3645 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyan, ona Musab b. Muhammed b. Şurahbil, ona Ya'lâ b. Ebu Yahya, ona Fatıma bt. Hüseyin, ona da Hüseyin b. Ali'nin (ra) rivâyet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"At üzerinde gelse bile, dilenenin hakkı vardır."
Açıklama: “At üzerinde gelse bile” ifadesi, zengin görünse bile anlamındadır. Kendisini zillete düşürüp el açan insanın geri çevrilmemesi tavsiye edilmektedir. Şüphesiz bu tavsiye normal insanlar için yapılmıştır. Hz. Peygamber döneminde Müslümanlar, ihtiyaçları olmadıkça kimseden bir şey istemezlerdi, hatta ihtiyaç hâlinde bile istemekten kaçınırlardı. Ama zaman içerisinde insanlar dilenmeyi meslek edinir ve insanların merhamet duygularını istismar etmeyi itiyat hâline getirirlerse, şüphesiz böyle bir istismara da âlet olmamak gerekir. Böyle bir zilleti kişiliğinin bariz vasfı hâline getiren insanları da eğitim yoluyla bu zilletten kurtarmak için onlara yardımcı olmak gerekir.
Bize Osman b. Ebu Şeybe (el-Absî), ona Yahya b. Ya'la el-Muharibi, ona babası (Ya'la b. Haris el-Muharibi), ona Ğaylân (b. Cami' el-Muharibi), ona Cafer b. İyas, ona da Mücahid (b. Cebr el-Kuraşî) İbn Abbas’ın şöyle anlattığını nakletti:
"Altın gümüş biriktirip Allah yolunda harcamayanları elem veren bir azapla müjdele! (Tevbe, 9/34)" mealindeki ayet inince, (ayetin hükmü) Müslümanlara ağır geldi. Bunun üzerine Ömer ben sizi rahatlatırım diyerek (Allah'ın Rasulüne) gitti ve Ey Allah'ın Nebisi! Bu ayetin (hükmü ve gereğince amel) ashabına ağır ve zor geldi dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Allah zekâtı, mallarınızdan fazla olanı temizlemekten başka bir gaye için farz kılmadı. Mirasları da ancak sizden sonrakilere kalsın diye farz kıldı" buyurdu. Ömer, (Rasulullah'ın bu sözleri karşısında sevincinden) tekbir getirdi. Sonra Rasul-i Ekrem (sav) ona şöyle dedi:
"Kişinin istikbali için edindiği en değerli şeyi sana haber vereyim mi? (O) Saliha bir kadındır. Kocası ona baktığı zaman kendisini (her haliyle) sevindirir, kendisinden bir şey yapmasını istediğinde yapar, yanında olmadığı zaman da (iffetini ve onun malını) korur."
Bize Muhammed b. Râfi', ona Yahya b. Adem, ona Züheyr, ona yanında Süfyan'ın bulunduğu bir şeyh, ona Fatıma bt. Hüseyin, ona babası, ona da Hz. Ali (ra), Rasulullah'tan (sav) bir önceki hadisin benzerini rivayet etmiştir.
Bize Kuteybe b. Said, ona Saîd b. Ebu Said, ona Abdurrahman b. Büceyd, ona da Rasulullah'a (sav) biat edenlerden biri olan babaannesi Ümmü Büceyd, Rasulullah'a (sav) Ey Allah'ın Rasulü (sav), yoksul biri gelip kapımın önünde duruyor, ama ona verecek bir şey bulamıyorum demiş. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ona şöyle dedi:
"Bir koyunun yanmış tırnağından başka ona verecek bir şey bulamasan bile, (hiç olmazsa) onu eline ver."
Bize el-Hasan b. Ali, ona Yezid b. Harun, ona Şube, ona Katade, ona Ebu Ömer el-Ğadânî, ona da Ebu Hureyre (ra) Rasulullah'tan (sav) önceki kıssanın benzerini rivayet etmiştir:
Birisi, Ebu Hureyre'ye develerin hakkı nedir? diye sordu. Ebu Hureyre de iyisini verirsin, bol sütlü olanını sütü sağılıp sana geri verilmek üzere hediye edersin, binilip sana iade edilmek üzere verirsin. Erkeğini dişileri aşılayıp sana iade edilmek üzere verirsin, sütlerinden içirirsin dedi.
Bize Yahya b. Halef, ona Ebu Âsım, ona İbn Cüreyc, ona Ebu Zübeyr, ona da Ubeyd b. Umeyr'in rivayet ettiğine göre, bir adam gelip; Ey Allah'ın Rasulü, develerin hakkı nedir? diye sordu. Ravi önceki hadisin benzerini zikretti ve buna "develerin süt kovalarını ariyet olarak verirsin" sözünü ekledi.
Bize Muhammed b. Abdullah el-Huzâî ve Musa b. İsmail, onlara Ebu Eşheb, ona Ebu Nadre, ona da Ebu Said el-Hudrî (ra) rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) ile bir seferde iken bir adam devesinin üzerinde geldi ve onu sağa sola çevirmeye başladı. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "kimin yanında fazla bir binit varsa onu biniti olmayana versin. Kimin yanında fazla azık varsa onu azığı olmayana versin," buyurdu. Öyle oldu ki biz, hiç birimizin sahip olduğu fazla malında hiçbir hakkının olmadığını zannettik.