Öneri Formu
Hadis Id, No:
212131, İHS000577
Hadis:
577 - أَخْبَرَنَا أَبُو يَعْلَى، حَدَّثَنَا مَخْلَدُ بْنُ أَبِي زُمَيْلٍ، حَدَّثَنَا أَبُو الْمَلِيحِ الرَّقِّيُّ، عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِي مَرْزُوقٍ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ أَبِي رَبَاحٍ، عَنْ أَبِي مُسْلِمٍ الْخَوْلَانِيِّ، قَالَ: قُلْتُ لِمُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ: وَاللَّهِ إِنِّي لَأُحِبُّكَ لِغَيْرِ دُنْيَا أَرْجُو أَنْ أُصِيبَهَا مِنْكَ، وَلَا قَرَابَةَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ، قَالَ: فَلِأَيِّ شَيْءٍ؟ قُلْتُ: لِلَّهِ، قَالَ: فَجَذَبَ حُبْوَتِي، ثُمَّ قَالَ: أَبْشِرْ إِنْ كُنْتَ صَادِقًا، فَإِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، يَقُولُ: «الْمُتَحَابُّونَ فِي اللَّهِ فِي ظِلِّ الْعَرْشِ يَوْمَ لَا ظِلَّ إِلَّا ظِلُّهُ، يَغْبِطُهُمْ بِمَكَانِهِمِ النَّبِيُّونَ وَالشُّهَدَاءُ» ثُمَّ، قَالَ: فَخَرَجْتُ فَأَتَيْتُ عُبَادَةَ بْنَ الصَّامِتِ، فَحَدَّثْتُهُ بِحَدِيثِ مُعَاذٍ، فقَالَ عُبَادَةُ بْنُ الصَّامِتِ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ عَنْ رَبِّهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى: «حُقَّتْ مَحَبَّتِي عَلَى الْمُتَحَابِّينَ فِيَّ، وَحُقَّتْ مَحَبَّتِي عَلَى الْمُتَنَاصِحِينَ فِيَّ، وَحُقَّتْ مَحَبَّتِي عَلَى الْمُتَزَاوِرِينَ فِيَّ، وَحُقَّتْ مَحَبَّتِي عَلَى الْمُتَبَاذِلِينَ فِيَّ، وَهُمْ عَلَى مَنَابِرَ مِنْ نُورٍ، يَغْبِطُهُمُ النَّبِيُّونَ وَالصِّدِّيقُونَ بِمَكَانِهِمْ»
قَالَ أَبُو حَاتِمٍ: أَبُو مُسْلِمٍ الْخَوْلَانِيُّ اسْمُهُ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ ثَوْبٍ، يَمَانِيٌّ، تَابِعِيٌّ، مِنْ أَفَاضِلِهِمْ وَأَخْيَارِهِمْ، وَهُوَ الَّذِي قَالَ لَهُ الْعَنْسِيُّ: أَتَشْهَدُ أَنِّي رَسُولُ اللَّهِ؟، قَالَ: لَا، قَالَ: أَتَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ؟، قَالَ: نَعَمْ، فَأَمَرَ بِنَارٍ عَظِيمَةٍ، فَأُجِّجَتْ وَخَوَّفَهُ أَنْ يَقْذِفَهُ فِيهَا إِنْ لَمْ يُوَاتِهِ عَلَى مُرَادِهِ، فَأَبَى عَلَيْهِ، فَقَذَفَهُ فِيهَا، فَلَمْ تَضُرَّهُ فَاسْتَعْظَمَ ذَلِكَ، وَأَمَرَ بِإخْرَاجِهِ مِنَ الْيَمَنِ، فَأُخْرِجَ فَقَصَدَ الْمَدِينَةَ، فَلَقِيَ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ فَسَأَلَهُ مِنْ أَيْنَ أَقْبَلَ؟، فَأَخْبَرَهُ، فقَالَ لَهُ: مَا فَعَلَ الْفَتَى الَّذِي أُحْرِقَ؟، فقَالَ: لَمْ يَحْتَرِقْ، فَتَفَرَّسَ فِيهِ عُمَرُ أَنَّهُ هُوَ، فقَالَ: أَقْسَمْتُ عَلَيْكَ بِاللَّهِ، أَنْتَ أَبُو مُسْلِمٍ؟ قَالَ: نَعَمْ، فَأَخَذَ بِيَدِهِ عُمَرُ حَتَّى ذَهَبَ بِهِ إِلَى أَبِي بَكْرٍ، فَقَصَّ عَلَيْهِ الْقِصَّةَ، فَسُرَّا بِذَلِكَ، وَقَالَ أَبُو بَكْرٍ: الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أُرَانَا فِي هَذِهِ الْأُمَّةِ مَنْ أُحْرِقَ فَلَمْ يَحْتَرِقْ، مِثْلَ إِبْرَاهِيمَ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.
وَقِيلَ: إِنَّهُ كَانَ لَهُ امْرَأَةٌ صَبِيحَةُ الْوَجْهِ، فَأَفْسَدَتْهَا عَلَيْهِ جَارَةٌ لَهُ، فَدَعَا عَلَيْهَا، وَقَالَ: اللَّهُمَّ أَعْمِ مَنْ أَفْسَدَ عَلَيَّ امْرَأَتِي.
فَبَيْنَمَا الْمَرْأَةُ تَتَعَشَّى مَعَ زَوْجِهَا إِذْ قَالَتِ: انْطَفَأَ السِّرَاجُ؟، قَالَ زَوْجُهَا: لَا، فَقَالَتْ: فَقَدْ عَمِيتُ، لَا أُبْصِرُ شَيْئًا، فَأُخْبِرَتْ بِدَعْوَةِ أَبِي مُسْلِمٍ عَلَيْهَا، فَأَتَتْهُ فَقَالَتْ: أَنَا قَدْ فَعَلْتُ بِامْرَأَتِكَ ذَلِكَ، وَأَنَا قَدْ غَرَّرْتُهَا وَقَدْ تُبْتُ، فَادْعُ اللَّهَ يَرُدُّ بَصَرِي إِلَيَّ، فَدَعَا اللَّهَ وَقَالَ: اللَّهُمَّ رُدَّ بَصَرَهَا، فَرَدَّهُ إِلَيْهَا.
Tercemesi:
Bize Ebû Ya'lâ haber verdi: Bize Mahled İbn Ebû Zümeyl anlattı: Ebu'l-Melîh er-Rakî bize, Hubeyb İbn Ebû Merzûk'tan, o da Atâ İbn Ebû Rabâh'tan, o da Ebû Müslim el-Havlânî'den anlattı:
Muâz İbn Cebel'e şöyle dedim: Vallâhi, ben seni çok seviyorum; bundan amacım, ne senden elde edeceğim bir dünyalıktır, ne de sana yakın olabilmektir. Dedi ki: Peki, ne için o zaman? Ben: Allâh için, dedim. Bunun üzerine eteğimi çekerek dedi ki: Eğer doğru söylüyorsan sana müjdeler olsun; çünkü ben, Allâh'ın Elçisi (s.a.v.)'i şöyle derken işittim: Birbirlerini Allâh uğrunda sevenler, Arş'tan başka hiçbir şeyin gölgesinin olmadığı bir günde, Arş'ın gölgesinde olacaklardır; bu konumlarından ötürü, peygamberler ve şehitler onlara gıpta ederler. Ebû Müslim el-Havlânî devamla şöyle dedi: Oradan çıkıp Ubâde İbnu's-Sâmit'e uğradım ve ona, Muâz'ın hadisini anlattım. Ubâde bunu duyunca şöyle dedi: Allâh'ın Elçisi (s.a.v.)'i, Rabbinden şöyle aktarırken işittim: Benim uğrumda birbirini sevenlere sevgim gerekli olur; benim uğrumda birbirlerine içtenlikle davrananlara sevgim gerekli olur; benim uğrumda birbirlerini ziyaret edenlere sevgim gerekli olur; benim uğrumda birbirlerine karşı fedakâr davrananlara sevgim gerekli olur; bunlar, nurdan tahtlar üzerine kurulmuşlardır; bu konumları dolayısıyla onlara, peygamberler ve sıddıklar gıpta ederler.
Ebû Hâtim (İbn Hibbân): Ebû Müslim el-Havlânî'nin adı, Abdullâh İbn Süeb'dir; Yemenlidir. Tabiîlerin önde gelenlerinden ve en hayırlılarındandır. El-Ansî'nin kendisine: Benim Allâh'ın Elçisi olduğuma tanıklık ediyor musun, diye sorduğu kişi budur. O da ona: Hayır, demiştir. El-Ansî kendisine bu kez: Peki Muhammed'in Allâh'ın Elçisi olduğuna tanıklık ediyor musun, diye sorması üzerine Ebû Müslim: Evet, demiştir. Bunun üzerine El-Ansî büyük bir ateş yakılmasını emretmiştir. Ateş yakılınca, eğer istediğini söylemezse, onu ateşe atmakla korkutmuş o da buna aldırmamıştır. Bunu gören el-Ansî sonunda onu ateşe atmıştır. Ateş Ebû Müslim'i yakmayınca, bundan çok etkilenmiş ve onu Yemen'den sınırdışı edilmesini emretmiştir. Yemenden çıkarılınca Ebû Müslim Medine'ye yönelmiştir. Medine'ye geldiğinde, Ömer İbnu'l-Hattâb'la karşılaşmıştır. Ömer ona, nereden geldiğini sormuş, o da Yemen'den geldiğini söyleyince; Ömer ona: Şu yakılan genç ne oldu, diye sordu. Ebû Müslim: Yanmadı ki! diye cevap verdi. Bunun üzerine Ömer onun Ebû Müslim olduğunu sezdi ve ona: Allâh için söyle, sen Ebû Müslim'sin, değil mi? diye sordu. O da: Evet, dedi. Bunun üzerine Ömer onu elinden tutarak Ebû Bekr'e götürdü. Ebû Müslim başından geçenleri ona anlattı. Ebû Bekr de Ömer de bundan çok mutlu oldular. Ebû Bekr şöyle dua etti: Tıpkı İbrâhîm (s.a.v.) gibi, ateşe atılıp da yanmayan birini bize bu ümmette de gösteren Allâh'a hamd olsun. Denildiğine göre, Ebû Müslim'in gün yüzlü bir hanımı varmış; komşu kadın kocası aleyhinde hanımını fitlemiş. Bunun üzerine Ebû Müslim o kadına: Allâh'ım, hanımımı bana karşı bozanı kör et, diye dua etmiş. Kadın kocasıyla akşam yemeğini yerken ansızın şöyle demiş: Lamba mı söndü? Kocası: Hayır, demiş. Kadın da: O halde ben kör oldum; hiçbir şey göremiyorum, demiş. Kadına, Ebû Müslim'in kendisine ettiği beddua haber verilmiş; o da Ebû Müslim'e gelerek şöyle demiş: Bunu hanımına ben yaptım; onu ben kandırdım; ancak şimdi pişman oldum. Ne olur Allâh'a dua et de gözlerimi bana geri versin. Bunun üzerine Ebû Müslim Allâh'a şöyle dua etmiş: Allâh'ım, bu kadının gözlerini ona geri ver. Bu dua üzerine Allâh, kadının gözlerini kendisine geri vermiş.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Birr ve'l-İhsan 577, 2/338
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Muaz b. Cebel el-Ensarî (Muaz b. Cebel b. Amr b. Evs b. Âiz)
Konular: