حدثنا سعيد بن أبى مريم قال أخبرنا محمد بن مسلم قال أخبرني عمرو بن دينار عن بن شهاب عن عياض بن خليفة عن على رضي الله عنه أنه سمعه بصفين يقول : إن العقل في القلب والرحمة في الكبد والرأفة في الطحال والنفس في الرئة
Açıklama: Her fazilet için bir esas ve her edep için de bir kaynak vardır. Faziletlerin esası ve edeplerin kaynağı akıldır. Allah, dîni aklın kemaline vacip kılmış, dünyayı da aklın tedbirine bağlamıştır. İnsanın aklı kemal çağına erince, sorumluluk başlar ve dünya işleri de böyle bir aklın idaresinde gelişir. İnsanların birbirinden farklı ve değişik gaye ve düşünceleri olmakla beraber, onları akıl sebebiyle birbirlerine yaklaştırıp birleştirmiştir. Öyle ise akıl, sorumluluğun başı ve faziletlerin en üstünüdür. Akıl, din ve dünya için esastır. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: “Her şeyin bir temeli vardır; insanın işlerinin temeli de akıldır. İnsanın aklı miktarınca Rabbine ibadeti olur. Siz kâfirlerin: ‘Eğer biz işiteydik yahut bileydik, cehennem ehlinden olmazdık’ sözünü duymadınız mı?” Ve yine: “İnsan, kendini hidayete iletecek yahut kötülükten çevirecek akla denk bir şeye sahip olmamıştır.” buyurmuştur.
Hâdiselerin gerçekleri akıl ile bilinir, iyi ile kötünün arası da onun sayesinde ayırt edilir.
Aklı tarif hususunda âlimler birbirinden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı aklı şöyle tarif etmiştir: “Akıl, lâtif bir cevherdir; onunla görünüşteki gerçekler ayırt edilir.” Bu tarifi esas kabul edenler, aklın mahalli hususunda ayrılığa düşmüşlerdir. Bir grup, akıl dimağdadır; çünkü dimağ his merkezidir, demiştir. Diğer bir grup ise, “aklın yeri kalptir; çünkü kalp hayatın kaynağı ve duygunun maddesidir”, demiştir.
Bu ikinci görüş, metindeki Hz. Ali’nin ifadesine uygun düşmektedir. Daha çok rağbet gören diğer âlimlerin tarifi şudur: “Akıl, zarurî mefhumları kavrayan bir sıfattır.” Bu tarifi ileri sürenler, akıl için bir mahal tayin etmemişlerdir.
Akıl iki kısma ayrılır:
1. Doğuştan gelen akıl, tabiî akıl ki, insanın kendi varlığını bilmesi, iki zıddın aynı anda bir arada olamayışını kavrayışı gibi...
2.Sonradan kazanılan akıl, müktesep akıl ki, bu çeşit akıl beş duyu sayesinde elde edilir: Görmekle, işitmekle, tatmakla, koklamakla ve dokunmakla elde edilir. Her iki kısım aklın birleşmesiyle çeşitli bilgiler kazanılmış olur.
Merhametin karaciğerde, şefkatin talâkta bulunduğu görüşü üzerinde başka bir yoruma rastlanmamıştır. Teneffüs cihazlarının akciğerler olduğu ise, herkesçe bilinen bir gerçektir.[Edebü’l-müfred, trc. A. Fikri YAVUZ, 1062 no’lu dipnot (?)]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164787, EM000547
Hadis:
حدثنا سعيد بن أبى مريم قال أخبرنا محمد بن مسلم قال أخبرني عمرو بن دينار عن بن شهاب عن عياض بن خليفة عن على رضي الله عنه أنه سمعه بصفين يقول : إن العقل في القلب والرحمة في الكبد والرأفة في الطحال والنفس في الرئة
Tercemesi:
Bize Saîd b. Ebî Meryem nakletti. > Dedi ki: Bana Muhammed b. Müslim ‘Amr b. Dînar’dan > O da: İbn Şihâb’dan > O da: ‘Iyâd b. Halîfe’den > o da: Alî radiyellahu anh’dan haber verdi. ‘Iyâd b. Halîfe, Sıffîn'da Hz. Ali’nin (radiyallahu anh) şöyle dediğini işitmiştir: “Akıl kalptedir; merhamet karaciğerdedir, şefkat talaktadır, nefes de akciğerdedir.”
Açıklama:
Her fazilet için bir esas ve her edep için de bir kaynak vardır. Faziletlerin esası ve edeplerin kaynağı akıldır. Allah, dîni aklın kemaline vacip kılmış, dünyayı da aklın tedbirine bağlamıştır. İnsanın aklı kemal çağına erince, sorumluluk başlar ve dünya işleri de böyle bir aklın idaresinde gelişir. İnsanların birbirinden farklı ve değişik gaye ve düşünceleri olmakla beraber, onları akıl sebebiyle birbirlerine yaklaştırıp birleştirmiştir. Öyle ise akıl, sorumluluğun başı ve faziletlerin en üstünüdür. Akıl, din ve dünya için esastır. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: “Her şeyin bir temeli vardır; insanın işlerinin temeli de akıldır. İnsanın aklı miktarınca Rabbine ibadeti olur. Siz kâfirlerin: ‘Eğer biz işiteydik yahut bileydik, cehennem ehlinden olmazdık’ sözünü duymadınız mı?” Ve yine: “İnsan, kendini hidayete iletecek yahut kötülükten çevirecek akla denk bir şeye sahip olmamıştır.” buyurmuştur.
Hâdiselerin gerçekleri akıl ile bilinir, iyi ile kötünün arası da onun sayesinde ayırt edilir.
Aklı tarif hususunda âlimler birbirinden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı aklı şöyle tarif etmiştir: “Akıl, lâtif bir cevherdir; onunla görünüşteki gerçekler ayırt edilir.” Bu tarifi esas kabul edenler, aklın mahalli hususunda ayrılığa düşmüşlerdir. Bir grup, akıl dimağdadır; çünkü dimağ his merkezidir, demiştir. Diğer bir grup ise, “aklın yeri kalptir; çünkü kalp hayatın kaynağı ve duygunun maddesidir”, demiştir.
Bu ikinci görüş, metindeki Hz. Ali’nin ifadesine uygun düşmektedir. Daha çok rağbet gören diğer âlimlerin tarifi şudur: “Akıl, zarurî mefhumları kavrayan bir sıfattır.” Bu tarifi ileri sürenler, akıl için bir mahal tayin etmemişlerdir.
Akıl iki kısma ayrılır:
1. Doğuştan gelen akıl, tabiî akıl ki, insanın kendi varlığını bilmesi, iki zıddın aynı anda bir arada olamayışını kavrayışı gibi...
2.Sonradan kazanılan akıl, müktesep akıl ki, bu çeşit akıl beş duyu sayesinde elde edilir: Görmekle, işitmekle, tatmakla, koklamakla ve dokunmakla elde edilir. Her iki kısım aklın birleşmesiyle çeşitli bilgiler kazanılmış olur.
Merhametin karaciğerde, şefkatin talâkta bulunduğu görüşü üzerinde başka bir yoruma rastlanmamıştır. Teneffüs cihazlarının akciğerler olduğu ise, herkesçe bilinen bir gerçektir.[Edebü’l-müfred, trc. A. Fikri YAVUZ, 1062 no’lu dipnot (?)]
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 547, /433
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İyaz b. Halife el-Huzaî (Iyaz b. Halife el-Huzaî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
5. Muhammed b. Müslim b. Ses (Muhammed b. Müslim b. Şûnîz)
6. Said b. Ebu Meryem el-Cümehî (Said b. Hakem b. Muhammed b. Salim b. Meryem)
Konular:
İnsan, yaratılış özellikleri
KTB, YARATILIŞ