Öneri Formu
Hadis Id, No:
24153, B006573
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَخْبَرَنِى سَعِيدٌ وَعَطَاءُ بْنُ يَزِيدَ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ أَخْبَرَهُمَا عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . وَحَدَّثَنِى مَحْمُودٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ اللَّيْثِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ أُنَاسٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَرَى رَبَّنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَقَالَ « هَلْ تُضَارُّونَ فِى الشَّمْسِ ، لَيْسَ دُونَهَا سَحَابٌ » . قَالُوا لاَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « هَلْ تُضَارُّونَ فِى الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ ، لَيْسَ دُونَهُ سَحَابٌ » . قَالُوا لاَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « فَإِنَّكُمْ تَرَوْنَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَذَلِكَ ، يَجْمَعُ اللَّهُ النَّاسَ فَيَقُولُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ شَيْئًا فَلْيَتَّبِعْهُ ، فَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الشَّمْسَ ، وَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الْقَمَرَ ، وَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الطَّوَاغِيتَ ، وَتَبْقَى هَذِهِ الأُمَّةُ فِيهَا مُنَافِقُوهَا ، فَيَأْتِيهِمُ اللَّهُ فِى غَيْرِ الصُّورَةِ الَّتِى يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ . فَيَقُولُونَ نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْكَ ، هَذَا مَكَانُنَا حَتَّى يَأْتِيَنَا رَبُّنَا ، فَإِذَا أَتَانَا رَبُّنَا عَرَفْنَاهُ فَيَأْتِيهِمُ اللَّهُ فِى الصُّورَةِ الَّتِى يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ . فَيَقُولُونَ أَنْتَ رَبُّنَا ، فَيَتْبَعُونَهُ وَيُضْرَبُ جِسْرُ جَهَنَّمَ » . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « فَأَكُونُ أَوَّلَ مَنْ يُجِيزُ ، وَدُعَاءُ الرُّسُلِ يَوْمَئِذٍ اللَّهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ ، وَبِهِ كَلاَلِيبُ مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ ، أَمَا رَأَيْتُمْ شَوْكَ السَّعْدَانِ » . قَالُوا بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « فَإِنَّهَا مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ ، غَيْرَ أَنَّهَا لاَ يَعْلَمُ قَدْرَ عِظَمِهَا إِلاَّ اللَّهُ ، فَتَخْطَفُ النَّاسَ بِأَعْمَالِهِمْ ، مِنْهُمُ الْمُوبَقُ ، بِعَمَلِهِ وَمِنْهُمُ الْمُخَرْدَلُ ، ثُمَّ يَنْجُو ، حَتَّى إِذَا فَرَغَ اللَّهُ مِنَ الْقَضَاءِ بَيْنَ عِبَادِهِ ، وَأَرَادَ أَنْ يُخْرِجَ مِنَ النَّارِ مَنْ أَرَادَ أَنْ يُخْرِجَ ، مِمَّنْ كَانَ يَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ، أَمَرَ الْمَلاَئِكَةَ أَنْ يُخْرِجُوهُمْ ، فَيَعْرِفُونَهُمْ بِعَلاَمَةِ آثَارِ السُّجُودِ ، وَحَرَّمَ اللَّهُ عَلَى النَّارِ أَنْ تَأْكُلَ مِنِ ابْنِ آدَمَ أَثَرَ السُّجُودِ ، فَيُخْرِجُونَهُمْ قَدِ امْتُحِشُوا ، فَيُصَبُّ عَلَيْهِمْ مَاءٌ يُقَالُ لَهُ مَاءُ الْحَيَاةِ ، فَيَنْبُتُونَ نَبَاتَ الْحِبَّةِ فِى حَمِيلِ السَّيْلِ ، وَيَبْقَى رَجُلٌ مُقْبِلٌ بِوَجْهِهِ عَلَى النَّارِ فَيَقُولُ يَا رَبِّ قَدْ قَشَبَنِى رِيحُهَا وَأَحْرَقَنِى ذَكَاؤُهَا ، فَاصْرِفْ وَجْهِى عَنِ النَّارِ فَلاَ يَزَالُ يَدْعُو اللَّهَ . فَيَقُولُ لَعَلَّكَ إِنْ أَعْطَيْتُكَ أَنْ تَسْأَلَنِى غَيْرَهُ . فَيَقُولُ لاَ وَعِزَّتِكَ لاَ أَسْأَلُكَ غَيْرَهُ . فَيَصْرِفُ وَجْهَهُ عَنِ النَّارِ ، ثُمَّ يَقُولُ بَعْدَ ذَلِكَ يَا رَبِّ قَرِّبْنِى إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ . فَيَقُولُ أَلَيْسَ قَدْ زَعَمْتَ أَنْ لاَ تَسْأَلْنِى غَيْرَهُ ، وَيْلَكَ ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ . فَلاَ يَزَالُ يَدْعُو . فَيَقُولُ لَعَلِّى إِنْ أَعْطَيْتُكَ ذَلِكَ تَسْأَلَنِى غَيْرَهُ . فَيَقُولُ لاَ وَعِزَّتِكَ لاَ أَسْأَلُكَ غَيْرَهُ . فَيُعْطِى اللَّهَ مِنْ عُهُودٍ وَمَوَاثِيقَ أَنْ لاَ يَسْأَلَهُ غَيْرَهُ ، فَيُقَرِّبُهُ إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ ، فَإِذَا رَأَى مَا فِيهَا سَكَتَ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ، ثُمَّ يَقُولُ رَبِّ أَدْخِلْنِى الْجَنَّةَ . ثُمَّ يَقُولُ أَوَلَيْسَ قَدْ زَعَمْتَ أَنْ لاَ تَسْأَلَنِى غَيْرَهُ ، وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ فَيَقُولُ يَا رَبِّ لاَ تَجْعَلْنِى أَشْقَى خَلْقِكَ . فَلاَ يَزَالُ يَدْعُو حَتَّى يَضْحَكَ ، فَإِذَا ضَحِكَ مِنْهُ أَذِنَ لَهُ بِالدُّخُولِ فِيهَا ، فَإِذَا دَخَلَ فِيهَا قِيلَ تَمَنَّ مِنْ كَذَا . فَيَتَمَنَّى ، ثُمَّ يُقَالُ لَهُ تَمَنَّ مِنْ كَذَا . فَيَتَمَنَّى حَتَّى تَنْقَطِعَ بِهِ الأَمَانِىُّ فَيَقُولُ لَهُ هَذَا لَكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ » . قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَذَلِكَ الرَّجُلُ آخِرُ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولاً .
Tercemesi:
Bize Ebu’l-Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Saîd ve Atâ b. Yezid’in rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre kendilerine Nebi’nin (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:.. Ayrıca bana Mahmud, ona Abdürrezzak, ona Ma‘mer, ona ez-Zührî, ona Atâ b. Yezid el-Leysî, ona da Ebu Hureyre’nin şöyle dediğini rivayet etti: Bazı kimseler: Ey Allah’ın Rasulü, Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz, dedi. O: “Önünde bulut yokken güneşi görmekte birbirinize sıkıntı verir misiniz?” buyurdu. Ashab: Hayır, ey Allah’ın Rasulü, dediler. O: “Önünde bulut yokken on dördünde ayı görmekte birbirinize sıkıntı verir misiniz?” buyurdu. Onlar: Hayır, ey Allah’ın Rasulü, dediler. Allah Rasulü şöyle buyurdu: “İşte sizler Kıyamet gününde onu böylece göreceksiniz. Allah insanları toplayıp bir araya getirecek ve: “Kim her neye ibadet ediyorsa onun arkasından gitsin, buyuracak. Güneşe ibadet edenler güneşe, aya ibadet erdenler aya, tağutlara (putlara) ibadet edenler onlara tabi olacak (arkalarından gidecek). Aralarından münafıkları da bulunduğu halde geriye bu ümmet kalacak. Allah onlara kendisini tanıyıp bildikleri suretten başka bir surette gelecek, ben sizin Rabbinizim, diyecek. Onlar: Biz senden Allah’a sığınırız, Rabbimiz bize gelinceye kadar bizim yerimiz burasıdır,. Rabbimiz bize gelirse biz onu tanırız, diyecekler. Derken Allah onlara bildikleri surette gelecek, ben sizin Rabbinizim diyecek. Onlar: Sen Rabbimizsin, diyecekler, onun arkasından gidecekler ve cehennemin köprüsü de kurulacak.”
Rasulullah (sav) buyurdu ki: “Böylelikle köprüyü geçecek ilk kişi ben olacağım. O gün rasullerin yapacakları dua: “Allahumme sellim, sellim. Allah’ım esenlik ver, esenlik ver” duası olacaktır. O köprü üzerinde oldukça büyük dikenleri andıran kancalar bulunacaktır. Sizler şevkü’s-sa’dân denilen dikenleri görmediniz mi?” Ashab: Gördük, ey Allah’ın Rasulü dedi. O şöyle buyurdu: “İşte onlar (o kancalar) sa’dân dikenleri gibi olacaktır. Ancak bunların ne kadar büyük olduğunu Allah’tan başkası bilemez. Bunlar insanları amellerine göre alıp kaparlar. Kimileri ameli sebebiyle helak olacak, kimileri param parça edilecek, sonra da kurtulacak. Nihayet Allah, kulları arasında hüküm vermeyi bitirip de cehennem ateşinden Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına şahitlik edenler arasından çıkmalarını dilediği kimseleri çıkarmak isteyince, meleklere onları çıkarmalarını emredecektir. Onlar da bu kimseleri secde izlerinin alameti ile tanıyacaklardır. Allah cehennem ateşine Âdemoğlunun secdenin bıraktığı izleri (yerlerini) yemeyi haram kılmıştır. Onları iyice yanmış oldukları halde çıkaracaklar, üzerlerine “Mau’l-hayat: Hayat suyu” denilen bir su dökülecek, onlar da selin getirdikleri arasında yetişen bir tane gibi bitip yetişecekler. Geriye yüzü ateşe dönük bir adam kalacak. Rabbim: Bunun kokusu beni rahatsız etti, sıcaklığı da beni yaktı, bu sebeple yüzümü ateşten başka tarafa çevir, diyecek ve Allah’a sürekli dua edecek. Yüce Allah da: Galiba ben sana (bunu) verecek olursam, benden başkasını da isteyeceksin, buyuracak. O kişi: İzzetin hakkı için hayır, senden daha başka bir şey istemeyeceğim diyecek. Allah da yüzünü ateşten başka tarafa çevirecek. Bundan sonra o kişi: Rabbim, beni cennetin kapısına yaklaştır, diyecek. Allah: Sen bana benden başka bir şey istemeyeceğini söylememiş miydin? Vay sana ey Âdemoğlu, ne kadar da sözünde durmazsın, buyuracak. Adam dua etmeyi sürdürecek, yüce Allah: Galiba sana bunu verirsem, benden daha başkasını istersin, buyuracak. Adam: İzzetin hakkı için hayır, senden daha başka bir şey istemeyeceğim, diyecek. Allah’a ondan başkasını istemeyeceğine dair sözler ve ahitler verecek, yüce Allah da onu cennetin kapısına yaklaştıracak. Cennette bulunanları görünce, Allah’ın dilediği kadar bir süre susup, sesini çıkarmayacak, sonra: Rabbim, beni cennete koy diyecek. Sonra (yüce Allah): Sen benden daha başka bir şey istemeyeceğini söylememiş miydin? Vay sana Âdemoğlu! Ne kadar da sözünde durmaz birisisin, buyuracak. Adam: Rabbim, beni yarattıklarının en bedbahtı kılma! diyecek ve duaya devam edecek. Nihayet (Allah) gülecek, Allah onun bu haline gülecek olursa, cennete girmesine de izin verecek. Cennete girdikten sonra, sen şunlardan temennide bulun denilecek, o da temennilerde bulunacak, daha sonra ona: Şunlardan da temenni et denilecek, o da temenni edip dileyecekleri sona erinceye kadar temennide bulunacak. Yüce Allah ona: Bu istediğin ve onunla birlikte onun bir misli daha senindir” buyuracak.
Ebu Hureyre dedi ki: İşte o adam, cennetlikler arasında, cennete en son girecek kişidir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Rikâk 52, 2/590
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yezid el-Cünde'î (Ata b. Yezid el-Leysî)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
6. Ebu Ahmed Mahmud b. Ğaylan el-Adevi (Mahmud b. Ğaylan)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, ehlinin Allah Teala ile konuşmaları
Secde
Şefaat, Hz. Peygamber'in