3662 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Ziyad b. Eyyûb el-Bağdâdî, İbrahim b. Abdullah el-Herevî ve Muhammed b. Kâmil el-Mervezî, onlara İbnü’l-Avvâm, ona Süfyan b. Huseyn, ona ez-Zührî, ona Sâlim, ona da, babası (abdullah b. Ömer) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) sadaka (zekât miktarları) yazdırmış, onu kılıcının kınında muhafaza etmiş, vefat edinceye kadar görevlendirdiği zekât tahsildarlarına onu vermemişti. Ruhu kabz edildikten sonra Ebu Bekir de vefat edinceye kadar, Ömer de vefat edinceye kadar, o mektup gereğince amel etti. Bu mektupta şunlar yazılı idi:
"Beş deve için bir koyun, on deve için iki koyun, on beş deve için üç koyun, yirmi deve için dört koyun zekât verilir. Yirmi beşten otuz beşe kadar bir bintu mehâd (denilen iki yaşına basmış bir dişi deve) verilir. Otuz altı ile kırk beş deveye kadar bir bintu lebûn (iki yaşını bitirmiş, üç yaşına basmış dişi) bir deve verilir. Kırk altıdan altmışa kadar hıkka (denilen üç yaşını bitirip dört yaşına basmış dişi) bir deve verilir. Altmış bir ile yetmiş beş arası için bir cezea (dört yaşını bitirip, beş yaşına girmiş dişi) bir deve verilir. Yetmiş altıdan doksana kadar iki tane bintu lebûn (iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş dişi) bir deve zekât düşer. Doksan bir ile yüz yirmi arası develere iki hıkka (üç yaşını bitirip dört yaşına basmış) bir dişi deve zekât düşer. Yüz yirmi birden itibaren her elli deve için bir hıkka (üç yaşını bitirip dört yaşına basmış) bir dişi deve ve her bir kırk deve için bir bintu lebûn (denilen iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve) verilir."
"Koyun zekâtında ise her bir kırk koyun için yüz yirmiye varıncaya kadar birer koyun verilir. Yüz yirmi birden iki yüze kadar ise iki koyun, iki yüz birden üç yüze kadar üç koyun verilir, üç yüzden sonrasında ise her bir yüz koyun için birer koyun zekât verilir. Bundan sonra dört yüze varıncaya kadar ona başkaca zekât düşmez. Zekât düşer korkusu ile dağınık halde bulunanlar bir araya toplanmaz, bir arada bulunanlar da dağıtılmaz. İki ortağın bulunduğu sürülerden ise alınan zekâtta, ortaklar kendi aralarında (hisselerine göre) eşit şekilde zekâtı paylaştırırlar. Zekât olarak alınanlar arasında dişleri dökülmüş kadar yaşlı bir hayvan da alınmaz, kusurlu bir hayvan da alınmaz."
Ez-Zührî der ki: Zekât toplayıcısı geldiği zaman koyunları üç kısma ayırır, üçte biri iyileri, üçte biri orta hallileri, üçte biri ise kötüleri olarak ayrılır. Zekât toplayan kişi de orta hallilerden alır. Ez-Zührî rivayetinde sığır türünü söz konusu etmemiştir.
(Tirmizi) der ki: Bu hususta Ebu Bekir es-Sıddık ve Behz b. Hakîm’e, babasının, ona da dedesinin naklettiği rivayeti ile Ebu Zer ve Enes’den gelmiş rivayetler de vardır.
Ebu İsa (Tirmizi) der ki: İbn Ömer’in hadisi hasen bir hadistir. Uygulama da genel olarak fukaha nezdinde bu hadise göredir. Yûnus b. Yezid ve daha başka birileri de Zührî’den, ona Sâlim’in rivayeti olarak bu hadisi zikretmiş olmakla birlikte onu merfu olarak (Nebi’ye varan senet ile) rivayet etmemişlerdir. Bunu yalnızca Süfyan b. Hüseyin merfu olarak rivayet etmiştir.
Bize Yahya b. Hakim ve Muhammed b. Abdullah b. Yezid, onlara Süfyân, ona ez-Zührî, ona Sâlim, ona da babası (İbn Ömer), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"İki şey dışında hasede yer yoktur: Allah'ın kendisine Kur'ân ilmini bahşedip onunla gece ve gündüz vakitlerini ihya eden ve Cenâb-ı Hakk'ın kendisine mal verip onu gece ve gündüz vakitlerinde infak eden kimse."
Bize Yahya b. Eyyüb ve Kuteybe b. Said, o ikisine İsmail b. Cafer, ona Şerik, ona Meymune'nin azatlısı Ata b. Yesar, ona da Ebu Hureyre, Allah'ın Rasulü'nden (sav) şunu rivayet etmiştir:
"(Gerçek) yoksul, bir veya iki hurma, bir veya iki lokma ile baştan savılan (dilenciler) değildir. Gerçek yoksul, (utancından dolayı) ihtiyacını dile getiremeyen kişilerdir. İsterseniz 'elâlemden ısrarla istekte bulunmazlar' (Bakara, 2/273) ayetini okuyunuz."
Bize Ebu Tahir (Ahmed b. Amr) ve Harmele b. Yahya et-Tücîbî, -Hadisin lafzı Ebu Tahir'e aittir.-onlara (Abdullah) b. Vehb, ona Yunus (b. Yezid), ona (Muhammed) b. Şihab, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre'nin (Abdurrahman b. Sahr) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Her kim Allah yolunda (herhangi bir nimetten) bir çift infakta bulunursa o kimseye cennette: Ey Allah'ın kulu! Bu (senin için) hayırdır, diye seslenilecektir. Namaz kılanlardan ise namaz kapısından, cihad edenlerden ise cihad kapısından, sadaka verenlerden ise sadaka kapısından, oruç tutanlardan ise reyyân kapısından çağrılacaktır." Bunun üzerine Ebu bekir: Ey Allah'ın Rasulü! Bir kimsenin bu kapılardan sadece bir tanesinden çağrılması zorunlu mudur? Bir kimse bu kapıların hepsinden çağrılır mı? diye sorunca Rasulullah da (sav); "evet. Ben, senin de onlardan olmanı ümit ediyorum" buyurdu.
Bize Züheyr b. Harb ve Muhammed b. Müsennâ, o ikisine Yahya b. Said el-Kattan, ona Ubeydullah, ona Hubeyb b. Abdurrahman, ona Hafs b. Asım, ona da Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Cenab-ı Hak, kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı (kıyamet) günü yedi (sınıf insanı) kendi gölgesinde gölgelendirecektir. Bunlar: Adalet sahibi yönetici, Allah'a ibadet ile yetişen genç, kalbi mescitlere bağlı kimse, birbirlerini Allah için sevip O'nun için bir araya gelip (yine) onun için ayrılan iki kişi, mevki ve güzellik sahibi bir kadının kendisini (gayr-ı meşru ilişki) için çağırması durumunda 'Ben Allah'tan korkarım!' diyen adam, infakta bulunup sol elinin verdiğini sağ eli bilmeyecek kadar onu gizleyen kimse ve tek başına kaldığında Allah'ı zikredip gözleri yaşaran kimse."
Bize Yahya b. Yahya, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Züheyr b. Harb ve İbn Nümeyr, onlara Süfyân b. Uyeyne, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Bir adam Nebî'ye (sav) gelip 'Ya Rasulullah! Helak oldum.' dedi. Hz. Peygamber (sav) "Seni helak eden de nedir?' buyurdu. Adam 'Ramazanda hanımımla beraber oldum' dedi. Rasulullah (sav) adama 'Azat edecek bir köle bulabilir misin?' deyince, 'Hayır' cevabını verdi. Nebî (sav) 'Peki peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?' diye sorunca, adam 'Hayır' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Peki altmış fakiri doyuracak yiyeceği bulabilir misin?' dedi. Adam yine 'Hayır' dedi. Ardından adam oturdu. Bir vakit sonra Rasulullah'a (sav) içi hurma dolu bir sepet getirildi. Hz. Peygamber (sav) adama 'Al bunu, sadaka olarak dağıt' buyurdu. Adam 'Medine'nin şu iki siyah tepesi arasında bizden daha ihtiyaç sahibi yoktur' dedi. Bu cevap üzerine Hz. Peygamber (sav) yan dişleri gözükecek kadar güldü, sonra da 'Hadi git, ailene o hurmaları yedir' buyurdu."
Bize Yahya b. Yahya, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Züheyr b. Harb ve İbn Nümeyr, onlara Süfyân b. Uyeyne, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Bir adam Nebî'ye (sav) gelip 'Ya Rasulullah! Helak oldum.' dedi. Hz. Peygamber (sav) "Seni helak eden de nedir?' buyurdu. Adam 'Ramazanda hanımımla beraber oldum' dedi. Rasulullah (sav) adama 'Azat edecek bir köle bulabilir misin?' deyince, 'Hayır' cevabını verdi. Nebî (sav) 'Peki peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?' diye sorunca, adam 'Hayır' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Peki altmış fakiri doyuracak yiyeceği bulabilir misin?' dedi. Adam yine 'Hayır' dedi. Ardından adam oturdu. Bir vakit sonra Rasulullah'a (sav) içi hurma dolu bir sepet getirildi. Hz. Peygamber (sav) adama 'Al bunu, sadaka olarak dağıt' buyurdu. Adam 'Medine'nin şu iki siyah tepesi arasında bizden daha ihtiyaç sahibi yoktur' dedi. Bu cevap üzerine Hz. Peygamber (sav) yan dişleri gözükecek kadar güldü, sonra da 'Hadi git, ailene o hurmaları yedir' buyurdu."
Bize Yahya b. Yahya, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Züheyr b. Harb ve İbn Nümeyr, onlara ٍدSüfyân b. Uyeyne, ona Yahya, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Bir adam Nebî'ye (sav) gelip 'Ya Rasulullah! Helak oldum.' dedi. Hz. Peygamber (sav) "Seni helak eden nedir?' buyurdu. Adam 'Ramazanda hanımımla beraber oldum' dedi. Rasulullah (sav) adama 'Azat edecek bir köle bulabilir misin?' deyince, 'Hayır' cevabını verdi. Nebî (sav) 'Peki peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?' diye sorunca, adam 'Hayır' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Peki altmış fakiri doyuracak yiyeceği bulabilir misin?' dedi. Adam yine 'Hayır' dedi. Ardından adam oturdu. Bir vakit sonra Rasulullah'a (sav) içi hurma dolu bir sepet getirildi. Hz. Peygamber (sav) adama 'Al bunu, sadaka olarak dağıt' buyurdu. Adam 'Medine'nin şu iki siyah tepesi arasında bizden daha ihtiyaç sahibi yoktur' dedi. Bu cevap üzerine Hz. Peygamber (sav) yan dişleri gözükecek kadar güldü, sonra da 'Hadi git, ailene o hurmaları yedir' buyurdu."