Öneri Formu
Hadis Id, No:
275437, D001684-2
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ بُرَيْدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بُرْدَةَ عَنْ أَبِى مُوسَى قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "إِنَّ الْخَازِنَ الأَمِينَ - الَّذِى يُعْطِى مَا أُمِرَ بِهِ كَامِلاً مُوَفَّرًا طَيِّبَةً بِهِ نَفْسُهُ حَتَّى يَدْفَعَهُ إِلَى الَّذِى أُمِرَ لَهُ بِهِ - أَحَدُ الْمُتَصَدِّقَيْنِ."
Tercemesi:
Bize Osman b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Alâ, -mana aynıdır- onlara Ebu Üsame, ona Büreyd b. Abdullah b. Ebu Bürde, ona da Ebu Musa, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Emredildiğini tam ve eksiksiz bir şekilde, (ayrıca) gönlü de mutmain olarak emredildiği kimseye veren güvenilir memur, zekât veren iki kişiden biridir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 44, /393
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Ebu Bürde b. Ebu Musa el-Eş'arî (Amir b. Abdullah b. Kays b. Süleym)
3. Ebu Bürde Yezid b. Abdullah el-Eşari (Yezid b. Abdullah b. Ebu Bürde)
4. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
5. Ebu Hasan Osman b. Ebu Şeybe el-Absî (Osman b. Muhammed b. İbrahim)
Konular:
Ahlak, birey ahlakı
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet
Müslüman, Sadakat, Güvenilirlik, Hiyanet
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275438, D001693-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ وَيَعْقُوبُ بْنُ كَعْبٍ - وَهَذَا حَدِيثُهُ - قَالاَ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ قَالَ أَخْبَرَنِى يُونُسُ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَنَسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "مَنْ سَرَّهُ أَنْ يُبْسَطَ لَهُ فِى رِزْقِهِ وَيُنْسَأَ لَهُ فِى أَثَرِهِ فَلْيَصِلْ رَحِمَهُ."
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Salih ve Yakup b. Ka'b -hadisin lafzı Yakub'a aittir- onlara (Abdullah) İbn Vehb, ona Yunus (b. Yezid el-Eyli), ona ez-Zührî (İbn Şihab), ona da Enes b. Malik'in naklettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim rızkının genişlemesi ve ömrünün uzamasını istiyorsa akrabalık bağlarını gözetsin."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 46, /395
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
3. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
4. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
5. Ebu Cafer Ahmed b. Salih el-Mısrî (Ahmed b. Salih)
Konular:
Akraba, akrabalık ilişkileri, sıla-i rahim
Bereket, rızkın, malın ve ömrün bereketlenmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275439, D001694-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ وَأَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ "قَالَ اللَّهُ أَنَا الرَّحْمَنُ وَهِىَ الرَّحِمُ شَقَقْتُ لَهَا اسْمًا مِنَ اسْمِى مَنْ وَصَلَهَا وَصَلْتُهُ وَمَنْ قَطَعَهَا بَتَتُّهُ."
Tercemesi:
Bize Müsedded ve Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, onlara Süfyan, ona ez-Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Abdurrahman b. Avf'ın naklettiğine göre Rasulullah'ı (sa) şöyle derken işittim demiştir: "Allah Ben Rahman'ım. Onun (akrabalık bağının) adı ise rahimdir. Ona kendi ismimden türettiğim bir ad verdim. Kim ona (akrabalık bağına/onlarla iyi iletişime) önem ve değer verirse ben de ona önem ve değer veririm. Kim de onu yok sayarsa ben de onu yok sayarım."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 46, /395
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdurrahman b. Avf ez-Zührî (Abdurrahman b. Avf b. Abduavf b. Abd b. el-Haris)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Akraba, akrabalık ilişkileri, sıla-i rahim
Allah İnancı, Allah'ın isimleri, Esmâ-i Hüsnâ
حَدَّثَنَا ابْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنِ الأَعْمَشِ وَالْحَسَنِ بْنِ عَمْرٍو وَفِطْرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو - قَالَ سُفْيَانُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ سُلَيْمَانُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَرَفَعَهُ فِطْرٌ وَالْحَسَنُ - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لَيْسَ الْوَاصِلُ بِالْمُكَافِئِ وَلَكِنَّ الْوَاصِلَ هُوَ الَّذِى إِذَا قُطِعَتْ رَحِمُهُ وَصَلَهَا."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275441, D001697-2
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنِ الأَعْمَشِ وَالْحَسَنِ بْنِ عَمْرٍو وَفِطْرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو - قَالَ سُفْيَانُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ سُلَيْمَانُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَرَفَعَهُ فِطْرٌ وَالْحَسَنُ - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لَيْسَ الْوَاصِلُ بِالْمُكَافِئِ وَلَكِنَّ الْوَاصِلَ هُوَ الَّذِى إِذَا قُطِعَتْ رَحِمُهُ وَصَلَهَا."
Tercemesi:
Bize (Muhammed) b. Kesîr, ona Süfyan (b. Said es-Sevrî), ona (Süleyman b. Mihran) el-A'meş , Hasan b. Amr ve Fıtr (b. Halife), onlara Mücahid (b. Cebr), ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre -ki Süfyan, hocalarından Süleyman'ın bu hadisin isnad zincirini Hz. Peygamber'e (sav) ulaştıramadığını, diğer iki hocası Hasan ve Fıtr'ın ise hadisi merfu olarak rivayet ettiklerini söylemiştir.- Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Akrabalarından gördüğü ilgi ve iyiliğe aynı şekilde karşılık veren (gerçekten) sıla-i rahim yapmış değildir. Asıl sıla-i rahim yapan, kendisiyle ilişkisi kesilmiş akrabalarıyla irtibat kuran (ve onlara iyilik eden) kimsedir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 46, /396
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
2. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
3. Hasan b. Amr et-Temimî (Hasan b. Amr)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Muhammed b. Kesîr el-Abdî (Muhammed b. Kesir)
Konular:
Akraba, akrabalık ilişkileri, sıla-i rahim
KTB, İYİLİK, BİRR,
حَدَّثَنَا ابْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنِ الأَعْمَشِ وَالْحَسَنِ بْنِ عَمْرٍو وَفِطْرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو - قَالَ سُفْيَانُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ سُلَيْمَانُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَرَفَعَهُ فِطْرٌ وَالْحَسَنُ - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لَيْسَ الْوَاصِلُ بِالْمُكَافِئِ وَلَكِنَّ الْوَاصِلَ هُوَ الَّذِى إِذَا قُطِعَتْ رَحِمُهُ وَصَلَهَا."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275442, D001697-3
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنِ الأَعْمَشِ وَالْحَسَنِ بْنِ عَمْرٍو وَفِطْرٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو - قَالَ سُفْيَانُ وَلَمْ يَرْفَعْهُ سُلَيْمَانُ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَرَفَعَهُ فِطْرٌ وَالْحَسَنُ - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لَيْسَ الْوَاصِلُ بِالْمُكَافِئِ وَلَكِنَّ الْوَاصِلَ هُوَ الَّذِى إِذَا قُطِعَتْ رَحِمُهُ وَصَلَهَا."
Tercemesi:
Bize (Muhammed) b. Kesîr, ona Süfyan (b. Said es-Sevrî), ona (Süleyman b. Mihran) el-A'meş , Hasan b. Amr ve Fıtr (b. Halife), onlara Mücahid (b. Cebr), ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre -ki Süfyan, hocalarından Süleyman'ın bu hadisin isnad zincirini Hz. Peygamber'e (sav) ulaştıramadığını, diğer iki hocası Hasan ve Fıtr'ın ise hadisi merfu olarak rivayet ettiklerini söylemiştir.- Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Akrabalarından gördüğü ilgi ve iyiliğe aynı şekilde karşılık veren (gerçekten) sıla-i rahim yapmış değildir. Asıl sıla-i rahim yapan, kendisiyle ilişkisi kesilmiş akrabalarıyla irtibat kuran (ve onlara iyilik eden) kimsedir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Zekât 46, /396
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
2. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Muhammed b. Kesîr el-Abdî (Muhammed b. Kesir)
Konular:
Akraba, akrabalık ilişkileri, sıla-i rahim
KTB, İYİLİK, BİRR,
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275987, İHS000635-2
Hadis:
635 - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَبَّاسِ الدِّمَشْقِيُّ بِجُرْجَانَ، وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَا: حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، قَالَ: حَدَّثَنَا صَدَقَةُ بْنُ خَالِدٍ، قَالَ: حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ الْغَازِ، قَالَ: حَدَّثَنَا حَيَّانُ أَبُو النَّضْرِ، قَالَ: سَمِعْتُ وَاثِلَةَ بْنَ الْأَسْقَعِ، يَقُولُ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، يَقُولُ: عَنِ اللَّهِ جَلَّ وَعَلَا، قَالَ: «أَنَا عِنْدَ ظَنِّ عَبْدِي بِي، فَلْيَظُنَّ بِي مَا شَاءَ»
Tercemesi:
Bize Muhammed İbnu'l-Abbâs ed-Dimeşkî, Cürcân'da ve İshâk İbn İbrâhîm haber verdi: Bize Hişâm İbn Ammar anlattı: Bize Sadaka İbn Hâlid anlattı: Bize Hişâm İbnu'l-Ğâz anlattı: Bize Hayyân Ebu'n-Nadr anlattı: Vâsile İbnu'l-Eska'ı şöyle derken işittim:
Allâh'ın Elçisi (s.a.v.)'i, Allâh Celle ve Alâ'dan şöyle aktarırken işittim: Kulum benden bir beklenti içine girdiği an, ben onun yanındayım; benden her ne ümit ediyorsa etsin.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Rekaik 635, 2/402
Senetler:
1. Ebu Eska' Vasile b. el-Eska el-Leysî (Vasile b. Eska' b. Abdüluzza b. Abdülyalil b. Naşib)
2. Ebu Nadr Hayyan el-Esedi (Hayyan)
3. Ebu Abdullah Hişam b. Ğaz el-Cüraşi (Hişam b. Ğaz b. Rabî'a)
4. Ebu Abbas Sadaka b. Halid el-Kuraşî (Sadaka b. Halid)
5. Hişam b. Ammar es-Sülemî (Hişam b. Ammar es-Sülemî)
6. Ebu Said Muhammed b. Abbas ed-Dımaşkî (Muhammed b. Abbas b. Velid)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Zan, Allah hakkında zan
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişam, ona Ma'mer; (T) Bize Abdullah b. Muhammed, ona Abdurrezzak, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona İbn Abbas ona da Ebu Süfyan şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) ile aramızda (hudeybiye antlaşması yapıldıktan sonraki) barış zamanında (Şam'a) gitmiştim. Şam'da bulunduğum sırada Rasulullah'tan (sav) Herakleios'a bir mektup geldi. Mektubu getiren Dihye el-Kelbî onu Busrâ şehrinin valisine, o da Herakleios'a verdi. Herakleios de "peygamberlik iddiasında bulunan bu adamın memleketinden birleri var mı burada?" dedi. Onlar da "evet" dediler. Birkaç Kureyşli ile birlikte davet edildik ve Herakleios'un huzuruna çıkarak karşısına oturtulduk. Herakleios "peygamberlik iddia eden bu adama soy olarak en yakınınız kim?" dedi. Ben de "benim" dedim. Bunun üzerine beni karşısına, arkadaşlarımı da arkama oturttular. Daha sonra tercümanı getirdiler. Herakleios "bunlara söyle! Ben bu adama (Ebu Süfyân'a) peygamberlik iddia eden adam hakkında sorular soracağım. Şayet yalan söylerse bana söylesinler" dedi. Ebu Süfyân "vallahi, arkadaşlarımın beni yalancılıkla kınamayacaklarını bilsem yalan söylerdim" dedi Sonra Herakleios tercümanına "ona 'aranızda onun nesebi nasıldır' diye sor" dedi. Ben de "nesebi soyludur" dedim. Herakleios "peki atalarından melik olan kimse var mıydı?" dedi. Ben de "hayır" dedim. Herakleios "peygamberlik iddia etmeden önce onun yalanına şahit oldunuz mu hiç?" dedi. Ben de "hayır" dedim. Herakleios "peki ona iman edenler toplumun ileri gelenleri mi yoksa zayıfları mı" dedi. Ben de "zayıflarıdır" dedim. Herakleios "ona uyanların sayıları artıyor mu yoksa azalıyor mu?" dedi. Ben de "sayıları artıyor" dedim. Herakleios "ona inandıktan sonra, kızarak dininden dönen oluyor mu?" dedi. Ben de "hayır" dedim. Herakleios "hiç onunla savaştınız mı?" dedi. Ben de "evet" dedim. Herakleios "peki aranızdaki savaş nasıl sonuçlandı?" dedi. Ben de "nöbetleşe oluyordu, bazen onlar bazen de biz kazanırdık" dedim. Herakleios "sözünü çiğneyip antlaşmayı bozar mı?" dedi. Ben de "hayır, ama bu ateşkes süresince ne yapacağını bilemeyiz" dedim. Ebu Süfyan der ki: Vallahi bundan başka olumsuz bir söz söyleyemedim. Herakleios "peki ondan önce peygamberlik iddiasında bulunan oldu mu?" dedi. Ben de "hayır" dedim.
Sonra Herakleios tercümanına "ona şunları söyle" dedi ve şöyle devam etti: "Ben sana soyunu sordum sen soylu olduğunu söyledin. Peygamberler de bu şekilde toplumlarının soylu ve şereflilerinden seçilirler. Sonra ataları arasında bir melikin var olup olmadığını sordum, olmadığını söyledin. Şayet atalarından biri melik olsaydı atalarının eski saltanatına yeniden sahip olmak istiyor derdim. Taraftarları, toplumun ileri gelenler mi yoksa zayıfları mı diye sordum, sen de, zayıflarıdır, dedin. Nitekim peygamberlerin taraftarları da böyledirler. Peygamberlik iddiasından önce yalanına şahit olup olmadığınızı sordum, yalanına şahit olmadığınızı söyledin. İnsanlara yalan söylemediğine göre anladım ki Allah adına da yalan söyleyemez. İnsanların, ona kızarak sonradan dinlerinden ayrılıp ayrılmadığını sordum, ayrılmadıklarını söyledin. İşte kalbe giren iman böyledir. 'Ona inananlar artıyor mu, azalıyor mu' sordum, arttıklarını söyledin. İşte iman tamama erinceye kadar böyledir. Sana, onunla savaşıp savaşmadığınızı sordum, savaştığınızı bazen onun bazen de sizin kazandığınızı söyledin. İşte peygamberler de böyle imtihan edilirler. Ama en sonunda kazanan onlar olur. sana, onun sözünü çiğneyip çiğnemediğini, sordum, sözünde durduğunu söyledin. İşte peygamberler de böyledirler, verdiği sözü çiğnemezler. Ondan önce başka birinin böyle bir iddiada bulunup bulunmadığını sordum, hayır dedin. Eğer daha önce böyle bir iddiada bulunan biri olsaydı bu adam da onu taklit ediyor, derdim."
Daha sonra Herakleios "size ne emrediyor?" diye sordu. Ben de "bize namaz kılmayı, zekat vermeyi, akrabalık bağlarını koruyup gözetmeyi ve iffetli olmayı emrediyor" dedim. Herakleios "eğer bu dediklerin onda varsa, o hak bir peygamberdir. Ben onun ortaya çıkacağını biliyordum ama sizden biri olacağını tahmin etmiyordum. Şayet ona yetişebileceğimi bilseydim onunla görüşmek isterdim. Eğer yanında olsaydım ayaklarını yıkardım. O kesinlikle, bir gün ayaklarımın bastığı şu topraklara hakim olacak" dedi.
Sonra Rasulullah'ın (sav) mektubunu getirtip okudu. İçinde şunlar yazıyordu:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den Rum kralı Herakleios'a. Hidayete uyanlara selam olsun. Seni İslam'a davet ediyorum. İslam'a gir ki kurtuluşa eresin. İslam'a gir ki Allah sana iki kere sevap versin. Eğer kabul etmezsen halkının vebalini de boynunda taşırsın. “Ey kitap ehli! Aramızdaki ortak bir söze gelin: Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim. Şahit olun ki biz Müslümanlardanız." (Ali İmran, 64).
Mektubu okumayı bitirince etrafındakiler söylenmeye başladılar, gürültü oluştu. Bizim çıkarılmamız emredildi. Çıktığımız esnada arkadaşlarıma "İbn Ebu Kebşe'nin meselesi iyice büyüdü. Roma kralı bile ondan korkuyor" dedim. Rasulullah'ın (sav) zafere kavuşacağı konusunda kesin kanaat besliyordum. Ta ki Allah bana İslam'ı nasip etti.
Zührî der ki: Herakleios, Romalıların ileri gelenlerini çağırıp köşklerinden birinde onları topladı. Onlara "Ey Romalılar! Daima kurtuluş ve istikamet üzere olmayı, güç ve hakimiyetinizin baki kalmasını istemez misiniz?" deyince ürküp kaçışan yaban merkepleri gibi kapıya doğru koşuştular. Ancak kapıların kapatıldığını fark ettiler. Herakleios "onları bırakmayın." dedi. Onları yanına getirttikten sonra "Hanginizin dinine daha sıkı bağlı olduğunu öğrenmek için sizi sınadım. Sizden beklediğim tavrı sergilediniz" dedi. Onlar da önünde secde ettiler, ona bağlılıklarını gösterdiler.
Rasulullah (sav) ile aramızda (hudeybiye antlaşması yapıldıktan sonraki) barış zamanında (Şam'a) gitmiştim. Şam'da bulunduğum sırada Rasulullah'tan (sav) Herakleios'a bir mektup geldi. Mektubu getiren Dihye el-Kelbî onu Busrâ şehrinin valisine, o da Herakleios'a verdi. Herakleios de "peygamberlik iddiasında bulunan bu adamın memleketinden birleri var mı burada?" dedi. Onlar da "evet" dediler. Birkaç Kureyşli ile birlikte davet edildik ve Herakleios'un huzuruna çıkarak karşısına oturtulduk. Herakleios "peygamberlik iddia eden bu adama soy olarak en yakınınız kim?" dedi. Ben de "benim" dedim. Bunun üzerine beni karşısına, arkadaşlarımı da arkama oturttular. Daha sonra tercümanı getirdiler. Herakleios "bunlara söyle! Ben bu adama (Ebu Süfyân'a) peygamberlik iddia eden adam hakkında sorular soracağım. Şayet yalan söylerse bana söylesinler" dedi. Ebu Süfyân "vallahi, arkadaşlarımın beni yalancılıkla kınamayacaklarını bilsem yalan söylerdim" dedi Sonra Herakleios tercümanına "ona 'aranızda onun nesebi nasıldır' diye sor" dedi. Ben de "nesebi soyludur" dedim. Herakleios "peki atalarından melik olan kimse var mıydı?" dedi. Ben de "hayır" dedim. Herakleios "peygamberlik iddia etmeden önce onun yalanına şahit oldunuz mu hiç?" dedi. Ben de "hayır" dedim. Herakleios "peki ona iman edenler toplumun ileri gelenleri mi yoksa zayıfları mı" dedi. Ben de "zayıflarıdır" dedim. Herakleios "ona uyanların sayıları artıyor mu yoksa azalıyor mu?" dedi. Ben de "sayıları artıyor" dedim. Herakleios "ona inandıktan sonra, kızarak dininden dönen oluyor mu?" dedi. Ben de "hayır" dedim. Herakleios "hiç onunla savaştınız mı?" dedi. Ben de "evet" dedim. Herakleios "peki aranızdaki savaş nasıl sonuçlandı?" dedi. Ben de "nöbetleşe oluyordu, bazen onlar bazen de biz kazanırdık" dedim. Herakleios "sözünü çiğneyip antlaşmayı bozar mı?" dedi. Ben de "hayır, ama bu ateşkes süresince ne yapacağını bilemeyiz" dedim. Ebu Süfyan der ki: Vallahi bundan başka olumsuz bir söz söyleyemedim. Herakleios "peki ondan önce peygamberlik iddiasında bulunan oldu mu?" dedi. Ben de "hayır" dedim.
Sonra Herakleios tercümanına "ona şunları söyle" dedi ve şöyle devam etti: "Ben sana soyunu sordum sen soylu olduğunu söyledin. Peygamberler de bu şekilde toplumlarının soylu ve şereflilerinden seçilirler. Sonra ataları arasında bir melikin var olup olmadığını sordum, olmadığını söyledin. Şayet atalarından biri melik olsaydı atalarının eski saltanatına yeniden sahip olmak istiyor derdim. Taraftarları, toplumun ileri gelenler mi yoksa zayıfları mı diye sordum, sen de, zayıflarıdır, dedin. Nitekim peygamberlerin taraftarları da böyledirler. Peygamberlik iddiasından önce yalanına şahit olup olmadığınızı sordum, yalanına şahit olmadığınızı söyledin. İnsanlara yalan söylemediğine göre anladım ki Allah adına da yalan söyleyemez. İnsanların, ona kızarak sonradan dinlerinden ayrılıp ayrılmadığını sordum, ayrılmadıklarını söyledin. İşte kalbe giren iman böyledir. 'Ona inananlar artıyor mu, azalıyor mu' sordum, arttıklarını söyledin. İşte iman tamama erinceye kadar böyledir. Sana, onunla savaşıp savaşmadığınızı sordum, savaştığınızı bazen onun bazen de sizin kazandığınızı söyledin. İşte peygamberler de böyle imtihan edilirler. Ama en sonunda kazanan onlar olur. sana, onun sözünü çiğneyip çiğnemediğini, sordum, sözünde durduğunu söyledin. İşte peygamberler de böyledirler, verdiği sözü çiğnemezler. Ondan önce başka birinin böyle bir iddiada bulunup bulunmadığını sordum, hayır dedin. Eğer daha önce böyle bir iddiada bulunan biri olsaydı bu adam da onu taklit ediyor, derdim."
Daha sonra Herakleios "size ne emrediyor?" diye sordu. Ben de "bize namaz kılmayı, zekat vermeyi, akrabalık bağlarını koruyup gözetmeyi ve iffetli olmayı emrediyor" dedim. Herakleios "eğer bu dediklerin onda varsa, o hak bir peygamberdir. Ben onun ortaya çıkacağını biliyordum ama sizden biri olacağını tahmin etmiyordum. Şayet ona yetişebileceğimi bilseydim onunla görüşmek isterdim. Eğer yanında olsaydım ayaklarını yıkardım. O kesinlikle, bir gün ayaklarımın bastığı şu topraklara hakim olacak" dedi.
Sonra Rasulullah'ın (sav) mektubunu getirtip okudu. İçinde şunlar yazıyordu:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den Rum kralı Herakleios'a. Hidayete uyanlara selam olsun. Seni İslam'a davet ediyorum. İslam'a gir ki kurtuluşa eresin. İslam'a gir ki Allah sana iki kere sevap versin. Eğer kabul etmezsen halkının vebalini de boynunda taşırsın. “Ey kitap ehli! Aramızdaki ortak bir söze gelin: Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim. Şahit olun ki biz Müslümanlardanız." (Ali İmran, 64).
Mektubu okumayı bitirince etrafındakiler söylenmeye başladılar, gürültü oluştu. Bizim çıkarılmamız emredildi. Çıktığımız esnada arkadaşlarıma "İbn Ebu Kebşe'nin meselesi iyice büyüdü. Roma kralı bile ondan korkuyor" dedim. Rasulullah'ın (sav) zafere kavuşacağı konusunda kesin kanaat besliyordum. Ta ki Allah bana İslam'ı nasip etti.
Zührî der ki: Herakleios, Romalıların ileri gelenlerini çağırıp köşklerinden birinde onları topladı. Onlara "Ey Romalılar! Daima kurtuluş ve istikamet üzere olmayı, güç ve hakimiyetinizin baki kalmasını istemez misiniz?" deyince ürküp kaçışan yaban merkepleri gibi kapıya doğru koşuştular. Ancak kapıların kapatıldığını fark ettiler. Herakleios "onları bırakmayın." dedi. Onları yanına getirttikten sonra "Hanginizin dinine daha sıkı bağlı olduğunu öğrenmek için sizi sınadım. Sizden beklediğim tavrı sergilediniz" dedi. Onlar da önünde secde ettiler, ona bağlılıklarını gösterdiler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 4, 2/161
Senetler:
1. Ebu Süfyan b. Harb el-Kuraşi (Sahr b. Harb b. Ümeyye b. Abdüşems b. Abdümenaf)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Abdullah Ubeydullah b. Abdullah el-Hüzeli (Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud b. Gâfil)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
6. Ebu Abdurrahman Hişam b. Yusuf el-Ebnâvî (Hişam b. Yusuf)
7. İbrahim b. Musa et-Temîmî (İbrahim b. Musa b. Yezid b. Zâzân)
Konular:
Ahlak, Hz. Peygamber'in ahlakı
Akraba, akrabalık ilişkileri, sıla-i rahim
Ebu Süfyan, Herakliyusla konuşması
Eğitim, Hz. Peygamber'in Müslümanları Eğitmesi
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Hz. Peygamber, Kişiliği, Hayatı ve Örnekliği
Hz. Peygamber, öğreticiliği
Hz. Peygamber, seçilmişliği
Hz. Peygamber, üstünlüğü
Müslüman, peygamber sevgisi
NESLİN KORUNMASI
Tebliğ, Hz. Peygamber, hükümdarlara mektubu
Tebliğ, İslam'a Davet
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275810, D001858-2
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ ح
وَحَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ - وَهَذَا لَفْظُ ابْنِ الْمُثَنَّى - عَنْ دَاوُدَ عَنْ عَامِرٍ عَنْ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَرَّ بِهِ زَمَنَ الْحُدَيْبِيَةِ فَذَكَرَ الْقِصَّةَ فَقَالَ "أَمَعَكَ دَمٌ." قَالَ لاَ. قَالَ "فَصُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ أَوْ تَصَدَّقْ بِثَلاَثَةِ آصُعٍ مِنْ تَمْرٍ عَلَى سِتَّةِ مَسَاكِينَ بَيْنَ كُلِّ مِسْكِينَيْنِ صَاعٌ."
Tercemesi:
Bize İbnü'l-Müsenna, ona Abdulvehhab; (T)
Bize Nasr b. Ali, ona Yezid b. Zürey' rivayet etti –bu İbnü'l-Müsenna'nın lafzıdır-, ona Davud, ona Amir, ona da Ka'b b. Ucre'den rivayet olunduğuna göre) Hudeybiye (seferi) sırasında Ka'b (başındaki rahatsızlıkla ilgili bu) olayı yanına gelen Rasulullah'a (sav) anlatmış bunun üzerine (Hz. Peygamber); "yanında kurban var mı?" diye sormuş. O da hayır, cevabını vermiş. (Resul-i Ekrem de:) "O halde üç gün oruç tut yahut ta her iki fakire bir sâ' olmak üzere altı fakire üç sâ' hurma tasadduk et," buyurmuştur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Menâsik 43, /433
Senetler:
1. Ka'b b. Ucre el-Ensarî (Ka'b b. Ucre)
2. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
3. Ebu Bekir Davud b. Ebu Hind el-Kuşeyrî (Davud b. Dinar b. Azafir)
4. Ebu Muhammed Abdülvehhab b. Abdülmecid es-Sakafî (Abdulvehhab b. Abdulmecid b. Salt)
5. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Siyer, Hudeybiye Günü
Umre
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275895, İM000640-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ وَابْنُ أَبِى عَدِىٍّ عَنْ شُعْبَةَ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ عَبْدِ الْحَمِيدِ عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى الَّذِى يَأْتِى امْرَأَتَهُ وَهِىَ حَائِضٌ قَالَ « يَتَصَدَّقُ بِدِينَارٍ أَوْ بِنِصْفِ دِينَارٍ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşar, ona Yahya b. Said ve Muhammed b. Ca'fer ve İbn Ebu Adî, ona Şu'be, ona el-Hakem, ona Abdülhamid, ona Miksem, ona da (Abdullah) b. Abbâs'tan (ra) rivayet edildiğine göre; Peygamber (sav), zevcesiyle hayızlı olduğu halde cima eden kimse hakkında şöyle buyurdu, demiştir: "O bir (dinar) altın para veya yarım (dinar) altın para ile tasadduk eder."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Tahâret ve sünenüha 123, /110
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Kasım Miksem b. Becere (Miksem b. Becere)
3. Ebu Ömer Abdülhamid b. Abdurrahman el-Adevi (Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattab)
4. Ebu Abdullah Hakem b. Uteybe el-Kindî (Hakem b. Uteybe)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
7. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Cinsel Hayat, hayızlı kadınla ilişki, yatma
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275896, İM000640-3
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ وَابْنُ أَبِى عَدِىٍّ عَنْ شُعْبَةَ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ عَبْدِ الْحَمِيدِ عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى الَّذِى يَأْتِى امْرَأَتَهُ وَهِىَ حَائِضٌ قَالَ « يَتَصَدَّقُ بِدِينَارٍ أَوْ بِنِصْفِ دِينَارٍ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşar, ona Yahya b. Said ve Muhammed b. Ca'fer ve İbn Ebu Adî, ona Şu'be, ona el-Hakem, ona Abdülhamid, ona Miksem, ona da (Abdullah) b. Abbâs'tan (ra) rivayet edildiğine göre; Peygamber (sav), zevcesiyle hayızlı olduğu halde cima eden kimse hakkında şöyle buyurdu, demiştir: "O bir (dinar) altın para veya yarım (dinar) altın para ile tasadduk eder."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Tahâret ve sünenüha 123, /110
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Kasım Miksem b. Becere (Miksem b. Becere)
3. Ebu Ömer Abdülhamid b. Abdurrahman el-Adevi (Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattab)
4. Ebu Abdullah Hakem b. Uteybe el-Kindî (Hakem b. Uteybe)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
7. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Cinsel Hayat, hayızlı kadınla ilişki, yatma