Bize Kuteybe b. Saîd -başkalarıyla birlikte-, onlara Yahya b. Süleym, ona İsmail b. Kesîr, ona Âsım b. Lakît b. Sabra, ona babası Lakît b. Sabra şöyle rivayet etmiştir:
Ben Müntefikoğulları'nın Rasulullah'a (sav) gönderdikleri elçisiydim -veya elçileri arasındaydım-. Rasulullah'ın (sav) huzuruna çıkmak istedik; ama Onu evde bulamadık. Evde müminlerin annesi Aişe vardı. Bize hazîre denilen bir yemek hazırlanmasını emretti. Hemen yemek hazırlandı. Sonra bize içinde hurma olan bir tabak getirildi. (Kuteybe burada kınâ'/ الْقِنَاعَ) kelimesini kullanmamıştır. Sonra Rasulullah (sav) geldi ve "Evde yiyecek bir şey buldunuz mu? Yahut size yemek yapılması söylendi mi?" diye sordu. Biz de 'Evet, ey Allah’ın Rasulü!' dedik. Biz Rasulullah (sav) ile birlikte otururken bir çobanın yanında yeni doğmuş bir kuzu ile Rasulullah'ın (sav) koyunlarını ağıla götürdüğünü gördük. Rasulullah (sav) çobana "Ey falan! Ne doğurttun?" diye sordu. Çoban 'Dişi bir kuzu' diye cevap verince Rasulullah (sav) "Öyleyse hemen bize onun yerine bir koyun kesiver" buyurdu. Sonra da "Onu senin için kestiğimizi sakın zannetme! (Hadis ravilerinden biri tahsebenne تَحْسَبَنَّ kelimesini tahsibenne تَحْسِبَنَّ şeklinde telaffuz etmiştir.) Bizim yüz davarımız var, daha fazla artmasını istemiyoruz. Her ne zaman çoban bize bir kuzu doğurtur ve getirirse onun yerine bir koyun keseriz." buyurdu.
Lakît (sözlerine devamla) Ben, 'Ey Allah’ın Rasulü! Benim ağzı bozuk bir karım var, (ona yönelik) ne yapayım?' dedim. Rasulullah (sav) "Öyleyse onu boşa(yabilirsin)" buyurdu. Ben 'Ey Allah’ın Rasulü! Onunla uzun süredir birlikteliğimiz ve bir çocuğumuz var' dedim. Hz. Peygamber (sav) "Öyleyse ona emret, öğüt ver. Eğer onda bir hayır görürsen, nasihate devam edersin. Karını, cariyeni döver gibi dövme" buyurdu. Ben 'Ey Allah’ın Rasulü! Bana abdesti anlatır mısınız?' dedim. Bunun üzerine Rasulullah şöyle buyurdu: "Abdesti güzelce al, parmaklarının arasına suyu ulaştır. Oruçlu değilsen burnuna iyice su çek."
Açıklama: Kınâ'/الْقِنَاعَ, yemek yemeye ve içine meyva konmaya yarayan bir tabaktır.
Rasulullah'ın (sav) "Bu koyunu biz senin için kesmedik" demesi, misafirin kendisi için bir koyun boğazlandığını düşünerek bir minnet duyup mahcup olmaması içindir. Bu ifade, Rasulullah'ın (sav) yüksek ahlâkındandır.
Hz. Peygamber'in (sav), küfürbaz hanımının durumundan bahseden misafirine, hanımını boşamaya izin vermesi o kadınla beraber yaşamanın dünyevî ve uhrevî pek çok zararlara sebep olacağını hatırlatması sebebiyledir. Ancak çocuğun olması, boşanmasının daha büyük zararlara yol açacağı anlaşılınca da zararın daha azını tercih etmesini tavsiye etmiştir. Ayrıca ona çirkin sözler sarfetmemesi ve küfürbaz olmaması için nasihat etmesi, eğer fayda verirse bunu devam ettirmesi yönünde tavsiyede bulunmuştur.
Hadiste geçen 'abdesti güzel almak" sözünden maksat "farzına, sünnetine ve mütehaplarına riayet ederek abdest almak' demektir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2068, D000142
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ - فِى آخَرِينَ - قَالُوا حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سُلَيْمٍ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ كَثِيرٍ عَنْ عَاصِمِ بْنِ لَقِيطِ بْنِ صَبْرَةَ عَنْ أَبِيهِ لَقِيطِ بْنِ صَبْرَةَ قَالَ كُنْتُ وَافِدَ بَنِى الْمُنْتَفِقِ - أَوْ فِى وَفْدِ بَنِى الْمُنْتَفِقِ - إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ فَلَمَّا قَدِمْنَا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلَمْ نُصَادِفْهُ فِى مَنْزِلِهِ وَصَادَفْنَا عَائِشَةَ أُمَّ الْمُؤْمِنِينَ قَالَ فَأَمَرَتْ لَنَا بِخَزِيرَةٍ فَصُنِعَتْ لَنَا قَالَ وَأُتِينَا بِقِنَاعٍ - وَلَمْ يَقُلْ قُتَيْبَةُ الْقِنَاعَ وَالْقِنَاعُ الطَّبَقُ فِيهِ تَمْرٌ - ثُمَّ جَاءَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ " هَلْ أَصَبْتُمْ شَيْئًا أَوْ أُمِرَ لَكُمْ بِشَىْءٍ " . قَالَ قُلْنَا ' نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ' . قَالَ فَبَيْنَا نَحْنُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم جُلُوسٌ إِذْ دَفَعَ الرَّاعِى غَنَمَهُ إِلَى الْمُرَاحِ وَمَعَهُ سَخْلَةٌ تَيْعَرُ فَقَالَ " مَا وَلَّدْتَ يَا فُلاَنُ " . قَالَ 'بَهْمَةً ' . قَالَ "فَاذْبَحْ لَنَا مَكَانَهَا شَاةً . ثُمَّ قَالَ لاَ تَحْسِبَنَّ - وَلَمْ يَقُلْ لاَ تَحْسَبَنَّ - أَنَّا مِنْ أَجْلِكَ ذَبَحْنَاهَا لَنَا غَنَمٌ مِائَةٌ لاَ نُرِيدُ أَنْ تَزِيدَ فَإِذَا وَلَّدَ الرَّاعِى بَهْمَةً ذَبَحْنَا مَكَانَهَا شَاةً ." قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ لِى امْرَأَةً وَإِنَّ فِى لِسَانِهَا شَيْئًا يَعْنِى الْبَذَاءَ . قَالَ " فَطَلِّقْهَا إِذًا " . قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ لَهَا صُحْبَةً وَلِى مِنْهَا وَلَدٌ . قَالَ: " فَمُرْهَا - يَقُولُ عِظْهَا - فَإِنْ يَكُ فِيهَا خَيْرٌ فَسَتَفْعَلُ وَلاَ تَضْرِبْ ظَعِينَتَكَ كَضَرْبِكَ أُمَيَّتَكَ " .
فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَخْبِرْنِى عَنِ الْوُضُوءِ . قَالَ: " أَسْبِغِ الْوُضُوءَ وَخَلِّلْ بَيْنَ الأَصَابِعِ وَبَالِغْ فِى الاِسْتِنْشَاقِ إِلاَّ أَنْ تَكُونَ صَائِمًا " .
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Saîd -başkalarıyla birlikte-, onlara Yahya b. Süleym, ona İsmail b. Kesîr, ona Âsım b. Lakît b. Sabra, ona babası Lakît b. Sabra şöyle rivayet etmiştir:
Ben Müntefikoğulları'nın Rasulullah'a (sav) gönderdikleri elçisiydim -veya elçileri arasındaydım-. Rasulullah'ın (sav) huzuruna çıkmak istedik; ama Onu evde bulamadık. Evde müminlerin annesi Aişe vardı. Bize hazîre denilen bir yemek hazırlanmasını emretti. Hemen yemek hazırlandı. Sonra bize içinde hurma olan bir tabak getirildi. (Kuteybe burada kınâ'/ الْقِنَاعَ) kelimesini kullanmamıştır. Sonra Rasulullah (sav) geldi ve "Evde yiyecek bir şey buldunuz mu? Yahut size yemek yapılması söylendi mi?" diye sordu. Biz de 'Evet, ey Allah’ın Rasulü!' dedik. Biz Rasulullah (sav) ile birlikte otururken bir çobanın yanında yeni doğmuş bir kuzu ile Rasulullah'ın (sav) koyunlarını ağıla götürdüğünü gördük. Rasulullah (sav) çobana "Ey falan! Ne doğurttun?" diye sordu. Çoban 'Dişi bir kuzu' diye cevap verince Rasulullah (sav) "Öyleyse hemen bize onun yerine bir koyun kesiver" buyurdu. Sonra da "Onu senin için kestiğimizi sakın zannetme! (Hadis ravilerinden biri tahsebenne تَحْسَبَنَّ kelimesini tahsibenne تَحْسِبَنَّ şeklinde telaffuz etmiştir.) Bizim yüz davarımız var, daha fazla artmasını istemiyoruz. Her ne zaman çoban bize bir kuzu doğurtur ve getirirse onun yerine bir koyun keseriz." buyurdu.
Lakît (sözlerine devamla) Ben, 'Ey Allah’ın Rasulü! Benim ağzı bozuk bir karım var, (ona yönelik) ne yapayım?' dedim. Rasulullah (sav) "Öyleyse onu boşa(yabilirsin)" buyurdu. Ben 'Ey Allah’ın Rasulü! Onunla uzun süredir birlikteliğimiz ve bir çocuğumuz var' dedim. Hz. Peygamber (sav) "Öyleyse ona emret, öğüt ver. Eğer onda bir hayır görürsen, nasihate devam edersin. Karını, cariyeni döver gibi dövme" buyurdu. Ben 'Ey Allah’ın Rasulü! Bana abdesti anlatır mısınız?' dedim. Bunun üzerine Rasulullah şöyle buyurdu: "Abdesti güzelce al, parmaklarının arasına suyu ulaştır. Oruçlu değilsen burnuna iyice su çek."
Açıklama:
Kınâ'/الْقِنَاعَ, yemek yemeye ve içine meyva konmaya yarayan bir tabaktır.
Rasulullah'ın (sav) "Bu koyunu biz senin için kesmedik" demesi, misafirin kendisi için bir koyun boğazlandığını düşünerek bir minnet duyup mahcup olmaması içindir. Bu ifade, Rasulullah'ın (sav) yüksek ahlâkındandır.
Hz. Peygamber'in (sav), küfürbaz hanımının durumundan bahseden misafirine, hanımını boşamaya izin vermesi o kadınla beraber yaşamanın dünyevî ve uhrevî pek çok zararlara sebep olacağını hatırlatması sebebiyledir. Ancak çocuğun olması, boşanmasının daha büyük zararlara yol açacağı anlaşılınca da zararın daha azını tercih etmesini tavsiye etmiştir. Ayrıca ona çirkin sözler sarfetmemesi ve küfürbaz olmaması için nasihat etmesi, eğer fayda verirse bunu devam ettirmesi yönünde tavsiyede bulunmuştur.
Hadiste geçen 'abdesti güzel almak" sözünden maksat "farzına, sünnetine ve mütehaplarına riayet ederek abdest almak' demektir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Tahâret 55, /39
Senetler:
1. Lakît b. Amir el-Ukaylî (Ebu Rezin Lakit b. Amir b. Sabira b. Abdullah)
2. ibn Ebu Razîn Asım b. Ebu Razîn el-Ukaylî (Asım b. Lakît b. Amir b. Sabira)
3. Ebu Haşim İsmail b. Kesir el-Hicazi (İsmail b. Kesir)
4. Yahya b. Süleym et-Taifi (Yahya b. Süleyman)
5. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Adab, misafirlik adabı
Aile, ailede şiddet
Boşanma, boşama yetkisi ve kullanımı
İkram, ikram etmek, paylaşmak
Şiddet, Eziyet, kadını dövme