3662 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Muhammed b. el-Müsennâ ve Muhammed b. Beşşâr -lafızları birbirine yakın bir halde- rivayet ettiler. Ebu Bekir şöyle dedi: Bize Gunder, ona Şu'be rivayet etti. Diğer ikisi (yani Muhammed b. el-Müsennâ ve Muhammed b. Beşşâr) şöyle dediler: Bize Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona da Ebu Cemre rivayet etti. İbn Abbas'ın huzurunda onunla insanlar arasında tercümanlık yapıyordum. Bir kadın gelip ona testi şırasının (nebiz) hükmünü sordu. İbn Abbas şöyle dedi “Abdülkays heyeti Rasulullah'a (sav) geldiklerinde Rasulullah (sav) onlara ‘Bu heyet veya bu topluluk kimlerdir?’ diye sormuştu. Onlar ‘Rebîa kabilesi’ dediler. Rasulullah (sav) ‘Hoş geldiniz ey topluluk veya ey heyet, Allah sizi utandırmasın ve pişman etmesin’ buyurdu. Onlar ‘Ey Allah'ın Rasulü! Sana uzak bir yerden geldik. Aramızda Mudar kabilesi kafirlerinin obaları var. Biz ancak (senin) yanına haram aylarda gelebiliyoruz. Bize geride bıraktıklarımıza haber vereceğimiz ve sayesinde cennete gireceğimiz kesin emirleri söyler misin?’ dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onlara dört şeyi emredip, dört şeyi yasakladı. Onlara Allah'a iman etmeyi emretti ve ‘Allah'a iman etmek ne demektir, bilir misiniz?’ diye sordu. Onlar ‘Allah ve Rasulü daha iyi bilir’ dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) ‘Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in onun elçisi olduğuna şahitlik etmektir’ buyurdu. Onlara şehadetin yanında zekat vermeyi, Ramazan orucu tutmayı ve ganimetin beşte birini vermeyi emretti. Onları (şıra taşımak için kullanılan) dübbâ (içi oyulmuş kuru kabaktan yapılan kap), hantem (topraktan yapılmış içki fıçısı) ve müzeffetten (zift ile sıvanmış fıçı) nehyetti. Şu'be ‘Sanırım nakîr (içi oyulmuş hurma ağacından yapılan kap)’ demiştir. Şu'be ‘Mukayyer (ziftlenmiş kap) demiş de olabilir’ dedi. Ardından ‘Bunu iyice belleyin ve ardınızda bıraktığınız kimselere de anlatın’ buyurdu.” Ebu Bekir rivayetinde ‘Sizden sonrakilere’ demiştir ve onun rivayetinde mukayyer kelimesi yoktur.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Muhammed b. el-Müsennâ ve Muhammed b. Beşşâr -lafızları birbirine yakın bir halde- rivayet ettiler. Ebu Bekir şöyle dedi: Bize Gunder, ona Şu'be rivayet etti. Diğer ikisi (yani Muhammed b. el-Müsennâ ve Muhammed b. Beşşâr) şöyle dediler: Bize Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona da Ebu Cemre rivayet etti. İbn Abbas'ın huzurunda onunla insanlar arasında tercümanlık yapıyordum. Bir kadın gelip ona testi şırasının (nebiz) hükmünü sordu. İbn Abbas şöyle dedi “Abdülkays heyeti Rasulullah'a (sav) geldiklerinde Rasulullah (sav) onlara ‘Bu heyet veya bu topluluk kimlerdir?’ diye sormuştu. Onlar ‘Rebîa kabilesi’ dediler. Rasulullah (sav) ‘Hoş geldiniz ey topluluk veya ey heyet, Allah sizi utandırmasın ve pişman etmesin’ buyurdu. Onlar ‘Ey Allah'ın Rasulü! Sana uzak bir yerden geldik. Aramızda Mudar kabilesi kafirlerinin obaları var. Biz ancak (senin) yanına haram aylarda gelebiliyoruz. Bize geride bıraktıklarımıza haber vereceğimiz ve sayesinde cennete gireceğimiz kesin emirleri söyler misin?’ dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onlara dört şeyi emredip, dört şeyi yasakladı. Onlara Allah'a iman etmeyi emretti ve ‘Allah'a iman etmek ne demektir, bilir misiniz?’ diye sordu. Onlar ‘Allah ve Rasulü daha iyi bilir’ dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) ‘Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in onun elçisi olduğuna şahitlik etmektir’ buyurdu. Onlara şehadetin yanında zekat vermeyi, Ramazan orucu tutmayı ve ganimetin beşte birini vermeyi emretti. Onları (şıra taşımak için kullanılan) dübbâ (içi oyulmuş kuru kabaktan yapılan kap), hantem (topraktan yapılmış içki fıçısı) ve müzeffetten (zift ile sıvanmış fıçı) nehyetti. Şu'be ‘Sanırım nakîr (içi oyulmuş hurma ağacından yapılan kap)’ demiştir. Şu'be ‘Mukayyer (ziftlenmiş kap) demiş de olabilir’ dedi. Ardından ‘Bunu iyice belleyin ve ardınızda bıraktığınız kimselere de anlatın’ buyurdu.” Ebu Bekir rivayetinde ‘Sizden sonrakilere’ demiştir ve onun rivayetinde mukayyer kelimesi yoktur.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Abdullah b. Nümeyr ve Ebu Üsâme, onlara İsmail b. Ebu Halid, ona Kays ona da Cerîr şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah'a (sav) namaz kılmak, zekat vermek ve her müslümana karşı samimi olmak üzere biat ettim."
Bana Abdula'lâ b. Hammâd, ona Yezîd b. Zürey, ona Saîd, ona Katâde ona da Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Ukl ve Ureyne kabilelerinden birtakım insanlar Medine'ye Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna gelip Müslüman olduklarını söylediler, ardından "Ey Allah'ın Peygamberi, biz deve sütüne alışık insanlarız şehir yemeklerine alışık değiliz." diyerek Medine havasının sağlıklarını bozduğunu ifade ettiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onlara develerin ve çobanının bulunduğu yere giderek, develerin sütünden ve idrarından içmelerini tavsiye etti. Onlar da gidip içtiler (ve iyileştiler). Daha sonra Harre civarına vardıklarında İslam'dan sonra tekrar gerisin geriye küfre döndüler, sonra Hz. Peygamber'in çobanını (işkence ile) öldürüp develeri önlerine katarak götürdüler. Bu olay kendisine ulaşınca Hz. Peygamber (sav) onların ardından yakalanmaları için adam gönderdi ve onlara bu canilerin gözlerini oymalarını, ellerini kesmelerini ve harre'de hâlleri üzere ölüme terk etmelerini emretti.
Katâde der ki: Bize ulaşan bilgiye göre bu olaydan sonra Hz. Peygamber (sav) her daim sadaka vermeyi teşvik etmiş, ölünün bedenine işkence etmeyi yasaklamıştır.
Buhârî der ki: Şu'be, Ebân ve Hammâd, Katâde'den yaptıkları rivayette "Ureyne'den birtakım insanlar..." ifadesini kullanmış buna karşın, Yahya b. Ebu Kesîr ve Eyyûb, Ebu Kılâbe'den, o da Enes'ten "Ukl'den birtakım insanlar geldi..." diye rivayet etmiştir.
Açıklama: Sadaka, kötü bir şekilde ölmeyi engeller.
Açıklama: Gizli verilen sadaka, Rabbin gazabını söndürür.