Bize Muhammed b. Ğureyr ez-Zührî, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih b. Keysân, ona İbn Şihâb, ona Âmir b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebî Vakkas) şöyle demiştir:
(Müellefe-i kulûbdan) bir guruba Rasûlullah (sav) ganimetten mal veriyordu. O sırada ben de orada bulunuyordum. Rasûlullah (sav), o guruptan bir adama hiçbir şey vermedi, halbuki gurupta benim en çok beğendiğim kişi o adamdı. Ben hemen kalktım, Rasûlullah'ın (sav) yanına gittim ve kulağına şöyle fısıldadım: Falan adama neden bir şey vermedin? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum. Hz. Peygamber, "Yahut müslim olduğuna" buyurdu. Kısa bir süre sustum, sonra o adam hakkında bildiğim şeyler bana galip geldi ve tekrar; falan adama neden bir şey vermedin ey Allah'ın Resûlü? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum, dedim. Hz. Peygamber (sav) yine, "Yahut müslim olduğuna" buyurdu. Yine kısa bir süre sustum, sonra o adam hakkında bildiğim şeylerden dolayı dayanamayıp tekrar, falan adama neden bir şey vermedin ey Allah'ın resûlü? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum, dedim. Hz. Peygamber tekrar, "Yahut müslim olduğuna" diye söyledi. Yani "mümin" kelimesi yerine "müslim" dememi istiyordu. Sonra Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Ben bir adamı diğerlerinden daha çok sevdiğim halde, Cenâb-ı Hakk'ın onu yüzüstü cehenneme atacağından endişe ederek ondan başkalarına ikramda bulunurum."
Yakub, babası İbrahim'den, o Salih'den, o da İsmail b. Muhammed'den rivâyet ettiğine göre, babası Muhammed bu hadîsi rivâyet ederken şunu da söylemiş: Rasûlullah (sav) elini boynumla omuzum arasında birleştirdi ve sonra bana şöyle dedi: "Bana bak ey Sa'd! Ben bir adamı diğerlerinden daha çok sevdiğim halde..."
Ebu Abdullah el-Buhârî dedi ki: {Fekübkibû} kelimesi (Şuarâ, 94), "Ters çevrildiler" anlamına gelir. {Mukibben} kelimesi de (Mülk, 67/22), "Yüz üstü sürüklenmek" demektir. İnsanın yaptığı fiil başka birine etki etmediği zaman "ekebbe'r-reculu" (yani adam yüz üstü düştü) diye if'âl bâbından kullanılır. Fiil başkasına etki ettiği zaman ise "kebbe" diye sülasîden kullanılır ve Allah onu yüz üstü yere çaldı, ben onu yüz üstü yere attım manasına gelir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
10497, B001478
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ غُرَيْرٍ الزُّهْرِىُّ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ صَالِحِ بْنِ كَيْسَانَ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عَامِرُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ أَعْطَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم رَهْطًا وَأَنَا جَالِسٌ فِيهِمْ قَالَ فَتَرَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْهُمْ رَجُلاً لَمْ يُعْطِهِ ، وَهُوَ أَعْجَبُهُمْ إِلَىَّ ، فَقُمْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَسَارَرْتُهُ فَقُلْتُ مَا لَكَ عَنْ فُلاَنٍ وَاللَّهِ إِنِّى لأُرَاهُ مُؤْمِنًا . قَالَ « أَوْ مُسْلِمًا » قَالَ فَسَكَتُّ قَلِيلاً ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَعْلَمُ فِيهِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ . مَا لَكَ عَنْ فُلاَنٍ وَاللَّهِ إِنِّى لأُرَاهُ مُؤْمِنًا . قَالَ « أَوْ مُسْلِمًا » . قَالَ فَسَكَتُّ قَلِيلاً ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَعْلَمُ فِيهِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا لَكَ عَنْ فُلاَنٍ وَاللَّهِ إِنِّى لأُرَاهُ مُؤْمِنًا . قَالَ « أَوْ مُسْلِمًا - يَعْنِى فَقَالَ - إِنِّى لأُعْطِى الرَّجُلَ وَغَيْرُهُ أَحَبُّ إِلَىَّ مِنْهُ ، خَشْيَةَ أَنْ يُكَبَّ فِى النَّارِ عَلَى وَجْهِهِ » . وَعَنْ أَبِيهِ عَنْ صَالِحٍ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ مُحَمَّدٍ أَنَّهُ قَالَ سَمِعْتُ أَبِى يُحَدِّثُ هَذَا فَقَالَ فِى حَدِيثِهِ فَضَرَبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِيَدِهِ فَجَمَعَ بَيْنَ عُنُقِى وَكَتِفِى ثُمَّ قَالَ « أَقْبِلْ أَىْ سَعْدُ إِنِّى لأُعْطِى الرَّجُلَ » . قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ ( فَكُبْكِبُوا ) قُلِبُوا ( مُكِبًّا ) أَكَبَّ الرَّجُلُ إِذَا كَانَ فِعْلُهُ غَيْرَ وَاقِعٍ عَلَى أَحَدٍ ، فَإِذَا وَقَعَ الْفِعْلُ قُلْتَ كَبَّهُ اللَّهُ لِوَجْهِهِ ، وَكَبَبْتُهُ أَنَا .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ğureyr ez-Zührî, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih b. Keysân, ona İbn Şihâb, ona Âmir b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebî Vakkas) şöyle demiştir:
(Müellefe-i kulûbdan) bir guruba Rasûlullah (sav) ganimetten mal veriyordu. O sırada ben de orada bulunuyordum. Rasûlullah (sav), o guruptan bir adama hiçbir şey vermedi, halbuki gurupta benim en çok beğendiğim kişi o adamdı. Ben hemen kalktım, Rasûlullah'ın (sav) yanına gittim ve kulağına şöyle fısıldadım: Falan adama neden bir şey vermedin? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum. Hz. Peygamber, "Yahut müslim olduğuna" buyurdu. Kısa bir süre sustum, sonra o adam hakkında bildiğim şeyler bana galip geldi ve tekrar; falan adama neden bir şey vermedin ey Allah'ın Resûlü? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum, dedim. Hz. Peygamber (sav) yine, "Yahut müslim olduğuna" buyurdu. Yine kısa bir süre sustum, sonra o adam hakkında bildiğim şeylerden dolayı dayanamayıp tekrar, falan adama neden bir şey vermedin ey Allah'ın resûlü? Vallahi ben onun mü'min olduğuna inanıyorum, dedim. Hz. Peygamber tekrar, "Yahut müslim olduğuna" diye söyledi. Yani "mümin" kelimesi yerine "müslim" dememi istiyordu. Sonra Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Ben bir adamı diğerlerinden daha çok sevdiğim halde, Cenâb-ı Hakk'ın onu yüzüstü cehenneme atacağından endişe ederek ondan başkalarına ikramda bulunurum."
Yakub, babası İbrahim'den, o Salih'den, o da İsmail b. Muhammed'den rivâyet ettiğine göre, babası Muhammed bu hadîsi rivâyet ederken şunu da söylemiş: Rasûlullah (sav) elini boynumla omuzum arasında birleştirdi ve sonra bana şöyle dedi: "Bana bak ey Sa'd! Ben bir adamı diğerlerinden daha çok sevdiğim halde..."
Ebu Abdullah el-Buhârî dedi ki: {Fekübkibû} kelimesi (Şuarâ, 94), "Ters çevrildiler" anlamına gelir. {Mukibben} kelimesi de (Mülk, 67/22), "Yüz üstü sürüklenmek" demektir. İnsanın yaptığı fiil başka birine etki etmediği zaman "ekebbe'r-reculu" (yani adam yüz üstü düştü) diye if'âl bâbından kullanılır. Fiil başkasına etki ettiği zaman ise "kebbe" diye sülasîden kullanılır ve Allah onu yüz üstü yere çaldı, ben onu yüz üstü yere attım manasına gelir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Zekât 53, 1/483
Senetler:
1. Ebu İshak Sa'd b. Ebu Vakkâs ez-Zührî (Malik b. Vüheyb b. Abdümenaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre)
2. İbn Ebu Vakkas Amir b. Sa'd el-Kuraşî (Amir b. Sa'd b. Malik b. Vüheyb)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
5. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
6. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
7. Muhammed b. Ğurayr ez-Zühri (Muhammed b. Ğurayr b. el-Velid b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
Konular:
İnanç, iman-islam İlişkisi
KTB, HEDİYELEŞMEK
KTB, İMAN
Strateji, Müellefe-i Kulub