Öneri Formu
Hadis Id, No:
3810, M002297
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا أَبِى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ "مَا مِنْ صَاحِبِ إِبِلٍ وَلاَ بَقَرٍ وَلاَ غَنَمٍ لاَ يُؤَدِّى حَقَّهَا إِلاَّ أُقْعِدَ لَهَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِقَاعٍ قَرْقَرٍ تَطَؤُهُ ذَاتُ الظِّلْفِ بِظِلْفِهَا وَتَنْطِحُهُ ذَاتُ الْقَرْنِ بِقَرْنِهَا لَيْسَ فِيهَا يَوْمَئِذٍ جَمَّاءُ وَلاَ مَكْسُورَةُ الْقَرْنِ." قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا حَقُّهَا قَالَ "إِطْرَاقُ فَحْلِهَا وَإِعَارَةُ دَلْوِهَا وَمَنِيحَتُهَا وَحَلَبُهَا عَلَى الْمَاءِ وَحَمْلٌ عَلَيْهَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ وَلاَ مِنْ صَاحِبِ مَالٍ لاَ يُؤَدِّى زَكَاتَهُ إِلاَّ تَحَوَّلَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ شُجَاعًا أَقْرَعَ يَتْبَعُ صَاحِبَهُ حَيْثُمَا ذَهَبَ وَهُوَ يَفِرُّ مِنْهُ وَيُقَالُ هَذَا مَالُكَ الَّذِى كُنْتَ تَبْخَلُ بِهِ فَإِذَا رَأَى أَنَّهُ لاَ بُدَّ مِنْهُ أَدْخَلَ يَدَهُ فِى فِيهِ فَجَعَلَ يَقْضَمُهَا كَمَا يَقْضَمُ الْفَحْلُ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona babası, ona Abdülmelik, ona Ebu Zübeyr, ona da Cabir b. Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurdu: "Deve, koyun, sığır sahibi olup da onların hakkını ödemeyen her bir kişi, mutlaka kıyamet gününde geniş bir düzlükte onların önüne oturtulur. Çift tırnaklılar onu tırnaklarıyla çiğner, boynuzlu olanlar boynuzlarıyla onu toslar, o gün, onlar arasında, boynuzsuz da boynuzu kırık da bir hayvan bulunmayacak." Bizler; ey Allah'ın Rasulü! Onların hakkı nedir? dedik. O; "aygırını emanet vermek, kovasını emanet vermek, onları (sütlerinden) yararlanılsın diye vermek, onları subaşlarında sağmak, Allah yolunda onlar üzerinde yük taşımaktır. Mal sahibi olup da zekâtını ödemeyen her bir kimse için de o malı kıyamet gününde, mutlaka korkunç bir yılana dönüşür ve nereye giderse sahibini takip eder, kendisi de ondan kaçıp durur. İşte bu senin (dünyada iken) cimrilik ettiğin malındır, denilir. Artık o yılandan kurtuluşunun olmadığını göreceği vakit, elini onun ağzına sokar, o da aygırın yemi ağzında ufaladığı gibi onu çiğnemeye başlar."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2297, /385
Senetler:
()
Konular:
Zekat, vermemenin cezası Zekat, vermeyenin hali
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3809, M002296
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ ح
وَحَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ - وَاللَّفْظُ لَهُ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ أَخْبَرَنِى أَبُو الزُّبَيْرِ أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ الأَنْصَارِىَّ يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ "مَا مِنْ صَاحِبِ إِبِلٍ لاَ يَفْعَلُ فِيهَا حَقَّهَا إِلاَّ جَاءَتْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَكْثَرَ مَا كَانَتْ قَطُّ وَقَعَدَ لَهَا بِقَاعٍ قَرْقَرٍ تَسْتَنُّ عَلَيْهِ بِقَوَائِمِهَا وَأَخْفَافِهَا وَلاَ صَاحِبِ بَقَرٍ لاَ يَفْعَلُ فِيهَا حَقَّهَا إِلاَّ جَاءَتْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَكْثَرَ مَا كَانَتْ وَقَعَدَ لَهَا بِقَاعٍ قَرْقَرٍ تَنْطِحُهُ بِقُرُونِهَا وَتَطَؤُهُ بِقَوَائِمِهَا وَلاَ صَاحِبِ غَنَمٍ لاَ يَفْعَلُ فِيهَا حَقَّهَا إِلاَّ جَاءَتْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَكْثَرَ مَا كَانَتْ وَقَعَدَ لَهَا بِقَاعٍ قَرْقَرٍ تَنْطِحُهُ بِقُرُونِهَا وَتَطَؤُهُ بِأَظْلاَفِهَا لَيْسَ فِيهَا جَمَّاءُ وَلاَ مُنْكَسِرٌ قَرْنُهَا وَلاَ صَاحِبِ كَنْزٍ لاَ يَفْعَلُ فِيهِ حَقَّهُ إِلاَّ جَاءَ كَنْزُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ شُجَاعًا أَقْرَعَ يَتْبَعُهُ فَاتِحًا فَاهُ فَإِذَا أَتَاهُ فَرَّ مِنْهُ فَيُنَادِيهِ خُذْ كَنْزَكَ الَّذِى خَبَأْتَهُ فَأَنَا عَنْهُ غَنِىٌّ فَإِذَا رَأَى أَنْ لاَ بُدَّ مِنْهُ سَلَكَ يَدَهُ فِى فِيهِ فَيَقْضَمُهَا قَضْمَ الْفَحْلِ."
قَالَ أَبُو الزُّبَيْرِ سَمِعْتُ عُبَيْدَ بْنَ عُمَيْرٍ يَقُولُ هَذَا الْقَوْلَ ثُمَّ سَأَلْنَا جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ ذَلِكَ فَقَالَ مِثْلَ قَوْلِ عُبَيْدِ بْنِ عُمَيْرٍ. وَقَالَ أَبُو الزُّبَيْرِ سَمِعْتُ عُبَيْدَ بْنَ عُمَيْرٍ يَقُولُ قَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا حَقُّ الإِبِلِ قَالَ "حَلَبُهَا عَلَى الْمَاءِ وَإِعَارَةُ دَلْوِهَا وَإِعَارَةُ فَحْلِهَا وَمَنِيحَتُهَا وَحَمْلٌ عَلَيْهَا فِى سَبِيلِ اللَّهِ."
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim, ona Abdürrezzak; (T)
Bize -lafız kendisine ait olmak üzere- Muhammed b. Râfi', ona Abdürrezzak, ona İbn Cüreyc, ona Ebu Zübeyr, ona Cabir b. Abdullah el-Ensarî Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken dinledim: "Develeri bulunup da onların hakkını ödemeyen her bir kişinin o develeri, mutlaka kıyamet günü, olabildiği en çok oldukları halleri ile getirilir, o da develerin önünde dümdüz bir yerde oturur, develer bacaklarıyla ve ayaklarıyla üzerlerinden geçerler. Aynı şekilde sığır sahibi olup da onlardaki hakkı yerine getirmeyen ne kadar kişi varsa, mutlaka sığırları kıyamet gününde oldukları en çok halleri ile gelir, kendisi de onların önünde dümdüz bir arazide oturur, boynuzları ile onu toslarlar, bacaklarıyla onu çiğnerler. Koyun sahibi olup da haklarını ödemeyen ne kadar kişi varsa, mutlaka koyunları kıyamet gününde oldukları en çok halleri ile gelir, o da onların önünde dümdüz bir arazide oturur, boynuzları ile onu toslarlar, ayaklarıyla onu çiğnerler. Bunlar arasında ne boynuzsuz ne de boynuzu kırık bir hayvan bulunmaz. Yığıp biriktirdiği mal sahibi olup da o maldaki hakkı ödemeyen ne kadar kişi, varsa mutlaka kıyamet gününde o yığıp biriktirdiği malı, erkek bir yılan olarak gelir, ağzını açmış olarak onun arkasından koşar, bu yılan ona yaklaştıkça o da ondan kaçar, ona: İşte biriktirip sakladığın hazineni al, (der, mal sahibi): Benim ona ihtiyacım yok, der. O mal sahibi, ondan kurtulamayacağını anlayınca, elini o yılanın ağzına sokar, o da tıpkı bir aygırın, ağzında yemi ufaladığı gibi onu alıp çiğner."
Ebu Zübeyr dedi ki: Ben Ubeyd b. Umeyr'i bu sözleri söylerken dinledim. Sonra bunu Cabir b. Abdullah'a sorduk, o da Ubeyd b. Umeyr'in aynısını söyledi. Ayrıca Ebu Zübeyr dedi ki: Ben Ubeyd b. Umeyr'i şöyle derken dinledim: Bir adam; Ey Allah'ın Rasulü! Develerin hakkı nedir dedi. O; "develeri subaşında sağmak, süt kovalarını emanet vermek, erkek develeri emanet vermek, onları menîha olarak (sütlerinden yararlanılsın diye) vermek, bir de Allah yolunda üzerlerinde yük taşımaktır" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2296, /384
Senetler:
()
Konular:
Zekat, vermemenin cezası Zekat, vermeyenin hali
حَدَّثَنَا أَبُو كَامِلٍ فُضَيْلُ بْنُ حُسَيْنٍ الْجَحْدَرِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِى إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ هِلاَلٍ الْعَبْسِىُّ عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ جَاءَ نَاسٌ مِنَ الأَعْرَابِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا إِنَّ نَاسًا مِنَ الْمُصَدِّقِينَ يَأْتُونَنَا فَيَظْلِمُونَنَا. قَالَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "ارْضُوا مُصَدِّقِيكُمْ." قَالَ جَرِيرٌ مَا صَدَرَ عَنِّى مُصَدِّقٌ مُنْذُ سَمِعْتُ هَذَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلاَّ وَهُوَ عَنِّى رَاضٍ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3812, M002298
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كَامِلٍ فُضَيْلُ بْنُ حُسَيْنٍ الْجَحْدَرِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ بْنُ زِيَادٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِى إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ هِلاَلٍ الْعَبْسِىُّ عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ جَاءَ نَاسٌ مِنَ الأَعْرَابِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا إِنَّ نَاسًا مِنَ الْمُصَدِّقِينَ يَأْتُونَنَا فَيَظْلِمُونَنَا. قَالَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "ارْضُوا مُصَدِّقِيكُمْ." قَالَ جَرِيرٌ مَا صَدَرَ عَنِّى مُصَدِّقٌ مُنْذُ سَمِعْتُ هَذَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلاَّ وَهُوَ عَنِّى رَاضٍ.
Tercemesi:
Bize Ebu Kamil Fudayl b. el-Husayn el-Cahderî, ona Abdülvahid b. Ziyad, ona Muhammed b. Ebu İsmail, ona Abdurrahman b. Hilal el-Absî, ona da Cerir b. Abdullah el-Becelî'nin şöyle dediğini rivayet etti: Bedevi bazı kimseler Rasulullah’ın (sav) huzuruna gelerek, zekât toplayıcılardan bazı kimseler yanımıza geliyor ve bize haksızlık ediyorlar, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "zekât toplayıcılarınızı hoşnut edin" buyurdu. Cerir; ben bunu Rasulullah'tan (sav) işittiğimden beri, benden hoşnut olmaksızın hiçbir zekât memuru (yanımdan) ayrılmamıştır dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2298, /385
Senetler:
()
Konular:
Zekat, memurunun adil olması Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3813, M002299
Hadis:
وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحِيمِ بْنُ سُلَيْمَانَ ح
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ ح
وَحَدَّثَنَا إِسْحَاقُ أَخْبَرَنَا أَبُو أُسَامَةَ كُلُّهُمْ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِى إِسْمَاعِيلَ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ.
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Abdurrahim b. Süleyman; (T)
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said; (T)
Bize İshak, ona Ebu Üsame, onlara Muhammmed b. Ebu İsmail bu isnad ile buna benzer rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2299, /385
Senetler:
()
Konular:
Zekat, zekat memuruna iyi davranmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3817, M002301
Hadis:
وَحَدَّثَنَاهُ أَبُو كُرَيْبٍ مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنِ الْمَعْرُورِ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ انْتَهَيْتُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ جَالِسٌ فِى ظِلِّ الْكَعْبَةِ. فَذَكَرَ نَحْوَ حَدِيثِ وَكِيعٍ غَيْرَ أَنَّهُ قَالَ "وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ مَا عَلَى الأَرْضِ رَجُلٌ يَمُوتُ فَيَدَعُ إِبِلاً أَوْ بَقَرًا أَوْ غَنَمًا لَمْ يُؤَدِّ زَكَاتَهَا."
Tercemesi:
Biize Ebu Küreyb Muhammed b. el-Alâ, ona Ebu Muaviye, ona el-A'meş, ona el-Marur, ona da Ebu Zer'in şöyle dediğini rivayet etti: Kâbe'nin gölgesinde oturmakta iken Nebi'nin (sav) yanına gittim sonra Veki'in hadisine yakın olarak hadisi zikretmekle birlikte şunları da söyledi: "Nefsim elinde olana yemin olsun ki, yeryüzünde bir adam ölür de geriye zekâtını ödemediği deve sığır ya da koyun bırakırsa…"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2301, /385
Senetler:
()
Konular:
Zekat, vermemenin cezası Zekat, vermeyenin hali
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3815, M002300
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنِ الْمَعْرُورِ بْنِ سُوَيْدٍ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ انْتَهَيْتُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ جَالِسٌ فِى ظِلِّ الْكَعْبَةِ. فَلَمَّا رَآنِى قَالَ "هُمُ الأَخْسَرُونَ وَرَبِّ الْكَعْبَةِ." قَالَ فَجِئْتُ حَتَّى جَلَسْتُ فَلَمْ أَتَقَارَّ أَنْ قُمْتُ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ فِدَاكَ أَبِى وَأُمِّى مَنْ هُمْ قَالَ "هُمُ الأَكْثَرُونَ أَمْوَالاً إِلاَّ مَنْ قَالَ هَكَذَا وَهَكَذَا وَهَكَذَا - مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ وَعَنْ يَمِينِهِ وَعَنْ شِمَالِهِ - وَقَلِيلٌ مَا هُمْ مَا مِنْ صَاحِبِ إِبِلٍ وَلاَ بَقَرٍ وَلاَ غَنَمٍ لاَ يُؤَدِّى زَكَاتَهَا إِلاَّ جَاءَتْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْظَمَ مَا كَانَتْ وَأَسْمَنَهُ تَنْطِحُهُ بِقُرُونِهَا وَتَطَؤُهُ بِأَظْلاَفِهَا كُلَّمَا نَفِدَتْ أُخْرَاهَا عَادَتْ عَلَيْهِ أُولاَهَا حَتَّى يُقْضَى بَيْنَ النَّاسِ."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Veki', ona el-A'meş, ona el-Marur b. Süveyd, ona da Ebu Zer'in şöyle dediğini rivayet etti: Kâbe'nin gölgesinde oturmaktayken Nebi'nin (sav) yanına gittim. Beni görünce; "Kâbe'nin Rabbine yemin ederim ki, onlar en büyük zarara uğrayanlardır" buyurdu. Ben gidip onun yanında oturdum ama tam oturmadan derhal kalkıverdim ve ey Allah'ın Rasulü! Babam anam sana feda olsun. O dediklerin kimlerdir? dedim. O; "onlar, malları en çok kimseler olanlardır. Önünü, arkasını, sağını ve solunu göstererek- şöyle, şöyle ve şöyle yapanlar müstesna. Onlar ise pek azdır. Deve, sığır ve koyun sahibi olup da zekâtlarını ödemeyen her bir kimsenin, o sahip olduğu hayvanları, kıyamet gününde, olabildiklerinin en iri ve en semiz halleriyle gelir, boynuzlarıyla onu boynuzlar, ayaklarıyla onu çiğnerler, sonuncuları geçtikten sonra, ilkleri tekrar onun üzerinden (yeniden) geçmeye koyulur ve bu durum, Allah, insanlar arasında hükmünü verinceye kadar devam eder" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2300, /385
Senetler:
()
Konular:
Zekat, vermemenin cezası Zekat, vermeyenin hali
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3818, M002302
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ سَلاَّمٍ الْجُمَحِىُّ حَدَّثَنَا الرَّبِيعُ - يَعْنِى ابْنَ مُسْلِمٍ - عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ زِيَادٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ "مَا يَسُرُّنِى أَنَّ لِى أُحُدًا ذَهَبًا تَأْتِى عَلَىَّ ثَالِثَةٌ وَعِنْدِى مِنْهُ دِينَارٌ إِلاَّ دِينَارٌ أُرْصِدُهُ لِدَيْنٍ عَلَىَّ."
Tercemesi:
Bize Abdurrahman b. Sellam el-Cumahî, ona Rebi' b. Müslim (el-Kuraşî), ona Muhammed b. Ziyad (el-Kuraşî), ona da Ebu Hureyre Nebi'nin (sav) şöyle dediğini nakletti: "Benim Uhud dağı kadar altınım olsa –borcum için hazırladığım dinar hariç- üçüncü gece gelirken yanımda ondan bir dinar kalmasını arzu etmem!"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2302, /386
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Muhammed b. Ziyad el-Kuraşi (Muhammed b. Ziyad)
3. Ebu Bekir Rabi' b. Müslim el-Kuraşi (Rabi' b. Müslim)
4. Ebu Harb Abdurrahman b. Selam el-Cumahi (Abdurrahman b. Selam b. Ubeydullah b. Salim)
Konular:
Borç, borçlanmaya dikkat etmek İnfak, Tasadduk, infak kültürü Sadaka, vermekte acele edilmelidir
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ زِيَادٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِمِثْلِهِ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3819, M002303
Hadis:
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ زِيَادٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِمِثْلِهِ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Muhammed b. Ziyad, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den (sav) benzeri bir nakilde bulunmuştur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2303, /386
Senetler:
()
Konular:
Sadaka, vermekte acele edilmelidir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3821, M002304
Hadis:
حَدَّثَنَا َأَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ و يَحْيَى بْنُ يَحْيَى وَابْنُ نُمَيْرٍ وَأَبُو كُرَيْبٍ كُلُّهُمْ عَنْ أَبِى مُعَاوِيَةَ - قَالَ يَحْيَى أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ - عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ كُنْتُ أَمْشِى مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى حَرَّةِ الْمَدِينَةِ عِشَاءً وَنَحْنُ نَنْظُرُ إِلَى أُحُدٍ فَقَالَ لِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "يَا أَبَا ذَرٍّ." قَالَ قُلْتُ لَبَّيْكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ. قَالَ "مَا أُحِبُّ أَنَّ أُحُدًا ذَاكَ عِنْدِى ذَهَبٌ أَمْسَى ثَالِثَةً عِنْدِى مِنْهُ دِينَارٌ إِلاَّ دِينَارًا أُرْصِدُهُ لِدَيْنٍ إِلاَّ أَنْ أَقُولَ بِهِ فِى عِبَادِ اللَّهِ هَكَذَا - حَثَا بَيْنَ يَدَيْهِ - وَهَكَذَا - عَنْ يَمِينِهِ - وَهَكَذَا - عَنْ شِمَالِهِ." قَالَ ثُمَّ مَشَيْنَا فَقَالَ "يَا أَبَا ذَرٍّ." قَالَ قُلْتُ لَبَّيْكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ. قَالَ "إِنَّ الأَكْثَرِينَ هُمُ الأَقَلُّونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِلاَّ مَنْ قَالَ هَكَذَا وَهَكَذَا وَهَكَذَا." مِثْلَ مَا صَنَعَ فِى الْمَرَّةِ الأُولَى قَالَ ثُمَّ مَشَيْنَا قَالَ "يَا أَبَا ذَرٍّ كَمَا أَنْتَ حَتَّى آتِيَكَ." قَالَ فَانْطَلَقَ حَتَّى تَوَارَى عَنِّى - قَالَ - سَمِعْتُ لَغَطًا وَسَمِعْتُ صَوْتًا - قَالَ - فَقُلْتُ لَعَلَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عُرِضَ لَهُ - قَالَ - فَهَمَمْتُ أَنْ أَتَّبِعَهُ قَالَ ثُمَّ ذَكَرْتُ قَوْلَهُ "لاَ تَبْرَحْ حَتَّى آتِيَكَ." قَالَ فَانْتَظَرْتُهُ فَلَمَّا جَاءَ ذَكَرْتُ لَهُ الَّذِى سَمِعْتُ - قَالَ - فَقَالَ "ذَاكَ جِبْرِيلُ أَتَانِى فَقَالَ مَنْ مَاتَ مِنْ أُمَّتِكَ لاَ يُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيْئًا دَخَلَ الْجَنَّةَ." قَالَ قُلْتُ وَإِنْ زَنَى وَإِنْ سَرَقَ قَالَ "وَإِنْ زَنَى وَإِنْ سَرَقَ."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Yahya b. Yahya, İbn Nümeyr ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Muaviye, -Yahya, bize Ebu Muaviye tahdis etti yerine haber verdi kelimesini kullandı.-, ona el-A'meş, ona Zeyd b. Vehb, ona da Ebu Zer (ra) şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber'le (sav) birlikte yatsı vakti Medine'nin Harre mevkinde yürüyor, Uhud dağına bakıyorduk. Bir ara Rasulullah (sav) bana; "ya Ebu Zer!" diye seslendi. Ben hemen buyur ey Allah'ın Rasulu, emret! dedim. Şöyle buyurdu: "Şu Uhud dağı altın olarak elime geçse, ondan bende yalnız borç için sakladığım müstesna bir dinar kalmış olduğu hâlde üçüncü geceyi geçirmek istemem. Onu Allah'ın kullarına, önüne, sağına ve soluna birer avuç saçma işareti yaparak- şöyle, şöyle ve şöyle dağıtmak isterim."
Sonra biraz daha yürüdük. Yine; "ya Ebu Zer!" diye seslendi. Ben de hemen, buyur ey Allah'ın Rasulü, emret! dedim. Şöyle buyurdu: "Hiç şüphe yok ki malı çok olanlar kıyamet günü sevabı en az olanlardır; -ilk defa yaptığı gibi yine eliyle dağıtma işareti yaparak- yalnız şöyle, şöyle ve şöyle dağıtanlar müstesna." Sonra bir az daha yürüdük. Yine; "ya Ebu Zer!" diye seslendi. Ben de hemen, buyur ey-Allah'ın Rasulü, emret! dedim. "Ben gelinceye kadar olduğun yerde dur" buyurdu ve oradan ayrılarak görüş alanımdan kayboldu. O sırada bir gürültü ve bir ses işittim. Kendi kendime, herhalde Rasulullah'a (sav) cinler musallat oldu diyerek arkasından gitmeyi düşündüm. Fakat; "ben gelinceye kadar buradan ayrılma" dediğini hatırlayarak kendisini bekledim. Geldiğinde işittiğim şeyleri ona sordum. Bana şöyle söyledi: "O, Cibril idi, bana geldi ve ümmetinden her kim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse cennete girecektir dedi." Bunun üzerine ben; zina etse de hırsızlık yapsa da mı? diye sordum. "Evet, zina etse de hırsızlık yapsa da!" buyurdular.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2304, /386
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Ebu Süleyman Zeyd b. Vehb el-Cühenî (Zeyd b. Vehb)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
İman İnfak, Allah yolunda
KTB, İMAN
Mal, mal - mülk hırsı
Siyer, Uhud dağı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3808, M002295
Hadis:
وَحَدَّثَنِى هَارُونُ بْنُ سَعِيدٍ الأَيْلِىُّ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى عَمْرُو بْنُ الْحَارِثِ أَنَّ بُكَيْرًا حَدَّثَهُ عَنْ ذَكْوَانَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ قَالَ "إِذَا لَمْ يُؤَدِّ الْمَرْءُ حَقَّ اللَّهِ أَوِ الصَّدَقَةَ فِى إِبِلِهِ." وَسَاقَ الْحَدِيثَ بِنَحْوِ حَدِيثِ سُهَيْلٍ عَنْ أَبِيهِ.
Tercemesi:
Bize Harun b. Said el-Eylî, ona İbn Vehb, ona Amr b. el-Haris, ona Bükeyr, ona Zekvân, ona da Ebu Hureyre Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Kişi eğer develerindeki Allah’ın hakkını yahut da sadakayı (zekâtı) vermezse…" buyurdu ve hadisi Süheyl'in babasından diye rivayet ettiği hadise yakın olarak nakletti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2295, /384
Senetler:
()
Konular:
Kavramlar, hak Zekat, vermemenin cezası