Öneri Formu
Hadis Id, No:
29858, İM003930
Hadis:
حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُسْهِرٍ عَنْ عَاصِمٍ عَنِ السُّمَيْطِ بْنِ السُّمَيْرِ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ الْحُصَيْنِ قَالَ أَتَى نَافِعُ بْنُ الأَزْرَقِ وَأَصْحَابُهُ فَقَالُوا هَلَكْتَ يَا عِمْرَانُ . قَالَ مَا هَلَكْتُ . قَالُوا بَلَى . قَالَ مَا الَّذِى أَهْلَكَنِى قَالُوا قَالَ اللَّهُ ( وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ ) . قَالَ قَدْ قَاتَلْنَاهُمْ حَتَّى نَفَيْنَاهُمْ فَكَانَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ إِنْ شِئْتُمْ حَدَّثْتُكُمْ حَدِيثًا سَمِعْتُهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالُوا وَأَنْتَ سَمِعْتَهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ نَعَمْ شَهِدْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَدْ بَعَثَ جَيْشًا مِنَ الْمُسْلِمِينَ إِلَى الْمُشْرِكِينَ فَلَمَّا لَقُوهُمْ قَاتَلُوهُمْ قِتَالاً شَدِيدًا فَمَنَحُوهُمْ أَكْتَافَهُمْ فَحَمَلَ رَجُلٌ مِنْ لُحْمَتِى عَلَى رَجُلٍ مِنَ الْمُشْرِكِينَ بِالرُّمْحِ فَلَمَّا غَشِيَهُ قَالَ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ إِنِّى مُسْلِمٌ فَطَعَنَهُ فَقَتَلَهُ فَأَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلَكْتُ قَالَ « وَمَا الَّذِى صَنَعْتَ » . مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ فَأَخْبَرَهُ بِالَّذِى صَنَعَ فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « فَهَلاَّ شَقَقْتَ عَنْ بَطْنِهِ فَعَلِمْتَ مَا فِى قَلْبِهِ » . قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَوْ شَقَقْتُ بَطْنَهُ أَكُنْتُ أَعْلَمُ مَا فِى قَلْبِهِ قَالَ « فَلاَ أَنْتَ قَبِلْتَ مَا تَكَلَّمَ بِهِ وَلاَ أَنْتَ تَعْلَمُ مَا فِى قَلْبِهِ » . قَالَ فَسَكَتَ عَنْهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلَمْ يَلْبَثْ إِلاَّ يَسِيرًا حَتَّى مَاتَ فَدَفَنَّاهُ فَأَصْبَحَ عَلَى ظَهْرِ الأَرْضِ فَقَالُوا لَعَلَّ عَدُوًّا نَبَشَهُ فَدَفَنَّاهُ ثُمَّ أَمَرْنَا غِلْمَانَنَا يَحْرُسُونَهُ فَأَصْبَحَ عَلَى ظَهْرِ الأَرْضِ فَقُلْنَا لَعَلَّ الْغِلْمَانَ نَعَسُوا فَدَفَنَّاهُ ثُمَّ حَرَسْنَاهُ بِأَنْفُسِنَا فَأَصْبَحَ عَلَى ظَهْرِ الأَرْضِ فَأَلْقَيْنَاهُ فِى بَعْضِ تِلْكَ الشِّعَابِ .
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ حَفْصٍ الْأَيْلِيُّ حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ غِيَاثٍ عَنْ عَاصِمٍ عَنِ السُّمَيْطِ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ الْحُصَيْنِ قَالَ بَعَثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى سَرِيَّةٍ فَحَمَلَ رَجُلٌ مِنَ الْمُسْلِمِينَ عَلَى رَجُلٍ مِنَ الْمُشْرِكِينَ فَذَكَرَ الْحَدِيثَ وَزَادَ فِيهِ فَنَبَذَتْهُ الأَرْضُ فَأُخْبِرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَقَالَ « إِنَّ الأَرْضَ لَتَقْبَلُ مَنْ هُوَ أَشَرُّ مِنْهُ وَلَكِنَّ اللَّهَ أَحَبَّ أَنْ يُرِيَكُمْ تَعْظِيمَ حُرْمَةِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ » .
Tercemesi:
Bize Süveyd b. Said, ona Ali b. Müshir, ona Asım, ona es-Sümeyt b. es-Sümeyr, ona da İmran b. Husayn (ra) şöyle demiştir: Nâfi b. el-Ezrak (ki haricîlerin Ezrakîler kolunun başıdır) ve arkadaşları gelerek, sen helak oldun (dinden çıktın) yâ İmrân, dediler. İmrân: Ben helak olmadım (küfre gitmedim), diye cevap verdi. Onlar, bilâkis (müslümanlıktan çıktın), dediler. İmrân: Beni helak eden (dinden çıkaran) şey nedir? diye sordu. Onlar, "Allah, bir fitne (yâni Allah'a ortak koşmak) kalmayıp din tamamen Allah'ın (dini olan İslâmiyet) olana kadar onlarla (yâni müşriklerle) savaşınız," buyurmuştur. (Yâni sen ise bizim safımızda yer alıp haricî olmayanlarla savaşmadın), dediler. İmrân: Biz, müşrikleri bertaraf edinceye kadar savaştık ve din tamamiyle Allah'ın oldu (yâni Hicaz müşriklerden tamamen temizlendi), Dilerseniz size Rasulullah'tan (sav) işittiğim bir hadisi rivayet edeyim, dedi. Onlar: O hadîsi Rasulullah'tan (sav) sen (mi) işittin? diye sordular. İmrân: Evet, (ben işittim). Şu olaya şâhid oldum, dedi: Rasulullah (sav), müşriklere müslümanlardan bir askerî kuvvet gönderdi. Giden müslüman askerler müşriklere rastlayınca onlarla şiddetli bir savaş yaptılar. Neticede müşrikler mağlûp olarak sutlarını müslüman askerlere verdiler (yâni savaşta kırılıp saf dışı edildiler). Sonra benim yakınlarımdan bir adam müşriklerden bir adama mızrakla hücum ederek yanına varınca müşrik adam: 'Eşhedü enlâ ilahe illallah = Allah'tan başka hak ilâh olmadığına şehâdet ederim.' Ben şüphesiz müslümanım, dedi. Fakat (buna rağmen) yakınım olan adam mızrakla vurup onu öldürdü. Sonra Rasulullah'ın (sav) yanıma geldi ve Yâ Rasulallah! Ben helak oldum (yâni büyük bir günah işledim), dedi. Resûl-i Ekrem (sav) bir veya iki defa: "İşlediğin (günah) nedir?" buyurdu. Adam da yaptığı İşi O'na arz etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) adama: "(Kelime-i şehâdet getirip müslüman olduğunu söylediğine rağmen samimiyetine inanmadın) o halde karnını yarıp da kalbindekini bilmeliydin?" buyurdu. Adam Yâ Rasulullah! Karnını yarsaydım kalbindekini bilmiş olur (mu) idim? deyince Resul i Ekrem (sav): "O halde sen ne onun konuştuğu sözünü kabul ettin, ne de kalbindekini bilirsin," buyurdu. İmrân dedi ki: Sonra Rasulullah (sav) adam hakkında bir şey söylemedi. Adam da az bir zaman yaşadı. Nihayet öldü. Biz onu defnettik. Ertesi günü sabahı cesedi yer yüzünde görüldü. Halk: Bir düşman bunun cesedini toprağın altından çıkarmış olabilir, dedi. Biz onu (tekrar) defnettik. Sonra gençlerimize mezarı başında nöbet beklemelerini emrettik. Ertesi günü sabahı ceset (yine) yer yüzünde oldu. Bu kere biz: Gençlerimiz uyumuş (bu arada ceset düşman tarafından çıkarılmış) olabilir, dedik ve (tekrar) defnettikten sonra bu defa biz kendimiz onun nöbetini tuttuk. Yine ertesi günü sabahı ceset yer yüzünde oldu. Artık (toprağa gömmekten vazgeçip) cesedi o dağlar arasındaki yollardan birisine attık.
... İmrân b. el-Husayn (ra): Rasulullah (sav) bizi bir askeri müfrezede (savaşa) gönderdi. Sonra (savaşın bitiminde) müslümanlardan bir adam müşriklerden bir adama hücum etti, diyerek yukardaki hadîsi anlattı ve bu rivayette şunu da ilâveten söyledi:(Biz cenazeyi defnettikten) sonra yer cesedi dışarı attı. Bunun Üzerine durum Peygamber'e (sav) arz edildi. O da şöyle buyurdu: "Yer, o adamdan daha şer kimseyi de şüphesiz kabul eder. Lakin Allah, — Lâ ilahe illallah — kelimesinin hürmetinin ta'zîmini size göstermeyi sevdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 1, /632
Senetler:
1. Ebu Nüceyd İmran b. Husayn el-Ezdî (İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Abdünühüm)
2. Ebu Abdullah Sümeyt b. Sümeyr es-Sedûsî (Sümeyt b. Umeyr)
3. Ebu Abdurrahman Asım el-Ahvel (Asım b. Süleyman)
4. Ebu Hasan Ali b. Müshir el-Kuraşî (Ali b. Müshir b. Ali b. Umeyr)
5. Ebu Muhammed Süveyd b. Saîd el-Herevî (Süveyd b. Saîd b. Sehl b. Şehriyâr)
Konular:
Din, din eksikliği
Hariciler / Haruriler / Haricilik / Harurilik
KTB, TEVHİD
Tarihsel şahsiyetler, Nafi b. Ezrak
Tevhid, kelime-i tevhid getirenin öldürülmeyeceği
Öneri Formu
Hadis Id, No:
275411, İM003930-2
Hadis:
حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُسْهِرٍ عَنْ عَاصِمٍ عَنِ السُّمَيْطِ بْنِ السُّمَيْرِ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ الْحُصَيْنِ قَالَ أَتَى نَافِعُ بْنُ الأَزْرَقِ وَأَصْحَابُهُ فَقَالُوا هَلَكْتَ يَا عِمْرَانُ . قَالَ مَا هَلَكْتُ . قَالُوا بَلَى . قَالَ مَا الَّذِى أَهْلَكَنِى قَالُوا قَالَ اللَّهُ ( وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ ) . قَالَ قَدْ قَاتَلْنَاهُمْ حَتَّى نَفَيْنَاهُمْ فَكَانَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ إِنْ شِئْتُمْ حَدَّثْتُكُمْ حَدِيثًا سَمِعْتُهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالُوا وَأَنْتَ سَمِعْتَهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ نَعَمْ شَهِدْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَدْ بَعَثَ جَيْشًا مِنَ الْمُسْلِمِينَ إِلَى الْمُشْرِكِينَ فَلَمَّا لَقُوهُمْ قَاتَلُوهُمْ قِتَالاً شَدِيدًا فَمَنَحُوهُمْ أَكْتَافَهُمْ فَحَمَلَ رَجُلٌ مِنْ لُحْمَتِى عَلَى رَجُلٍ مِنَ الْمُشْرِكِينَ بِالرُّمْحِ فَلَمَّا غَشِيَهُ قَالَ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ إِنِّى مُسْلِمٌ فَطَعَنَهُ فَقَتَلَهُ فَأَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلَكْتُ قَالَ « وَمَا الَّذِى صَنَعْتَ » . مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ فَأَخْبَرَهُ بِالَّذِى صَنَعَ فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « فَهَلاَّ شَقَقْتَ عَنْ بَطْنِهِ فَعَلِمْتَ مَا فِى قَلْبِهِ » . قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَوْ شَقَقْتُ بَطْنَهُ أَكُنْتُ أَعْلَمُ مَا فِى قَلْبِهِ قَالَ « فَلاَ أَنْتَ قَبِلْتَ مَا تَكَلَّمَ بِهِ وَلاَ أَنْتَ تَعْلَمُ مَا فِى قَلْبِهِ » . قَالَ فَسَكَتَ عَنْهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلَمْ يَلْبَثْ إِلاَّ يَسِيرًا حَتَّى مَاتَ فَدَفَنَّاهُ فَأَصْبَحَ عَلَى ظَهْرِ الأَرْضِ فَقَالُوا لَعَلَّ عَدُوًّا نَبَشَهُ فَدَفَنَّاهُ ثُمَّ أَمَرْنَا غِلْمَانَنَا يَحْرُسُونَهُ فَأَصْبَحَ عَلَى ظَهْرِ الأَرْضِ فَقُلْنَا لَعَلَّ الْغِلْمَانَ نَعَسُوا فَدَفَنَّاهُ ثُمَّ حَرَسْنَاهُ بِأَنْفُسِنَا فَأَصْبَحَ عَلَى ظَهْرِ الأَرْضِ فَأَلْقَيْنَاهُ فِى بَعْضِ تِلْكَ الشِّعَابِ .
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ حَفْصٍ الْأَيْلِيُّ حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ غِيَاثٍ عَنْ عَاصِمٍ عَنِ السُّمَيْطِ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ الْحُصَيْنِ قَالَ بَعَثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى سَرِيَّةٍ فَحَمَلَ رَجُلٌ مِنَ الْمُسْلِمِينَ عَلَى رَجُلٍ مِنَ الْمُشْرِكِينَ فَذَكَرَ الْحَدِيثَ وَزَادَ فِيهِ فَنَبَذَتْهُ الأَرْضُ فَأُخْبِرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَقَالَ « إِنَّ الأَرْضَ لَتَقْبَلُ مَنْ هُوَ أَشَرُّ مِنْهُ وَلَكِنَّ اللَّهَ أَحَبَّ أَنْ يُرِيَكُمْ تَعْظِيمَ حُرْمَةِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ » .
Tercemesi:
Bize Süveyd b. Said, ona Ali b. Müshir, ona Asım, ona el-Sümeyt b. es-Sümeyr, ona da İmran b. el-Husayn (ra) şöyle demiştir: Nâfi b. el-Ezrak (ki haricîlerin Ezrakîler kolunun başıdır) ve arkadaşları gelerek; sen helak oldun (dinden çıktın) ya İmrân, dediler. İmrân: Ben helak olmadım (küfre gitmedim), diye cevap verdi. Onlar, bilâkis (müslümanlıktan çıktın), dediler. İmrân: Beni helak eden (dinden çıkaran) şey nedir? diye sordu. Onlar, Allah "Bir fitne (yâni Allah'a ortak koşmak) kalmayıp din tamamen Allah'ın (dini olan İslâmiyet) olana kadar onlarla (yani müşriklerle) savaşınız," buyurmuştur. (Yani sen ise bizim safımızda yer alıp haricî olmayanlarla savaşmadın), dediler. İmrân: Biz, müşrikleri bertaraf edinceye kadar savaştık ve din tamamıyla Allah'ın oldu (yani Hicaz müşriklerden tamamen temizlendi). Dilerseniz size Rasulullah'tan (sav) işittiğim bir hadisini rivayet edeyim, dedi. Onlar: O hadisi Rasulullah'tan (sav) sen (mi) işittin? diye sordular. İmrân: Evet, (ben işittim). Şu olaya şahit oldum, dedi: Rasulullah (sav), müşriklere müslümanlardan bir askeri kuvvet gönderdi. Giden müslüman askerler müşriklere rastlayınca onlarla şiddetli bir savaş yaptılar. Neticede müşrikler mağlûp olarak sutlarını müslüman askerlere verdiler (yani savaşta kırılıp saf dışı edildiler). Sonra benim yakınlarımdan bir adam müşriklerden bir adama mızrakla hücum ederek yanına varınca müşrik adam: 'Eşhedü enlâ ilahe illallah = Allah'tan başka hak ilâh olmadığına şehâdet ederim.' Ben şüphesiz müslümanım, dedi. Fakat (buna rağmen) yakınım olan adam mızrakla vurup onu öldürdü. Sonra Rasulullah'ın (sav) yanıma geldi ve Ya Rasulallah! Ben helak oldum (yani büyük bir günah işledim), dedi. Resûl-i Ekrem (sav) bir veya iki defa: "İşlediğin (günah) nedir?" buyurdu. Adam da yaptığı işi O'na arz etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) adama: "(Kelime-i şehadet getirip müslüman olduğunu söylediğine rağmen samimiyetine inanmadın) O halde karnını yarıp da kalbindekini bilmeliydin?" buyurdu. Adam Ya Rasulullah! Karnını yarsaydım kalbindekini bilmiş olur (mu) idim? deyince Resul i Ekrem (sav): "O halde sen ne onun konuştuğu sözünü kabul ettin, ne de kalbindekini bilirsin," buyurdu. İmrân dedi ki: Sonra Rasulullah (sav) adam hakkında bir şey söylemedi. Adam da az bir zaman yaşadı. Nihayet öldü. Biz onu defnettik. Ertesi günü sabahı cesedi yer yüzünde görüldü. Halk: Bir düşman bunun cesedini toprağın altından çıkarmış olabilir, dedi. Biz onu (tekrar) defnettik. Sonra gençlerimize mezarı başında nöbet beklemelerini emrettik. Ertesi günü sabahı ceset (yine) yer yüzünde oldu. Bu kere biz: Gençlerimiz uyumuş (bu arada ceset düşman tarafından çıkarılmış) olabilir, dedik ve (tekrar) defnettikten sonra bu defa biz kendimiz onun nöbetini tuttuk. Yine ertesi günü sabahı ceset yer yüzünde oldu. Artık (toprağa gömmekten vazgeçip) cesedi o dağlar arasındaki yollardan birisine attık.
'... İmrân b. el-Husayn (ra): Rasulullah (sav) bizi bir askeri müfrezede (savaşa) gönderdi. Sonra (savaşın bitiminde) müslümanlardan bir adam müşriklerden bir adama hücum etti, diyerek yukardaki hadisi anlattı ve bu rivayette şunu da ilâveten söyledi:(Biz cenazeyi defnettikten) sonra yer cesedi dışarı attı. Bunun üzerine durum Peygamber'e (sav) arz edildi. O da şöyle buyurdu: "Yer, o adamdan daha şer kimseyi de şüphesiz kabul eder. Lakin Allah, — Lâ ilahe illallah — kelimesinin hürmetinin ta'zîmini size göstermeyi sevdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Fiten 1, /632
Senetler:
1. Ebu Nüceyd İmran b. Husayn el-Ezdî (İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Abdünühüm)
2. Ebu Abdullah Sümeyt b. Sümeyr es-Sedûsî (Sümeyt b. Umeyr)
3. Ebu Abdurrahman Asım el-Ahvel (Asım b. Süleyman)
4. Ebu Ömer Hafs b. Gıyas en-Nehaî (Hafs b. Gıyas b. Talk b. Muaviye b. Malik)
5. Ebu Bekir İsmail b. Hafs el-Eyli (İsmail b. Hafs b. Ömer b. Dinar)
Konular:
Din, din eksikliği
Hariciler / Haruriler / Haricilik / Harurilik
KTB, TEVHİD
Tarihsel şahsiyetler, Nafi b. Ezrak
Tevhid, kelime-i tevhid getirenin öldürülmeyeceği