Bize Amr b. Avn, ona İshak b. Yusuf, ona Şerîk, ona Husayn, ona da eş-Şa'bî, Kays b. Sa'd'ın şöyle dediğini nakletmiştir:
Hîre’ye gittim, insanların başkomutanlarına secde etmekte olduklarını gördüm. Kendi kendime, Allah'ın Rasulü, secde edilmeye bundan daha lâyıktır dedim. Hz. Peygamber'in (sav) yanına döndüğümde, O’na; Hîre’ye gitmiştim, orada insanların başkomutanlarına secde etmekte olduklarını gördüm. Halbuki sen, secde edilmeye daha lâyıksın dedim. Hz. Peygamber bana; "benim mezarımı ziyaret etsen, mezara secde eder miydin?" diye sordu. Ben, hayır dedim. "Öyleyse, böyle bir şeyi asla yapmayınız. Eğer ben, insanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, Allah Teâlâ'nın kadınlar üzerine kocaları için koymuş olduğu (itaat) hakkından dolayı kadınların, kocalarına secde etmelerini emrederdim" buyurdu.
Açıklama: İslâm’da bir insanın bir başkasına secde etmesi hiçbir şekilde meşrû değildir. Dolayısıyla bu hadis, mübalağa manasına hamledilmedilir. Âileyi ilgilendiren konularda verilen karara itaat şeklinde düşünülmelidir. Bilindiği üzere İslâm’da aile reisliği erkeğin sorumluluğuna verilmiştir. Bu reislik de asla despotluk manasında değildir. Ailede esas olan istişare, dayanışma, sevgi ve saygıdır. Âile reisinin, aileyi ilgilendiren konularda nihaî kararı vermek için gerekli istişarelerden sonra belki bir rüçhan hakkından söz edebilir. Bu da ailenin dirlik ve düzeni için gereklidir. Herkesin başına buyruk hareket ettiği bir ortamda âile düzeninden söz edilemez.
Aile, Devlet’in küçültülmüş şeklidir. Devlet Başkanına da vatandaşların itâati zorunludur. Devlet düzeninin devamı için buna gerek vardır. Bu ise, hiçbir zaman kulluk anlamına gelmez. Kaldı ki, kadının âile reisi olan kocasına itaati, asla vatandaşın Devlet Başkanına itâati ölçüsünde sert ve katı da değildir. Bu itibarla hadîs, âilede düzenin tesisine ve dolayısıyla âilenin devamına matûf bir mübalağa manası taşımaktadır. Kaldı ki âyet-i kerîmede de; “Erkekler, kadınlar üzerinde yöneticidirler” (Nisâ, 34) buyurulmaktadır.
Bu hadîsin senedinde yer alan Kadı Şerîk, sadûk olmakla birlikte çok hata eden biri olarak bilinir. Ayrıca yaşı ilerlediğinde hafızası da bozulmuştu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12185, D002140
Hadis:
حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ شَرِيكٍ عَنْ حُصَيْنٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ قَيْسِ بْنِ سَعْدٍ قَالَ أَتَيْتُ الْحِيرَةَ فَرَأَيْتُهُمْ يَسْجُدُونَ لِمَرْزُبَانٍ لَهُمْ فَقُلْتُ رَسُولُ اللَّهِ أَحَقُّ أَنْ يُسْجَدَ لَهُ قَالَ فَأَتَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقُلْتُ إِنِّى أَتَيْتُ الْحِيرَةَ فَرَأَيْتُهُمْ يَسْجُدُونَ لِمَرْزُبَانٍ لَهُمْ فَأَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَحَقُّ أَنْ نَسْجُدَ لَكَ. قَالَ "أَرَأَيْتَ لَوْ مَرَرْتَ بِقَبْرِى أَكُنْتَ تَسْجُدُ لَهُ." قَالَ قُلْتُ لاَ. قَالَ "فَلاَ تَفْعَلُوا لَوْ كُنْتُ آمِرًا أَحَدًا أَنْ يَسْجُدَ لأَحَدٍ لأَمَرْتُ النِّسَاءَ أَنْ يَسْجُدْنَ لأَزْوَاجِهِنَّ لِمَا جَعَلَ اللَّهُ لَهُمْ عَلَيْهِنَّ مِنَ الْحَقِّ."
Tercemesi:
Bize Amr b. Avn, ona İshak b. Yusuf, ona Şerîk, ona Husayn, ona da eş-Şa'bî, Kays b. Sa'd'ın şöyle dediğini nakletmiştir:
Hîre’ye gittim, insanların başkomutanlarına secde etmekte olduklarını gördüm. Kendi kendime, Allah'ın Rasulü, secde edilmeye bundan daha lâyıktır dedim. Hz. Peygamber'in (sav) yanına döndüğümde, O’na; Hîre’ye gitmiştim, orada insanların başkomutanlarına secde etmekte olduklarını gördüm. Halbuki sen, secde edilmeye daha lâyıksın dedim. Hz. Peygamber bana; "benim mezarımı ziyaret etsen, mezara secde eder miydin?" diye sordu. Ben, hayır dedim. "Öyleyse, böyle bir şeyi asla yapmayınız. Eğer ben, insanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, Allah Teâlâ'nın kadınlar üzerine kocaları için koymuş olduğu (itaat) hakkından dolayı kadınların, kocalarına secde etmelerini emrederdim" buyurdu.
Açıklama:
İslâm’da bir insanın bir başkasına secde etmesi hiçbir şekilde meşrû değildir. Dolayısıyla bu hadis, mübalağa manasına hamledilmedilir. Âileyi ilgilendiren konularda verilen karara itaat şeklinde düşünülmelidir. Bilindiği üzere İslâm’da aile reisliği erkeğin sorumluluğuna verilmiştir. Bu reislik de asla despotluk manasında değildir. Ailede esas olan istişare, dayanışma, sevgi ve saygıdır. Âile reisinin, aileyi ilgilendiren konularda nihaî kararı vermek için gerekli istişarelerden sonra belki bir rüçhan hakkından söz edebilir. Bu da ailenin dirlik ve düzeni için gereklidir. Herkesin başına buyruk hareket ettiği bir ortamda âile düzeninden söz edilemez.
Aile, Devlet’in küçültülmüş şeklidir. Devlet Başkanına da vatandaşların itâati zorunludur. Devlet düzeninin devamı için buna gerek vardır. Bu ise, hiçbir zaman kulluk anlamına gelmez. Kaldı ki, kadının âile reisi olan kocasına itaati, asla vatandaşın Devlet Başkanına itâati ölçüsünde sert ve katı da değildir. Bu itibarla hadîs, âilede düzenin tesisine ve dolayısıyla âilenin devamına matûf bir mübalağa manası taşımaktadır. Kaldı ki âyet-i kerîmede de; “Erkekler, kadınlar üzerinde yöneticidirler” (Nisâ, 34) buyurulmaktadır.
Bu hadîsin senedinde yer alan Kadı Şerîk, sadûk olmakla birlikte çok hata eden biri olarak bilinir. Ayrıca yaşı ilerlediğinde hafızası da bozulmuştu.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Nikah 41, /496
Senetler:
1. Kays b. Sa'd el-Ensarî (Kays b. Sa'd b. Ubade b. Düleym b. Harise)
2. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
3. Ebu Hüzeyl Husayn b. Abdurrahman es-Sülemî (Husayn b. Abdurrahman)
4. Ebu Abdullah Şerik b. Abdullah el-Kâdî (Şerik b. Abdullah b. Haris b. Evs b. Haris)
5. Ebu Muhammed İshak b. Yusuf el-Ezrak (İshak b. Yusuf b. Mirdas)
6. Ebu Osman Amr b. Avn es-Sülemî (Amr b. Avn b. Evs b. Ca'd)
Konular:
Kadın, hak ve sorumlulukları
Kadın, kocasına itaat etmesi
Secde, Kulluk, kişinin kişiye secde etmesi