Giriş

Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyan, ona İbn Cüreyc, ona Süleyman b. Musa, ona ez-Zührî, ona Urve, ona da Hz. Aişe (r.anha) rivayet etmiştir. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Velilerinden izinsiz evlenen kadının nikâhı batıldır."
Hz. Peygamber buradaki "nikâhı bâtıldır" sözünü üç kez tekrarlamış, sonra şöyle devam etmiştir:
"Eğer kocası onunla ilişkide bulunmuşsa, ilişkide bulunduğu için kadına mehir vermesi gerekir. Eğer veliler (kadını evlendirmek konusunda) ihtilafa düşerlerse, devlet başkanı velisi olmayanın velisidir."


Açıklama: Nikâhta velinin rolü ve fonksiyonu, İslâm hukukunda çok tartışılan meselelerden biridir. Rivayetlerin farklılığı, ulemayı da farklı içtihadlara sevk etmiştir. Bu konuda detayda farklılık olmakla birlikte esasta iki görüş vardır: 1- Velinin izni olmadan kıyılan nikâh sahih değildir, yapılan evliliğin hukukî bir değeri yoktur. Buna rağmen yine de evlenip gerdeğe girmişlerse, kurulan ilişkinin karşılığı olarak kadına mehir vermek gerekir. İmâm Mâlik, Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel bu görüştedirler. Delilleri de bu konuda rivayet edilen hadislerdir. 2- Hür, akıllı ve mükellef bir kadının, velisinin izni veya haberi olmadan evlenmesi câizdir. Ama velisinin iznini alması müstahaptır, daha güzeldir. Böyle bir kadın kendi nikâhını kendisi kıyabilir. Çünkü bu kadın tasarruf sahibidir; bizzat kendisi hakkında istediği tasarrufta bulunması da onun en tabiî hakkıdır. Hanefî fukahasının görüşü budur. Delilleri de yine bu konuda rivâyet edilen hadislerdir. Bu hadislerde, kendi evliliği konusunda kadının, velisinden daha çok söz sahibi olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca Bakara sûresindeki; “…Kadınların evlenmelerine mani olmayın!” meâlindeki âyet de bu görüşe delil gösterilmiştir. Çünkü bu âyet, söz konusu yetkinin velide değil, bizzat kadının kendisinde olduğunu ifâde etmektedir. Hanefîler, velinin iznini şart koşan rivâyetlerin ya zayıf olduğunu, yahut bunların küçük kızların nikâhıyla ilgili olduğunu, yahut da bu emrin vâcip değil müstahap anlamına geldiğini söylemektedirler. Elbetteki yapılan evliliği sadece evlenecek olan kişilerin değil, her iki âilenin de onaylaması, en doğrusudur. Çünkü evlilik yoluyla iki âile arasında akrabalık tesis edilecektir. Bu akrabalığın daha başlangıçta düşmanlık zeminine oturması, tabiî ki uygun değildir. Dolayısıyla anne-babanın rızası da küçümsenmemelidir. Ama neticede bir evlilik yapılacaksa, bu konuda en çok söz sahibi olması gereken kişi, hiç şüphesiz bizzat o evliliği yapacak olan insandır. Bu konuda daha detaylı bilgi için fıkıh kitaplarına başvurulmalıdır. Kadını evlendirmekte ihtilaf etmeleri halinde, sultanın veli olarak gösterilmesi, tamamen kadını korumak amacını taşımaktadır. Çünkü bu ihtilaf, kadının evlenmesini önleyecek bir şekilde tezahür edebilir. Bu durumda velâyet hakkı hâkime intikal eder.

    Öneri Formu
11978 D002083 Ebu Davud, Nikah, 18, 19