali şöyle demiştir: Yahya, onun rivâyetlerinde bir sakınca görmemiştir.
Mahmûd b. Gaylân bize anlattı: Yahya b. Adem, Sûfyân es Sevrî’den O da Hakîm b. Cübeyr’den sadaka hadisini bize rivâyet etmiştir. Yahya b. Adem şöyle dedi: Şu’be’nin arkadaşı Abdullah b. Osman, Sûfyân es Sevrî’ye; Keşke bu hadisi Hakîm’in dışında birisi rivâyet etseydi. Bunun üzerine Süfyan O’na şöyle dedi: Peki Hakîm’in neyi var ki Şu’be ondan hadis rivâyet etmiyor? Abdullah’ta: Evet dedi. Sûfyân es Sevrî şöyle dedi: Zübeyd’den bu hadisi Muhammed b. Abdurrahman b. Yezîd’in rivâyet ettiğini duydum.
Tirmizî şöyle der: Bu kitabımızda hadislere “Bu hadis hasendir” dedik. Bundan maksadımız senedinin güzel olması demektir. Senedinde yalancılıkla itham edilen bir kimsenin olmadığı, şâz da olmayan ve pek çok yönden rivâyet edilen hadisler bana göre hasendir.
Bu kitabımızda garib hadis diye rivâyet ettiklerimize gelince; Pek çok hadisçiler bir hadisi değişik sebeplerden dolayı garib sayarlar. Nice hadisçiler vardır ki: Sadece bir yönden rivâyet edildiği için garib sayılır. Hammad b. Seleme’nin Ebû’l Uşerâ’dan onun da babasından rivâyet ettiği şu hadis gibi: Rasûlullah (s.a.v.)’e sordum: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bir hayvanın kesimi sadece boğazdan ve göğüs üzerinden mi olur?” Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Uyluğundan yaralasan da boğazlama yerine geçer.” (Tirmizî, Sayd: 13) Bu hadisi Hammad b. Seleme, Ebû’l Uşerâ’dan tek başına rivâyet etmiştir. Bu hadis sadece Ebû’l Uşerâ ve babası vasıtasıyla biliniyor. -Her ne kadar hadisçilerce meşhur bir rivâyet olsa da- Bu hadisi sadece Hammad b. Seleme rivâyet etmiş daha sonra pek çok kişinin rivâyetiyle hadis meşhur hale gelmiştir. Abdullah b. Dinar’ın İbn Ömer’den rivâyet ettiği şu hadis gibi: “Rasûlullah (s.a.v.), Vela hakkının satılmasını ve hibe edilmesini yasaklamıştır.” (Tirmizî, Vela: 2) Bu hadis sadece Abdullah b. Dinar’dan bizlere aktarılmamıştır. Kendisinden Ubeydullah b. Ömer, Şu’be, Sûfyân es Sevrî, Mâlik b. Enes, İbn Uyeyne ve pek çok kimse bu hadisi aktarmıştır. Yahya b. Süleym, bu hadisi; Ubeydullah b. Ömer’den, Nafi’den, İbn Ömer’den rivâyet etmiştir. Yahya b. Süleym burada vehme kapılmıştır. Doğrusu: Ubeydullah b. Ömer, Abdullah b. Dinar ve İbn Ömer şeklindedir. Aynı şekilde Abdulvehhab es Sekafî ve Abdullah b. Nümeyr, Ubeydullah b. Ömer, Abdullah b. Dinar ve İbn Ömer şeklinde de rivâyet edilmiştir. El Müemmil, bu hadisi Şu’be’den rivâyet etmiştir. Şu’be şöyle demiştir: İsterdim ki, Abdullah b. Dinar bana izin versin de kalkıp onun alnından öpeyim. Tirmizî der ki: Hadise ilave edilen bir fazlalıktan dolayı garib sayılan nice hadisler vardır. Bu ilave hafızasına güvenilen bir kimse tarafından yapılmışsa sahih kabul edilir. Mesela Mâlik b. Enes’in, Nafi’den onun da İbn Ömer’den rivâyet ettiği şu hadiste olduğu gibi: “Rasûlullah (s.a.v.), kadın erkek, hür köle her Müslüman’ın, Ramazan’da Fıtır sadakası olarak bir sa’ (ölçek) hurma veya bir ölçek arpa vermesini farz kılmıştır.” (Tirmizî, Sadaka: 35) Mâlik bu hadisteki “Müslümanlar” ifadesini kendisi eklemiştir. Eyyûb es Sahtiyanî, Ubeydullah b. Ömer ve pek çok âlimler bu hadisi Nafi’den, İbn Ömer’den rivâyet edip, “Müslümanlar” ifadesini kullanmamışlardır. Mâlik’in, Nafi’den rivâyet ettiği bu hadisi bazıları Nafi’den, Mâlik’in rivâyetine benzer şekilde hafızasına güvenilmeyen kimselerden rivâyet etmişlerdir. Fakihlerden çoğu Mâlik’in rivâyet ettiği bu hadisi kabul edip delil olarak kabul etmişlerdir. Şâfii ve Ahmed b. Hanbel bunlardan olup şöyle derler: Bir adamın Müslüman olmayan köleleri varsa onlar için fıtır sadakası ödemesi gerekmez. Mâlik’in hadisini delil olarak almışlardır. Hıfzına itimad edilen bir hadisçi hadis metnine ilave yapmışsa bu ilavesi kendisinden kabul edilir. Nice hadisçiler vardır ki: Pek çok yönden rivâyet edildiği halde senedi yönünden garib sayılmıştır.
Ebû Küreyb, Ebû Hişâm er Rifaî, Ebû’s Sâib ve Hüseyin b. Esved bize naklederek şöyle dediler: Ebû Usame, Büreyd b. Abdullah b. ebû Bürde’den, dedesinden, Ebû Bürde’den, Ebû Musa’dan, Peygamber (s.a.v)’in şöyle söylediğini aktarmıştır: “Kafir kimse yedi bağırsağı doldurmak için yer. Mü’min ise tek bağırsağını doldurmak için yer.” (Tirmizî, Etıme: 20)
Tirmizî der ki: Bu hadis bu şekliyle senedi yönünden garibtir. Kaldı ki bu hadis Peygamber (s.a.v)’den pek çok şekillerde de rivâyet edilmiştir. Garibliğinin sebebi Ebû Musa’nın rivâyeti olmasıdır. Mahmûd b. Gaylân’a bu hadisi sordum, O da şöyle dedi: Ebû Küreyb bu hadisi Ebû Usame’den rivâyet etmiştir. Muhammed b. İsmail’e bu hadisi sordum. Bu hadisi Ebû Küreyb, Ebû Usame’den rivâyet etmiştir. Ebû Küreyb dışında başka bir yoldan bilmiyoruz, dedi. Ben de: Bu hadisi Ebû Usame’den pek çok kişi bize nakletmiştir, dediğimde buna hayret etti ve: Bu hadisi bu şekilde Ebû Küreyb’den başka bir rivâyet edeni bilmiyorum dedi ve şöyle devam etti: Ebû Küreyb bu hadisi Ebû Usame’den müzakere esnasında aldığını düşünüyoruz.
Abdullah b. ebû Ziyâd ve pek çok kişi bize Şebabe b. Sevvar’ın şöyle dediğini nakletmiştir: Şu’be, Bükeyr b. Atâ’dan, Abdurrahman b. Ya’mur vasıtasıyla; “Peygamber (s.a.v)’in Dübba ve Müzeffet ismi verilen cahiliyye dönemi içki kaplarını kullanmayı yasakladığını bize nakletmiştir.” Tirmizî şöyle der: Bu hadis senedi yönüyle garib bir hadistir. Bu hadisi Şu’be’den, Şebâbe dışında birinin rivâyet ettiğini bilmiyoruz. Peygamber (s.a.v)’den pek çok şekilde bu tür kaplarda şıra yapılmasının yasaklılığı bize ulaşmıştır. Şebabe hadisinin garib sayılmasının sebebi sadece Şu’be’den rivâyet etmesinden dolayıdır. Şu’be ve Sûfyân es Sevrî bu isnadla Bükeyr b. Atâ’dan, Abdurrahman b. Ya’mer’den ve Peygamber (s.a.v)’den şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: “Hac, Arafat’ta bulunmaktan ibarettir.” (Tirmizî, Hac: 57) Bu hadis hadisçiler yanında bu senediyle bilinir.
Muhammed b. Beşşâr bize aktardı, Muâz b. Hişâm bize nakletti, babam Yahya b. ebî Kesir’den aktardı. Ebû Muzâhim bana Ebû Hüreyre’nin Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle duyduğunu nakletmiştir: “Kim bir cenazeyi takip edip o kimsenin cenaze namazını da kılarsa bir kırat sevap vardır. Cenazenin tüm işlemleri bitirinceye kadar cenazede bulunan kimseye ise iki kırat sevap vardır.” Ashab: “Ey Allah’ın Rasûlü! iki kırat ne kadardır?” Diye sordular. “En küçüğü Uhud dağı kadardır” buyurdular. (Tirmizî, Cenaiz: 49) Abdullah b. Abdurrahman bize aktardı. Mervan b. Muhammed, Muaviye b. Selam’dan bize aktardı. Yahya b. ebî Kesir bana anlattı. Ebû Muzâhim, Ebû Hüreyre’nin, Peygamber (s.a.v)’den şöyle duyduğunu aktarmıştır: “Bir cenazeyi takip edene bir kırat sevap vardır…” diyerek yukarıdaki hadisin bir benzerini zikretti. Abdullah der ki: Mervan, Muaviye b. Selam’dan, Yahya’nın şöyle dediğini bize haber vermiştir: Mehrî’nin mevlası olan Ebû Saîd, Hamza b. Sefine’den Sâib’den, Âişe vasıtasıyla Peygamber (s.a.v)’den bir hadis işittiğini bana haber vermiştir. Ebû Muhammed, Abdullah b. Abdurrahman’a, Irak’ta rivâyet ettiğin hangi hadis garib sayılıyor? Diye sordum. Dedi ki: Sâib’in, Âişe vasıtasıyla Peygamber (s.a.v)’den rivâyet ettiği hadis dedi ve bu hadisi zikretti. Muhammed b. İsmail’in bu hadisi Abdullah b. Abdurrahman’dan rivâyet ettiğini işittim. Tirmizî der ki: Âişe’nin Peygamber (s.a.v)’den rivâyet ettiği bu hadis pek çok şekillerde rivâyet edilmiştir. Sâib’in Âişe vasıtasıyla Peygamber (s.a.v)’den rivâyet ettiği bu hadis isnadı yönünden garib sayılmıştır.
Ebû Hafs Amr b. Ali bize nakletti, Yahya b. Saîd el Kattan bize nakletti, Muğîre b. ebî Kurre es Sedusî bize nakletti ve dedi ki: Enes b. Mâlik’in şöyle dediğini duydum: Bir adam, Peygamber (s.a.v)’e; “Ey Allah’ın Rasûlü! Devemi bağlayıp sonra mı Allah’a tevekkül edeyim yoksa salıverip sonra mı tevekkül edeyim” diye sordu da: Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Deveni bağla sonra Allah’a tevekkül et” buyurdular. (Tirmizî, Kıyamet: 63)
Amr b. Ali şöyle demiştir: Yahya b. Saîd, bana göre bu münker bir hadistir, demiştir. Tirmizî diyor ki: Bu hadis bu şekliyle garibtir. Bu hadisi sadece Enes b. Mâlik’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Amr b. Ümeyye ed Damrî, Peygamber (s.a.v)’den benzeri bir hadis rivâyet ettiği nakledilmiştir. Faydalı olacağını ümid ettiğimden dolayı bu kitabı (İlel Kitabı) özet biçimde tasnif ettik. Allah’tan bu kitabımızı faydalı kılmasını ve rahmetinden dolayı bize günah yüklememesini temenni ederim. Âmin.
Bu konuda derli toplu en özet bilgiyi veren Tirmizî olup, daha geniş çapta eserler kaleme alınmıştır, şunlar örnek olarak verilebilir;
1- Yahya b. Saîd el Kattan
2-Ali İbn’ül Medini
3- Şu’be b. Haccac
4- Muhammed b. İsmail el Buhârî
5- Ahmed b. Hanbel, Kitab-ül ilel ve ma’rifetir Rical kitabı ki: Talat Koçyiğit ve İsmail Cerrahoğlu tarafından iki cilt halinde tercümesi yapılmıştır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
()
Konular:
Dua, duaya amin demek
Hadis, hadiste yer alan illetler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
25102, B006733
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحُمَيْدِىُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا الزُّهْرِىُّ قَالَ أَخْبَرَنِى عَامِرُ بْنُ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ مَرِضْتُ بِمَكَّةَ مَرَضًا ، فَأَشْفَيْتُ مِنْهُ عَلَى الْمَوْتِ ، فَأَتَانِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يَعُودُنِى فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ لِى مَالاً كَثِيرًا ، وَلَيْسَ يَرِثُنِى إِلاَّ ابْنَتِى ، أَفَأَتَصَدَّقُ بِثُلُثَىْ مَالِى قَالَ « لاَ » . قَالَ قُلْتُ فَالشَّطْرُ قَالَ « لاَ » . قُلْتُ الثُّلُثُ قَالَ « الثُّلُثُ كَبِيرٌ إِنَّكَ إِنْ تَرَكْتَ وَلَدَكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تَتْرُكَهُمْ عَالَةً يَتَكَفَّفُونَ النَّاسَ ، وَإِنَّكَ لَنْ تُنْفِقَ نَفَقَةً إِلاَّ أُجِرْتَ عَلَيْهَا ، حَتَّى اللُّقْمَةَ تَرْفَعُهَا إِلَى فِى امْرَأَتِكَ » . فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَأُخَلَّفُ عَنْ هِجْرَتِى فَقَالَ « لَنْ تُخَلَّفَ بَعْدِى فَتَعْمَلَ عَمَلاً تُرِيدُ بِهِ وَجْهَ اللَّهِ ، إِلاَّ ازْدَدْتَ بِهِ رِفْعَةً وَدَرَجَةً ، وَلَعَلَّ أَنْ تُخَلَّفَ بَعْدِى حَتَّى يَنْتَفِعَ بِكَ أَقْوَامٌ وَيُضَرَّ بِكَ آخَرُونَ ، لَكِنِ الْبَائِسُ سَعْدُ ابْنُ خَوْلَةَ يَرْثِى لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ مَاتَ بِمَكَّةَ » . قَالَ سُفْيَانُ وَسَعْدُ بْنُ خَوْلَةَ رَجُلٌ مِنْ بَنِى عَامِرِ بْنِ لُؤَىٍّ .
Tercemesi:
-.......Sa'd ibn Ebî Vakkaas (R) şöyle demiştir: Ben Mekke'de şiddetli bir hastalığa yakalandım ki, hemen hemen ölüme yaklaşmıştım. Bu sırada Peygamber (S) hasta ziyareti yapmak üzere bana geldi. Ben:
— Yâ Rasûlallah! Benim çok malım vardır. Bana kızımdan başka vâris olacak kimse de yoktur. Bu durumda ben malımın üçte ikisini sadaka yapayım mı? diye sordum.
— "Üçte birde büyüktür. (Ey Sa'd!) Senin çocuğunu zenginler olarak bırakman, muhtaçlar ve insanlara (sadaka için) ellerini açar bir hâlde bırakmandan hayırlıdır, Şübhesiz sen infâk edeceğin herbir nafakadan muhakkak sevaba nail kılınacaksın. Hattâ (yemek yerken) eşinin ağzına kaldırıp vereceğin lokmadan da ücrete nail kılınacaksın" buyurdu.
Ben yine:
— Yâ Rasûlallah! Ben hicretinden geriye mi kalacağım? dedim. Rasûlullah:
— "Hayır, sen benim ardımda (asla bizden) geri kalmazsın. (Şayet burada kalır da) Allah rızâsını isteyerek herhangibir amel yaparsan, elbette onunla merteben yükselecek, derecen artacaktır. Öyle ümtd ediyorum ki, sen benim ardımdan uzun zaman geri bırakılıp yasaya-
çaksın, hattâ senden birtakım kavimler faydalanacaklar, diğer birtakımları da zarar göreceklerdir. Lâkin en çaresiz olan Sa'd ibn Havle'diri" buyurdu 15.
Râvî, Peygamber'in bu sözünü tefsîr ederek: Rasûlullah, Sa'd ibn Havle Mekke'de öldüğü için ona acır, üzülürdü, demiştir.
Râvî Sufyân ibn Uyeyne: Sa'd ibn Havle, Âmir ibn Lueyy oğul-Ian'ndan bir adamdı, demiştir
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ferâiz 6, 2/618
Senetler:
()
Konular:
Vasiyet, malın ne kadarı?
Yargı, miras Hukuku