Öneri Formu
Hadis Id, No:
24248, B006497
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ حَدَّثَنَا حُذَيْفَةُ قَالَ حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَدِيثَيْنِ رَأَيْتُ أَحَدَهُمَا وَأَنَا أَنْتَظِرُ الآخَرَ ، حَدَّثَنَا « أَنَّ الأَمَانَةَ نَزَلَتْ فِى جَذْرِ قُلُوبِ الرِّجَالِ ، ثُمَّ عَلِمُوا مِنَ الْقُرْآنِ ، ثُمَّ عَلِمُوا مِنَ السُّنَّةِ » . وَحَدَّثَنَا عَنْ رَفْعِهَا قَالَ « يَنَامُ الرَّجُلُ النَّوْمَةَ فَتُقْبَضُ الأَمَانَةُ مِنْ قَلْبِهِ ، فَيَظَلُّ أَثَرُهَا مِثْلَ أَثَرِ الْوَكْتِ ، ثُمَّ يَنَامُ النَّوْمَةَ فَتُقْبَضُ فَيَبْقَى أَثَرُهَا مِثْلَ الْمَجْلِ ، كَجَمْرٍ دَحْرَجْتَهُ عَلَى رِجْلِكَ فَنَفِطَ ، فَتَرَاهُ مُنْتَبِرًا ، وَلَيْسَ فِيهِ شَىْءٌ ، فَيُصْبِحُ النَّاسُ يَتَبَايَعُونَ فَلاَ يَكَادُ أَحَدٌ يُؤَدِّى الأَمَانَةَ ، فَيُقَالُ إِنَّ فِى بَنِى فُلاَنٍ رَجُلاً أَمِينًا . وَيُقَالُ لِلرَّجُلِ مَا أَعْقَلَهُ وَمَا أَظْرَفَهُ وَمَا أَجْلَدَهُ . وَمَا فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةِ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ ، وَلَقَدْ أَتَى عَلَىَّ زَمَانٌ وَمَا أُبَالِى أَيَّكُمْ بَايَعْتُ لَئِنْ كَانَ مُسْلِمًا رَدَّهُ الإِسْلاَمُ ، وَإِنْ كَانَ نَصْرَانِيًّا رَدَّهُ عَلَىَّ سَاعِيهِ ، فَأَمَّا الْيَوْمَ فَمَا كُنْتُ أُبَايِعُ إِلاَّ فُلاَنًا وَفُلاَنًا » . قَالَ الْفِرَبْرِىُّ قَالَ أَبُو جَعْفَرٍ حَدَّثْتُ أَبَا عَبْدِ اللَّهِ فَقَالَ سَمِعْتُ أَحْمَدَ بْنَ عَاصِمٍ يَقُولُ سَمِعْتُ أَبَا عُبَيْدٍ يَقُولُ قَالَ الأَصْمَعِىُّ وَأَبُو عَمْرٍو وَغَيْرُهُمَا جَذْرُ قُلُوبِ الرِّجَالِ الْجَذْرُ الأَصْلُ مِنْ كُلِّ شَىْءٍ ، وَالْوَكْتُ أَثَرُ الشَّىْءِ الْيَسِيرُ مِنْهُ ، وَالْمَجْلُ أَثَرُ الْعَمَلِ فِى الْكَفِّ إِذَا غَلُظَ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyan (), ona A'meş (Süleyman b. Mihran), ona Zeyd b. Vehb, ona da Huzeyfe (b. Yeman) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bize iki olayı haber verdi. Bunlardan birisini gördüm, diğerini görmeyi bekliyorum. Rasulullah (sav) şu olayları haber verdi: "Emanet salih kimselerin gönüllerinin derinliğine indi. Sonra o kimseler Kur'ân 'dan öğrendiler, sonra da sünnetten öğrendiler. "Rasulullah (sav) bize emanetin geri kaldırılmasını da haber verip şöyle buyurdu: "(İlmi olan) bir kimse, bir uykuya dalar. O uyurken emanet kalbinden sökülüp alınır da, o emanetin izi, alaca bir renk halinde kalır. Sonra o kimse bir uykuya daha dalar, emanetin (geri kalanı da) alınır. Bunun izi bir kabarcık gibi kalır. Böylece emanet, senin ayağına düşürdüğün bir ateş parçasının düştüğü yeri şişirip senin onu bir kabarcık şeklinde görmen gibidir. Halbuki bu kabarcıkta (hayatına tesir edecek) bir şey yoktur. Şu vaziyette halk birbirleriyle alışveriş yapmak için sabaha erişmiş bulunur. Hiçbir kimse emaneti eda etmek imkanı bulamaz. Şöyle ki, bazen 'falan oğulları içinde güvenilir bir kimse vardır (emaneti ona verelim)' denilir. Bazen birisinin lehine: 'O ne akıllıdır, ne tedbirlidir, o ne zarif bir kimsedir, o ne kahramandır!' diye hakkında şahitlik edilir. Halbuki hakkında propaganda yapılan şahsın kalbinde hardal tanesi kadar imandan bir eser yoktur." Huzeyfe şöyle devam etti: "Ben öyle bir zamanda yaşadım ki, o devirde ben kiminle alışveriş edeceğim diye tasalanmazdım. Çünkü alışveriş yapacağım kimse müslümansa, İslam dini onu (beni dolandırmaktan) men ederdi. Eğer Hristiyan ise, onu bulunduğu yerin valisi dolandırmaktan men ederdi. Bu gün ise, ben falan ve filan kimseden başka birisiyle alışveriş edemez oldum!"
Firebî dedi ki: Ebu Cafer şöyle demiştir: Ebu Abdullah'a bu hadisi rivayet ettim, o da Ahmed b. Asım'ın Ubeyd'den, onun el-Esmaî, Ebu Amr ve daha başkalarından şöyle dediğini nakletti: Salih kimselerin kalplerinin kökü (derinliği), cümlesindeki kök (الْجَذْرُ) her şeyin aslıdır. الْوَكْتُ kelimesi ise bir şeyin hasar bırakan izi anlamına gelir. الْمَجْلُ kelimesi ise kişinin çalıştığında elinin kalınlaşması, sertleşmesi anlamına gelir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Rikâk 35, 2/577
Senetler:
()
Konular:
Müslüman, Eman vermek/Emanete riayet