3645 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hüreyre (ra) şöyle söylemiştir:
Hz. Peygamber (sav) zekatı emretmişti. Kendisine İbn Cemil, Halid b. Velid ve Abbas b. Abdülmuttalib'in zekatlarını vermedikleri söylendi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"İbn Cemil, fakir iken Allah ve Resulü'nün kendisini zenginleştirmesine böyle mi karşılık veriyor? Halid'e gelince; (ondan zekat istemekle) ona haksızlık yapıyorsunuz. Halid zırhını vakfetti ve onu Allah yolunda cihad için hazırladı. Abbas b. Abdülmuttalib'e gelince; o Allah'ın Resulü'nün amcasıdır. Zekatını vermesi gerekir. Bir misliyle birlikte (verecektir)."
İbn Ebu Zinad, babasından naklederek Şuayb'a mütâbaat etmiştir. İbn İshak Ebu Zinâd tarikiyle 'Zekat lafzını zikretmeksizin ona bir misliyle birlikte gereklidir şeklinde nakletmiştir.
İbn Cüreyc dedi ki; Bu rivayet A'rec'ten benzer şekilde bize nakledilmiştir.
Bize Abdân, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona Urve b. Zübeyir ve Said b. Müseyyeb, onlara Hakem b. Hizam (ra) şöyle demiştir:
Peygamber'den (dünyalık) istedim, verdi, Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra üçüncü defa yine istedim, yine verdi ve sonra şöyle buyurdu: "Ey Hakim! Şüphesiz bu dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Her kim bu malı tokgözlü olarak alırsa, o mal kendisi için bereketli ve hayırlı kılınır. Her kim de bunu açgözlülük ile alırsa bu mal, alan kimse için bereketli ve şerefli olmaz. O kimse bir yiyip de doymayan gibi doymaz. Veren el alan elden hayırlıdır." Hakîm der ki: Ben “Ey Allah'ın Rasulü, Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben şu dünyadan ayrılıncaya kadar senden sonra hiçbir kimsenin malından bir şey almayacağım” dedim. Ebu Bekir, Beytü'l-mâl'deki hakkını vermek için Hakîm'i çağırırdı. Fakat Hakîm, Ebu Bekir'in bu ihsanını kabul etmezdi. Sonra Ömer de hakkını vermek için onu çağırmıştı fakat Hakîm ondan da bir şey kabul etmemiştir. Bunun üzerine Ömer “Ey Müslüman topluluğu! Ben sizleri Hakîm üzerine şahit tutuyorum. Ben ganimet malından onun hakkını kendisine veriyorum fakat o bu hakkını almaktan çekiniyor” dedi. Hakîm, Peygamber'den (sav) sonra vefat edinceye kadar hiçbir insanın malından almamıştır.
Bize Yahya, ona Leys, ona Ubeydullah, ona Hamza, ona da İbn Ömer'in söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Kıyamet gününde güneş insanlara o kadar yaklaşır ki, dökülen ter insanın kulak seviyesine ulaşır. İşte insanlar bu elemli vaziyette iken önce Hz. Adem'den, sonra Hz. Musa'dan, sonra Hz. Muhammed'den (sav) yardım ve şefaat isterler."
Abdullah, ona Leys, ona da İbn Ebu Cafer tarikiyle ziyade yaparak şöyle söyledi:
"(Bu esnada) Hz. Peygamber (sav) halk arasında hüküm verilmesi için şefaat eder. Hacet kapısının halkasını tutana kadar ilerler. İşte o gün Allah, Rasulü'ne Makamı-ı Mahmûd'u ihsan eder. Bundan dolayı mahşer halkının hepsi Muhammed'e (sav) teşekkür edip onu överler"
Mualla şöyle dedi ki, bana Vüheyb, ona Numan b. Raşİd, ona Zührî'nin kardeşi Abdullah b. Müslim, ona Hamza, ona da İbn Ömer (ra) Hz. Peygamber'den (sav) istemek hakkındaki bu hadisi nakletmiştir.