Bize Yahya, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyr, ona da Nebî'nin (sav) hanımı Aişe şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah'a (sav) gelen ilk vahiy uykudaki sadık rüya şeklindeydi. Gördüğü bir rüya ertesi vakit mutlaka sabahın aydınlığı gibi apaçık gerçekleşirdi. Ardından ona yalnızlık sevdirildi. Hira mağarasına gider, ailesine dönmeden, orada gecelerce tehannüste bulunur, yani ibadet ederdi. Bunun için de yanına azık alırdı. Azığı bittikten sonra Hatice'nin yanına döner, aynı şekilde azık alırdı. Nihayet, o Hira mağarasında iken Hak, kendisine geldi. Melek, ona geldi ve 'oku' dedi. Rasulullah (sav), "ben okuma bilmem" dedi ve şöyle devam etti: "Melek, beni alıp takatim kesilene kadar sıktı, ardından bırakıp 'oku' dedi. Ben, okuma bilmem dedim. Beni yine alıp ikinci kez takatim kesilene kadar sıktı, ardından bırakıp 'oku' dedi. Ben, okuma bilmem dedim. Beni bir daha alıp takatim kesilene kadar üçüncü sefer sıktı, sonra bırakıp 'yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alakadan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. O, kalemle öğretendir. İnsana bilmediğini öğretti' dedi."(Alak 96/ 1-5) Rasulullah (sav) korkudan titreyerek oradan döndü. Nihayet, Hatice'nin yanına girdi ve "beni örtün, beni örtün" dedi. Korku (hali) ondan gidene kadar kendisini örttüler. Hatice'ye, "ey Hatice, bana ne oluyor, kendim için endişeleniyorum" dedi (ve) olanı kendisine anlattı. Hatice, 'asla, (bu duruma) sevin. Allah'a yemin olsun ki, o seni asla rezil-rüsvâ etmez. Ona yemin olsun ki sen, akrabayı ihmal etmez, doğru konuşur, muhtaçları gözetir, sadece sende olanı başkalarına infak eder, misafiri ağırlar, Hak'tan gelen sıkıntılara karşı insanlara yardım edersin' dedi. Hatice onu aldı ve amcasının oğlu Varaka b. Nevfel'e götürdü. Kendisi Cahiliye devrinde Hristiyan olmuş, Arapça yazabilen, İncil'i, Allah'ın yazmasını dilediği kadar Arapça olarak yazabilen biriydi. (Ayrıca) oldukça yaşlı olup gözleri görmezdi. Hatice, 'Ey amcamın oğlu, kardeşinin oğlunu dinle' dedi. Varaka, 'Ey kardeşimin oğlu, ne görüyorsun' dedi. Nebî (sav), gördüğünü ona anlattı. Varaka, 'Bu, Musa'ya indirilen Nâmûs'tur. Keşke, vakti geldiğinde genç olup hayatta olabilsem' dedi. (Varaka), başka şeyler de söyledi. Rasulullah (sav), "onlar beni sürecekler mi" dedi. Varaka, 'evet, senin getirdiğini getirene (muhakkak) eziyet edilmiştir. Senin zamanına (kadar) sağ kalabilirsem, sana her şeyimle yardım ederim' dedi. (Ne var ki), çok geçmeden kendisi vefat etti. Vahiy de bir süre kesildi. (Bundan dolayı) Rasulullah (sav), üzüldü.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11257, B000003
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنْ عَائِشَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ أَنَّهَا قَالَتْ أَوَّلُ مَا بُدِئَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنَ الْوَحْىِ الرُّؤْيَا الصَّالِحَةُ فِى النَّوْمِ ، فَكَانَ لاَ يَرَى رُؤْيَا إِلاَّ جَاءَتْ مِثْلَ فَلَقِ الصُّبْحِ ، ثُمَّ حُبِّبَ إِلَيْهِ الْخَلاَءُ ، وَكَانَ يَخْلُو بِغَارِ حِرَاءٍ فَيَتَحَنَّثُ فِيهِ - وَهُوَ التَّعَبُّدُ - اللَّيَالِىَ ذَوَاتِ الْعَدَدِ قَبْلَ أَنْ يَنْزِعَ إِلَى أَهْلِهِ ، وَيَتَزَوَّدُ لِذَلِكَ ، ثُمَّ يَرْجِعُ إِلَى خَدِيجَةَ ، فَيَتَزَوَّدُ لِمِثْلِهَا ، حَتَّى جَاءَهُ الْحَقُّ وَهُوَ فِى غَارِ حِرَاءٍ ، فَجَاءَهُ الْمَلَكُ فَقَالَ اقْرَأْ . قَالَ "مَا أَنَا بِقَارِئٍ. قَالَ فَأَخَذَنِى فَغَطَّنِى حَتَّى بَلَغَ مِنِّى الْجَهْدَ ، ثُمَّ أَرْسَلَنِى فَقَالَ اقْرَأْ . قُلْتُ مَا أَنَا بِقَارِئ . فَأَخَذَنِى فَغَطَّنِى الثَّانِيَةَ حَتَّى بَلَغَ مِنِّى الْجَهْدَ ، ثُمَّ أَرْسَلَنِى فَقَالَ اقْرَأْ . فَقُلْتُ مَا أَنَا بِقَارِئٍ . فَأَخَذَنِى فَغَطَّنِى الثَّالِثَةَ ، ثُمَّ أَرْسَلَنِى فَقَالَ ( اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِى خَلَقَ * خَلَقَ الإِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍ * اقْرَأْ وَرَبُّكَ الأَكْرَمُ )." فَرَجَعَ بِهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَرْجُفُ فُؤَادُهُ ، فَدَخَلَ عَلَى خَدِيجَةَ بِنْتِ خُوَيْلِدٍ رضى الله عنها فَقَالَ "زَمِّلُونِى زَمِّلُونِى" . فَزَمَّلُوهُ حَتَّى ذَهَبَ عَنْهُ الرَّوْعُ ، فَقَالَ لِخَدِيجَةَ وَأَخْبَرَهَا الْخَبَرَ "لَقَدْ خَشِيتُ عَلَى نَفْسِى." فَقَالَتْ خَدِيجَةُ كَلاَّ وَاللَّهِ مَا يُخْزِيكَ اللَّهُ أَبَدًا ، إِنَّكَ لَتَصِلُ الرَّحِمَ ، وَتَحْمِلُ الْكَلَّ ، وَتَكْسِبُ الْمَعْدُومَ ، وَتَقْرِى الضَّيْفَ ، وَتُعِينُ عَلَى نَوَائِبِ الْحَقِّ . فَانْطَلَقَتْ بِهِ خَدِيجَةُ حَتَّى أَتَتْ بِهِ وَرَقَةَ بْنَ نَوْفَلِ بْنِ أَسَدِ بْنِ عَبْدِ الْعُزَّى ابْنَ عَمِّ خَدِيجَةَ - وَكَانَ امْرَأً تَنَصَّرَ فِى الْجَاهِلِيَّةِ ، وَكَانَ يَكْتُبُ الْكِتَابَ الْعِبْرَانِىَّ ، فَيَكْتُبُ مِنَ الإِنْجِيلِ بِالْعِبْرَانِيَّةِ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكْتُبَ ، وَكَانَ شَيْخًا كَبِيرًا قَدْ عَمِىَ - فَقَالَتْ لَهُ خَدِيجَةُ يَا ابْنَ عَمِّ اسْمَعْ مِنَ ابْنِ أَخِيكَ . فَقَالَ لَهُ وَرَقَةُ يَا ابْنَ أَخِى مَاذَا تَرَى فَأَخْبَرَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَبَرَ مَا رَأَى . فَقَالَ لَهُ وَرَقَةُ هَذَا النَّامُوسُ الَّذِى نَزَّلَ اللَّهُ عَلَى مُوسَى صلى الله عليه وسلم يَا لَيْتَنِى فِيهَا جَذَعًا ، لَيْتَنِى أَكُونُ حَيًّا إِذْ يُخْرِجُكَ قَوْمُكَ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "أَوَمُخْرِجِىَّ هُمْ" . قَالَ نَعَمْ ، لَمْ يَأْتِ رَجُلٌ قَطُّ بِمِثْلِ مَا جِئْتَ بِهِ إِلاَّ عُودِىَ ، وَإِنْ يُدْرِكْنِى يَوْمُكَ أَنْصُرْكَ نَصْرًا مُؤَزَّرًا . ثُمَّ لَمْ يَنْشَبْ وَرَقَةُ أَنْ تُوُفِّىَ وَفَتَرَ الْوَحْىُ .
Tercemesi:
Bize Yahya, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyr, ona da Nebî'nin (sav) hanımı Aişe şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah'a (sav) gelen ilk vahiy uykudaki sadık rüya şeklindeydi. Gördüğü bir rüya ertesi vakit mutlaka sabahın aydınlığı gibi apaçık gerçekleşirdi. Ardından ona yalnızlık sevdirildi. Hira mağarasına gider, ailesine dönmeden, orada gecelerce tehannüste bulunur, yani ibadet ederdi. Bunun için de yanına azık alırdı. Azığı bittikten sonra Hatice'nin yanına döner, aynı şekilde azık alırdı. Nihayet, o Hira mağarasında iken Hak, kendisine geldi. Melek, ona geldi ve 'oku' dedi. Rasulullah (sav), "ben okuma bilmem" dedi ve şöyle devam etti: "Melek, beni alıp takatim kesilene kadar sıktı, ardından bırakıp 'oku' dedi. Ben, okuma bilmem dedim. Beni yine alıp ikinci kez takatim kesilene kadar sıktı, ardından bırakıp 'oku' dedi. Ben, okuma bilmem dedim. Beni bir daha alıp takatim kesilene kadar üçüncü sefer sıktı, sonra bırakıp 'yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alakadan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. O, kalemle öğretendir. İnsana bilmediğini öğretti' dedi."(Alak 96/ 1-5) Rasulullah (sav) korkudan titreyerek oradan döndü. Nihayet, Hatice'nin yanına girdi ve "beni örtün, beni örtün" dedi. Korku (hali) ondan gidene kadar kendisini örttüler. Hatice'ye, "ey Hatice, bana ne oluyor, kendim için endişeleniyorum" dedi (ve) olanı kendisine anlattı. Hatice, 'asla, (bu duruma) sevin. Allah'a yemin olsun ki, o seni asla rezil-rüsvâ etmez. Ona yemin olsun ki sen, akrabayı ihmal etmez, doğru konuşur, muhtaçları gözetir, sadece sende olanı başkalarına infak eder, misafiri ağırlar, Hak'tan gelen sıkıntılara karşı insanlara yardım edersin' dedi. Hatice onu aldı ve amcasının oğlu Varaka b. Nevfel'e götürdü. Kendisi Cahiliye devrinde Hristiyan olmuş, Arapça yazabilen, İncil'i, Allah'ın yazmasını dilediği kadar Arapça olarak yazabilen biriydi. (Ayrıca) oldukça yaşlı olup gözleri görmezdi. Hatice, 'Ey amcamın oğlu, kardeşinin oğlunu dinle' dedi. Varaka, 'Ey kardeşimin oğlu, ne görüyorsun' dedi. Nebî (sav), gördüğünü ona anlattı. Varaka, 'Bu, Musa'ya indirilen Nâmûs'tur. Keşke, vakti geldiğinde genç olup hayatta olabilsem' dedi. (Varaka), başka şeyler de söyledi. Rasulullah (sav), "onlar beni sürecekler mi" dedi. Varaka, 'evet, senin getirdiğini getirene (muhakkak) eziyet edilmiştir. Senin zamanına (kadar) sağ kalabilirsem, sana her şeyimle yardım ederim' dedi. (Ne var ki), çok geçmeden kendisi vefat etti. Vahiy de bir süre kesildi. (Bundan dolayı) Rasulullah (sav), üzüldü.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Vahiy 1, 1/191
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
HZ.PEYGAMBER'İN SAYGINLIĞI
İnsan, yaratılış özellikleri
KTB, VAHİY
KTB, YARATILIŞ
Vahiy, başlangıcı
Vahiy, geliş şekilleri
Vahiy, vahyin kesilmesi
حَدَّثَنَا قَبِيصَةُ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ طَلْحَةَ عَنْ أَنَسٍ - رضى الله عنه - قَالَ مَرَّ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِتَمْرَةٍ مَسْقُوطَةٍ فَقَالَ: " لَوْلاَ أَنْ تَكُونَ صَدَقَةً لأَكَلْتُهَا " . وَقَالَ هَمَّامٌ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: " أَجِدُ تَمْرَةً سَاقِطَةً عَلَى فِرَاشِى " .
Bize Kabîsa, ona Süfyân, ona Mansur, ona Talha, ona Enes'in söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) yerde düşmüş bir hurma tanesi buldu ve şöyle dedi: "Zekat malı olma ihtimali olmasaydı bunu mutlaka yerdim."
Hemmâm'ın Ebu Hüreyre'den onun da Hz. Peygamber'den (sav) naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Bazen yatağımın üstüne düşmüş bir hurma tanesi buluyorum." (Fakat zekat malı olma ihtimaline karşı yemiyorum.)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11295, B002055
Hadis:
حَدَّثَنَا قَبِيصَةُ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ طَلْحَةَ عَنْ أَنَسٍ - رضى الله عنه - قَالَ مَرَّ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِتَمْرَةٍ مَسْقُوطَةٍ فَقَالَ: " لَوْلاَ أَنْ تَكُونَ صَدَقَةً لأَكَلْتُهَا " . وَقَالَ هَمَّامٌ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: " أَجِدُ تَمْرَةً سَاقِطَةً عَلَى فِرَاشِى " .
Tercemesi:
Bize Kabîsa, ona Süfyân, ona Mansur, ona Talha, ona Enes'in söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) yerde düşmüş bir hurma tanesi buldu ve şöyle dedi: "Zekat malı olma ihtimali olmasaydı bunu mutlaka yerdim."
Hemmâm'ın Ebu Hüreyre'den onun da Hz. Peygamber'den (sav) naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Bazen yatağımın üstüne düşmüş bir hurma tanesi buluyorum." (Fakat zekat malı olma ihtimaline karşı yemiyorum.)
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Buyû' 4, 1/594
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Muhammed Talha b. Musarrif el-İyâmî (Talha b. Musarrif b. Amr b. Ka'b b. Cuhdüb)
3. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Ebu Amir Kabisa b. Ukbe es-Süvaî (Kabisa b. Ukbe b. Muhammed)
Konular:
Sadaka, Peygamber (a.s.) ve Ehli Beytin yememesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11604, B001719
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ حَدَّثَنَا عَطَاءٌ سَمِعَ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - يَقُولُ كُنَّا لاَ نَأْكُلُ مِنْ لُحُومِ بُدْنِنَا فَوْقَ ثَلاَثِ مِنًى ، فَرَخَّصَ لَنَا النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « كُلُوا وَتَزَوَّدُوا » . فَأَكَلْنَا وَتَزَوَّدْنَا . قُلْتُ لِعَطَاءٍ أَقَالَ حَتَّى جِئْنَا الْمَدِينَةَ قَالَ لاَ .
Tercemesi:
Bize Müsedded b. Müserhed, ona Yahya, ona İbn Cüreyc, ona da Atâ, Cabir b. Abdullah'ın (r.anhüma) şöyle dediğini rivayet etti:
"Biz Minâ'da kaldığımız üç günden fazla bir zamanda, kurban develerimizin etinden yemezdik. (Üç günden arta kalan eti sadaka verirdik.) Sonra Peygamber (sav) bize ruhsat verdi de: 'Kurbân etlerinizi yiyiniz ve (kavurup) azık yapınız' buyurdu. Bu izin üzerine biz de yedik ve azık edindik. İbn Cureyc dedi ki: Ben Atâ'ya: Câbir, 'Medine'ye gelinceye kadar' dedi mi? diye sordum. Atâ: Hayır (Câbir Medine'ye gelinceye kadar demedi), dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hac 124, 1/529
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
3. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
KTB, KURBAN
Kurban, eti
Kurban, etlerini üç günden fazla saklamak
Kurban, kurban ve adak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11826, T002042
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ مُحَمَّدٍ الزَّعْفَرَانِىُّ حَدَّثَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ أَخْبَرَنَا حُمَيْدٌ وَثَابِتٌ وَقَتَادَةُ عَنْ أَنَسٍ أَنَّ نَاسًا مِنْ عُرَيْنَةَ قَدِمُوا الْمَدِينَةَ فَاجْتَوَوْهَا فَبَعَثَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى إِبِلِ الصَّدَقَةِ وَقَالَ « اشْرَبُوا مِنْ أَلْبَانِهَا وَأَبْوَالِهَا » . قَالَ أَبُو عِيسَى: وَفِى الْبَابِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ . وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Enes (r.a.)’den rivâyete göre: “Ureyne kabilesinden bazı kimseler Medîne’ye gelmişlerdi de Medîne’nin havası onlara ağır gelmişti; bu yüzden Rasûlullah (s.a.v.) onları zekat develerinin bulunduğu Medîne dışındaki bir yere gönderdi ve orada develerin idrarı ve sütlerini içiniz” buyurdu. Tirmizî: Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.Bu hadis hasen sahihtir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tıb 6, 4/385
Senetler:
()
Konular:
Tedavi, deve idrarıyla
Tedavi, deve sütüyle
Tedavi, Hz. Peygamber döneminde Tedavi şekilleri,
Bize Müsedded, ona Yahya, ona da Şube, önceki hadisle aynı manada rivayet ettiler. Bu rivayete göre Rasulullah (sav) üç defa, "onu bir yıl boyunca ilan et!" buyurmuş. Sonra da ravi, Hz. Peygamber Übey b. Ka'b'a bu ilan işini bir sene boyunca yap mı dedi, yoksa üç sene boyunca yap mı demek istedi, hatırlamıyorum dedi.
Açıklama: Bulunan bir malın sahibini bulmak için saklanması gereken süre konusu, kanaatimizce biraz da dönemin şartları ve örf ile ilgilidir. Bu sürenin daha uzun veya kısa olmasında bir sakınca bulunmasa gerektir. Maksat, malın asıl sahibini bulmak için gerekli çabayı göstermektir. Nitekim Hanefî fukahası da asıl sahibinin artık kaybettiği malı aramayacak zannı hasıl oluncaya kadar ilan etmek gerektiği kanaatindedir. Bir insanın kaybettiği malı arama zamanı da malın azlığına ve çokluğuna göre farklılık gösterir.
Malı bulan kişi belli süre geçtiği halde asıl sahibi ortaya çıkmamışsa muhayyerdir; isterse malı muhafazaya devam eder, isterse hâkime teslim eder, şayet fakir biriyse kendisi de kullanabilir. Eğer zenginse onu kendisinin kullanması câiz olmaz. Zengin birinin onu kendisi için kullanabilmesi, ancak hâkimin izniyle mümkün olur. Çünkü bulunan bir malın asıl sahibi ortaya çıkmazsa, esas olan onun tasadduk edilmesidir; tasaddukun mahalli de zengin biri değil, fakir insandır. Şayet bulunan mal çok fazla olursa, hazineye konması gerekir.
Kayıp bir malı bulan kişinin onu alıp saklaması, bazen mubah, bazen vacip, bazen de haram olur. Alınmadığı takdirde telef olacağı korkusu bulunmayan bir malı alıp saklamak mubah, zayi olacağından korkulan malı sahibi adına saklamak vacip, sahibine vermeyip iktisab ve intifa niyetiyle almak da haramdır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11051, D001702
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ شُعْبَةَ بِمَعْنَاهُ قَالَ "عَرِّفْهَا حَوْلاً." وَقَالَ ثَلاَثَ مِرَارٍ قَالَ فَلاَ أَدْرِى قَالَ لَهُ ذَلِكَ فِى سَنَةٍ أَوْ فِى ثَلاَثِ سِنِينَ .
Tercemesi:
Bize Müsedded, ona Yahya, ona da Şube, önceki hadisle aynı manada rivayet ettiler. Bu rivayete göre Rasulullah (sav) üç defa, "onu bir yıl boyunca ilan et!" buyurmuş. Sonra da ravi, Hz. Peygamber Übey b. Ka'b'a bu ilan işini bir sene boyunca yap mı dedi, yoksa üç sene boyunca yap mı demek istedi, hatırlamıyorum dedi.
Açıklama:
Bulunan bir malın sahibini bulmak için saklanması gereken süre konusu, kanaatimizce biraz da dönemin şartları ve örf ile ilgilidir. Bu sürenin daha uzun veya kısa olmasında bir sakınca bulunmasa gerektir. Maksat, malın asıl sahibini bulmak için gerekli çabayı göstermektir. Nitekim Hanefî fukahası da asıl sahibinin artık kaybettiği malı aramayacak zannı hasıl oluncaya kadar ilan etmek gerektiği kanaatindedir. Bir insanın kaybettiği malı arama zamanı da malın azlığına ve çokluğuna göre farklılık gösterir.
Malı bulan kişi belli süre geçtiği halde asıl sahibi ortaya çıkmamışsa muhayyerdir; isterse malı muhafazaya devam eder, isterse hâkime teslim eder, şayet fakir biriyse kendisi de kullanabilir. Eğer zenginse onu kendisinin kullanması câiz olmaz. Zengin birinin onu kendisi için kullanabilmesi, ancak hâkimin izniyle mümkün olur. Çünkü bulunan bir malın asıl sahibi ortaya çıkmazsa, esas olan onun tasadduk edilmesidir; tasaddukun mahalli de zengin biri değil, fakir insandır. Şayet bulunan mal çok fazla olursa, hazineye konması gerekir.
Kayıp bir malı bulan kişinin onu alıp saklaması, bazen mubah, bazen vacip, bazen de haram olur. Alınmadığı takdirde telef olacağı korkusu bulunmayan bir malı alıp saklamak mubah, zayi olacağından korkulan malı sahibi adına saklamak vacip, sahibine vermeyip iktisab ve intifa niyetiyle almak da haramdır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Lukata 2, /397
Senetler:
1. Ebu Münzir Übey b. Ka'b el-Ensarî (Übey b. Ka'b b. Kays b. Ubeyd b. Zeyd)
2. Ebu Ümeyye Süveyd b. Ğafele el-Cu'fî (Süveyd b. Ğafele b. Avsece)
3. Seleme b. Küheyl el-Hadramî (Seleme b. Küheyl b. Husayn)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
6. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Lukata (Kayıp mal)
Bize Harun b. Abdullah el-Hammâl ve el-Hasan b. Davud el-Münkedirî, onlara İbn Ebu Fudeyk, ona ed-Dahhak b. Osman, ona Sadaka b. Yesar, ona Abdullah b. Ömer’in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Biriniz namaz kılıyorken kimsenin önünden geçmesine fırsat vermesin. İlla geçmek isterse onunla boğuşsun. Çünkü o geçmek isteyen ile birlikte arkadaşı şeytan da vardır." El-Münkedirî: “Onunla beraber Uzza da vardır,” demiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11607, İM000955
Hadis:
حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْحَمَّالُ وَالْحَسَنُ بْنُ دَاوُدَ الْمُنْكَدِرِىُّ قَالاَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى فُدَيْكٍ عَنِ الضَّحَّاكِ بْنِ عُثْمَانَ عَنْ صَدَقَةَ بْنِ يَسَارٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: " إِذَا كَانَ أَحَدُكُمْ يُصَلِّى فَلاَ يَدَعْ أَحَدًا يَمُرُّ بَيْنَ يَدَيْهِ فَإِنْ أَبَى فَلْيُقَاتِلْهُ فَإِنَّ مَعَهُ الْقَرِينَ " وَقَالَ الْمُنْكَدِرِىُّ فَإِنَّ مَعَهُ الْعُزَّى .
Tercemesi:
Bize Harun b. Abdullah el-Hammâl ve el-Hasan b. Davud el-Münkedirî, onlara İbn Ebu Fudeyk, ona ed-Dahhak b. Osman, ona Sadaka b. Yesar, ona Abdullah b. Ömer’in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Biriniz namaz kılıyorken kimsenin önünden geçmesine fırsat vermesin. İlla geçmek isterse onunla boğuşsun. Çünkü o geçmek isteyen ile birlikte arkadaşı şeytan da vardır." El-Münkedirî: “Onunla beraber Uzza da vardır,” demiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, İkâmetu's-salât ve's-sünnetü fîhâ 39, /158
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Sadaka b. Yesar el-Cezerî (Sadaka b. Yesar)
3. Ebu Osman Dahhak b. Osman el-Hizami (Dahhak b. Osman b. Abdullah b. Halid b. Hizam)
4. Ebu İsmail Muhammed b. Ebu Füdeyk ed-Dîlî (Muhammed b. İsmail b. Müslim b. Ebu Füdeyk)
5. Ebu Muhammed Hasan b. Davud el-Kuraşî (Hasan b. Davud b. Muhammed b. Münkedir)
Konular:
Namaz, kılanın önünden geçmek
Namaz, namazın önünden geçeni engellemek
Açıklama: Elbani bu hadisin hasen sahih olduğunu ifade etmiştir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11338, İM000927
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ الْحَسَنِ الْمَرْوَزِىُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ بِشْرِ بْنِ عَاصِمٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ قِيلَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم - وَرُبَّمَا قَالَ سُفْيَانُ قُلْتُ - يَا رَسُولَ اللَّهِ ذَهَبَ أَهْلُ الأَمْوَالِ وَالدُّثُورِ بِالأَجْرِ يَقُولُونَ كَمَا نَقُولُ وَيُنْفِقُونَ وَلاَ نُنْفِقُ . قَالَ لِى « أَلاَ أُخْبِرُكُمْ بِأَمْرٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ أَدْرَكْتُمْ مَنْ قَبْلَكُمْ وَفُتُّمْ مَنْ بَعْدَكُمْ تَحْمَدُونَ اللَّهَ فِى دُبُرِ كُلِّ صَلاَةٍ وَتُسَبِّحُونَهُ وَتُكَبِّرُونَهُ ثَلاَثًا وَثَلاَثِينَ وَثَلاَثًا وَثَلاَثِينَ وَأَرْبَعًا وَثَلاَثِينَ » . قَالَ سُفْيَانُ لاَ أَدْرِى أَيَّتُهُنَّ أَرْبَعٌ .
Tercemesi:
Bize el-Hüseyin b. el-Hasan el-Mervezî, ona Süfyan b. Uyeyne, ona Bişr b. Âsım, ona babası, o, Ebu Zer’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Nebi’ye (sav) şöyle denildi –bazen Süfyan: dedim diye rivayet etmiştir- :
-Ey Allah’ın Rasulü, mal ve servet sahipleri sevabı alıp götürdüler, (çünkü) onlar da bizim söylediğimiz gibi söylüyor bununla birlikte onlar infak etmekle birlikte biz infak edemiyoruz, dediler. Rasulullah (sav) bana:
-Size yaptığınız takdirde sizden öncekilere yetişeceğiniz, sizden sonrakileri de geride bırakacağınız bir hususu haber vereyim mi? Her bir namazın arkasından otuz üç, otuz üç ve otuz dört defa Elhamdülillah, Subhanallah ve Allahu Ekber deyiniz” buyurdu. Süfyan, bunların hangilerinin (otuz) dört olduğunu bilmiyorum, demiştir.
Açıklama:
Elbani bu hadisin hasen sahih olduğunu ifade etmiştir
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, İkâmetu's-salât ve's-sünnetü fîhâ 32, /154
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Asım b. Süfyan es-Sekafî (Asım b. Süfyan b. Abdullah)
3. Bişr b. Asım es-Sekafi (Bişr b. Asım b. Süfyan b. Abdullah)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Hüseyin b. Hasan es-Sülemî (Hüseyin b. Hasan b. Harb)
Konular:
KTB, NAMAZ,
Tesbih, namazdan sonra tesbih çekmek
حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ هَمَّامٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ "إِذَا أَنْفَقَتِ الْمَرْأَةُ مِنْ كَسْبِ زَوْجِهَا عَنْ غَيْرِ أَمْرِهِ ، فَلَهُ نِصْفُ أَجْرِهِ".
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11316, B002066
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ هَمَّامٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ "إِذَا أَنْفَقَتِ الْمَرْأَةُ مِنْ كَسْبِ زَوْجِهَا عَنْ غَيْرِ أَمْرِهِ ، فَلَهُ نِصْفُ أَجْرِهِ".
Tercemesi:
Bize Yahya b. Cafer, ona Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Hemmam, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Kadın, bilgisi/izni olmaksızın kocasının kazancından infak ettiğinde, kocası için de yapılan infakın yarı mükafatı vardır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Buyû' 2066, 1/597
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Ukbe Hemmâm b. Münebbih el-Yemânî (Hemmâm b. Münebbih b. Kamil b. Sîc)
3. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
4. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
5. Ebu Zekeriyya Yahya b. Cafer el-Bikendî (Yahya b. Cafer b. A'yen)
Konular:
İnfak, kadının kocasının malından harcaması
Mülkiyet, Kadın, kocasının malından tasarrufta bulunması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11384, D001858
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ ح
وَحَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ - وَهَذَا لَفْظُ ابْنِ الْمُثَنَّى - عَنْ دَاوُدَ عَنْ عَامِرٍ عَنْ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَرَّ بِهِ زَمَنَ الْحُدَيْبِيَةِ فَذَكَرَ الْقِصَّةَ فَقَالَ "أَمَعَكَ دَمٌ." قَالَ لاَ. قَالَ "فَصُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ أَوْ تَصَدَّقْ بِثَلاَثَةِ آصُعٍ مِنْ تَمْرٍ عَلَى سِتَّةِ مَسَاكِينَ بَيْنَ كُلِّ مِسْكِينَيْنِ صَاعٌ."
Tercemesi:
Bize İbnü'l-Müsenna, ona Abdulvehhab; (T)
Bize Nasr b. Ali, ona Yezid b. Zürey' rivayet etti –bu İbnü'l-Müsenna'nın lafzıdır-, ona Davud, ona Amir, ona da Ka'b b. Ucre'den rivayet olunduğuna göre) Hudeybiye (seferi) sırasında Ka'b (başındaki rahatsızlıkla ilgili bu) olayı yanına gelen Rasulullah'a (sav) anlatmış bunun üzerine (Hz. Peygamber); "yanında kurban var mı?" diye sormuş. O da hayır, cevabını vermiş. (Resul-i Ekrem de:) "O halde üç gün oruç tut yahut ta her iki fakire bir sâ' olmak üzere altı fakire üç sâ' hurma tasadduk et," buyurmuştur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Menâsik 43, /433
Senetler:
1. Ka'b b. Ucre el-Ensarî (Ka'b b. Ucre)
2. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
3. Ebu Bekir Davud b. Ebu Hind el-Kuşeyrî (Davud b. Dinar b. Azafir)
4. Ebu Muaviye Yezid b. Zürey' el-Ayşî (Yezid b. Zürey' b. Yezid)
5. Sağîr Ebu Amr Nasr b. Ali el-Ezdî (Nasr b. Ali b. Nasr b. Ali b. Sahban b. Übey)
Konular:
Hac, ihramdan kurbanla çıkmak
Siyer, Hudeybiye Günü
Umre
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12050, B001786
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا يَحْيَى حَدَّثَنَا هِشَامٌ قَالَ أَخْبَرَنِى أَبِى قَالَ أَخْبَرَتْنِى عَائِشَةُ - رضى الله عنها - قَالَتْ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُوَافِينَ لِهِلاَلِ ذِى الْحَجَّةِ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَنْ أَحَبَّ أَنْ يُهِلَّ بِعُمْرَةٍ فَلْيُهِلَّ ، وَمَنْ أَحَبَّ أَنْ يُهِلَّ بِحَجَّةِ فَلْيُهِلَّ ، وَلَوْلاَ أَنِّى أَهْدَيْتُ لأَهْلَلْتُ بِعُمْرَةٍ » . فَمِنْهُمْ مَنْ أَهَلَّ بِعُمْرَةٍ ، وَمِنْهُمْ مِنْ أَهَلَّ بِحَجَّةٍ ، وَكُنْتُ مِمَّنْ أَهَلَّ بِعُمْرَةٍ ، فَحِضْتُ قَبْلَ أَنْ أَدْخُلَ مَكَّةَ ، فَأَدْرَكَنِى يَوْمُ عَرَفَةَ ، وَأَنَا حَائِضٌ ، فَشَكَوْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « دَعِى عُمْرَتَكِ ، وَانْقُضِى رَأْسَكِ وَامْتَشِطِى ، وَأَهِلِّى بِالْحَجِّ » . فَفَعَلْتُ ، فَلَمَّا كَانَتْ لَيْلَةُ الْحَصْبَةِ أَرْسَلَ مَعِى عَبْدَ الرَّحْمَنِ إِلَى التَّنْعِيمِ ، فَأَرْدَفَهَا ، فَأَهَلَّتْ بِعُمْرَةٍ مَكَانَ عُمْرَتِهَا ، فَقَضَى اللَّهُ حَجَّهَا وَعُمْرَتَهَا ، وَلَمْ يَكُنْ فِى شَىْءٍ مِنْ ذَلِكَ هَدْىٌ ، وَلاَ صَدَقَةٌ ، وَلاَ صَوْمٌ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Yahya, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe şöyle rivayet etmiştir:
Bizler Peygamber ile birlikte zülhicce ayının sonun doğru Medine'den yola çıktık. Peygamber: "Kim umre niyetiyle ihrama girmek isterse ihrama girip telbiye getirsin. Hac niyetiyle ihrama girip telbiye getirmek isteyen de hac niyetiyle ihrama girip telbiye etsin. Ben eğer kurbanlık getirmemiş olsaydım umre niyetiyle ihrama girip telbiye getirirdim." buyurdu. Bunun üzerine ashabından bazıları umre niyetiyle ihrama girip telbiye getirdi, bazıları da hac niyetiyle ihrama girip telbiye getirdi. Ben de umre niyetiyle ihrama girip telbiye getirenlerdim. Ben, Mekke'ye girmeden önce hayız gördüm. Hayızlıyken de arefe günü gelip çattı. Ben durumumu Peygamber'e arz edip söyledim. Peygamber: "Umreni bırak, başının saç örgülerini çöz, taran ve hac niyetiyle telbiye getir!" buyurdu. Ben de öyle yaptım. Nihayet (hac bitince) Muhassab'da kaldığımız gecede Peygamber, Abdurrahman'ı, benimle birlikte Ten'îm'e yolladı. Abdurrahman, Aişe'yi bineğinin arka tarafına bindirip götürdü. Aişe oradan daha önce başladığı umresinin yerine, yeni bir umre niyetiyle ihrama girip telbiye getirdi. Böylece Allah, Aişe'nin haccını ve umresini yerine getirdi. Ve bu umreden dolayı kefaret olarak ne kurban, ne sadaka, ne de oruç tutmak gerekmedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ebvâbu'l-Umreti 7, 1/540
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Hişam b. Yahya el-Mahzumi (Hişam b. Yahya b. As b. Hişam b. Muğîra)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Kadın, hayız,
Umre