Öneri Formu
Hadis Id, No:
232484, İHS003190
Hadis:
3190 - أَخْبَرَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ إِدْرِيسَ الْأَنْصَارِيُّ، أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ أَبِي بَكْرٍ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَابِرِ بْنِ عَتِيكٍ، عَنْ عَتِيكِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ عَتِيكٍ، وَهُوَ جَدُّ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَبُو أُمِّهِ، أَنَّ جَابِرَ بْنَ عَتِيكٍ، أَخْبَرَهُ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، جَاءَ يَعُودُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ ثَابِتٍ فَوَجَدَهُ قَدْ غُلِبَ عَلَيْهِ، فَصَاحَ بِهِ، فَلَمْ يُجِبْهُ، فَاسْتَرْجَعَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَالَ: «غُلِبْنَا عَلَيْكَ يَا أَبَا الرَّبِيعِ» فَصَاحَتِ النِّسْوَةُ، وَبَكَيْنَ، وَجَعَلَ ابْنُ عَتِيكٍ يُسَكِّتُهُنَّ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «دَعْهُنَّ، فَإِذَا وَجَبَ فَلَا تَبْكِينَّ بَاكِيَةٌ»، قَالُوا: وَمَا الْوُجُوبُ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ: «إِذَا مَاتَ» قَالَتِ ابْنَتُهُ: وَاللَّهِ إِنِّي كُنْتُ لَأَرْجُو أَنْ تَكُونَ شَهِيدًا فَإِنَّكَ كُنْتَ قَدْ قَضَيْتَ جِهَازَكَ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «إِنَّ اللَّهَ قَدْ أَوْقَعَ أَجْرَهُ عَلَى قَدْرِ نِيَّتِهِ، وَمَا تَعُدُّونَ الشَّهَادَةَ؟ » قَالُوا: الْقَتْلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «الشَّهَادَةُ سَبْعٌ سِوَى الْقَتْلِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ: الْمَبْطُونُ شَهِيدٌ، وَالْغَرِيقُ شَهِيدٌ، وَصَاحِبُ ذَاتِ الْجَنْبِ شَهِيدٌ، وَالْمَطْعُونُ شَهِيدٌ، وَصَاحِبُ الْحَرِيقِ شَهِيدٌ، وَالَّذِي يَمُوتُ تَحْتَ الْهَدْمِ شَهِيدٌ، وَالْمَرْأَةُ تَمُوتُ بِجَمْعٍ شَهِيدٌ»
Tercemesi:
Bize el-Huseyn İbn İdrîs el-Ensârî haber verdi: Ahmed İbn Ebû Bekr bize Mâlik'ten, o da Abdullâh İbn Abdullâh İbn Câbir İbn Atîk'ten, o da Atîk İbnü'l-Hâris İbn Atîk'ten -kendisi Abdullâh İbn Abdullâh'ın anne tarafından dedesidir-, Câbir İbn Atîk'in kendisine şöyle haber verdiğini haber verdi:
Allâh'ın Elçisi (sas), Abdullâh İbn Sâbit'i hastayken ziyarete gelmişti. Onu baygın bir halde buldu, kendisine seslendi; ancak cevap alamadı. Bunun üzerine Allâh'ın Elçisi (sas): İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn, diyerek şöyle buyurdu: Ey Ebu'r-Rabî', artık sana yapabileceğimiz bir şey yok. Kadınlar bağrışarak ağlamaya başladılar. İbn Atîk onları susturmaya çalıştı. Allâh'ın Elçisi (sas) ona şöyle dedi: İlişme, ağlasınlar! Ama vacip olduktan sonra artık kimse ağlamasın! Ey Allâh'ın Elçisi, dediler, vacip olması ne demek? Buyurdu ki: Ölmesi demek. Kızı şöyle dedi: Vallâhi, ben senin şehit olmanı diliyordum; çünkü sen, cihada hazırlığını yapmıştın. Bunun üzerine Allâh'ın Elçisi (sas) buyurdu ki: Allâh ona sevabını niyeti ölçüsünde vermiştir; siz neyi şehitlik sayıyorsunuz? Şöyle dediler: Allâh yolunda öldürülmeyi. Allâh'ın Elçisi (sas) şöyle buyurdu: Allâh yolunda öldürülmenin dışında 7 türlü şehitlik daha vardır: Karın ağrısıyla ölen şehittir, suda boğularak ölen şehittir, saplıcan'dan ölen şehittir, veba'ya yakalanarak ölen şehittir, yangında ölen şehittir, göçük altında kalarak ölen şehittir, hamileyken – ya da, bir görüşe göre, bâkireyken- ölen şehittir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Kitabu'l-cenâiz ve mâ yete'allaku bihâ mukaddemen 3190, 7/463
Senetler:
1. Cebr b. Atîk el-Ensarî (Cabir b. Atik b. Kays b. Mürrî b. Ka'b b. Seleme)
Konular: