Öneri Formu
Hadis Id, No:
3798, M002285
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أُمَيَّةَ قَالَ أَخْبَرَنِى عِياضُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَعْدِ بْنِ أَبِى سَرْحٍ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِىَّ يَقُولُ "كُنَّا نُخْرِجُ زَكَاةَ الْفِطْرِ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِينَا عَنْ كُلِّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ حُرٍّ وَمَمْلُوكٍ مِنْ ثَلاَثَةِ أَصْنَافٍ صَاعًا مِنْ تَمْرٍ صَاعًا مِنْ أَقِطٍ صَاعًا مِنْ شَعِيرٍ فَلَمْ نَزَلْ نُخْرِجُهُ كَذَلِكَ حَتَّى كَانَ مُعَاوِيَةُ فَرَأَى أَنَّ مُدَّيْنِ مِنْ بُرٍّ تَعْدِلُ صَاعًا مِنْ تَمْرٍ." قَالَ أَبُو سَعِيدٍ فَأَمَّا أَنَا فَلاَ أَزَالُ أُخْرِجُهُ كَذَلِكَ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Râfi', ona Abdürrezzak (b. Hemmam), ona Mamer (b. Raşid), ona İsmail b. Ümeyye, ona da İyaz b. Abdullah, Ebu Said el-Hudrî'nin (ra) şöyle dediğini rivayet etti: "Rasulullah (sav) aramızda iken biz sadaka-ı fıtri küçük büyük, hür memlûk herkes için üç sınıftan (yani) kuru hurmadan bir sa\ kuru sütten bir sâ', arpadan bir sâ olarak verirdik. Muaviye halife oluncaya kadar onu böylece vermeye devam ettik. O iki müdd buğdayın bir sâ kuru hurmaya muadil olacağını tensib etti." Ebu Said dedi ki: Ben yaşayacağım sürece sadak-ı fıtrımı (Rasulullah'ın (sav) zamanında) verdiğim gibi (bir sâ' olarak) vermeye devam edeceğim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2285, /382
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. İyaz b. Abdullah el-Amiri (İyaz b. Abdullah b. Sa'd b. Ebu Serh b. Haris)
3. İsmail b. Ümeyye el-Emevî (İsmail b. Ümeyye b. Amr b. Said b. Âs)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. Muhammed b. Râfi' el-Kuşeyrî (Muhammed b. Râfi' b. Sabur)
Konular:
Sadaka, fıtır sadakası, ödenecek cins ve miktar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3799, M002286
Hadis:
وَحَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ عَنِ الْحَارِثِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى ذُبَابٍ عَنْ عِيَاضِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى سَرْحٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ قَالَ "كُنَّا نُخْرِجُ زَكَاةَ الْفِطْرِ مِنْ ثَلاَثَةِ أَصْنَافٍ الأَقِطِ وَالتَّمْرِ وَالشَّعِيرِ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Râfî', ona Abdurrezzak b. Hemmam, ona (Abdulaziz b. Abdülmelik) b. Cüreyc, ona Haris b. Abdurrahman b. Ebu Zübab, ona da İyaz b. Abdullah b. Ebu Serh, Ebu Said el-Hudrî’nin (ra) şöyle dediğini rivayet etti: "Biz sadaka-ı fıtri üç sınıftan: keşk (kuru yoğurt), kuru hurma ve arpadan verirdik."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2286, /382
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. İyaz b. Abdullah el-Amiri (İyaz b. Abdullah b. Sa'd b. Ebu Serh b. Haris)
3. Haris b. Ebu Zübab el-Devsî (Haris b. Abdurrahman b. Abdullah b. Sa'd b. Ebu Zübab)
4. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. Muhammed b. Râfi' el-Kuşeyrî (Muhammed b. Râfi' b. Sabur)
Konular:
Sadaka, fıtır sadakası, ödenecek cins ve miktar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3806, M002293
Hadis:
وَحَدَّثَنَاهُ قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ - يَعْنِى الدَّرَاوَرْدِىَّ - عَنْ سُهَيْلٍ بِهَذَا الإِسْنَادِ. وَسَاقَ الْحَدِيثَ.
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said, ona Abdülaziz –yani ed-Derâverdî-, ona Süheyl bu isnad ile rivayet etti diyerek bu hadisi zikretti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2293, /384
Senetler:
()
Konular:
Zekat, vermemenin cezası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3800, M002287
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَمْرٌو النَّاقِدُ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ عَنْ عِيَاضِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى سَرْحٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ "أَنَّ مُعَاوِيَةَ لَمَّا جَعَلَ نِصْفَ الصَّاعِ مِنَ الْحِنْطَةِ عِدْلَ صَاعٍ مِنْ تَمْرٍ أَنْكَرَ ذَلِكَ أَبُو سَعِيدٍ وَقَالَ لاَ أُخْرِجُ فِيهَا إِلاَّ الَّذِى كُنْتُ أُخْرِجُ فِى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم صَاعًا مِنْ تَمْرٍ أَوْ صَاعًا مِنْ زَبِيبٍ أَوْ صَاعًا مِنْ شَعِيرٍ أَوْ صَاعًا مِنْ أَقِطٍ."
Tercemesi:
Bize Amr en-Nakıd, ona Hatim b. İsmail, ona İbn Aclân, ona İyaz b. Abdullah b. Ebu Serh, ona da Ebu Said el-Hudrî'nin naklettiğine göre; "Muaviye yarım sa' miktarı buğdayı bir sa' miktarı kuru hurmayla (değer bakımından) eşitleyince Ebu Said buna karşı çıkar ve Rasulullah (sav) zamanında zekât olarak ne veriyorsam ancak ve ancak onu veririm: ya bir sa' miktarı kuru hurma, ya bir sa' miktarı kuru üzüm, ya bir sa' miktarı arpa ya da bir sa' miktarı kurutulmuş süt (veririm) der."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2287, /382
Senetler:
()
Konular:
Sadaka, Fıtır sadakası
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى أَخْبَرَنَا أَبُو خَيْثَمَةَ عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ "أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَمَرَ بِزَكَاةِ الْفِطْرِ أَنْ تُؤَدَّى قَبْلَ خُرُوجِ النَّاسِ إِلَى الصَّلاَةِ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3801, M002288
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى أَخْبَرَنَا أَبُو خَيْثَمَةَ عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ "أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَمَرَ بِزَكَاةِ الْفِطْرِ أَنْ تُؤَدَّى قَبْلَ خُرُوجِ النَّاسِ إِلَى الصَّلاَةِ."
Tercemesi:
Bize Yahya b. Yahya, ona Ebu Heyseme (Züheyr b. Muaviye), ona Musa b. Ukbe, ona da Nafi' (Mevlâ İbn Ömer), (Abdullah) b. Ömer'in (r.anhüma) şöyle dediğini rivayet etti: "Rasulullah (sav) fıtır sadakasının, insanlar bayram namazına çıkmadan önce verilmesini emretti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2288, /382
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ebu Muhammed Musa b. Ukbe el-Kuraşî (Musa b. Ukbe b. Ebu Ayyaş)
4. Züheyr b. Muaviye el-Cu'fî (Züheyr b. Muaviye b. Hadîc b. Rahîl b. Züheyr b. Hayseme)
5. Ebu Zekeriyya Yahya b. Yahya en-Neysâbûrî (Yahya b. Yahya b. Bekir b. Abdurrahman)
Konular:
Sadaka, Fıtır sadakası, verme zamanı
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى فُدَيْكٍ أَخْبَرَنَا الضَّحَّاكُ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ "أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَمَرَ بِإِخْرَاجِ زَكَاةِ الْفِطْرِ أَنْ تُؤَدَّى قَبْلَ خُرُوجِ النَّاسِ إِلَى الصَّلاَةِ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3802, M002289
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى فُدَيْكٍ أَخْبَرَنَا الضَّحَّاكُ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ "أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَمَرَ بِإِخْرَاجِ زَكَاةِ الْفِطْرِ أَنْ تُؤَدَّى قَبْلَ خُرُوجِ النَّاسِ إِلَى الصَّلاَةِ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Râfi', ona (Muhammed) b. Ebu Fudeyk, ona Dahhak (b. Osman), ona da Nafi' (Mevlâ İbn Ömer), (Abdullah) b. Ömer'in (r.anhüma) şöyle dediğini rivayet etti: "Rasulullah (sav) fıtır sadakasının, insanlar bayram namazına çıkmadan önce verilmesini emretti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2289, /382
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ebu Osman Dahhak b. Osman el-Hizami (Dahhak b. Osman b. Abdullah b. Halid b. Hizam)
4. Ebu İsmail Muhammed b. Ebu Füdeyk ed-Dîlî (Muhammed b. İsmail b. Müslim b. Ebu Füdeyk)
5. Muhammed b. Râfi' el-Kuşeyrî (Muhammed b. Râfi' b. Sabur)
Konular:
Sadaka, Fıtır sadakası, verme zamanı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3804, M002291
Hadis:
وَحَدَّثَنِى يُونُسُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى الصَّدَفِىُّ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ حَدَّثَنِى هِشَامُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ فِى هَذَا الإِسْنَادِ بِمَعْنَى حَدِيثِ حَفْصِ بْنِ مَيْسَرَةَ إِلَى آخِرِهِ غَيْرَ أَنَّهُ قَالَ "مَا مِنْ صَاحِبِ إِبِلٍ لاَ يُؤَدِّى حَقَّهَا." وَلَمْ يَقُلْ "مِنْهَا حَقَّهَا." وَذَكَرَ فِيهِ "لاَ يَفْقِدُ مِنْهَا فَصِيلاً وَاحِدًا." وَقَالَ "يُكْوَى بِهَا جَنْبَاهُ وَجَبْهَتُهُ وَظَهْرُهُ."
Tercemesi:
Bize Yunus b. Abdüla'la es-Sadefî, bize Abdullah b. Vehb, ona Hişam b. Sa'd, ona Zeyd b. Eslem bu isnad ile Hafs b. Meysere'nin rivayet ettiği hadis ile sonuna kadar aynı manada rivayet etmiştir. Ancak o, rivayetinde; "develeri bulunup da (zekâtını) ödemeyen ne kadar kişi varsa" demiş, "ondan hakkını" dememiş. Ayrıca rivayetinde; "develerden bir tek yavru dahi eksik bırakmamak şartıyla" ibaresini zikretmiş ve "onunla iki yanı, alnı ve sırtı dağlanır" demiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2291, /383
Senetler:
()
Konular:
Zekat, vermemenin cezası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3807, M002294
Hadis:
وَحَدَّثَنِيهِ مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بَزِيعٍ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ الْقَاسِمِ حَدَّثَنَا سُهَيْلُ بْنُ أَبِى صَالِحٍ بِهَذَا الإِسْنَادِ وَقَالَ بَدَلَ عَقْصَاءُ عَضْبَاءُ وَقَالَ "فَيُكْوَى بِهَا جَنْبُهُ وَظَهْرُهُ." وَلَمْ يَذْكُرْ جَبِينُهُ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Bezî', ona Yezid b. Zürey', ona Ravh b. el-Kasım, ona Süheyl b. Ebû Salih bu isnad ile rivayet etmiş ve Aksâ lafzı yerine Adbâ kelimesini kullanmış ve "onlarla yanı ve sırtı dağlanır" buyurmuş. Alnı lafzını zikretmemiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2294, /384
Senetler:
()
Konular:
Zekat, vermemenin cezası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3803, M002290
Hadis:
وَحَدَّثَنِى سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا حَفْصٌ - يَعْنِى ابْنَ مَيْسَرَةَ الصَّنْعَانِىَّ - عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ أَنَّ أَبَا صَالِحٍ ذَكْوَانَ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا هُرَيْرَةَ يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "مَا مِنْ صَاحِبِ ذَهَبٍ وَلاَ فِضَّةٍ لاَ يُؤَدِّى مِنْهَا حَقَّهَا إِلاَّ إِذَا كَانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ صُفِّحَتْ لَهُ صَفَائِحَ مِنْ نَارٍ فَأُحْمِىَ عَلَيْهَا فِى نَارِ جَهَنَّمَ فَيُكْوَى بِهَا جَنْبُهُ وَجَبِينُهُ وَظَهْرُهُ كُلَّمَا بَرَدَتْ أُعِيدَتْ لَهُ فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ حَتَّى يُقْضَى بَيْنَ الْعِبَادِ فَيُرَى سَبِيلُهُ إِمَّا إِلَى الْجَنَّةِ وَإِمَّا إِلَى النَّارِ." قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَالإِبِلُ قَالَ "وَلاَ صَاحِبُ إِبِلٍ لاَ يُؤَدِّى مِنْهَا حَقَّهَا وَمِنْ حَقِّهَا حَلَبُهَا يَوْمَ وِرْدِهَا إِلاَّ إِذَا كَانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ بُطِحَ لَهَا بِقَاعٍ قَرْقَرٍ أَوْفَرَ مَا كَانَتْ لاَ يَفْقِدُ مِنَهَا فَصِيلاً وَاحِدًا تَطَؤُهُ بِأَخْفَافِهَا وَتَعَضُّهُ بِأَفْوَاهِهَا كُلَّمَا مَرَّ عَلَيْهِ أُولاَهَا رُدَّ عَلَيْهِ أُخْرَاهَا فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ حَتَّى يُقْضَى بَيْنَ الْعِبَادِ فَيُرَى سَبِيلُهُ إِمَّا إِلَى الْجَنَّةِ وَإِمَّا إِلَى النَّارِ." قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَالْبَقَرُ وَالْغَنَمُ قَالَ "وَلاَ صَاحِبُ بَقَرٍ وَلاَ غَنَمٍ لاَ يُؤَدِّى مِنْهَا حَقَّهَا إِلاَّ إِذَا كَانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ بُطِحَ لَهَا بِقَاعٍ قَرْقَرٍ لاَ يَفْقِدُ مِنْهَا شَيْئًا لَيْسَ فِيهَا عَقْصَاءُ وَلاَ جَلْحَاءُ وَلاَ عَضْبَاءُ تَنْطِحُهُ بِقُرُونِهَا وَتَطَؤُهُ بِأَظْلاَفِهَا كُلَّمَا مَرَّ عَلَيْهِ أُولاَهَا رُدَّ عَلَيْهِ أُخْرَاهَا فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ حَتَّى يُقْضَى بَيْنَ الْعِبَادِ فَيُرَى سَبِيلُهُ إِمَّا إِلَى الْجَنَّةِ وَإِمَّا إِلَى النَّارِ." قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَالْخَيْلُ قَالَ "الْخَيْلُ ثَلاَثَةٌ هِىَ لِرَجُلٍ وِزْرٌ وَهِىَ لِرَجُلٍ سِتْرٌ وَهِىَ لِرَجُلٍ أَجْرٌ فَأَمَّا الَّتِى هِىَ لَهُ وِزْرٌ فَرَجُلٌ رَبَطَهَا رِيَاءً وَفَخْرًا وَنِوَاءً عَلَى أَهْلِ الإِسْلاَمِ فَهِىَ لَهُ وِزْرٌ وَأَمَّا الَّتِى هِىَ لَهُ سِتْرٌ فَرَجُلٌ رَبَطَهَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ لَمْ يَنْسَ حَقَّ اللَّهِ فِى ظُهُورِهَا وَلاَ رِقَابِهَا فَهِىَ لَهُ سِتْرٌ وَأَمَّا الَّتِى هِىَ لَهُ أَجْرٌ فَرَجُلٌ رَبَطَهَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ لأَهْلِ الإِسْلاَمِ فِى مَرْجٍ وَرَوْضَةٍ فَمَا أَكَلَتْ مِنْ ذَلِكَ الْمَرْجِ أَوِ الرَّوْضَةِ مِنْ شَىْءٍ إِلاَّ كُتِبَ لَهُ عَدَدَ مَا أَكَلَتْ حَسَنَاتٌ وَكُتِبَ لَهُ عَدَدَ أَرْوَاثِهَا وَأَبْوَالِهَا حَسَنَاتٌ وَلاَ تَقْطَعُ طِوَلَهَا فَاسْتَنَّتْ شَرَفًا أَوْ شَرَفَيْنِ إِلاَّ كَتَبَ اللَّهُ لَهُ عَدَدَ آثَارِهَا وَأَرْوَاثِهَا حَسَنَاتٍ وَلاَ مَرَّ بِهَا صَاحِبُهَا عَلَى نَهْرٍ فَشَرِبَتْ مِنْهُ وَلاَ يُرِيدُ أَنْ يَسْقِيَهَا إِلاَّ كَتَبَ اللَّهُ لَهُ عَدَدَ مَا شَرِبَتْ حَسَنَاتٍ." قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَالْحُمُرُ قَالَ "مَا أُنْزِلَ عَلَىَّ فِى الْحُمُرِ شَىْءٌ إِلاَّ هَذِهِ الآيَةُ الْفَاذَّةُ الْجَامِعَةُ ( فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ* وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ)."
Tercemesi:
Bize Süveyd b. Said, ona Hafs – yani İbn Meysere es-Sanânî-, ona Zeyd b. Eslem, ona Ebû Salih Zekvan, ona Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Altın ve gümüş sahibi olup da onlardaki haklarını vermeyen her bir kimse için mutlaka kıyamet gününde bunlar ateşten levhalar haline getirilip üzerleri cehennem ateşinde kızdırılır ve bunlarla böğür(leri), alnı ve sırtı dağlanır. Bunlar soğudukça miktarı elli bin yıl olan bir gün içerisinde ona tekrar iade edilir. Bu kullar arasında hüküm verilip ya cennete ya da cehenneme giden yolunu göreceği vakte kadar devam edecektir." Ey Allah'ın Rasulü! Peki ya develer (in durumu nedir?) diye sorulunca şöyle buyurdu: "Develeri olup da onların hakkını -ki suya geldikleri gün onları sağmak da onlardaki haklardandır- ödemeyen her bir kimse de mutlaka kıyamet gününde onları önünde geniş bir düzlükte yatırılacak, en fazla oldukları bir halde bir tek yavruları dahi dışarıda kalmamak şartıyla ayaklarıyla onu çiğneyecekler, ağızlarıyla onu ısıracaklar. Onların ilkleri onun üzerinden her geçtikçe mutlaka sonuncuları da miktarı elli bin yıl olan bir günde tekrar üzerine geri döndürüleceklerdir. Ta ki kullar arasında hüküm verilip ya cennete ya da cehenneme gidecek yolu ona gösterilinceye kadar." Ey Allah'ın Rasulü! Peki ya sığırlar ve koyunlar ne olacak? diye sorulunca şöyle buyurdu: "Sığır ve koyun sahibi olup da onlardan haklarını ödemeyen herkes mutlaka kıyamet gününde onların önünde geniş bir düzlükte yatırılacak, onlardan hiçbirisi eksik kalmayıp, aralarında çarpık boynuzlu, boynuzsuz ve kırık boynuzlu bulunmamak üzere boynuzlarıyla onu toslayacak, tırnakları (ayakları)yla onu çiğneyeceklerdir. Onların ilkleri, onun üzerinden her geçtikçe bu sefer sonlardakileri de onun üzerine geri gelecektir. Bu, miktarı elli bin yıl olan bir günde olacaktır. Ta ki kullar arasında hüküm verilip ya cennete ya da cehenneme giden yolu onlara gösterilinceye kadar." Ey Allah'ın Rasulü! Peki ya atların durumu nedir? diye soruldu. O şöyle buyurdu: "Atlar üç türlüdür; bir adam için vebal, bir adam için bir örtü, bir adam için de bir ecirdir. Atların kendisi için vebal olduğu kişi riyakârlık, övünmek ve İslam ehline karşı düşmanlık olarak at bağlayıp besleyen kişi için at bir vebaldir. Kendisi için atların örtü olduğu kimse ise onları Allah yolunda bağlamakla birlikte, onların sırtlarında ve kendilerinde Allah’ın hakkını da unutmayan kimsedir. İşte bu kişi için at bir örtüdür. Atların kendisi için ecir olduğu kimselere gelince; atı Allah yolunda İslam ehli için bir merada yahut bir bahçede bağlayıp besleyen kişidir. O mera yahut bahçeden her ne yerse mutlaka onun yedikleri sayısınca o kimseye hasenat yazılır, pislikleri ve sidikleri sayısınca da ona hasenat yazılır. At yularını koparıp da bir ya da iki yüksek tepeyi aşarsa da mutlaka bıraktığı izleri ve pislikleri sayısınca, ona hasenat yazılır. Sahibi onu alıp bir ırmağın kenarına götürse, kendisi onu sulamak istememekle birlikte oradan içse, mutlaka Allah ona içtiği sayısınca hasenat yazar." Peki, ey Allah'ın Rasulü! Ya eşekler? diye soruldu. Şöyle buyurdu: "Allah eşekler hakkında şu biricik ve oldukça geniş anlamlı ayetten başka zerime bir şey indirmemiştir: Kim zerre ağırlığınca bir hayır yapıyorsa onu görecektir, kim de zerre ağırlığınca bir kötülük yapıyorsa onu görecektir." (Zilzal, 99/7-8)
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2290, /382
Senetler:
()
Konular:
Hayvanlar, At Beslemek, etinden, sütünden vs. faydalanmak
Hayvanlar, Eşek ile ilgili her şey
KTB ZAMAN FENOMENİ Zekat, hangi mallardan, ve ne kadar verileceği Zekat, vermemenin cezası Zekat, vermeyenin hali
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3805, M002292
Hadis:
وَحَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ الأُمَوِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ الْمُخْتَارِ حَدَّثَنَا سُهَيْلُ بْنُ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "مَا مِنْ صَاحِبِ كَنْزٍ لاَ يُؤَدِّى زَكَاتَهُ إِلاَّ أُحْمِىَ عَلَيْهِ فِى نَارِ جَهَنَّمَ فَيُجْعَلُ صَفَائِحَ فَيُكْوَى بِهَا جَنْبَاهُ وَجَبِينُهُ حَتَّى يَحْكُمَ اللَّهُ بَيْنَ عِبَادِهِ فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ ثُمَّ يُرَى سَبِيلَهُ إِمَّا إِلَى الْجَنَّةِ وَإِمَّا إِلَى النَّارِ وَمَا مِنْ صَاحِبِ إِبِلٍ لاَ يُؤَدِّى زَكَاتَهَا إِلاَّ بُطِحَ لَهَا بِقَاعٍ قَرْقَرٍ كَأَوْفَرِ مَا كَانَتْ تَسْتَنُّ عَلَيْهِ كُلَّمَا مَضَى عَلَيْهِ أُخْرَاهَا رُدَّتْ عَلَيْهِ أُولاَهَا حَتَّى يَحْكُمَ اللَّهُ بَيْنَ عِبَادِهِ فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ ثُمَّ يُرَى سَبِيلَهُ إِمَّا إِلَى الْجَنَّةِ وَإِمَّا إِلَى النَّارِ وَمَا مِنْ صَاحِبِ غَنَمٍ لاَ يُؤَدِّى زَكَاتَهَا إِلاَّ بُطِحَ لَهَا بِقَاعٍ قَرْقَرٍ كَأَوْفَرِ مَا كَانَتْ فَتَطَؤُهُ بِأَظْلاَفِهَا وَتَنْطِحُهُ بِقُرُونِهَا لَيْسَ فِيهَا عَقْصَاءُ وَلاَ جَلْحَاءُ كُلَّمَا مَضَى عَلَيْهِ أُخْرَاهَا رُدَّتْ عَلَيْهِ أُولاَهَا حَتَّى يَحْكُمَ اللَّهُ بَيْنَ عِبَادِهِ فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ ثُمَّ يُرَى سَبِيلَهُ إِمَّا إِلَى الْجَنَّةِ وَإِمَّا إِلَى النَّارِ."
قَالَ سُهَيْلٌ فَلاَ أَدْرِى أَذَكَرَ الْبَقَرَ أَمْ لاَ. قَالُوا فَالْخَيْلُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ "الْخَيْلُ فِى نَوَاصِيهَا - أَوْ قَالَ - الْخَيْلُ مَعْقُودٌ فِى نَوَاصِيهَا" - قَالَ سُهَيْلٌ أَنَا أَشُكُّ - "الْخَيْرُ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ الْخَيْلُ ثَلاَثَةٌ فَهْىَ لِرَجُلٍ أَجْرٌ وَلِرَجُلٍ سِتْرٌ وَلِرَجُلٍ وِزْرٌ فَأَمَّا الَّتِى هِىَ لَهُ أَجْرٌ فَالرَّجُلُ يَتَّخِذُهَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ وَيُعِدُّهَا لَهُ فَلاَ تُغَيِّبُ شَيْئًا فِى بُطُونِهَا إِلاَّ كَتَبَ اللَّهُ لَهُ أَجْرًا وَلَوْ رَعَاهَا فِى مَرْجٍ مَا أَكَلَتْ مِنْ شَىْءٍ إِلاَّ كَتَبَ اللَّهُ لَهُ بِهَا أَجْرًا وَلَوْ سَقَاهَا مِنْ نَهْرٍ كَانَ لَهُ بِكُلِّ قَطْرَةٍ تُغَيِّبُهَا فِى بُطُونِهَا أَجْرٌ - حَتَّى ذَكَرَ الأَجْرَ فِى أَبْوَالِهَا وَأَرْوَاثِهَا - وَلَوِ اسْتَنَّتْ شَرَفًا أَوْ شَرَفَيْنِ كُتِبَ لَهُ بِكُلِّ خَطْوَةٍ تَخْطُوهَا أَجْرٌ وَأَمَّا الَّذِى هِىَ لَهُ سِتْرٌ فَالرَّجُلُ يَتَّخِذُهَا تَكَرُّمًا وَتَجَمُّلاً وَلاَ يَنْسَى حَقَّ ظُهُورِهَا وَبُطُونِهَا فِى عُسْرِهَا وَيُسْرِهَا وَأَمَّا الَّذِى عَلَيْهِ وِزْرٌ فَالَّذِى يَتَّخِذُهَا أَشَرًا وَبَطَرًا وَبَذَخًا وَرِيَاءَ النَّاسِ فَذَاكَ الَّذِى هِىَ عَلَيْهِ وِزْرٌ." قَالُوا فَالْحُمُرُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ "مَا أَنْزَلَ اللَّهُ عَلَىَّ فِيهَا شَيْئًا إِلاَّ هَذِهِ الآيَةَ الْجَامِعَةَ الْفَاذَّةَ (فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ* وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ )."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdülmelik el-Umevî, ona Abdülaziz b. el-Muhtar, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona babası, ona da Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Bir hazine sahibi olup, zekâtını ödemeyen herkes için, mutlaka o hazinesi cehennem ateşinde kızdırılır ve levhalar haline getirilerek onunla böğürleri ve alnı dağlanır. Miktarı elli bin yıl olan bir günde, Allah’ın, kulları arasında hüküm vereceği zamana kadar, böyle devam eder. Bundan sonra ise ya cennete ya da cehenneme giden yolu ona gösterilir. Develere sahip olup da zekâtını ödemeyen her bir kimse, mutlaka o develerin önünde geniş bir düzlükte yatırılır, onlar da en çok oldukları bir vaziyette, onların üstünden geçirilirler. Sonuncuları üzerinden her geçtikçe, önce geçenleri tekrar onun üzerinden geçirilir ve bu hal, miktarı elli bin yıl olan bir günde, Allah, kulları arasında hükmedinceye kadar devam eder. Sonra ona cennete mi cehenneme mi giden yolu gösterilir. Koyun sahibi olup da zekâtını ödemeyen ne kadar kişi varsa, mutlaka geniş bir düzlükte onların önüne yatırılır, en bol oldukları halleri ile ayaklarıyla onu çiğner, boynuzlarıyla onu toslarlar. Aralarında ne boynuzu bükük ne de boynuzsuz bir koyun dahi bulunmaz. En sonuncuları üzerinden geçtikçe, ilkleri tekrar onun üzerinden geçirilir ve bu hal, miktarı sizin saydığınız elli bin yıl kadar olan bir günde, Allah, kulları arasında hükmedinceye kadar devam eder. Sonra ona ya cennete yahut cehenneme giden yolu gösterilir."
(Ravi) Süheyl dedi ki: Sığırları zikredip etmediğini bilemiyorum. Ashab; peki ya atlar ey Allah'ın Rasulü dedi. O şöyle buyurdu: "Atların perçemlerinde kıyamet gününe kadar hayır vardır –ya da perçemlerinde hayır düğümlenmiştir-" Süheyl: Şüphe eden benim dedi. (Devamla): "Atlar üç türlüdür, bir türü bir adam için bir ecir vesilesidir, bir başkası için bir örtüdür, bir başka adam için de bir vebaldir. Atın, kendisi için ecir olduğu kişi o atı Allah yolunda (cihad etmek için) edinip ve bu maksatla o atı hazırlayan kimsedir. Bu atın karnına giren her bir şeyi Allah mutlaka onun için bir ecir olarak yazar. Eğer o atı bir otlakta otlatacak olursa, her ne yerse, mutlaka Allah, sahibi için onun karşılığında ona bir ecir yazar, bir ırmaktan onu sulayacak olursa karnına indirdiği her bir damla karşılığında ona bir ecir vardır –hatta atların sidiklerini ve pisliklerini dahi ecre sebep olanlar arasında zikretti.- Eğer at bir ya da iki tümseğe çıkacak olursa, attığı her bir adım karşılığında ona bir ecir yazılır. Atın kendisi için bir örtü olduğu kimseye gelince bu da atı mertlik ve güzellik olmak üzere edinen bununla birlikte zorluk ve kolaylık zamanlarında o atın sırtındaki ve karnındaki hakkı unutmayan kimsedir. Atın, kendisi için vebal olduğu kimse ise o atı, azgınlık şımarıklık ve insanlara karşı riyakârlık olsun diye edinen kimsedir. İşte atın, kendisi için vebal olduğu kişi böyle birisidir." Ashab; peki ya eşekler hakkında ne buyurursun ey Allah'ın Rasulü dediler. O; "Allah, onlar hakkında benim üzerime şu oldukça kapsamlı ve (manası itibariyle) eşsiz: Kim zerre ağırlığınca bir hayır yapıyorsa onu görecektir, kim de zerre ağırlığınca bir kötülük yapıyorsa onu görecektir (Zilzâl, 99/7-8) ayet (ler)inden başka bir şey indirmemiştir" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2292, /383
Senetler:
()
Konular:
CEHENNEM TASVİRLERİ
Hayvanlar, At Beslemek, etinden, sütünden vs. faydalanmak
Hayvanlar, Eşek ile ilgili her şey Zekat, vermemenin cezası Zekat, vermeyenin hali