Öneri Formu
Hadis Id, No:
7825, İM000077
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ سُلَيْمَانَ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا سِنَانٍ عَنْ وَهْبِ بْنِ خَالِدٍ الْحِمْصِىِّ عَنِ ابْنِ الدَّيْلَمِىِّ قَالَ وَقَعَ فِى نَفْسِى شَىْءٌ مِنْ هَذَا الْقَدَرِ خَشِيتُ أَنْ يُفْسِدَ عَلَىَّ دِينِى وَأَمْرِى فَأَتَيْتُ أُبَىَّ بْنَ كَعْبٍ فَقَلْتُ أَبَا الْمُنْذِرِ إِنَّهُ قَدْ وَقَعَ فِى قَلْبِى شَىْءٌ مِنْ هَذَا الْقَدَرِ فَخَشِيتُ عَلَى دِينِى وَأَمْرِى فَحَدِّثْنِى مِنْ ذَلِكَ بِشَىْءٍ لَعَلَّ اللَّهَ أَنْ يَنْفَعَنِى بِهِ . فَقَالَ لَوْ أَنَّ اللَّهَ عَذَّبَ أَهْلَ سَمَوَاتِهِ وَأَهْلَ أَرْضِهِ لَعَذَّبَهُمْ وَهُوَ غَيْرُ ظَالِمٍ لَهُمْ وَلَوْ رَحِمَهُمْ لَكَانَتْ رَحْمَتُهُ خَيْرًا لَهُمْ مِنْ أَعْمَالِهِمْ . وَلَوْ كَانَ لَكَ مِثْلُ جَبَلِ أُحُدٍ ذَهَبًا أَوْ مِثْلُ جَبَلِ أُحُدٍ تُنْفِقُهُ فِى سَبِيلِ اللَّهِ مَا قُبِلَ مِنْكَ حَتَّى تُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ . فَتَعْلَمَ أَنَّ مَا أَصَابَكَ لَمْ يَكُنْ لِيُخْطِئَكَ وَأَنَّ مَا أَخْطَأَكَ لَمْ يَكُنْ لِيُصِيبَكَ . وَأَنَّكَ إِنْ مُتَّ عَلَى غَيْرِ هَذَا دَخَلْتَ النَّارَ وَلاَ عَلَيْكَ أَنْ تَأْتِىَ أَخِى عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ فَتَسْأَلَهُ . فَأَتَيْتُ عَبْدَ اللَّهِ فَسَأَلْتُهُ فَذَكَرَ مِثْلَ مَا قَالَ أُبَىٌّ وَقَالَ لِى وَلاَ عَلَيْكَ أَنْ تَأْتِىَ حُذَيْفَةَ . فَأَتَيْتُ حُذَيْفَةَ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ مِثْلَ مَا قَالاَ وَقَالَ ائْتِ زَيْدَ بْنَ ثَابِتٍ فَاسْأَلْهُ . فَأَتَيْتُ زَيْدَ بْنَ ثَابِتٍ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « لَوْ أَنَّ اللَّهَ عَذَّبَ أَهْلَ سَمَوَاتِهِ وَأَهْلَ أَرْضِهِ لَعَذَّبَهُمْ وَهُوَ غَيْرُ ظَالِمٍ لَهُمْ وَلَوْ رَحِمَهُمْ لَكَانَتْ رَحْمَتُهُ خَيْرًا لَهُمْ مِنْ أَعْمَالِهِمْ وَلَوْ كَانَ لَكَ مِثْلُ أُحُدٍ ذَهَبًا أَوْ مِثْلُ جَبَلِ أُحُدٍ ذَهَبًا تُنْفِقُهُ فِى سَبِيلِ اللَّهِ مَا قَبِلَهُ مِنْكَ حَتَّى تُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ كُلِّهِ فَتَعْلَمَ أَنَّ مَا أَصَابَكَ لَمْ يَكُنْ لِيُخْطِئَكَ وَمَا أَخْطَأَكَ لَمْ يَكُنْ لِيُصِيبَكَ وَأَنَّكَ إِنْ مُتَّ عَلَى غَيْرِ هَذَا دَخَلْتَ النَّارَ » .
Tercemesi:
Bize Ali b. Muhammed (el-Kûfî), ona İshak b. Süleyman (er-Râzî), ona Ebu Sinan (Said b. Sinan eş-Şeybânî), ona Vehb b. Halid el-Hımsî, ona da (Abdullah b. Feyruz) ed-Deylemî rivayet etmiş ve şöyle demiştir: "Bu kader konusuyla ilgili olarak kalbime beni huzursuz edecek bir şeyler düştü. Dinim ve durumumla ilgili olarak beni bozmasından korktum. Hemen Übey b. Ka'b'ın (ra) yanına geldim ve ona; 'Ey Ebu Münzir! Bu kader konusuyla ilgili olarak kalbime beni huzursuz edecek bir şeyler düştü. Dinim ve durumumla ilgili olarak beni bozmasından korktum. Bu konuyla ilgili olarak bana bir şeyler anlatabilir misin? Umulur ki Allah bu anlatacaklarınla bana bir fayda nasip eder.’ dedim. Şöyle dedi: 'Eğer Allah gökler ve yeryüzü ehline azap edecek olsaydı onlara azap ederdi ve bu durumda Allah, onlara zulmetmiş olmazdı. Eğer onlara merhamet etseydi bu rahmeti de yaptıkları amellere nazaran onlar için daha hayırlı olurdu. Allah yolunda infak edeceğin Uhud Dağı kadar altının ya da Uhud dağı kadar (malın) olsaydı, kadere iman etmedikçe ve karşılaşıp yaşadığın durumların kader sebebiyle seni ıskalamayacak olduğunu, seni ıskalayan durumların da kader sebebiyle zaten başına gelmeyecek olduğunu bilmedikçe bu hayrın kabul edilmezdi. Kuşkusuz sen, eğer bundan başka bir inanç ve düşünce ile ölecek olursan Cehennem'e girdin demektir. Belirtmeliyim ki Kardeşim Abdullah b. Mesud'a gidip bu konuyu bir de ona sormanda seninle ilgili olarak herhangi bir sıkıntı söz konusu olamaz.' Bunun üzerine Abdullah'ın (b. Mesud) (ra) yanına geldim ve konuyu bir de ona sordum. Übey'in (b. Ka'b) (ra) söylediği şeylerin aynısını söyledi ve 'Belirtmeliyim ki Kardeşim Huzeyfe'ye (b. Yamân) gidip bu konuyu bir de ona sormanda seninle ilgili olarak herhangi bir sıkıntı söz konusu olamaz.' dedi. Hemen Huzeyfe'nin (b. Yemân) (ra) yanına geldim ve konuyu ona da sordum. Abdullah'ın (b. Mesud) (ra) söylediği şeylerin aynısını söyledi ve 'Zeyd b. Sabit'in yanına gidip ona da sorabilirsin.' dedi. Hemen Zeyd b. Sabit'in (ra) yanına geldim ve konuyu kendisine sordum. Dedi ki: 'Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken duydum: 'Eğer Allah gökler ve yeryüzü ehline azap edecek olsaydı onlara azap ederdi ve bu durumda Allah, onlara zulmetmiş olmazdı. Eğer onlara merhamet etseydi bu rahmeti de yaptıkları amellere nazaran onlar için daha hayırlı olurdu. Allah yolunda infak edeceğin Uhud Dağı kadar altının ya da Uhud dağı kadar (malın) olsaydı, kadere iman etmedikçe ve karşılaşıp yaşadığın durumların kader sebebiyle seni ıskalamayacak olduğunu, seni ıskalayan durumların da kader sebebiyle zaten başına gelmeyecek olduğunu bilmedikçe bu hayrın kabul edilmezdi. Kuşkusuz sen, eğer bundan başka bir inanç ve düşünce ile ölecek olursan Cehennem'e girdin demektir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Mukaddime 10, /27
Senetler:
1. Ebu Saîd Zeyd b. Sabit el-Ensarî (Zeyd b. Sabit b. Dahhak b. Zeyd)
2. Abdullah b. Feyruz ed-Deylemi (Abdullah b. Feyruz)
3. Ebu Halid Vehb b. Halid el-Himyerî (Vehb b. Halid)
4. Ebu Sinan Said b. Sinan el-Şeybanî (Said b. Sinan)
5. Ebu Yahya İshak b. Süleyman er-Razi (İshak b. Süleyman)
6. Ali b. Muhammed el-Kûfî (Ali b. Muhammed b. İshak)
Konular:
İman, Esasları, Kaza ve Kader
KTB, İMAN
KTB, KADER
Sahabe, kader ve kaza anlayışları
Bize Amr b. Avn, ona Ebu Avâne, ona Katâde; (T)
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Yahya b. Said, ona Hişam, ona Katâde, ona Yunus b. Cübeyr, ona da Hıttân b. Abdullah er-Rakkâşî şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Musa el-Eş'arî, bize namaz kıldırmıştı. Namazının son rekatına oturduğunda cemaatten bir adam 'Namaz, ancak iyilik ve zekât ile makbul olur' dedi. Ebu Musa namazını tamamladığında, cemaate döndü ve 'Şöyle şöyle diyen hanginizdi?' dedi. Cemaat sessizliğe büründü. Ebu Musa tekrar 'Şöyle şöyle diyen hanginizdi?' diye sordu. Cemaat yine cevap vermeyince, 'Ey Hıttân! Galiba sen söyledin' dedi. Hıttân 'Ben söylemedim' dedim. Zira beni paylamasından çekindim.' Cemaatten bir adam kalkıp 'O sözleri ben söyledim ve bununla da sadece hayrı kastettim' dedi. Ebu Musa bunun üzerine 'Namazınızda neler söyleyeceğinizi bilmiyor musunuz. Rasulullah (sav) hutbe verip bize bunu öğretmiş, bize namazın sünnetini (adabını) açıklamış ve namazı (nasıl kılacağımızı) bize şu sözleriyle anlatmıştır: Namaza kalktığınızda önce saflarınızı düzgün ve sık tutun. Sonra içinizden biri imam olsun. O tekbir aldığında siz de tekbir getirin. O 'Ğayri'l-mağdûbi aleyhim velâ'd-dâllîn' dediğinde sizler âmin deyin ki Allah duanıza icabet etsin. İmam tekbir alıp rükûa vardığında siz de tekbir getirip rükûa gidin. Çünkü imam, sizden önce rükûa gidip sizden önce rükûdan kalkar. Rasulüllah (sav) bu anlattıklarım böyledir buyurdu ve şöyle devam etti: İmam 'Semiallâhu limen hamideh' dediğinde sizler 'Allâhümme Rabbenâ leke'l-hamd' deyin. Şüphesiz Allah Teâlâ, Nebi'sinin (sav) dili ile 'Semiallâhu limen hamideh' demiştir. İmam tekbir alıp secdeye vardığında, siz de tekbir getirip secde edin. Çünkü imam, sizden önce secdeye varıp sizden önce secdeden kalkar. Rasulüllah (sav) bu anlattıklarım da böyledir buyurdu ve şöyle devam etti: İmam oturduğunda sizden birinin ilk sözü şu olsun: 'En güzel selamlar, dualar Allah'a olsun. Selam sana ey Nebi! Allah'ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun. Selam bizlere ve Allah'ın salih kullarına olsun. Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktu ve şahitlik ederim ki Muhammed (sav), onun kulu ve Rasulüdür' buyurdu." Ahmed (b. Hanbel), hadisinde 've berakâtühü' ifadesini zikretmemiş; 've eşhedü' ifadesi yerine de 2ve enne Muhammeden' ifadesini zikretmiştir.
Açıklama: 'فَتِلْكَ بِتِلْكَ' ifadesinin 'Bu, sizin imama tâbi olmanızdan dolayıdır.' şeklinde tercümesine dair bk. Azîmâbâdî, Avnu'l-ma'bûd, III, 181.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7823, D000972
Hadis:
حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ قَتَادَةَ (ح)
وَحَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ يُونُسَ بْنِ جُبَيْرٍ عَنْ حِطَّانَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الرَّقَاشِىِّ قَالَ: "صَلَّى بِنَا أَبُو مُوسَى الأَشْعَرِىُّ، فَلَمَّا جَلَسَ فِى آخِرِ صَلاَتِهِ قَالَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ أُقِرَّتِ الصَّلاَةُ بِالْبِرِّ وَالزَّكَاةِ. فَلَمَّا انْفَتَلَ أَبُو مُوسَى أَقْبَلَ عَلَى الْقَوْمِ فَقَالَ أَيُّكُمُ الْقَائِلُ كَلِمَةَ كَذَا وَكَذَا؟ فَأَرَمَّ الْقَوْمُ. فَقَالَ أَيُّكُمُ الْقَائِلُ كَلِمَةَ كَذَا وَكَذَا؟ فَأَرَمَّ الْقَوْمُ. قَالَ فَلَعَلَّكَ يَا حِطَّانُ أَنْتَ قُلْتَهَا. قَالَ مَا قُلْتُهَا، وَلَقَدْ رَهِبْتُ أَنْ تَبْكَعَنِى بِهَا. قَالَ فَقَالَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ أَنَا قُلْتُهَا، وَمَا أَرَدْتُ بِهَا إِلاَّ الْخَيْرَ. فَقَالَ أَبُو مُوسَى أَمَا تَعْلَمُونَ كَيْفَ تَقُولُونَ فِى صَلاَتِكُمْ، إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَطَبَنَا فَعَلَّمَنَا وَبَيَّنَ لَنَا سُنَّتَنَا وَعَلَّمَنَا صَلاَتَنَا. فَقَالَ إِذَا صَلَّيْتُمْ فَأَقِيمُوا صُفُوفَكُمْ، ثُمَّ لْيَؤُمَّكُمْ أَحَدُكُمْ، فَإِذَا كَبَّرَ فَكَبِّرُوا وَإِذَا قَرَأَ (غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ) فَقُولُوا آمِينَ يُجِبْكُمُ اللَّهُ، وَإِذَا كَبَّرَ وَرَكَعَ فَكَبِّرُوا وَارْكَعُوا، فَإِنَّ الإِمَامَ يَرْكَعُ قَبْلَكُمْ وَيَرْفَعُ قَبْلَكُمْ. قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَتِلْكَ بِتِلْكَ. وَإِذَا قَالَ سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ فَقُولُوا اللَّهُمَّ رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ يَسْمَعِ اللَّهُ لَكُمْ، فَإِنَّ اللَّهَ تَعَالَى قَالَ عَلَى لِسَانِ نَبِيِّهِ صلى الله عليه وسلم سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ. وَإِذَا كَبَّرَ وَسَجَدَ فَكَبِّرُوا وَاسْجُدُوا، فَإِنَّ الإِمَامَ يَسْجُدُ قَبْلَكُمْ وَيَرْفَعُ قَبْلَكُمْ. قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَتِلْكَ بِتِلْكَ. فَإِذَا كَانَ عِنْدَ الْقَعْدَةِ فَلْيَكُنْ مِنْ أَوَّلِ قَوْلِ أَحَدِكُمْ أَنْ يَقُولَ التَّحِيَّاتُ الطَّيِّبَاتُ الصَّلَوَاتُ لِلَّهِ السَّلاَمُ عَلَيْكَ أَيُّهَا النَّبِىُّ وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ السَّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلَى عِبَادِ اللَّهِ الصَّالِحِينَ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ." لَمْ يَقُلْ أَحْمَدُ وَبَرَكَاتُهُ وَلاَ قَالَ وَأَشْهَدُ قَالَ وَأَنَّ مُحَمَّدًا.
Tercemesi:
Bize Amr b. Avn, ona Ebu Avâne, ona Katâde; (T)
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Yahya b. Said, ona Hişam, ona Katâde, ona Yunus b. Cübeyr, ona da Hıttân b. Abdullah er-Rakkâşî şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Musa el-Eş'arî, bize namaz kıldırmıştı. Namazının son rekatına oturduğunda cemaatten bir adam 'Namaz, ancak iyilik ve zekât ile makbul olur' dedi. Ebu Musa namazını tamamladığında, cemaate döndü ve 'Şöyle şöyle diyen hanginizdi?' dedi. Cemaat sessizliğe büründü. Ebu Musa tekrar 'Şöyle şöyle diyen hanginizdi?' diye sordu. Cemaat yine cevap vermeyince, 'Ey Hıttân! Galiba sen söyledin' dedi. Hıttân 'Ben söylemedim' dedim. Zira beni paylamasından çekindim.' Cemaatten bir adam kalkıp 'O sözleri ben söyledim ve bununla da sadece hayrı kastettim' dedi. Ebu Musa bunun üzerine 'Namazınızda neler söyleyeceğinizi bilmiyor musunuz. Rasulullah (sav) hutbe verip bize bunu öğretmiş, bize namazın sünnetini (adabını) açıklamış ve namazı (nasıl kılacağımızı) bize şu sözleriyle anlatmıştır: Namaza kalktığınızda önce saflarınızı düzgün ve sık tutun. Sonra içinizden biri imam olsun. O tekbir aldığında siz de tekbir getirin. O 'Ğayri'l-mağdûbi aleyhim velâ'd-dâllîn' dediğinde sizler âmin deyin ki Allah duanıza icabet etsin. İmam tekbir alıp rükûa vardığında siz de tekbir getirip rükûa gidin. Çünkü imam, sizden önce rükûa gidip sizden önce rükûdan kalkar. Rasulüllah (sav) bu anlattıklarım böyledir buyurdu ve şöyle devam etti: İmam 'Semiallâhu limen hamideh' dediğinde sizler 'Allâhümme Rabbenâ leke'l-hamd' deyin. Şüphesiz Allah Teâlâ, Nebi'sinin (sav) dili ile 'Semiallâhu limen hamideh' demiştir. İmam tekbir alıp secdeye vardığında, siz de tekbir getirip secde edin. Çünkü imam, sizden önce secdeye varıp sizden önce secdeden kalkar. Rasulüllah (sav) bu anlattıklarım da böyledir buyurdu ve şöyle devam etti: İmam oturduğunda sizden birinin ilk sözü şu olsun: 'En güzel selamlar, dualar Allah'a olsun. Selam sana ey Nebi! Allah'ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun. Selam bizlere ve Allah'ın salih kullarına olsun. Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktu ve şahitlik ederim ki Muhammed (sav), onun kulu ve Rasulüdür' buyurdu." Ahmed (b. Hanbel), hadisinde 've berakâtühü' ifadesini zikretmemiş; 've eşhedü' ifadesi yerine de 2ve enne Muhammeden' ifadesini zikretmiştir.
Açıklama:
'فَتِلْكَ بِتِلْكَ' ifadesinin 'Bu, sizin imama tâbi olmanızdan dolayıdır.' şeklinde tercümesine dair bk. Azîmâbâdî, Avnu'l-ma'bûd, III, 181.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Salât 183, /226
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Hıttan b. Abdullah er-Rakkâşî (Hıttan b. Abdullah)
3. Ebu Gallab Yunus b. Cübeyr el-Bahilî (Yunus b. Cübeyr)
4. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
5. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
6. Ebu Osman Amr b. Avn es-Sülemî (Amr b. Avn b. Evs b. Ca'd)
Konular:
Dua, duaya amin demek
KTB, DUA
KTB, NAMAZ,
Namaz, amin demek
Namaz, kılınış şekli/nasıl kılınacağı
Namaz, namazda konuşmak
Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Ala, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ashabıma sövmeyin, Ashabıma sövmeyin. Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, sizden biri Uhud (dağı) kadar altın infak etse, yine de onların yaptığı bir veya yarım ölçek (hayrın sevabına) ulaşamaz."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8049, M006487
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى التَّمِيمِىُّ وَأَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ قَالَ يَحْيَى أَخْبَرَنَا وَقَالَ الآخَرَانِ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ تَسُبُّوا أَصْحَابِى لاَ تَسُبُّوا أَصْحَابِى فَوَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَوْ أَنَّ أَحَدَكُمْ أَنْفَقَ مِثْلَ أُحُدٍ ذَهَبًا مَا أَدْرَكَ مُدَّ أَحَدِهِمْ وَلاَ نَصِيفَهُ » .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Ala, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ashabıma sövmeyin, Ashabıma sövmeyin. Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, sizden biri Uhud (dağı) kadar altın infak etse, yine de onların yaptığı bir veya yarım ölçek (hayrın sevabına) ulaşamaz."
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
لاَ تَسُبُّوا أَصْحَابِى
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6487, /1054
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Sahâbe, sahabilerin sünnete uyma hassasiyetleri
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) zamanında güneş tutulmuştu. Rasulullah (sav) de insanlara namaz kıldırdı. O, Namaza durdu ve kıyamı uzattı. Sonra rükû yaptı ve bunu uzattı. Sonra rukûdan kalktı ve kıyamı yine uzattı ama bu ilk kıyamı kadar uzun değildi. Sonra yine rukûya gitti ve bunu uzattı ama ilkinden kısa sürdü. Sonra secde etti ve secdesini uzattı. Sonra ikinci rekatı da ilk rekat gibi kıldı. Güneş açıldığında ise namazı tamamladı. Ardından insanlara hutbe vermek üzere Allah'a hamd ve sena ederek şöyle buyurdu:
"Şüphesiz ki, güneş ile ay, Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Bunlar hiçbir kimsenin ölümü ve de hayatın sebebiyle tutulmaz. Sizler bu tutulmayı gördüğünüz zaman hemen Allah'a dua edin, tekbir alın, namaz kılın ve sadaka verin " Rasulullah (sav) sonra da şunları söyledi: "Ey Muhammed ümmeti! Vallahi! Allah’tan daha kıskanç (gayret sahibi) kimse yoktur ve O, erkek ya da kadın hiç bir kulunun zina etmesine razı olmaz. Ey Muhammed ümmeti, vallahi bildiklerimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7656, B001044
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّهَا قَالَتْ خَسَفَتِ الشَّمْسُ فِى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِالنَّاسِ ، فَقَامَ فَأَطَالَ الْقِيَامَ ، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ ، ثُمَّ قَامَ فَأَطَالَ الْقِيَامَ وَهْوَ دُونَ الْقِيَامِ الأَوَّلِ ، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ ، وَهْوَ دُونَ الرُّكُوعِ الأَوَّلِ ، ثُمَّ سَجَدَ فَأَطَالَ السُّجُودَ ، ثُمَّ فَعَلَ فِى الرَّكْعَةِ الثَّانِيَةِ مِثْلَ مَا فَعَلَ فِى الأُولَى ، ثُمَّ انْصَرَفَ وَقَدِ انْجَلَتِ الشَّمْسُ ، فَخَطَبَ النَّاسَ ، فَحَمِدَ اللَّهَ ، وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ « إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ ، لاَ يَنْخَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلاَ لِحَيَاتِهِ ، فَإِذَا رَأَيْتُمْ ذَلِكَ فَادْعُوا اللَّهَ وَكَبِّرُوا ، وَصَلُّوا وَتَصَدَّقُوا » . ثُمَّ قَالَ « يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ ، وَاللَّهِ مَا مِنْ أَحَدٍ أَغْيَرُ مِنَ اللَّهِ أَنْ يَزْنِىَ عَبْدُهُ أَوْ تَزْنِىَ أَمَتُهُ ، يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ ، وَاللَّهِ لَوْ تَعْلَمُونَ مَا أَعْلَمُ لَضَحِكْتُمْ قَلِيلاً وَلَبَكَيْتُمْ كَثِيرًا » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) zamanında güneş tutulmuştu. Rasulullah (sav) de insanlara namaz kıldırdı. O, Namaza durdu ve kıyamı uzattı. Sonra rükû yaptı ve bunu uzattı. Sonra rukûdan kalktı ve kıyamı yine uzattı ama bu ilk kıyamı kadar uzun değildi. Sonra yine rukûya gitti ve bunu uzattı ama ilkinden kısa sürdü. Sonra secde etti ve secdesini uzattı. Sonra ikinci rekatı da ilk rekat gibi kıldı. Güneş açıldığında ise namazı tamamladı. Ardından insanlara hutbe vermek üzere Allah'a hamd ve sena ederek şöyle buyurdu:
"Şüphesiz ki, güneş ile ay, Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Bunlar hiçbir kimsenin ölümü ve de hayatın sebebiyle tutulmaz. Sizler bu tutulmayı gördüğünüz zaman hemen Allah'a dua edin, tekbir alın, namaz kılın ve sadaka verin " Rasulullah (sav) sonra da şunları söyledi: "Ey Muhammed ümmeti! Vallahi! Allah’tan daha kıskanç (gayret sahibi) kimse yoktur ve O, erkek ya da kadın hiç bir kulunun zina etmesine razı olmaz. Ey Muhammed ümmeti, vallahi bildiklerimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Kusûf 2, 1/395
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Doğa Tasavvuru, Güneş ve Ay Tutulması
Doğa Tasavvuru, Tabiat hadiseleri karşısında gösterilen tavır
Namaz, Kusûf namazı
Yardımseverlik, yardımlaşma
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ مُغِيرَةَ عَنِ الْحَارِثِ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ قَالَ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ لاَ أَزَالُ أُحِبُّ بَنِى تَمِيمٍ مِنْ ثَلاَثٍ سَمِعْتُهُنَّ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « هُمْ أَشَدُّ أُمَّتِى عَلَى الدَّجَّالِ » . قَالَ وَجَاءَتْ صَدَقَاتُهُمْ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « هَذِهِ صَدَقَاتُ قَوْمِنَا » . قَالَ وَكَانَتْ سَبِيَّةٌ مِنْهُمْ عِنْدَ عَائِشَةَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَعْتِقِيهَا فَإِنَّهَا مِنْ وَلَدِ إِسْمَاعِيلَ » .
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Cerîr, ona Muğîre, ona Hâris, ona Ebu Zur'a, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir:
Hz. Peygamber'in (sav) Temîm oğulları hakkında söylediği üç şeyi duyduktan sonra onlara olan sevgimdaim oldu. Rasulullah onlar hakkında "ümmetimin Deccâl'a karşı en güçlü direniş gösterenleridir" buyurdu. Yine onların zekat malları geldiğinde Hz. Peygamber (sav) "bu mallar bizim kavmimizin sadakalarıdır" buyurdu. Âişe'nin elinde Temîm oğullarından esir bir cariye vardı. Rasulullah (sav), Âişe'ye: "Bu kadını azat et, çünkü o İsmail'in neslindendir" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8000, M006451
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ مُغِيرَةَ عَنِ الْحَارِثِ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ قَالَ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ لاَ أَزَالُ أُحِبُّ بَنِى تَمِيمٍ مِنْ ثَلاَثٍ سَمِعْتُهُنَّ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « هُمْ أَشَدُّ أُمَّتِى عَلَى الدَّجَّالِ » . قَالَ وَجَاءَتْ صَدَقَاتُهُمْ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « هَذِهِ صَدَقَاتُ قَوْمِنَا » . قَالَ وَكَانَتْ سَبِيَّةٌ مِنْهُمْ عِنْدَ عَائِشَةَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَعْتِقِيهَا فَإِنَّهَا مِنْ وَلَدِ إِسْمَاعِيلَ » .
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Cerîr, ona Muğîre, ona Hâris, ona Ebu Zur'a, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir:
Hz. Peygamber'in (sav) Temîm oğulları hakkında söylediği üç şeyi duyduktan sonra onlara olan sevgimdaim oldu. Rasulullah onlar hakkında "ümmetimin Deccâl'a karşı en güçlü direniş gösterenleridir" buyurdu. Yine onların zekat malları geldiğinde Hz. Peygamber (sav) "bu mallar bizim kavmimizin sadakalarıdır" buyurdu. Âişe'nin elinde Temîm oğullarından esir bir cariye vardı. Rasulullah (sav), Âişe'ye: "Bu kadını azat et, çünkü o İsmail'in neslindendir" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6451, /1049
Senetler:
()
Konular:
Kıyamet, alametleri, Deccal
Köle, Cariye, azadı, insan hürriyeti
Sosyal katmanlar, Kabileler, faziletleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7646, B001417
Hadis:
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَعْقِلٍ قَالَ سَمِعْتُ عَدِىَّ بْنَ حَاتِمٍ - رضى الله عنه - قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « اتَّقُوا النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ » .
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Harb (el-Vaşihî), ona Şube (b. Haccâc el-Atekî), ona Ebu İshak (es-Sebiî), ona Abdullah b. Mak'ıl (el-Müzenî), ona da Adiy b. Hatim (et-Taî) Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletti: “Bir hurmanın yarısı ile de olsa kendinizi ateşten koruyunuz.”
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
فَاتَّقُوا النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 10, 1/469
Senetler:
1. Ebû Tarîf Adî b. Hatim et-Taî (Adî b. Hatim b. Abdullah b. Sa'd b. Haşrec)
2. Ebu Velid Abdullah b. Ma'kıl el-Müzenî (Abdullah b. Ma'kıl b. Mukarrin)
3. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Eyyüb Süleyman b. Harb el-Vâşihî (Süleyman b. Harb b. Büceyl)
Konular:
CEHENNEM TASVİRLERİ
KTB, SADAKA Sadaka, fazileti Sadaka, sadakayı helal maldan vermek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7648, B001418
Hadis:
حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى بَكْرِ بْنِ حَزْمٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ دَخَلَتِ امْرَأَةٌ مَعَهَا ابْنَتَانِ لَهَا تَسْأَلُ ، فَلَمْ تَجِدْ عِنْدِى شَيْئًا غَيْرَ تَمْرَةٍ فَأَعْطَيْتُهَا إِيَّاهَا ، فَقَسَمَتْهَا بَيْنَ ابْنَتَيْهَا وَلَمْ تَأْكُلْ مِنْهَا ، ثُمَّ قَامَتْ فَخَرَجَتْ ، فَدَخَلَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلَيْنَا ، فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ « مَنِ ابْتُلِىَ مِنْ هَذِهِ الْبَنَاتِ بِشَىْءٍ كُنَّ لَهُ سِتْرًا مِنَ النَّارِ » .
Tercemesi:
Bize Bişr b. Muhammed, ona Abdullah, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Abdullah b. Ebu Bekir b. Hazm, ona da Urve, Aişe’nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etti:
Bir defasında yanıma bir kadın geldi. Beraberinde iki kız çocuğu vardı; bir şey istiyordu. O sırada yanımda bir hurmadan başka birşey bulamadım. Ben kadına o tek hurmayı verdim. Kadın hurmayı iki çocuğu arasında taksim etti ve kendisi ondan birşey yemedi. Sonra kalktı ve çıkıp gitti. Çok geçmeden yanımıza Hz. Peygamber (sav) geldi. Bu olayı kendisine haber verdim. Peygamber (sav): "Kadın erkek, herhangi bir kimse şu kız çocukları yüzünden herhangi bir suretle sıkıntıya uğratılırsa o kız çocukları kendisi için cehennem ateşinden koruyan birer perde olurlar" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 10, 1/469
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Abdullah b. Ebu Bekir el-Ensari (Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
6. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
7. Bişr b. Muhammed es-Sahtiyani (Bişr b. Muhammed)
Konular:
Aile, Çocuk, cennete girme vesilesi
Eğitim, çocukların eğitimi Sadaka, aileye yapılan harcama Sadaka, paylaşmaya önce yakınlardan başlamak
Yetim,
حَدَّثَنَا صَدَقَةُ قَالَ أَخْبَرَنَا يَحْيَى عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - قَالَ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يَقْرَأُ السُّورَةَ الَّتِى فِيهَا السَّجْدَةُ فَيَسْجُدُ وَنَسْجُدُ حَتَّى مَا يَجِدُ أَحَدُنَا مَكَانًا لِمَوْضِعِ جَبْهَتِهِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7756, B001079
Hadis:
حَدَّثَنَا صَدَقَةُ قَالَ أَخْبَرَنَا يَحْيَى عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - قَالَ كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يَقْرَأُ السُّورَةَ الَّتِى فِيهَا السَّجْدَةُ فَيَسْجُدُ وَنَسْجُدُ حَتَّى مَا يَجِدُ أَحَدُنَا مَكَانًا لِمَوْضِعِ جَبْهَتِهِ .
Tercemesi:
Bize Sadaka, ona Yahya, ona Ubeydullah, ona Nafi', ona da İbn Ömer (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Peygamber (sav), içinde secde ayeti bulunan bir sureyi okur ve secde ederdi. Biz de O'na uyarak secde ederdik. Hatta bazılarımız alnını yoymak için bir yer bulamazdı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ebvâbu Sücûdi'l-Kur'an 12, 1/403
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ubeydullah b. Ömer el-Adevî (Ubeydullah b. Ömer b. Hafs b. Asım b. Ömer b. Hattab)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Ebu Fadl Sadaka b. Fadl el-Mervezî (Sadaka b. Fadl)
Konular:
Kur'an, Secde ayetleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7793, İM000063
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ كَهْمَسِ بْنِ الْحَسَنِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمَرَ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنْ عُمَرَ قَالَ كُنَّا جُلُوسًا عِنْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَجَاءَ رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ شَدِيدُ سَوَادِ شَعَرِ الرَّأْسِ لاَ يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ وَلاَ يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ . قَالَ فَجَلَسَ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأَسْنَدَ رُكْبَتَهُ إِلَى رُكْبَتِهِ وَوَضَعَ يَدَيْهِ عَلَى فَخِذَيْهِ . ثُمَّ قَالَ يَا مُحَمَّدُ مَا الإِسْلاَمُ قَالَ « شَهَادَةُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنِّى رَسُولُ اللَّهِ وَإِقَامُ الصَّلاَةِ وَإِيتَاءُ الزَّكَاةِ وَصَوْمُ رَمَضَانَ وَحَجُّ الْبَيْتِ » . قَالَ صَدَقْتَ . فَعَجِبْنَا مِنْهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ . ثُمَّ قَالَ يَا مُحَمَّدُ مَا الإِيمَانُ قَالَ « أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَكُتُبِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ » . قَالَ صَدَقْتَ . فَعَجِبْنَا مِنْهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ . ثُمَّ قَالَ يَا مُحَمَّدُ مَا الإِحْسَانُ قَالَ « أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنَّكَ إِنْ لاَ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ » . قَالَ فَمَتَى السَّاعَةُ قَالَ « مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ » . قَالَ فَمَا أَمَارَتُهَا قَالَ « أَنْ تَلِدَ الأَمَةُ رَبَّتَهَا » . قَالَ وَكِيعٌ يَعْنِى تَلِدُ الْعَجَمُ الْعَرَبَ « وَأَنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ رِعَاءَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِى الْبِنَاءِ » . قَالَ ثُمَّ قَالَ فَلَقِيَنِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَعْدَ ثَلاَثٍ فَقَالَ « أَتَدْرِى مَنِ الرَّجُلُ » . قُلْتُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ . قَالَ « ذَاكَ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ مَعَالِمَ دِينِكُمْ » .
Tercemesi:
Bize Ali b. Muhammed, ona Veki' (b. Cerrah), ona Kehmes b. Hasan, ona Abdullah b. Büreyde, ona Yahya b. Ya'mer, ona Abdullah b. Ömer, ona da Ömer b. Hattab şöyle demiştir: "Biz Rasulullah'ın (sav) yanında oturuyorduk. Yanımıza elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah, üzerinde yolculuktan iz görülmeyen ve bizden de kendisini kimsenin tanımadığı bir adam geldi. Rasulullah'ın yanına oturdu, dizlerini dizlerine dayadı, ellerini O'nun (sav) dizlerine koydu ve 'Ey Muhammed! Bana İslam nedir' dedi. "Rasulullah; "Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak, Kabe'yi haccetmektir" buyurdu. Ömer şöyle devam etti: O "Doğru söyledin" dedi. O'nun böyle soru sorup sonra da doğrulaması (tasdik etmesi) bizim garibimize gitti. Sonra "Ey Muhammed! İman nedir," dedi. Rasulullah (sav); "Allah'a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe, hayrı ve şerriyle kadere iman etmektir" buyurdu. Ömer şöyle devam etti: O "Doğru söyledin" dedi. O'nun böyle soru sorup sonra da doğrulaması (tasdik etmesi) bizim garibimize gitti. Sonra "Ey Muhammed! İhsan nedir," dedi. Rasulullah "Kendisini görüyormuş gibi Allah’a ibadet etmekdir. Zira sen O’nu görmesen de O (ac) seni görüyor" buyurdu. Sonra "Kıyamet ne zaman kopacak?" deyince Rasulullah (sav); "Bu konuda soru sorulan sorandan daha fazla bilgili değildir" buyurdu. O, "O halde kıyametin alametleri nelerdir" dedi. Rasulullah (sav); "Cariyenin efendisini doğurması -Veki' bunun. Arap olmayan kadının Arap çocuk doğurması, alamına geldiğini söyledi- ve yalın ayak, (yarı) çıplak, ihtiyaç sahibi koyun çobanlarını binalar yapmada yarışır halde görmendir" buyurdu. Ömer şöyle devam etti: Üç gün sonra Rasulullah (sav) bana rastladı ve; "O adamın kim olduğunu biliyor musun?" buyurdu. Ben de: 'Allah ve Rasulü en iyi bilendir' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "O Cebrail'di. Size dininizin esaslarını öğretmeye geldi" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Mukaddime 9, /24
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Yahya b. Ya'mer el-Kaysî (Yahya b. Ya'mer)
4. Abdullah b. Büreyde el-Eslemî (Abdullah b. Büreyde Husayb b. Abdullah b. Hâris b. el-A'rec b. Sa'd b. Rezzâh b. Adi b. Sehm b)
5. Ebu Hasan Kehmes b. Hasan et-Teymî (Kehmes b. Hasan)
6. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
7. Ali b. Muhammed el-Kûfî (Ali b. Muhammed b. İshak)
Konular:
İhsan, ihsan nedir?
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, imanın esasları
İslam, islam nedir?
İslam, İslamın Şartları
Kıyamet, alametleri
KTB, İMAN
KTB, KADER
Melekler, Cebrail
حَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ عَامِرٍ عَنْ عَدِىِّ بْنِ حَاتِمٍ قَالَ أَتَيْتُ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ فَقَالَ لِى إِنَّ أَوَّلَ صَدَقَةٍ بَيَّضَتْ وَجْهَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَوُجُوهَ أَصْحَابِهِ صَدَقَةُ طَيِّئٍ جِئْتَ بِهَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7998, M006449
Hadis:
حَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ عَامِرٍ عَنْ عَدِىِّ بْنِ حَاتِمٍ قَالَ أَتَيْتُ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ فَقَالَ لِى إِنَّ أَوَّلَ صَدَقَةٍ بَيَّضَتْ وَجْهَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَوُجُوهَ أَصْحَابِهِ صَدَقَةُ طَيِّئٍ جِئْتَ بِهَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bana Züheyr b, Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ah-med b. İshâk rivayet etti, (Dedi ki) : Bize Ebû Avâne, Muğîra'dan, o fa Amir'den, o da Adiy b. Hâtİm'den naklen rivayet etti. Adiy şöyle demiş: Ömer b. Hattab'a geldim. Bana şunu söyledi: Resûlüllah (Sailallahü A leyhi veSellemy'm ve ashabının yüzlerini ağartan ilk sadaka senin Resûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem)'e getirdiğin Tay yi' kabilesinin sadakasidir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6449, /1049
Senetler:
()
Konular:
Sosyal katmanlar, Kabileler, faziletleri