3645 Kayıt Bulundu.
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona Zeyd b. Eslem, ona Ata b. Yesar, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Şu beş sınıf dışında zengin olanlara sadaka helâl değildir. Bunlar: Allah yolunda savaşanlar, zekât toplamakla görevli olanlar, borçlular, parası ile sadaka malını satın alanlar ve fakir komşusu bulunan zenginlerdir ki, fakire verilen sadakayı bu fakir, komşusu zengine hediye ettiğinde, bu ona helâldir."
Açıklama: Verilen sadaka malını zenginin para ile satın alması câizdir. Bu durumda zengin, sadaka malına, satın alma yoluyla malik olmaktadır. Ancak zenginin verdiği malı satın alması, toplumda hoş karşılanmayacağından, mekruh görülmüştür. Fakir komşunun, kendisine gelen ve sadaka malı olan yiyecek veya giyeceklerden zaman zaman zengin komşusuna hediye etmesi ve bu hediyeyi zenginin kabul etmesi de câizdir. Çünkü o artık sadaka değil, hediyedir.
Bize Hafs b. Ömer en-Nemerî, ona Şube, ona Abdülmelik b. Umeyr, ona Zeyd b. Ukbe el-Fezari, ona da Semüra'nın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Dilenmeler, tırmalamalardır; insan dilencilik yaparak kendi yüzünü tırmalar. Dolayısıyla dileyen yüzünü korusun, dileyen de bıraksın! Ancak insan, sultandan isteyebilir veya zarurî ihtiyacı olan bir şeyi (başkasından) da isteyebilir."
Açıklama: Dilencilik, her şeyden önce insanın şahsiyetiyle uyuşmayan çok çirkin bir tabiat ve kişiliğini alçaltıcı bir davranıştır. Hele dilenciliği bir meslek ve kazanç kapısı haline getirenler, son derece iğrenç tabiata sahip olan ve aşağılık bir hayata rıza gösteren zavallılardır. Bununla birlikte zarurî durumlarda insanın durumunu başkalarına açması ve yardım dilemesi de hayatın tabiî seyri içeresinde karşılaşılabilecek normal bir davranış olarak görülmelidir. Hatta o kendi durumunu açmadan, çevresindekilerin anlayıp kendisine el uzatmaları gerekir.
Bize el-Hasan b. Ali, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona Zeyd b. Eslem, ona Ata b. Yesar ona Ebu Saîd el-Hudrî Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurdu dediği ve önceki hadisi zikrettiği rivayet edilmiştir.
Ebû Davud dedi ki: Hadisi İbn Uyeyne de Zeyd’den Mâlik'in rivayeti gibi rivayet etmiştir. Sevrî de onu Zeyd’den rivayet etmiş, Zeyd şöyle demiştir: Güvenilir bir kişi bana Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etti.
Bize Muhammed b. Avf et-Tâî, ona el-Firyabî, ona Süfyan, ona İmran el-Bârikî, ona Atiyye, ona Ebu Saîd el-Hudrî Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Zenginin sadaka alması helâl değildir. Ancak (zengin de olsalar) Allah yolundakiler ve yolda kalmış olanlar ile fakir bir komşunun kendisine verilen sadakayı sana hediye etmesi veya sana davet vermesi hâli müstesna."
[Ebû Davud dedi ki: Firâs ile İbn Ebu Leyla Atiyye'den o da Ebu Said'den o da Peygamber'den (sav) benzerini rivayet etmiştir.
Bize Müsedded ve Ubeydullah b. Ömer ve Ebu Kamil, onlara Abdülvahid b. Ziyad, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre (ra) önceki hadisle aynı manada bir hadis rivayet etmiş, Rasulullah'ın (sav), "miskîn iffetli kişidir," dediğini zikretti. Müsedded, rivayetine şunu da ekledi:
"Miskîn, kendisine yetecek malı olmayan, ama yine de insanlara el açmayan ve muhtaç olduğu bilinmediği için kendisine sadaka verilmeyen kimsedir. (Âyette sözü edilen) mahrum işte odur."
Müsedded, rivayet ettiği hadiste "utandığı için sormayan" sözünü zikretmedi.
Ebû Davud dedi ki: Muhammed b. Sevr ile Abdurrezzak bu hadisi Mamer'den rivayet ettiler ve mahrum sözünü Zührî'nin sözü olduğunu söylediler ki, bu daha doğrudur.
Açıklama: Yoksul diye tercüme ettiğimiz miskin kelimesi, Türkçe'de fakir ile aynı manada kullanılır. Ancak İslâm hukukçuları banlara farklı manalar yüklemişlerdir. Hanefî ve Mâlikî fukahasına göre; miskin, hiçbir şeyi olmayan, fakir ise nisap miktarından az malı olan kimsedir. Şafiî ve Hanbelî fukahası ise bunun tam tersi bir anlayışa sahiptirler. Yani fakir; malı ve kazancı olmayan, miskin de malı geçimine kâfi gelmeyendir. Bu rivayette, fakir dahi olsa bir Müslümanın sahip olması gereken “kişilik” ile ilgili önemli bir niteliği öne çıkmaktadır. Kapı kapı dolaşıp el açan, insanlara yüz suyu döken bir kimlik, asla Müslümanın şahsiyetiyle uyuşmaz. Çünkü o muhtaç bile olsa, bu durumunu başkalarına duyurmayacak kadar onuruna düşkün bir yapıdadır.