Öneri Formu
Hadis Id, No:
213518, İHS000857
Hadis:
857 - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ الْأَزْدِيُّ، قَالَ: حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ: أَخْبَرَنَا جَرِيرٌ، عَنِ الْأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ: «إِنَّ لِلَّهِ مَلَائِكَةً فُضُلًا عَنْ كُتَّابِ النَّاسِ، يَطُوفُونَ فِي الطُّرُقِ، يَلْتَمِسُونَ أَهْلَ الذِّكْرِ، فَإِذَا وَجَدُوا قَوْمًا يَذْكُرُونَ اللَّهَ تَنَادَوْا: هَلُمُّوا إِلَى حَاجَتِكُمْ، فَيَحُفُّونَ بِهِمْ بِأَجْنِحَتِهِمْ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا، فَيَسْأَلُهُمْ رَبُّهُمْ وَهُوَ أَعْلَمُ مِنْهُمْ، فَيَقُولُ: مَا يَقُولُ عِبَادِي؟ فَيَقُولُونَ: يُكَبِّرُونَكَ وَيُمَجِّدُونَكَ وَيُسَبِّحُونَكَ وَيَحْمَدُونَكَ، فَيَقُولُ: هَلْ رَأَوْنِي؟ فَيَقُولُونَ: لَا، فَيَقُولُ: فَكَيْفَ لَوْ رَأَوْنِي؟ فَيَقُولُونَ: لَوْ رَأَوْكَ لَكَانُوا لَكَ أَشَدَّ عِبَادَةً وَأَكْثَرَ تَسْبِيحًا وَتَحْمِيدًا وَتَمْجِيدًا، فَيَقُولُ: وَمَا يَسْأَلُونِي؟، قَالَ: فَيَقُولُونَ: يَسْأَلُونَكَ الْجَنَّةَ، فَيَقُولُ: فَهَلْ رَأَوْهَا؟ فَيَقُولُونَ: لَا وَاللَّهِ يَا رَبِّ، فَيَقُولُ: فَكَيْفَ لَوْ رَأَوْهَا؟ فَيَقُولُونَ: لَوْ رَأَوْهَا كَانُوا عَلَيْهَا أَشَدَّ حِرْصًا وَأَشَدَّ طَلَبًا، وَأَعْظَمَ فِيهَا رَغْبَةً، فَيَقُولُ: وَمِمَّ يَتَعَوَّذُونَ؟ فَيَقُولُونَ: مِنَ النَّارِ، فَيَقُولُ: وَهَلْ رَأَوْهَا؟ فَيَقُولُونَ: لَا وَاللَّهِ يَا رَبِّ، فَيَقُولُ: فَكَيْفَ لَوْ رَأَوْهَا؟ فَيَقُولُونَ: لَوْ رَأَوْهَا لَكَانُوا مِنْهَا أَشَدَّ فِرَارًا، وَأَشَدَّ هَرَبًا، وَأَشَدَّ خَوْفًا، فَيَقُولُ اللَّهُ لِمَلَائِكَتِهِ: أُشْهِدُكُمْ أَنِّي قَدْ غَفَرْتُ لَهُمْ، قَالَ:، فَقَالَ مَلَكٌ مِنَ الْمَلَائِكَةِ: إِنَّ فِيهِمْ فُلَانًا لَيْسَ مِنْهُمْ إِنَّمَا جَاءَ لِحَاجَةٍ، قَالَ: فَهُمُ الْجُلَسَاءُ لَا يَشْقَى جَلِيسُهُمْ»
Tercemesi:
Bize Abdullâh İbn Muhammed el-Ezdî haber verdi: Bize İshâk İbn İbrâhîm anlattı: Cerîr bize, el-A'meş'ten, o da Ebû Sâlih'ten, o da Ebû Hureyre'den, o da Allâh'ın Elçisi (s.a.v.)'den haber verdi:
Allâh'ın, insanların amellerini yazan meleklerinden ayrı olarak, ortalıkta dolaşarak Allâh'ı ananları arayan melekleri vardır. Allâh'ı anan bir topluluk bulduklarında, birbirlerine şöyle seslenirler: Gelin, gelin aradığımız burada! Bunun üzerine melekler onların çevresini dünya semasına kadar kanatlarıyla kuşatırlar. Sonra Rableri onlara, kendisi daha iyi bildiği, halde şöyle sorar:
-Kullarım ne diyorlar?
Melekler:
-Seni ululuyorlar, seni yüceltiyorlar, seni tespih ediyorlar ve sana hamd ediyorlar.
-Onlar beni gördüler mi?
-Hayır.
-Peki, ya beni görmüş olsalardı?
-Seni görmüş olsalardı, sana daha çok ibadet eder, seni daha çok tespih eder, sana daha çok hamd eder ve seni daha çok yüceltirlerdi.
-Benden ne istiyorlar?
-Senden Cennet'i istiyorlar.
-Peki, onlar Cennet'i gördüler mi ki?
-Hayır vallâhi ey Rabbimiz.
-Peki, ya onu görmüş olsalardı?
-Onu görmüş olsalardı, onu istemekte daha hırslı, daha istekli ve daha arzulu olurlardı.
-Peki, hangi şeyden bana sığınıyorlar?
-Ateş'ten.
-Peki, onu gördüler mi ki?
-Hayır vallâhi ey Rabbimiz.
-Peki, ya onu görmüş olsalardı?
-Onu görmüş olsalardı, ondan daha çok kaçar, daha çok uzaklaşır ve daha çok korkarlardı.
Bunun üzerine Allah meleklerine şöyle der: Tanık olun, ben onları bağışladım. Meleklerden biri şöyle dedi: Onların içinde falanca da var. O, onlardan biri değildir; çünkü o, bir ihtiyacı için onların arasına girmişti. Allah buyurdu ki: Onlar öyle bir arkadaş grubu ki onlarla birlikte oturan kişi bedbaht biri olamaz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Rekaik 857, 3/139
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
Konular: