Bana Yahya, ona Malik b. Enes, ona Humeyd b. Kays el-Mekkî, ona da Tâvus b. Keysan el-Yemanî şöyle rivayet etmiştir:
Muaz b. Cebel el-Ensarî (ra), otuz sığırdan zekat olarak bir yaşını bitirip iki yaşına basmış erkek bir dana; kırk sığırdan da iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi dana almıştır. Birinde kendisine otuzdan daha az sayıda sığırlar getirildi. Buna karşın Muaz b. Cebel, o sürüden zekat namına bir şey almaktan çekindi ve “Bu konuda Allah’ın Rasulü’nden (sav) bir şey duymadım. Onunla görüşüp kendisine sormadan bir şey alamam” dedi. Fakat Muaz b. Cebel (ra) henüz gelmeden önce Allah’ın Rasulü (sav) vefat etti.
Yahya der ki: İmam Malik şöyle demiştir: İki farklı çoban ya da çeşitli beldelerde bulunan farklı farklı çobanların yanında otlayan koyunları bulunan kişi ile ilgili olarak duyduğum ve en çok beğendiğim içtihat şudur. Söz konusu koyunların hepsi, sahibi adına tek bir sürü olarak birleştirilir ve bu haliyle zekatı verilir. Farklı kişilerin elinde altın veya gümüşü bulunan kişinin durumu da bunun gibidir. Bu kişinin, söz konusu altın veya gümüşleri tek hesap altında birleştirmesi ve o maldan gerekli olan zekatı, öylece ödemesi gerekir. Yahya der ki: Koyun ve keçileri bulunan kişi ile ilgili olarak İmam Malik şöyle demiştir: Zekatı hesaplanırken söz konusu koyun ve keçiler, ilgili namına tek bir sürü olarak birleştirilir. Eğer bu sürü, zekat nisabını buluyorsa zekatı ödenir. İmam Malik şunu da söyledi: Bu sürünün tamamı, küçükbaş hayvan kapsamındadır ve Ömer b. Hattab’ın (zekat oranlarıyla) ilgili yazısında geçtiği üzere sayısı kırka ulaştığı zaman, sâime olan küçükbaş hayvanlarda bir koyun zekat ödenmesi gerekmektedir. İmam Malik der ki: (Küçükbaş sürü içerisindeki) koyunların sayısı, keçilerin sayısından daha fazla olursa zekat, koyundan alınır. Koyun ve keçiler eşit sayıda olurlarsa zekat memuru, hangi küçükbaş türünden istiyorsa onu alır. Yahya der ki: İmam Malik şöyle demiştir: Aynı şekilde tek hörgüçlü Arap develeriyle çift hörgüçlü melez acem develerinde de bu iki tür, zekat hesaplanırken sahibi namına tek bir sürü olarak birleştirilir. Bu türlerin hepsi deve kapsamındadır. Şu var ki sürüde Arap develerin sayısı, melez develerden daha fazla olur ve sahibine zekat olarak sadece bir deve ödemesi gerekirse zekat memuru, sürünün zekatı olarak Arap devesini almalıdır. Melez develer daha fazla olursa da melezlerden almalıdır. Her iki türün sayıları eşit olduğunda ise zekat memuru, hangi türden isterse ondan alabilir. Sığır ve mandalar da zekat konusunda sahipleri namına tek bir sürü olarak birleştirilir. Bu türlerin hepsi, sığır kapsamında değerlendirilir. Şu bar ki sürüde sığırlar, mandalardan daha fazla olur ve sahibine zekat olarak sadece bir sığır ödemesi gerekirse zekat memuru, sürünün zekatı olarak sığırı almalıdır. Mandaların sayısı daha fazla olursa da mandalardan almalıdır. Her iki türün sayıları eşit olduğunda ise zekat memuru, hangi türden istiyorsa ondan alabilir. Fakat söz konusu sürüye (her türün sayısı ayrı ayrı nisaba ulaşmış bir şekilde) zekat vacip olursa (ayrı kalemler halinde) her iki türün de zekatı verilir. Yahya der ki: İmam Malik şöyle demiştir: Deve, sığır veya koyun olarak eline bir sürü geçen kişi, eline geçtiği günden itibaren üzerinden bir yıl geçmedikçe bu sürüsü konusunda zekat mükellefi değildir. Ancak öncesinde nisab miktarı kadar bir sürüsü varsa durum değişir. Zekat gereken nisab oranları; beş deve, otuz sığır veya kırk koyundur. Dolayısıyla kişinin beş devesi veya oyuz sığırı ya da kırk koyunu varken bilahare satım, hibe veyahut miras yoluyla eline deve, sığır ya da koyun geçerse eline geçen bu hayvanların üzerinden bir yıl geçmese bile zekatını verirken mevcut sürüsüyle birlikte bu hayvanları da zekatlandırır. Velev ki eline satın alınmadan bir gün önce veya miras kalmadan bir gün önce eski sahipleri tarafından zekatları verilmiş olsun. Hiç şüphesiz yeni sahibi (bu durumdan bağımsız olarak) zekatını verirken bu hayvanları da mevcut sürüsüyle birlikte zekatlandırır. Yahya der ki: İmam Malik şöyle demiştir: Bu konu, gümüş meselesi gibidir. Şöyle ki kişi, zekatını verdikten sonra sahip olduğu gümüşlerle, ticari malını satarken o malına zekat terettüp etmiş olan başka bir kişiden, bir ticaret malı satın alır. Böylece aynı gümüşlerin zekatını, o ticari malı satın alan kişi bu gün verirken diğer kişi de ertesi gün verecektir. İmam Malik şöyle demiştir: Kişinin, nisab sayısının altında koyunları olur ve daha azına bile zekat düşecek sayıda çok koyun satın alır veya kendisine miras kalırsa satın alma ya da miras yoluyla eline geçtiği günün üzerinden bir yıl geçmedikçe o koyunların tamamıyla ilgili olarak o kişiye zekat vacip olmaz. Çünkü kişinin zekat düşmeyecek sayıda elinde bulunan her deve veya sığır ya da koyun, söz konusu her bir sınıf hayvan ayrı ayrı nisab miktarını bulmadıkça bu haliyle her hangi bir malın nisabı kapsamında sayılmayacaktır. Zekat terettüp edecek olan bu nisab da sahibinin, az ya da çok sonradan edinip kattığı hayvanlarla birlikte zekatını vereceği nisaptır. İmam Malik şöyle demiştir: Bir kişinin her sınıfında zekat terettüp edecek sayıda deve ya da sığır veya koyunu olur ve bilahare başka bir deve ya da sığır veya koyuna daha sahip olursa zekatını verirken mevcut sürüsüyle birlikte bunların da zekatını verir. Yahya der ki: İmam Malik şöyle demiştir: Bu görüş, konuyla ilgili olarak duyduğum en beğendiğim görüştür. Zekat mükellefine vacip olan ancak onda bulunmayan belli yaş grubundaki hayvanlarla ilgili olarak İmam Malik şöyle demiştir: Ödenmesi gereken zekat, bir yaşını bitirip iki yaşına basmış dişi bir deve olur ancak bu yaşta bir deve bulunmazsa onun yerine iki yaşını bitirip üç yaşına basmış erkek bir deve alınır. Ödenmesi gereken zekat, iki yaşını doldurup üç yaşına basmış bir dişi deve ya da üç yaşını doldurup dört yaşına basmış bir dişi deve veya dört yaşını bitirip beş yaşına basmış bir dişi deve olur ancak ilgilinin yanında bu yaşta bir deve bulunmazsa ilgili deve sahibinin, kendi adına bu yaştaki bir deveyi satın alıp zekat memuruna getirmesi gerekir. Böyle yapmak yerine söz konusu yaştaki devenin değerini ödemesini ben uygun bulmuyorum. Su taşımada kullanılan deve ve sığırlarla ilgili olarak İmam Malik şöyle demiştir: Ben, zekat mükellefiyeti şartları oluştuğunda bütün bu hayvanlardan zekat alınacağını düşünüyorum. Karışık Sürü Sahiplerinin Zekat Mükellefiyetleri Yahya (b. Yahya) der ki: Karışık sürüsü olanlarla ilgili olarak İmam Malik şöyle demiştir: Çobanları bir, ağılları bir, sulandıkları kovaları bir olduğunda her biri kendi hayvanını diğerininkinden tanıyacak şekilde ayırabiliyor olsa bile sahipleri olan o iki kişi, sürüye hayvan katan (halît) sayılır. Yahya der ki: Tanıyabilecek şekilde ayıramayan kişi, (halît) sürüye hayvan katan değil; (şerik) ortaktır. İmam Malik şöyle demiştir: Karışık sürü sahibi olan iki ortağa, her birine ait hayvan sayısı zekat nisabına ulaşmadığı sürece zekat vacip değildir. Bunun açıklaması şu şekildedir: Karışık sürü sahibi olan iki kişiden birinin kırk veya daha fazla sayıda koyunu, diğerinin ise kırktan daha az sayıda koyunu olursa zekat, kırk koyunu olan kişiye düşer. Kırktan az sayıda koyunu olan kişiye ise zekat gerekmez. Her birinin koyunları, nisap miktarı kadar olursa zekat konusunda o hayvanlar tek bir sürü gibi birleştirilir (ve bu şekilde zekatlandırılır). Söz gelimi birinin bin veya nisabın üzerinde bundan daha az, diğerinin kırk veya daha fazla sayıda koyunu olsa bu iki kişi, karışık sürü sahipleri sayılırlar. Yani bin koyun sahibine kendi hissesi, kırk koyun sahibine de kendi hissesi kadar olacak şekilde hayvan sayılarına uygun bir şekilde kendi aralarında dengeli bir biçimde fazlalığı iade ederler. İmam Malik şöyle demiştir: Develerini birbirine katan iki kişi, koyunlarını birbirine katan iki kişi gibidirler; her birinin hayvan sayısı, nisabı buluyorsa zekat konusunda tek bir sürü şeklinde birleşirler. Çünkü Rasulullah (sav); "Sayısı beşten az olan develerde zekat yoktur" buyurmuştur. Ömer b. Hattab (ra) da sâime koyunlarla ilgili olarak şöyle söylemiştir: Bu tür koyunların sayısı kırka ulaştığında bir koyun zekat gerekir. Yahya (b. Yahya) der ki: “İmam Malik “Bu görüş, konuyla ilgili olarak duyduğum en beğendiğim görüştür” demiştir. İmam Malik şöyle demiştir: Rasulullah’ın (sav) "Ayrı ayrı hiç bir sürü de tek sürü halinde bir araya getirilemez." Sözünün açıklaması şöyledir: Kırkar koyunu olan üç kişiden her birine bir koyun zekat vacip olur. Zekat memuru gözükünce bu kişiler, kendilerine sadece bir koyunun vacip olması için mevcut koyunlarını tek bir sürü haline gelecek şekilde birbirine katarlar. İşte onlar, bu şekilde uygulamalar başvurmaktan men edilmişlerdir. "Hiç bir sürü parçalara bölünemez" sözünün açıklaması da şöyledir: Yüzer koyunlarını tek bir sürü halinde birbirine katmış olan iki kişiye, üç koyun zekat düşer. Zekat memuru gözükünce bu iki kişi, koyunlarını birbirinden ayırırlar, böylece her birine sadece bir koyun zekat düşmüş olur ki bu durum, yasaklanmış ve “Zekat düşer kaygısıyla, hiç bir sürü parçalara bölünemez, ayrı ayrı hiç bir sürü de tek sürü halinde bir araya getirilemez” denilmiştir. İmam Malik “Bu açıklamalar, ilgili ifadeler sadedinde duyduğum açıklamalardır” demiştir.
Muaz b. Cebel el-Ensarî (ra), otuz sığırdan zekat olarak bir yaşını bitirip iki yaşına basmış erkek bir dana; kırk sığırdan da iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi dana almıştır. Birinde kendisine otuzdan daha az sayıda sığırlar getirildi. Buna karşın Muaz b. Cebel, o sürüden zekat namına bir şey almaktan çekindi ve “Bu konuda Allah’ın Rasulü’nden (sav) bir şey duymadım. Onunla görüşüp kendisine sormadan bir şey alamam” dedi. Fakat Muaz b. Cebel (ra) henüz gelmeden önce Allah’ın Rasulü (sav) vefat etti.
Yahya der ki: İmam Malik şöyle demiştir: İki farklı çoban ya da çeşitli beldelerde bulunan farklı farklı çobanların yanında otlayan koyunları bulunan kişi ile ilgili olarak duyduğum ve en çok beğendiğim içtihat şudur. Söz konusu koyunların hepsi, sahibi adına tek bir sürü olarak birleştirilir ve bu haliyle zekatı verilir. Farklı kişilerin elinde altın veya gümüşü bulunan kişinin durumu da bunun gibidir. Bu kişinin, söz konusu altın veya gümüşleri tek hesap altında birleştirmesi ve o maldan gerekli olan zekatı, öylece ödemesi gerekir. Yahya der ki: Koyun ve keçileri bulunan kişi ile ilgili olarak İmam Malik şöyle demiştir: Zekatı hesaplanırken söz konusu koyun ve keçiler, ilgili namına tek bir sürü olarak birleştirilir. Eğer bu sürü, zekat nisabını buluyorsa zekatı ödenir. İmam Malik şunu da söyledi: Bu sürünün tamamı, küçükbaş hayvan kapsamındadır ve Ömer b. Hattab’ın (zekat oranlarıyla) ilgili yazısında geçtiği üzere sayısı kırka ulaştığı zaman, sâime olan küçükbaş hayvanlarda bir koyun zekat ödenmesi gerekmektedir. İmam Malik der ki: (Küçükbaş sürü içerisindeki) koyunların sayısı, keçilerin sayısından daha fazla olursa zekat, koyundan alınır. Koyun ve keçiler eşit sayıda olurlarsa zekat memuru, hangi küçükbaş türünden istiyorsa onu alır. Yahya der ki: İmam Malik şöyle demiştir: Aynı şekilde tek hörgüçlü Arap develeriyle çift hörgüçlü melez acem develerinde de bu iki tür, zekat hesaplanırken sahibi namına tek bir sürü olarak birleştirilir. Bu türlerin hepsi deve kapsamındadır. Şu var ki sürüde Arap develerin sayısı, melez develerden daha fazla olur ve sahibine zekat olarak sadece bir deve ödemesi gerekirse zekat memuru, sürünün zekatı olarak Arap devesini almalıdır. Melez develer daha fazla olursa da melezlerden almalıdır. Her iki türün sayıları eşit olduğunda ise zekat memuru, hangi türden isterse ondan alabilir. Sığır ve mandalar da zekat konusunda sahipleri namına tek bir sürü olarak birleştirilir. Bu türlerin hepsi, sığır kapsamında değerlendirilir. Şu bar ki sürüde sığırlar, mandalardan daha fazla olur ve sahibine zekat olarak sadece bir sığır ödemesi gerekirse zekat memuru, sürünün zekatı olarak sığırı almalıdır. Mandaların sayısı daha fazla olursa da mandalardan almalıdır. Her iki türün sayıları eşit olduğunda ise zekat memuru, hangi türden istiyorsa ondan alabilir. Fakat söz konusu sürüye (her türün sayısı ayrı ayrı nisaba ulaşmış bir şekilde) zekat vacip olursa (ayrı kalemler halinde) her iki türün de zekatı verilir. Yahya der ki: İmam Malik şöyle demiştir: Deve, sığır veya koyun olarak eline bir sürü geçen kişi, eline geçtiği günden itibaren üzerinden bir yıl geçmedikçe bu sürüsü konusunda zekat mükellefi değildir. Ancak öncesinde nisab miktarı kadar bir sürüsü varsa durum değişir. Zekat gereken nisab oranları; beş deve, otuz sığır veya kırk koyundur. Dolayısıyla kişinin beş devesi veya oyuz sığırı ya da kırk koyunu varken bilahare satım, hibe veyahut miras yoluyla eline deve, sığır ya da koyun geçerse eline geçen bu hayvanların üzerinden bir yıl geçmese bile zekatını verirken mevcut sürüsüyle birlikte bu hayvanları da zekatlandırır. Velev ki eline satın alınmadan bir gün önce veya miras kalmadan bir gün önce eski sahipleri tarafından zekatları verilmiş olsun. Hiç şüphesiz yeni sahibi (bu durumdan bağımsız olarak) zekatını verirken bu hayvanları da mevcut sürüsüyle birlikte zekatlandırır. Yahya der ki: İmam Malik şöyle demiştir: Bu konu, gümüş meselesi gibidir. Şöyle ki kişi, zekatını verdikten sonra sahip olduğu gümüşlerle, ticari malını satarken o malına zekat terettüp etmiş olan başka bir kişiden, bir ticaret malı satın alır. Böylece aynı gümüşlerin zekatını, o ticari malı satın alan kişi bu gün verirken diğer kişi de ertesi gün verecektir. İmam Malik şöyle demiştir: Kişinin, nisab sayısının altında koyunları olur ve daha azına bile zekat düşecek sayıda çok koyun satın alır veya kendisine miras kalırsa satın alma ya da miras yoluyla eline geçtiği günün üzerinden bir yıl geçmedikçe o koyunların tamamıyla ilgili olarak o kişiye zekat vacip olmaz. Çünkü kişinin zekat düşmeyecek sayıda elinde bulunan her deve veya sığır ya da koyun, söz konusu her bir sınıf hayvan ayrı ayrı nisab miktarını bulmadıkça bu haliyle her hangi bir malın nisabı kapsamında sayılmayacaktır. Zekat terettüp edecek olan bu nisab da sahibinin, az ya da çok sonradan edinip kattığı hayvanlarla birlikte zekatını vereceği nisaptır. İmam Malik şöyle demiştir: Bir kişinin her sınıfında zekat terettüp edecek sayıda deve ya da sığır veya koyunu olur ve bilahare başka bir deve ya da sığır veya koyuna daha sahip olursa zekatını verirken mevcut sürüsüyle birlikte bunların da zekatını verir. Yahya der ki: İmam Malik şöyle demiştir: Bu görüş, konuyla ilgili olarak duyduğum en beğendiğim görüştür. Zekat mükellefine vacip olan ancak onda bulunmayan belli yaş grubundaki hayvanlarla ilgili olarak İmam Malik şöyle demiştir: Ödenmesi gereken zekat, bir yaşını bitirip iki yaşına basmış dişi bir deve olur ancak bu yaşta bir deve bulunmazsa onun yerine iki yaşını bitirip üç yaşına basmış erkek bir deve alınır. Ödenmesi gereken zekat, iki yaşını doldurup üç yaşına basmış bir dişi deve ya da üç yaşını doldurup dört yaşına basmış bir dişi deve veya dört yaşını bitirip beş yaşına basmış bir dişi deve olur ancak ilgilinin yanında bu yaşta bir deve bulunmazsa ilgili deve sahibinin, kendi adına bu yaştaki bir deveyi satın alıp zekat memuruna getirmesi gerekir. Böyle yapmak yerine söz konusu yaştaki devenin değerini ödemesini ben uygun bulmuyorum. Su taşımada kullanılan deve ve sığırlarla ilgili olarak İmam Malik şöyle demiştir: Ben, zekat mükellefiyeti şartları oluştuğunda bütün bu hayvanlardan zekat alınacağını düşünüyorum. Karışık Sürü Sahiplerinin Zekat Mükellefiyetleri Yahya (b. Yahya) der ki: Karışık sürüsü olanlarla ilgili olarak İmam Malik şöyle demiştir: Çobanları bir, ağılları bir, sulandıkları kovaları bir olduğunda her biri kendi hayvanını diğerininkinden tanıyacak şekilde ayırabiliyor olsa bile sahipleri olan o iki kişi, sürüye hayvan katan (halît) sayılır. Yahya der ki: Tanıyabilecek şekilde ayıramayan kişi, (halît) sürüye hayvan katan değil; (şerik) ortaktır. İmam Malik şöyle demiştir: Karışık sürü sahibi olan iki ortağa, her birine ait hayvan sayısı zekat nisabına ulaşmadığı sürece zekat vacip değildir. Bunun açıklaması şu şekildedir: Karışık sürü sahibi olan iki kişiden birinin kırk veya daha fazla sayıda koyunu, diğerinin ise kırktan daha az sayıda koyunu olursa zekat, kırk koyunu olan kişiye düşer. Kırktan az sayıda koyunu olan kişiye ise zekat gerekmez. Her birinin koyunları, nisap miktarı kadar olursa zekat konusunda o hayvanlar tek bir sürü gibi birleştirilir (ve bu şekilde zekatlandırılır). Söz gelimi birinin bin veya nisabın üzerinde bundan daha az, diğerinin kırk veya daha fazla sayıda koyunu olsa bu iki kişi, karışık sürü sahipleri sayılırlar. Yani bin koyun sahibine kendi hissesi, kırk koyun sahibine de kendi hissesi kadar olacak şekilde hayvan sayılarına uygun bir şekilde kendi aralarında dengeli bir biçimde fazlalığı iade ederler. İmam Malik şöyle demiştir: Develerini birbirine katan iki kişi, koyunlarını birbirine katan iki kişi gibidirler; her birinin hayvan sayısı, nisabı buluyorsa zekat konusunda tek bir sürü şeklinde birleşirler. Çünkü Rasulullah (sav); "Sayısı beşten az olan develerde zekat yoktur" buyurmuştur. Ömer b. Hattab (ra) da sâime koyunlarla ilgili olarak şöyle söylemiştir: Bu tür koyunların sayısı kırka ulaştığında bir koyun zekat gerekir. Yahya (b. Yahya) der ki: “İmam Malik “Bu görüş, konuyla ilgili olarak duyduğum en beğendiğim görüştür” demiştir. İmam Malik şöyle demiştir: Rasulullah’ın (sav) "Ayrı ayrı hiç bir sürü de tek sürü halinde bir araya getirilemez." Sözünün açıklaması şöyledir: Kırkar koyunu olan üç kişiden her birine bir koyun zekat vacip olur. Zekat memuru gözükünce bu kişiler, kendilerine sadece bir koyunun vacip olması için mevcut koyunlarını tek bir sürü haline gelecek şekilde birbirine katarlar. İşte onlar, bu şekilde uygulamalar başvurmaktan men edilmişlerdir. "Hiç bir sürü parçalara bölünemez" sözünün açıklaması da şöyledir: Yüzer koyunlarını tek bir sürü halinde birbirine katmış olan iki kişiye, üç koyun zekat düşer. Zekat memuru gözükünce bu iki kişi, koyunlarını birbirinden ayırırlar, böylece her birine sadece bir koyun zekat düşmüş olur ki bu durum, yasaklanmış ve “Zekat düşer kaygısıyla, hiç bir sürü parçalara bölünemez, ayrı ayrı hiç bir sürü de tek sürü halinde bir araya getirilemez” denilmiştir. İmam Malik “Bu açıklamalar, ilgili ifadeler sadedinde duyduğum açıklamalardır” demiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 603, 1/87
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Muaz b. Cebel el-Ensarî (Muaz b. Cebel b. Amr b. Evs b. Âiz)
2. Ebu Abdurrahman Tâvus b. Keysan el-Yemanî (Tâvus b. Keysan)
3. Ebu Safvan Humeyd b. Kays el-A'rec (Humeyd b. Kays)
Konular:
İbadet, Zekat Zekat, mallarının nisabı
Bana Yahya, ona Malik, ona Sevr b. Zeyd ed-Dîlî, ona Abdullah b. Süfyan es-Sekafî’nin bir oğlu, ona da dedesi Süfyan b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Hattab, Süfyan b. Abdullah’ı zekat görevlisi olarak göndermişti. Süfyan b. Abdullah, zekat hesaplamasında insanlar aleyhine oğlak ve kuzuları da nisaba katıyordu. Buna karşın insanlar “Bizim aleyhimize oğlak ve kuzuları da nisaba katıyor fakat zekat olarak onlardan bir şey almıyorsun” dediler. Süfyan b. Abdullah, Ömer b. Hattab’ın (ra) huzuruna varınca kendisine bu durumu anlattı. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: “Evet, onlar aleyhine çobanın kucağında taşıdığı oğlak ve kuzular (السَّخْلَة) da nisaba dâhildir. Fakat sen zekat olarak onları almamalısın. Semiz olup eti için besleneni (الْأَكُولة), yavrusu olanı (الرُّبَّى), hamile olanı (الْمَاخِضُ) ve davarın erkek olanını da almamalısın. Fakat iki yaşını doldurmasa da iki yaşındaki gibi gösterişli olanı ve iki yaşında olanı almalısın. Bu, davarın küçüğü ile iyisi arasında adalete uygun orta bir yoldur.
Malik (b. Enes) der ki: السَّخْلَة yeni doğmuş davar demektir. الرُّبَّى doğum yapmış ve yavrusunu beslemekte olan, الْمَاخِضُ hamile, الْأَكُولة ise yemek üzere beslenen davar demektir. Zekat gerekmeyecek sayıda (yani nisab miktarından az sayıda) koyunları olan ve zekat görevlisi gelmeden bir gün önce peş peşe doğum yapan, yaptıkları doğumlarla sayıları zekat nisabına ulaşan kişi ile ilgili olarak Malik (b. Enes) şöyle demiştir: Yavrularıyla beraber davarın sayısı, zekat nisabına ulaştığı vakit sürüsü konusunda o kişiye zekat vacip olur. Çünkü yavrulama, ilgili sürüden kaynaklanmıştır. Bu durum (sayıları henüz nisaba ulaşmamış olup da) satın alma, hibe edilme ve miras kalma (yoluyla nisaba ulaşan hayvan) meselesinden farklıdır. Değeri zekat nisabına ulaşmayan, sahibi tarafından daha sonra satılan ve elde edilen kârıyla birlikte zekat nisabına ulaşan ticaret malı da buna benzer; kişi, sermaye ile birlikte kârın da zekatını verir. Oysa ilgilinin kârı hibe veya miras gibi sermayeden bağımsız olarak gelen bir gelir olsaydı teslim alındığı veya miras kaldığı günden itibaren söz konusu gelirin üzerinden ayrıca bir yıl geçmedikçe zekat gerekmeyecekti. Malik (b. Enes) der ki: Nisab konusunda malın kârı, mala dâhil olduğu gibi koyunların kuzusu da koyunlara dâhildir. Şu var ki başka bir yönüyle ondan farklılık arz eder. Şöyle ki kişinin nisab miktarı kadar altın ya da gümüşü bulunur da bilahare (satın alma, hibe veya miras gibi) bir yolla yeni bir (altın ya da gümüş) mal elde ederse onu bir kenara alır, mevcut mallara katarak zekatını vermez. Ancak elde ettiği günden itibaren bu malın üzerinden ayrıca bir yıl geçince onun zekatını verir. Oysa kişinin mülkiyetinde her bir cinsi zekata tâbi davar, sığır veya develeri bulunsa ve bilahare (satın alma, hibe ve miras gibi bir yolla) bir deve, inek veya koyun daha elde etse söz konusu her bir cins, ilgili hayvan nisabına ulaşıyorsa, zekatını verirken mevcut hayvanlardan kendi cinsleriyle birlikte onların da zekatını verir. Malik (b. Enes) der ki: Bu görüş, söz konusu konuyla ilgili olarak duyduğum en güzel içtihattır. Biriken İki Yıllık Zekatın Tatbiki Babı Yahya (b. Yahya) der ki: Malik (b. Enes) şöyle demiştir: Zekat vermesi gereken ve develerinin sayısı yüz olan ancak zekat görevlisi kendisine gelmeyen; nihayet başka bir zekat daha vermesi gereken ancak develeri helak olan ve sadece beş devesi kaldıktan sonra kendisine zekat görevlisi gelen kişi ile ilgili olarak bizdeki uygulama şöyledir: Zekat görevlisi, mal sahibine terettüp eden iki zekatı, her bir yıla bir koyun olmak üzere iki koyun şeklinde mevcut beş deveden alır. (Yüz deve üzerinden değil.) Çünkü mal sahibine zekat, (zekat görevlisine) malının zekatını verdiği gün vacip olmaktadır. Dolayısıyla sürüsü helak olur ya da sürüde artış meydana gelirse zekat görevlisi, zekat topladığı günde ilgilinin yanında tespit ettiği malların zekatını alır. O halde mal sahibinin bir çok zekatı birikir ve (zekat görevlisi tarafından) bu zekatlara mahsuben hiçbir şey alınmaz da nihayet sürünün tamamı helak olur veya nisabın altına düşerse o kişinin herhangi bir zekat ödemesi gerekmez. Helak olan malları ya da geçmiş yıllara ilişkin olarak da o kişiye herhangi bir tazminat mükellefiyeti yoktur.
باب الْعَمَلِ فِى صَدَقَةِ عَامَيْنِ إِذَا اجْتَمَعَا . قَالَ يَحْيَى قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِى الرَّجُلِ تَجِبُ عَلَيْهِ الصَّدَقَةُ وَإِبِلُهُ مِائَةُ بَعِيرٍ فَلاَ يَأْتِيهِ السَّاعِى حَتَّى تَجِبَ عَلَيْهِ صَدَقَةٌ أُخْرَى فَيَأْتِيهِ الْمُصَدِّقُ وَقَدْ هَلَكَتْ إِبِلُهُ إِلاَّ خَمْسَ ذَوْدٍ . قَالَ مَالِكٌ يَأْخُذُ الْمُصَدِّقُ مِنَ الْخَمْسِ ذَوْدٍ الصَّدَقَتَيْنِ اللَّتَيْنِ وَجَبَتَا عَلَى رَبِّ الْمَالِ شَاتَيْنِ فِى كُلِّ عَامٍ شَاةٌ لأَنَّ الصَّدَقَةَ إِنَّمَا تَجِبُ عَلَى رَبِّ الْمَالِ يَوْمَ يُصَدِّقُ مَالَهُ فَإِنْ هَلَكَتْ مَاشِيَتُهُ أَوْ نَمَتْ فَإِنَّمَا يُصَدِّقُ الْمُصَدِّقُ زَكَاةَ مَا يَجِدُ يَوْمَ يُصَدِّقُ وَإِنْ تَظَاهَرَتْ عَلَى رَبِّ الْمَالِ صَدَقَاتٌ غَيْرُ وَاحِدَةٍ فَلَيْسَ عَلَيْهِ أَنْ يُصَدِّقَ إِلاَّ مَا وَجَدَ الْمُصَدِّقُ عِنْدَهُ فَإِنْ هَلَكَتْ مَاشِيَتُهُ أَوْ وَجَبَتْ عَلَيْهِ فِيهَا صَدَقَاتٌ فَلَمْ يُؤْخَذْ مِنْهُ شَىْءٌ حَتَّى هَلَكَتْ مَاشِيَتُهُ كُلُّهَا أَوْ صَارَتْ إِلَى مَا لاَ تَجِبُ فِيهِ الصَّدَقَةُ فَإِنَّهُ لاَ صَدَقَةَ عَلَيْهِ وَلاَ ضَمَانَ فِيمَا هَلَكَ أَوْ مَضَى مِنَ السِّنِينَ .
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Malik, ona Sevr b. Zeyd ed-Dîlî, ona Abdullah b. Süfyan es-Sekafî’nin bir oğlu, ona da dedesi Süfyan b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Hattab, Süfyan b. Abdullah’ı zekat görevlisi olarak göndermişti. Süfyan b. Abdullah, zekat hesaplamasında insanlar aleyhine oğlak ve kuzuları da nisaba katıyordu. Buna karşın insanlar “Bizim aleyhimize oğlak ve kuzuları da nisaba katıyor fakat zekat olarak onlardan bir şey almıyorsun” dediler. Süfyan b. Abdullah, Ömer b. Hattab’ın (ra) huzuruna varınca kendisine bu durumu anlattı. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: “Evet, onlar aleyhine çobanın kucağında taşıdığı oğlak ve kuzular (السَّخْلَة) da nisaba dâhildir. Fakat sen zekat olarak onları almamalısın. Semiz olup eti için besleneni (الْأَكُولة), yavrusu olanı (الرُّبَّى), hamile olanı (الْمَاخِضُ) ve davarın erkek olanını da almamalısın. Fakat iki yaşını doldurmasa da iki yaşındaki gibi gösterişli olanı ve iki yaşında olanı almalısın. Bu, davarın küçüğü ile iyisi arasında adalete uygun orta bir yoldur.
Malik (b. Enes) der ki: السَّخْلَة yeni doğmuş davar demektir. الرُّبَّى doğum yapmış ve yavrusunu beslemekte olan, الْمَاخِضُ hamile, الْأَكُولة ise yemek üzere beslenen davar demektir. Zekat gerekmeyecek sayıda (yani nisab miktarından az sayıda) koyunları olan ve zekat görevlisi gelmeden bir gün önce peş peşe doğum yapan, yaptıkları doğumlarla sayıları zekat nisabına ulaşan kişi ile ilgili olarak Malik (b. Enes) şöyle demiştir: Yavrularıyla beraber davarın sayısı, zekat nisabına ulaştığı vakit sürüsü konusunda o kişiye zekat vacip olur. Çünkü yavrulama, ilgili sürüden kaynaklanmıştır. Bu durum (sayıları henüz nisaba ulaşmamış olup da) satın alma, hibe edilme ve miras kalma (yoluyla nisaba ulaşan hayvan) meselesinden farklıdır. Değeri zekat nisabına ulaşmayan, sahibi tarafından daha sonra satılan ve elde edilen kârıyla birlikte zekat nisabına ulaşan ticaret malı da buna benzer; kişi, sermaye ile birlikte kârın da zekatını verir. Oysa ilgilinin kârı hibe veya miras gibi sermayeden bağımsız olarak gelen bir gelir olsaydı teslim alındığı veya miras kaldığı günden itibaren söz konusu gelirin üzerinden ayrıca bir yıl geçmedikçe zekat gerekmeyecekti. Malik (b. Enes) der ki: Nisab konusunda malın kârı, mala dâhil olduğu gibi koyunların kuzusu da koyunlara dâhildir. Şu var ki başka bir yönüyle ondan farklılık arz eder. Şöyle ki kişinin nisab miktarı kadar altın ya da gümüşü bulunur da bilahare (satın alma, hibe veya miras gibi) bir yolla yeni bir (altın ya da gümüş) mal elde ederse onu bir kenara alır, mevcut mallara katarak zekatını vermez. Ancak elde ettiği günden itibaren bu malın üzerinden ayrıca bir yıl geçince onun zekatını verir. Oysa kişinin mülkiyetinde her bir cinsi zekata tâbi davar, sığır veya develeri bulunsa ve bilahare (satın alma, hibe ve miras gibi bir yolla) bir deve, inek veya koyun daha elde etse söz konusu her bir cins, ilgili hayvan nisabına ulaşıyorsa, zekatını verirken mevcut hayvanlardan kendi cinsleriyle birlikte onların da zekatını verir. Malik (b. Enes) der ki: Bu görüş, söz konusu konuyla ilgili olarak duyduğum en güzel içtihattır. Biriken İki Yıllık Zekatın Tatbiki Babı Yahya (b. Yahya) der ki: Malik (b. Enes) şöyle demiştir: Zekat vermesi gereken ve develerinin sayısı yüz olan ancak zekat görevlisi kendisine gelmeyen; nihayet başka bir zekat daha vermesi gereken ancak develeri helak olan ve sadece beş devesi kaldıktan sonra kendisine zekat görevlisi gelen kişi ile ilgili olarak bizdeki uygulama şöyledir: Zekat görevlisi, mal sahibine terettüp eden iki zekatı, her bir yıla bir koyun olmak üzere iki koyun şeklinde mevcut beş deveden alır. (Yüz deve üzerinden değil.) Çünkü mal sahibine zekat, (zekat görevlisine) malının zekatını verdiği gün vacip olmaktadır. Dolayısıyla sürüsü helak olur ya da sürüde artış meydana gelirse zekat görevlisi, zekat topladığı günde ilgilinin yanında tespit ettiği malların zekatını alır. O halde mal sahibinin bir çok zekatı birikir ve (zekat görevlisi tarafından) bu zekatlara mahsuben hiçbir şey alınmaz da nihayet sürünün tamamı helak olur veya nisabın altına düşerse o kişinin herhangi bir zekat ödemesi gerekmez. Helak olan malları ya da geçmiş yıllara ilişkin olarak da o kişiye herhangi bir tazminat mükellefiyeti yoktur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 604, 1/90
Senetler:
1. Ebu Amr Süfyan b. Abdullah es-Sekafi (Süfyan b. Abdullah b. Rabî'a b. Haris)
2. Mübhem Râvi (İbn liAbdillah b. Süfyan)
3. Sevr b. Zeyd ed-Dîlî (Sevr b. Zeyd)
Konular:
İbadet, Zekat Zekat, hangi mallardan, ve ne kadar verileceği Zekat, zekat alma veya verme adabı Zekat, zekata tabi olan mallar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35485, MU000612
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ زِيَادِ بْنِ سَعْدٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ أَنَّهُ قَالَ لاَ يُؤْخَذُ فِى صَدَقَةِ النَّخْلِ الْجُعْرُورُ وَلاَ مُصْرَانُ الْفَارَةِ وَلاَ عَذْقُ ابْنِ حُبَيْقٍ . قَالَ وَهُوَ يُعَدُّ عَلَى صَاحِبِ الْمَالِ وَلاَ يُؤْخَذُ مِنْهُ فِى الصَّدَقَةِ . قَالَ مَالِكٌ وَإِنَّمَا مِثْلُ ذَلِكَ الْغَنَمُ تُعَدُّ عَلَى صَاحِبِهَا بِسِخَالِهَا وَالسَّخْلُ لاَ يُؤْخَذُ مِنْهُ فِى الصَّدَقَةِ وَقَدْ يَكُونُ فِى الأَمْوَالِ ثِمَارٌ لاَ تُؤْخَذُ الصَّدَقَةُ مِنْهَا مِنْ ذَلِكَ الْبُرْدِىُّ وَمَا أَشْبَهَهُ لاَ يُؤْخَذُ مِنْ أَدْنَاهُ كَمَا لاَ يُؤْخَذُ مِنْ خِيَارِهِ . قَالَ وَإِنَّمَا تُؤْخَذُ الصَّدَقَةُ مِنْ أَوْسَاطِ الْمَالِ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا أَنَّهُ لاَ يُخْرَصُ مِنَ الثِّمَارِ إِلاَّ النَّخِيلُ وَالأَعْنَابُ فَإِنَّ ذَلِكَ يُخْرَصُ حِينَ يَبْدُو صَلاَحُهُ وَيَحِلُّ بَيْعُهُ وَذَلِكَ أَنَّ ثَمَرَ النَّخِيلِ وَالأَعْنَابِ يُؤْكَلُ رُطَبًا وَعِنَبًا فَيُخْرَصُ عَلَى أَهْلِهِ لِلتَّوْسِعَةِ عَلَى النَّاسِ وَلِئَلاَّ يَكُونَ عَلَى أَحَدٍ فِى ذَلِكَ ضِيقٌ فَيُخْرَصُ ذَلِكَ عَلَيْهِمْ ثُمَّ يُخَلَّى بَيْنَهُمْ وَبَيْنَهُ يَأْكُلُونَهُ كَيْفَ شَاءُوا ثُمَّ يُؤَدُّونَ مِنْهُ الزَّكَاةَ عَلَى مَا خُرِصَ عَلَيْهِمْ . قَالَ مَالِكٌ فَأَمَّا مَا لاَ يُؤْكَلُ رَطْبًا وَإِنَّمَا يُؤْكَلُ بَعْدَ حَصَادِهِ مِنَ الْحُبُوبِ كُلِّهَا فَإِنَّهُ لاَ يُخْرَصُ وَإِنَّمَا عَلَى أَهْلِهَا فِيهَا إِذَا حَصَدُوهَا وَدَقُّوهَا وَطَيَّبُوهَا وَخَلُصَتْ حَبًّا فَإِنَّمَا عَلَى أَهْلِهَا فِيهَا الأَمَانَةُ يُؤَدُّونَ زَكَاتَهَا إِذَا بَلَغَ ذَلِكَ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ وَهَذَا الأَمْرُ الَّذِى لاَ اخْتِلاَفَ فِيهِ عِنْدَنَا . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا أَنَّ النَّخْلَ يُخْرَصُ عَلَى أَهْلِهَا وَثَمَرُهَا فِى رُءُوسِهَا إِذَا طَابَ وَحَلَّ بَيْعُهُ وَيُؤْخَذُ مِنْهُ صَدَقَتُهُ تَمْرًا عِنْدَ الْجِدَادِ فَإِنْ أَصَابَتِ الثَّمَرَةَ جَائِحَةٌ بَعْدَ أَنْ تُخْرَصَ عَلَى أَهْلِهَا وَقَبْلَ أَنْ تُجَذَّ فَأَحَاطَتِ الْجَائِحَةُ بِالثَّمَرِ كُلِّهِ فَلَيْسَ عَلَيْهِمْ صَدَقَةٌ فَإِنْ بَقِىَ مِنَ الثَّمَرِ شَىْءٌ يَبْلُغُ خَمْسَةَ أَوْسُقٍ فَصَاعِدًا بِصَاعِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أُخِذَ مِنْهُمْ زَكَاتُهُ وَلَيْسَ عَلَيْهِمْ فِيمَا أَصَابَتِ الْجَائِحَةُ زَكَاةٌ وَكَذَلِكَ الْعَمَلُ فِى الْكَرْمِ أَيْضًا وَإِذَا كَانَ لِرَجُلٍ قِطَعُ أَمْوَالٍ مُتَفَرِّقَةٌ أَوِ اشْتِرَاكٌ فِى أَمْوَالٍ مُتَفَرِّقَةٍ لاَ يَبْلُغُ مَالُ كُلِّ شَرِيكٍ أَوْ قِطَعُهُ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ وَكَانَتْ إِذَا جُمِعَ بَعْضُ ذَلِكَ إِلَى بَعْضٍ يَبْلُغَ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَإِنَّهُ يَجْمَعُهَا وَيُؤَدِّى زَكَاتَهَا .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona da Ziyad b. Sa’d’ın rivayet ettiğine göre İbn Şihab (ez-Zührî) şöyle demiştir:
“Hurmaların zekatı toplanırken yaş hurmalarla karışık işe yaramaz küçük değersiz hurmalar, çekirdeğinin üzerinde kalın kabuk bulunan değersiz hurmalar, ibn hubeyk cinsi hurmalar (uzun ama küçük olup soluk renkli düşük kalite bir hurma türü) zekat olarak alınmaz. Bu tür hurmalar, sahibi namına hesaba katılır ancak zekat olarak onlardan bir şey alınmaz.”
Malik (b. Enes) şöyle demiştir:
“Kuşkusuz bunun bir benzeri de koyunlardır. Nisab konusunda yavruları, sahibi namına hesaba katılır ancak zekat olarak koyunlar içerisinden kuzular alınmaz. Zekatı toplanan ürünler içerisinde öyle meyveler vardır ki zekat olarak onlardan da bir şey alınmaz. Bürdî denilen yüksek kaliteli hurma ve ona benzer hurmalar, bu tür ürünlerdendir. Zekat olarak malların en iyileri alınmadığı gibi en düşük kalitede olanları da alınmaz.”
Malik (b. Enes) şöyle demiştir:
“Bizde ittifak edilen uygulama şöyledir: Ürünlerden sadece hurmalar ve yaş üzümlerin miktarı tahmini yolla hesaplanır. Bu ürünler, olgunlaşmaya başlayıp satışı helal olunca tahminen hesaplanır. Çünkü hurma ve üzüm, yaşken yenilebilmektedir. Dolayısıyla insanlara kolaylık olması ve bu konuda hiç kimseye sıkıntı olmaması adına sahipleri için bu ürünler tahmini yolla hesaplanır. Bu sebeple mükellefler adına ürünler tahminen hesap edilir ardından da ürünleriyle baş başa bırakılırlar ve istedikleri gibi yerler. (Hasattan) sonra da onlar namına tahmini yolla hesap edilen miktara uygun olarak zekatı öderler.”
Malik (b. Enes) şöyle demiştir:
“Yaşken yenilmeyen ve sadece hasattan sonra yenilebilen tüm ürünlerde ise tahmini hesaplama yoluna gidilmez. Bu tür ürün sahiplerinin; hasat edip dövdükleri, savurup temizledikleri ve böylece tane olarak ayrıldıkları zaman ürünlerinin zekatını vermeleri gerekir. Söz konusu ürün sahipleri, ürünleri konusunda emin sayılırlar ve ürünleri, zekat nisabına ulaşınca zekatını verirler. Bu husus, bizde herhangi bir ihtilaf bulunmayan bir uygulamadır.”
Malik (b. Enes) şöyle demiştir:
“Bizde ittifak edilen uygulama şöyledir: Satışı helal bir hale geldiği vakit hurmalar, henüz dallarındayken sahipleri namına tahmini yolla hesap edilir; bilahare hasat esnasında kuru hurma olarak zekatı alınır. Sahipleri namına tahmini yolla hesap edildikten sonra, hasat edilmeden önce afet gelir de bütün meyveleri kuşatırsa sahiplerine herhangi bir zekat düşmez. Fakat üründen geriye, döneminde Hz. Peygamber’in (sav) esas aldığı sâ’ ile beş vesk veya daha fazla miktarda bir ürün kalırsa kendilerinden zekat alınır. Ancak afetin isabet ettiği kısımda kendilerine herhangi bir zekat düşmemektedir.
Üzümde de uygulama bu şekildedir. Bir kişinin farklı farklı yerlerde bulunan arazilerinden çıkan parça parça ürünleri ya da farklı farklı yerlerdeki mallarda hisseleri bulunsa ve her bir pay malı veya parça ürünü zekat nisabına ulaşmıyor da birbirine eklendiği vakit nisaba ulaşıyorsa ilgili kişi, onları toplar ve zekatını verir.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 612, 1/92
Senetler:
1. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
2. Ebu Abdurrahman Ziyad b. Sa'd el-Horasanî (Ziyad b. Sa'd b. Abdurrahman)
Konular:
İbadet, Zekat Zekat, hangi mallardan, ve ne kadar verileceği Zekat, meyvelerin zekatı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35487, MU000606
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ أَنَّهُ قَالَ أَخْبَرَنِى رَجُلاَنِ مِنْ أَشْجَعَ أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ مَسْلَمَةَ الأَنْصَارِىَّ كَانَ يَأْتِيهِمْ مُصَدِّقًا فَيَقُولُ لِرَبِّ الْمَالِ أَخْرِجْ إِلَىَّ صَدَقَةَ مَالِكَ . فَلاَ يَقُودُ إِلَيْهِ شَاةً فِيهَا وَفَاءٌ مِنْ حَقِّهِ إِلاَّ قَبِلَهَا . قَالَ مَالِكٌ السُّنَّةُ عِنْدَنَا وَالَّذِى أَدْرَكْتُ عَلَيْهِ أَهْلَ الْعِلْمِ بِبَلَدِنَا أَنَّهُ لاَ يُضَيَّقُ عَلَى الْمُسْلِمِينَ فِى زَكَاتِهِمْ وَأَنْ يُقْبَلَ مِنْهُمْ مَا دَفَعُوا مِنْ أَمْوَالِهِمْ .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona Yahyâ b. Saîd (el-Ensârî), ona Muhammed b. Yahya b. Hibbân, ona da Eca' kabilesinden iki adamın rivayet ettiğine göre Muhammed b. Mesleme es-Ensârî, onlara zekat görevlisi olarak gelir ve mal sahibine; "Malının zekatını bana getir." derdi. Mal sahibi, malında ödenmesi gereken zekatı karşılayan bir koyun getirdiğinde mutlaka onu kabul ederdi. Malik (b. Enes) şöyle demiştir: "Bizdeki Medine ehli ve Medine'de yetiştiğim ilim ehli tarafından benimsenen uygulama, zekatlarını ödemeleri konusunda Müslümanlara zorluk çıkarılmaması ve mallarının zekatı olarak verdikleri şeyin kabul edilmesidir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 606, 1/91
Senetler:
1. Racülân (Racülân)
2. Ebu Abdullah Muhammed b. Yahya el-Ensarî (Muhammed b. Yahya b. Habban b. Münkiz)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
Konular:
İbadet, Zekat Zekat, zekat alma veya verme adabı Zekat, zekat memurunun malı ayağına getirtmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35488, MU000607
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لاَ تَحِلُّ الصَّدَقَةُ لِغَنِىٍّ إِلاَّ لِخَمْسَةٍ لِغَازٍ فِى سَبِيلِ اللَّهِ أَوْ لِعَامِلٍ عَلَيْهَا أَوْ لِغَارِمٍ أَوْ لِرَجُلٍ اشْتَرَاهَا بِمَالِهِ أَوْ لِرَجُلٍ لَهُ جَارٌ مِسْكِينٌ فَتُصُدِّقَ عَلَى الْمِسْكِينِ فَأَهْدَى الْمِسْكِينُ لِلْغَنِىِّ. قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِى قَسْمِ الصَّدَقَاتِ أَنَّ ذَلِكَ لاَ يَكُونُ إِلاَّ عَلَى وَجْهِ الاِجْتِهَادِ مِنَ الْوَالِى فَأَىُّ الأَصْنَافِ كَانَتْ فِيهِ الْحَاجَةُ وَالْعَدَدُ أُوثِرَ ذَلِكَ الصِّنْفُ بِقَدْرِ مَا يَرَى الْوَالِى وَعَسَى أَنْ يَنْتَقِلَ ذَلِكَ إِلَى الصِّنْفِ الآخَرِ بَعْدَ عَامٍ أَوْ عَامَيْنِ أَوْ أَعْوَامٍ فَيُؤْثَرُ أَهْلُ الْحَاجَةِ وَالْعَدَدِ حَيْثُمَا كَانَ ذَلِكَ وَعَلَى هَذَا أَدْرَكْتُ مَنْ أَرْضَى مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ . قَالَ مَالِكٌ وَلَيْسَ لِلْعَامِلِ عَلَى الصَّدَقَاتِ فَرِيضَةٌ مُسَمَّاةٌ إِلاَّ عَلَى قَدْرِ مَا يَرَى الإِمَامُ .
Tercemesi:
Bize Yahyâ, ona Mâlik, ona Zeyd b. Eslem, o da Atâ b. Yesâr'dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle demiştir: Şu beş sınıf dışında kalan zengin kişilere zekât vermek helal değildir. Allah yolunda cihad eden zengin, zekât toplamak üzere görevlendirilmiş olan zengin, borçu olan zengin, zekât malını kendi malı ile satın alan zengin, yoksul bir komşusunu kendisine verilen sadakayı hediye ettiği zengin.
İmam Malik zekâtla ilgili şöyle demiştir: Biz Medinelilere göre toplanan zekât ancak valinin takdirine göre taksim edilir. Zekât verilebilen sınıflar içerisinde hangi sınıf daha muhtaç ve sayısı daha fazla ise miktarını valinin takdir ettiği oranda tercihen o sınıfa verilir. Bir, iki veya bir kaç sene sonra bu sınıf bırakılıp muhtaç ve sayıca daha fazla bir başka sınıfa geçilebilir. Tanıdığım âlimlerin böyle yaptığına şahit oldum. Zekât memurunun topladığı zekâttan alacağı belli bir hissesi yoktur; vali ona ne takdir ederse onu alır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 607, 1/92
Senetler:
1. Ebu Muhammed Ata b. Yesar el-Hilalî (Ata b. Yesar)
2. Ebu Üsame Zeyd b. Eslem el-Kuraşî (Zeyd b. Eslem)
Konular:
İbadet, Zekat Zekat, kimlere zekat verilebilir? Zekat, memuruna ücret tahsis etmek Zekat, zekat kimlere verilebilir?
Açıklama: Zekat ödemelerinde teslim, mükelleflerin yükümlülüğündedir. Teslim esnasında uygulama, yularıyla birlikte devenin getirilip verilmesidir. Hadiste bu tasvir üzerinden mübalağa yollu bir vurgu söz konusudur.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35489, MU000608
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ أَبَا بَكْرٍ الصِّدِّيقَ قَالَ لَوْ مَنَعُونِى عِقَالاً لَجَاهَدْتُهُمْ عَلَيْهِ .
Tercemesi:
Bana Yahya (b. Yahya), ona da Malik'in (b. Enes) İmam Malik rivayet ettiğine göre ona Ebu Bekir es-Sıddık'ın (ra) şöyle dediği ulaşmıştır:
Bir deve yularını dahi bana vermezlerse ondan dolayı mutlaka kendileriyle savaşırım.
Açıklama:
Zekat ödemelerinde teslim, mükelleflerin yükümlülüğündedir. Teslim esnasında uygulama, yularıyla birlikte devenin getirilip verilmesidir. Hadiste bu tasvir üzerinden mübalağa yollu bir vurgu söz konusudur.
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 608, 1/92
Senetler:
()
Konular:
İbadet, Zekat
Sahabe, Hz. Peygamber'den sonraki durumları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35486, MU000605
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهَا قَالَتْ مُرَّ عَلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ بِغَنَمٍ مِنَ الصَّدَقَةِ فَرَأَى فِيهَا شَاةً حَافِلاً ذَاتَ ضَرْعٍ عَظِيمٍ فَقَالَ عُمَرُ مَا هَذِهِ الشَّاةُ فَقَالُوا شَاةٌ مِنَ الصَّدَقَةِ . فَقَالَ عُمَرُ مَا أَعْطَى هَذِهِ أَهْلُهَا وَهُمْ طَائِعُونَ لاَ تَفْتِنُوا النَّاسَ لاَ تَأْخُذُوا حَزَرَاتِ الْمُسْلِمِينَ نَكِّبُوا عَنِ الطَّعَامِ .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona Yahyâ b. Saîd (el-Ensârî), ona Muhammed b. Yahya b. Hibbân (el-Ensarî), ona Kasım b. Muhammed (et-Teymî), ona da Hz. Peygamber'in (sav) eşi Hz. Âişe (r. anhâ) rivayet etmiş ve şöyle demiştir: "Ömer b. Hattab'a, zekat olarak toplanmış bir koyun sürüsü getirildi. Sürünün içerisinde memesi büyük ve süt dolu bir koyun gördü. 'Bu koyun da nedir?' diye sordu. 'Zekat olarak toplanan bir koyundur.' dediler. 'Sahipleri bunu, gönül rızasıyla vermemişlerdir. İnsanları zora sokmayın. Müslümanların değerli mallarını almayın, bol süt veren mallarından uzak durun.' dedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 605, 1/91
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Muhammed Kasım b. Muhammed et-Teymî (Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir es-Sıddîk)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Yahya el-Ensarî (Muhammed b. Yahya b. Habban b. Münkiz)
4. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
Konular:
Zekat, verilecek malın niteliği, kaliteli olması Zekat, zekat alma veya verme adabı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35491, MU000610
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ عَامِلاً لِعُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ كَتَبَ إِلَيْهِ يَذْكُرُ أَنَّ رَجُلاً مَنَعَ زَكَاةَ مَالِهِ فَكَتَبَ إِلَيْهِ عُمَرُ أَنْ دَعْهُ وَلاَ تَأْخُذْ مِنْهُ زَكَاةً مَعَ الْمُسْلِمِينَ قَالَ فَبَلَغَ ذَلِكَ الرَّجُلَ فَاشْتَدَّ عَلَيْهِ وَأَدَّى بَعْدَ ذَلِكَ زَكَاةَ مَالِهِ فَكَتَبَ عَامِلُ عُمَرَ إِلَيْهِ يَذْكُرُ لَهُ ذَلِكَ فَكَتَبَ إِلَيْهِ عُمَرُ أَنْ خُذْهَا مِنْهُ .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya'nın rivayet ettiğine göre Malik'e (b. Enes) şöyle bir rivayet ulaşmıştır:
Ömer b. Abdülaziz'in bir valisi, malının zekatını vermeye yanaşmayan bir adamdan bahisle kendisine bir mektup yazdı. Ömer b. Abdülaziz de onu bırakması ve Müslümanlarla birlikte zekat namına ondan bir şey almaması yönünde (cevap mahiyetinde) bir yazı yazdı. Ardından bu bilgi adama ulaştı. Bu durum adamın çok ağrına gitti ve sonrasında malının zekatını ödedi. Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz'in valisi, kendisine bu durumu anlattığı bir yazı daha yazdı. Ömer b. Abdülaziz de o adamdan zekatı alması yönünde (cevap mahiyetinde) bir başka yazı yazdı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 610, 1/92
Senetler:
()
Konular:
İbadet, Zekat
Tarihsel şahsiyetler, Ömer b. Abdülaziz
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35490, MU000609
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ أَنَّهُ قَالَ شَرِبَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ لَبَنًا فَأَعْجَبَهُ فَسَأَلَ الَّذِى سَقَاهُ مِنْ أَيْنَ هَذَا اللَّبَنُ فَأَخْبَرَهُ أَنَّهُ وَرَدَ عَلَى مَاءٍ قَدْ سَمَّاهُ فَإِذَا نَعَمٌ مِنْ نَعَمِ الصَّدَقَةِ وَهُمْ يَسْقُونَ فَحَلَبُوا لِى مِنْ أَلْبَانِهَا فَجَعَلْتُهُ فِى سِقَائِى فَهُوَ هَذَا . فَأَدْخَلَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ يَدَهُ فَاسْتَقَاءَهُ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا أَنَّ كُلَّ مَنْ مَنَعَ فَرِيضَةً مِنْ فَرَائِضِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَلَمْ يَسْتَطِعِ الْمُسْلِمُونَ أَخْذَهَا كَانَ حَقًّا عَلَيْهِمْ جِهَادُهُ حَتَّى يَأْخُذُوهَا مِنْهُ .
Tercemesi:
Zeyd b. Eşlem anlatıyor; Ömer b. Hattab'ın içtiği süt hoşuna gitmişti. Sütü kendisine ikram edene: "Bu süt nereden geldi?"diye sordu. Adam: "Bir su kenarına varmıştım, bir de baktım ki zekât hayvanları! Onları suluyorlardı. Benim için de süt sağdılar. Ben de onu kabıma koydum, bu süt işte odur."diye cevap verince hemen Ömer b, Hattab elini boğazına sokup içtiği sütü kusarak çıkardı.
İmam Malik'den: Bize göre Aziz ve Celil olan Allah'ın koyduğu zekâtlardan birini almaya müslümanların gücü yetmezse, onu alıncaya kadar savaşmaları gerekir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 609, 1/92
Senetler:
()
Konular:
Zekat, tüketilmesi