3644 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Ammâr Hüseyin b. Hureys el-Huzâî, ona Veki, ona Kehmes b. Hasan, ona Abdullah b. Büreyde, ona da Yahya b. Ya’mur şöylerivayet etmiştir:
Kader konusunda ilk konuşan kişi, Ma’bed el-Cühenî oldu. Bunun üzerine biz de, Hz. Peygamber’in (sav) ashabından bir kişi ile karşılaşırsak ona bu kimselerin ortaya attığı kader konusunu soralım diye Humeyd b. Abdurrahman el-Hımyerî ile birlikte yola çıkıp Medine’ye geldik. Bu sırada Abdullah b. Ömer ile karşılaştık, mescitten dışarı çıkıyordu. Arkadaşımla birlikte onun yanına vardık. Arkadaşımın, bu konuda konuşmayı bana bıraktığını düşünerek İbn Ömer’e “Ey Ebu Abdurrahman, Bazı kimseler Kur’ân okuyor, ilimde derin meselelere dalıyor ve kader diye bir şeyin olmadığını her işin (ezelde takdir edilmeyip) hemen o anda meydana geliveren bir durum olduğunu söylüyorlar” dedim. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer şöyle dedi: Onlarla bir daha karşılaşırsan benim onlardan, onların da benden uzak olduklarını kendilerine bildir. Abdullah’ın adına yemin ettiği Allah'a ant olsun ki onlardan biri Allah yolunda Uhud dağı kadar altın harcasa, yine de kadere ve hayır ve şerrin ondan olduğuna iman etmedikçe, onların bu infakı kabul edilmez. Râvi Yahya b. Ya’mur der ki: Daha sonra Abdullah b. Ömer, Ömer b. Hattâb'ın şöyle dediğini rivayet etti:
"Rasulullah’ın (sav) yanında bulunduğumuz bir sırada, elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuk belirtisi görülmüyordu, içimizden hiçbir kimse de kendisini tanımıyordu. Bu kimse Rasulullah’ın (sav) yanına geldi, dizini onun dizine dayadı ve 'ey Muhammed! İman nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ahiret gününe, hayır ve şerri ile kadere inanmaktır' diye cevap verdi. Sonra o adam 'İslam nedir?' diye sordu. Allah Rasulü (sav) 'Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in, Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır' buyurdu. Sonra o adam 'ihsan nedir?' diye sordu. Rasulullah (sav) 'Allah’ı görür gibi ibadet etmendir. Sen onu görmesen de o seni her an görmektedir' buyurdu. Ömer der ki: Soru soran kimse her sorunun ardından 'doğru söyledin' diye tasdik ediyordu. Biz de bu adama hayret ettik, hem soru soruyor hem de aldığı cevabı doğruluyordu. O adam tekrar 'kıyamet ne zaman kopacaktır?' diye sordu. Rasulullah (sav) 'Sorulan kimse, sorandan daha bilgili değildir' buyurdu. Adam 'kıyametin alametleri nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'Cariyenin efendisini doğurması, (yani doğan çocukların ana ve babalarına köle muamelesi yapmaları), yalın ayak, baldırı çıplak ve fakir koyun çobanlarının yüksek yüksek binalar yaptırdığını görmendir' buyurdu. Ömer der ki: Bu olaydan üç gün sonra Rasulullah (sav), benimle karşılaştı ve 'Ey Ömer! O (gün) soru soran kimdi biliyor musun? O Cibril idi, size dini temel prensiplerini öğretmeye gelmişti' buyurdu."
Bize Ahmed b. Muhammed, ona İbn Mübarek, ona Kehmes b. Hasan, bu isnadla hadisin benzerini rivayet etmiştir. Bize Muhamed b. Müsennâ, ona Muaz b. Muaz, ona Kehmes aynı senedle mana itibarıyla benzer rivayette bulunmuştur. Bu konuda Talha b. Ubeydullah, Enes b. Mâlik ve Ebu Hüreyre’den de hadis rivayet edilmiştir.
Tirmizî der ki: Bu hadis hasen-sahihtir. Ömer’den farklı yollarla bu hadisin benzeri rivayet edilmiştir. Aynı hadis, İbn Ömer vasıtası ile Hz. Peygamberden rivayet edilmiştir. Sahih olan rivayet, İbn Ömer’in (babası) Ömer’den yaptığı rivayettir.
Bize Müsedded ve Muhammed b. İsa, onlara Süfyan, ona Zührî, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
"Bir adam Nebî'ye (sav) gelip 'Helak oldum' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Ne oldu?' buyurunca, 'Ramazan'da hanımımla beraber oldum' dedi. Rasulullah (sav) 'Azat edeceğin bir köle bulabilir misin? buyurdu. Adam 'Hayır' dedi. Nebî (sav) 'İki ay peş peşe oruç tutabilir misin?' buyurdu. Adam 'Hayır' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Peki altmış fakiri doyurabilir misin?' buyurdu. Adam yine 'Hayır' dedi. Rasulullah (sav) (adama) 'Otur' buyurdu. Derken, Nebî'ye (sav) içerisinde hurma olan bir sepet getirildi. O da adama 'Al, bunu infak et' buyurdu. Adam 'Ya Rasulallah! Medine'nin şu iki taşlığı arasında bizden daha fakir bir aile yok ki' deyince, Rasulullah (sav) ön dişleri gözükene dek güldü ve 'O halde, onu ailene yedir' buyurdu.
Müsedded, başka bir rivayette 'azı dişleri (gözükene dek)' demiştir.
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
"Bir adam Ramazan'da orucunu bozdu da Rasulullah (sav) ondan, köle azat etmesini veya iki ay peş peşe oruç tutması ya da altmış fakiri doyurmasını istedi. Adam 'Hiçbirine de imkan bulamam' deyince, Hz. Peygamber (sav) 'Otur bakalım' dedi. O esnada Rasulullah'a (sav) içerisinde hurma olan bir sepet getirildi. O da adama 'Al bunu, infak et' buyurdu. Adam 'Ya Rasulallah! Benden daha muhtaç biri yok ki' deyince, Rasulullah (sav) azı dişlerini görünecek şekilde güldü ve adama 'Öyleyse sen ye' buyurdu."
Ebû Davud şöyle demiştir: Bu hadisi İbn Cüreyc, Zührî'den, Malik rivayetinin lafzına uygun olarak 'Bir adam orucunu bozdu' diyerek aktarmış, ancak hadisi 'Ya köle azat edersin veya iki ay oruç tutarsın ya da altmış fakiri doyurursun' şeklinde (muhatap sıyga ile) nakletmiştir.
Bize Süleyman b. Davud el-Mehri, ona İbn Vehb, ona Amr b. Hâris, ona Abdurrahman b. Kasım, ona Muhammed b. Cafer b. Zübeyr, ona Abbâd b. Abdullah b. Zübeyr, ona da Nebî'nin (sav) hanımı Aişe şöyle rivayet etmiştir: "Bir adam ramazan ayında mescitte Rasulullah'ın (sav) yanına gelip 'Ya Rasulallah! Yandım' dedi. Nebî (sav), adama ne olduğunu sordu. Adam '(Oruçlu iken) hanımımla beraber oldum' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'İnfakta bulunmalısın' buyurdu. Adam 'Vallahi benim bir şeyim yoktur! O dediğine de güç yetiremem' dedi. Rasulullah (sav) 'Otur' buyurunca o da oturdu. Adam bu hâlde iken, üzerinde yiyecek olan bir eşeği sürerek bir adam çıkageldi. Nebî (sav) 'Az önce yandım diyen nerede?' buyurunca, adam hemen kalktı. Hz. Peygamber (sav) 'Al, bunları infak et' buyurdu. Adam 'Ya Rasulallah! Bizden başkasına mı (infak edeyim)? Vallahi, biz açız. Yiyecek hiçbir şeyimiz yoktur' dedi. Rasulullah (sav) '(O zaman) onu siz yiyin' buyurdu."
Bize Ebu Nu'man, ona Mu’temir, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Osman, ona da Abdurrahman b. Ebu Bekir (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir:
Biz Hz. Peygamber (sav) ile birlikteydik. Sonra saçı dağınık, uzun boylu müşrik bir adam koyunlarını sürerek geldi. Hz. Peygamber (sav), ona “satılık mı yoksa bağış mı?” diye sordu. Adam: “satılık” dedi. Hz. peygamber (sav) de, ondan bir koyun satın aldı.
Açıklama: Hadisin tamamı için B005382 numaralı hadise bakılabilir.
Bize Sadaka ve Müsedded, onlara Yahya, ona Sufyân, ona Süleyman, ona İbrahim, ona Abîde, ona Abdullah b. Mesud; (T) Yahya der ki: Bu hadisin bir kısmını bana Amr b. Mürre rivayet etmiştir; (T) A'meş de der ki: Bu hadisin bir kısmını bana Amr b. Mürre, ona İbrahim ve babası, (Yezid b. Kays), ona Ebu Duhâ ona da Abdullah b. Mesud rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) bana "Kur'an oku bana" buyurdu. Ben “Kur'ân Size indirildiği hâlde, ben mi size okuyayım?” dedim. Rasulullah (sav) "Kur'an'ı benden başkasından dinlemeyi arzu ediyorum" dedi. İbn Mesud der ki: Bunun üzerine ben Nisâ Suresini okudum ve "Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hâli nice olacak!"(Nisâ, 41) ayetine geldiğimde, Peygamber (sav) bana "yeter dur" buyurdu. Bir de gördüm ki Hz. Peygamber'in iki gözünden yaşlar süzülüyor.