3662 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Muhammed b. Beşşâr, Muhammed b. Yahya ve Muhammed b. Merzuk, onlara Muhammed b. Abdullah b. Müsennâ, ona babası (Abdullah b. Müsennâ), ona Sumâme, ona Enes b. Mâlik, ona da Ebu Bekir es-Sıddîk şöyle bir mektup yazdı:
"Rahman, Rahim Allah’ın adıyla. Bu, Rasulullah’ın (sav) (miktarlarını tayin ederek) farz kıldığı zekât farizasıdır. Onu da Rasulullah’a (sav) Allah emretmiştir. Develerin bazılarının yaşlarında farz zekât, koyun türünden verilir. Bir kimsenin, sahip olduğu develere, zekat olarak beş yaşında bir deve (cezea) düşer ve elinde de cezea yoksa, onun yerine hıkka denilen deve varsa, hıkka vermesi kabul edilir. aradaki farkın yerine de mümkünse iki koyun yahut yirmi dirhem alınır. Sahip olduğu deve sayısına bir hıkka düşmekle birlikte yanında ancak üç yaşına girmiş dişi deve (bintu lebûn) varsa, onun bintu lebûn vermesi kabul edilmekle birlikte, beraberinde ya iki koyun yahut yirmi dirhem verir. Kendisine zekat olarak bir bintu lebûn düşecek kadar devesi olmakla birlikte yanında ancak bir hıkka var ise ondan bu hıkka kabul edilir ve zekât toplayıcı ona (yaş farkı yerine) yirmi dirhem yahut iki koyun öder. Zekât düşen deve sayısı bintu lebûn miktarına ulaşmakla birlikte yanında bintu lebûn denilen dişi deve bulunmayıp (iki yaşına basmış) bintu mehâd denilen dişi deve varsa, ondan bintu mehâd vermesi kabul edilir. Bununla birlikte ayrıca yirmi dirhem yahut iki koyun verir. Vermesi gereken zekât miktarı, bintu mehâd düşecek sayıya ulaşan kimsenin yanında bintu mehâd bulunmayıp yanında bintu lebûn bulunuyor ise, onun bintu lebûn vermesi kabul edilir ve zekât toplayıcı ona (aradaki yaş farkı dolayısıyla) yirmi dirhem yahut iki koyun verir. Yanında uygun bintu mehâd bulunmamakla birlikte ibn lebûn (üç yaşındaki erkek deve) bulunuyor ise, bu da ondan kabul edilir ve bununla beraber bir şey yoktur (ne bir şey verilir, ne bir şey alınır)."
Bize Muhammed b. Beşşâr, Muhammed b. Yahya ve Muhammed b. Merzuk, onlara Muhammed b. Abdullah b. Müsennâ, ona babası (Abdullah b. Müsennâ), ona Sumâme, ona Enes b. Mâlik, ona da Ebu Bekir es-Sıddîk şöyle bir mektup yazdı:
"Rahman, Rahim Allah’ın adıyla. Bu, Rasulullah’ın (sav) (miktarlarını tayin ederek) farz kıldığı zekât farizasıdır. Onu da Rasulullah’a (sav) Allah emretmiştir. Develerin bazılarının yaşlarında farz zekât, koyun türünden verilir. Bir kimsenin, sahip olduğu develere, zekat olarak beş yaşında bir deve (cezea) düşer ve elinde de cezea yoksa, onun yerine hıkka denilen deve varsa, hıkka vermesi kabul edilir. aradaki farkın yerine de mümkünse iki koyun yahut yirmi dirhem alınır. Sahip olduğu deve sayısına bir hıkka düşmekle birlikte yanında ancak üç yaşına girmiş dişi deve (bintu lebûn) varsa, onun bintu lebûn vermesi kabul edilmekle birlikte, beraberinde ya iki koyun yahut yirmi dirhem verir. Kendisine zekat olarak bir bintu lebûn düşecek kadar devesi olmakla birlikte yanında ancak bir hıkka var ise ondan bu hıkka kabul edilir ve zekât toplayıcı ona (yaş farkı yerine) yirmi dirhem yahut iki koyun öder. Zekât düşen deve sayısı bintu lebûn miktarına ulaşmakla birlikte yanında bintu lebûn denilen dişi deve bulunmayıp (iki yaşına basmış) bintu mehâd denilen dişi deve varsa, ondan bintu mehâd vermesi kabul edilir. Bununla birlikte ayrıca yirmi dirhem yahut iki koyun verir. Vermesi gereken zekât miktarı, bintu mehâd düşecek sayıya ulaşan kimsenin yanında bintu mehâd bulunmayıp yanında bintu lebûn bulunuyor ise, onun bintu lebûn vermesi kabul edilir ve zekât toplayıcı ona (aradaki yaş farkı dolayısıyla) yirmi dirhem yahut iki koyun verir. Yanında uygun bintu mehâd bulunmamakla birlikte ibn lebûn (üç yaşındaki erkek deve) bulunuyor ise, bu da ondan kabul edilir ve bununla beraber bir şey yoktur (ne bir şey verilir, ne bir şey alınır)."
Açıklama: Elbani bu hadis için hasen sahih demiştir.
Açıklama: Elbani bu hadis için hasen sahih demiştir.
Açıklama: Rivayet munkatıdır; Süleyman b. Musa ile Ebu Seyyare arasında inkita vardır.
Bize Amr b. Avn, ona Ebu Avâne, ona Katâde; (T)
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Yahya b. Said, ona Hişam, ona Katâde, ona Yunus b. Cübeyr, ona da Hıttân b. Abdullah er-Rakkâşî şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Musa el-Eş'arî, bize namaz kıldırmıştı. Namazının son rekatına oturduğunda cemaatten bir adam 'Namaz, ancak iyilik ve zekât ile makbul olur' dedi. Ebu Musa namazını tamamladığında, cemaate döndü ve 'Şöyle şöyle diyen hanginizdi?' dedi. Cemaat sessizliğe büründü. Ebu Musa tekrar 'Şöyle şöyle diyen hanginizdi?' diye sordu. Cemaat yine cevap vermeyince, 'Ey Hıttân! Galiba sen söyledin' dedi. Hıttân 'Ben söylemedim' dedim. Zira beni paylamasından çekindim.' Cemaatten bir adam kalkıp 'O sözleri ben söyledim ve bununla da sadece hayrı kastettim' dedi. Ebu Musa bunun üzerine 'Namazınızda neler söyleyeceğinizi bilmiyor musunuz. Rasulullah (sav) hutbe verip bize bunu öğretmiş, bize namazın sünnetini (adabını) açıklamış ve namazı (nasıl kılacağımızı) bize şu sözleriyle anlatmıştır: Namaza kalktığınızda önce saflarınızı düzgün ve sık tutun. Sonra içinizden biri imam olsun. O tekbir aldığında siz de tekbir getirin. O 'Ğayri'l-mağdûbi aleyhim velâ'd-dâllîn' dediğinde sizler âmin deyin ki Allah duanıza icabet etsin. İmam tekbir alıp rükûa vardığında siz de tekbir getirip rükûa gidin. Çünkü imam, sizden önce rükûa gidip sizden önce rükûdan kalkar. Rasulüllah (sav) bu anlattıklarım böyledir buyurdu ve şöyle devam etti: İmam 'Semiallâhu limen hamideh' dediğinde sizler 'Allâhümme Rabbenâ leke'l-hamd' deyin. Şüphesiz Allah Teâlâ, Nebi'sinin (sav) dili ile 'Semiallâhu limen hamideh' demiştir. İmam tekbir alıp secdeye vardığında, siz de tekbir getirip secde edin. Çünkü imam, sizden önce secdeye varıp sizden önce secdeden kalkar. Rasulüllah (sav) bu anlattıklarım da böyledir buyurdu ve şöyle devam etti: İmam oturduğunda sizden birinin ilk sözü şu olsun: 'En güzel selamlar, dualar Allah'a olsun. Selam sana ey Nebi! Allah'ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun. Selam bizlere ve Allah'ın salih kullarına olsun. Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktu ve şahitlik ederim ki Muhammed (sav), onun kulu ve Rasulüdür' buyurdu."
Ahmed (b. Hanbel), hadisinde 've berakâtühü' ifadesini zikretmemiş; 've eşhedü' ifadesi yerine de 2ve enne Muhammeden' ifadesini zikretmiştir.