Öneri Formu
Hadis Id, No:
25447, B002704
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ أَبِى مُوسَى قَالَ سَمِعْتُ الْحَسَنَ يَقُولُ اسْتَقْبَلَ وَاللَّهِ الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ مُعَاوِيَةَ بِكَتَائِبَ أَمْثَالِ الْجِبَالِ فَقَالَ عَمْرُو بْنُ الْعَاصِ إِنِّى لأَرَى كَتَائِبَ لاَ تُوَلِّى حَتَّى تَقْتُلَ أَقْرَانَهَا . فَقَالَ لَهُ مُعَاوِيَةُ - وَكَانَ وَاللَّهِ خَيْرَ الرَّجُلَيْنِ - أَىْ عَمْرُو إِنْ قَتَلَ هَؤُلاَءِ هَؤُلاَءِ وَهَؤُلاَءِ هَؤُلاَءِ مَنْ لِى بِأُمُورِ النَّاسِ مَنْ لِى بِنِسَائِهِمْ ، مَنْ لِى بِضَيْعَتِهِمْ فَبَعَثَ إِلَيْهِ رَجُلَيْنِ مِنْ قُرَيْشٍ مِنْ بَنِى عَبْدِ شَمْسٍ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ سَمُرَةَ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَامِرِ بْنِ كُرَيْزٍ ، فَقَالَ اذْهَبَا إِلَى هَذَا الرَّجُلِ فَاعْرِضَا عَلَيْهِ ، وَقُولاَ لَهُ ، وَاطْلُبَا إِلَيْهِ . فَأَتَيَاهُ ، فَدَخَلاَ عَلَيْهِ فَتَكَلَّمَا ، وَقَالاَ لَهُ ، فَطَلَبَا إِلَيْهِ ، فَقَالَ لَهُمَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ إِنَّا بَنُو عَبْدِ الْمُطَّلِبِ ، قَدْ أَصَبْنَا مِنْ هَذَا الْمَالِ ، وَإِنَّ هَذِهِ الأُمَّةَ قَدْ عَاثَتْ فِى دِمَائِهَا . قَالاَ فَإِنَّهُ يَعْرِضُ عَلَيْكَ كَذَا وَكَذَا وَيَطْلُبُ إِلَيْكَ وَيَسْأَلُكَ . قَالَ فَمَنْ لِى بِهَذَا قَالاَ نَحْنُ لَكَ بِهِ . فَمَا سَأَلَهُمَا شَيْئًا إِلاَّ قَالاَ نَحْنُ لَكَ بِهِ . فَصَالَحَهُ ، فَقَالَ الْحَسَنُ وَلَقَدْ سَمِعْتُ أَبَا بَكْرَةَ يَقُولُ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى الْمِنْبَرِ وَالْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ إِلَى جَنْبِهِ ، وَهْوَ يُقْبِلُ عَلَى النَّاسِ مَرَّةً وَعَلَيْهِ أُخْرَى وَيَقُولُ "إِنَّ ابْنِى هَذَا سَيِّدٌ ، وَلَعَلَّ اللَّهَ أَنْ يُصْلِحَ بِهِ بَيْنَ فِئَتَيْنِ عَظِيمَتَيْنِ مِنَ الْمُسْلِمِينَ ." قَالَ لِى عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ إِنَّمَا ثَبَتَ لَنَا سَمَاعُ الْحَسَنِ مِنْ أَبِى بَكْرَةَ بِهَذَا الْحَدِيثِ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Süfyân, ona Ebu da Musa şöyle demiştir: Hasan (el-Basrî) yemin ederek şöyle diyordu:
Vallahi Hasan b. Ali, Muaviye’nin karşısına dağlar gibi birliklerle çıktı. Bunun üzerine Amr b. Âs, 'Ben öyle birlikler görüyorum ki, düşmanları olan akranlarını öldürmeden geri dönmezler,' dedi. Muaviye ise –vallahi iki kişiden daha hayırlısıydı– ona şöyle dedi: 'Ey Amr! Eğer bu grup, o grubu; o grup da bu grubu öldürürse, insanların işlerini kim yürütecek? Kadınlarına kim bakacak? Geride bıraktıklarıyla kim ilgilenecek?'
Bunun üzerine Muaviye, (barış görüşmeleri için) Kureyş’in Benî Abdüşems kabilesinden iki kişiyi –Abdurrahman b. Semure ile Abdullah b. Âmir b. Kureyz’i– Hasan’a gönderdi. Onlara şöyle dedi: 'Bu adama gidin. Ona (barış) teklifinde bulunun, konuşun ve taleplerini öğrenin.'
Bu iki kişi gelip Hasan’ın huzuruna girdiler, konuşmalar yaptılar, tekliflerde bulundular. Hasan b. Ali onlara şöyle dedi: “Biz Abdülmuttalib ailesiyiz. Beytü'l-mâl'den bize düşen nedir ki? (Ona da muhtaç değiliz.) Ümmet ise kendi kanlarıyla baş başa kalmış, her taraf kan gölüne dönmüş durumda.”
Elçiler, 'Muaviye sana şunları şunları teklif ediyor, senden de şunları istiyor,' dediler. Hasan sordu: 'Bu hususlarda bana kim kefil olacak?' Onlar, 'Biz senin için kefiliz,' dediler. Hasan neyi sorduysa, onlar hep 'Biz senin adına teminat veriyoruz,' diye cevap verdiler. Bunun üzerine Hasan, Muaviye ile barış yaptı.
Hasan şöyle dedi: Ben, Ebu Bekre’nin şöyle dediğini işittim: Rasulullah’ı (sav) minberin üzerinde gördüm. Yanında Hasan b. Ali vardı. Rasulullah bir cemaate yöneliyor, bir de Hasan’a bakarak şöyle diyordu: "Bu oğlum (Hasan), bir seyiddir (efendidir). Umulur ki Allah onun vasıtasıyla Müslümanlardan iki büyük grubu (ordu) barıştırır."
Ali b. Abdullah bana şöyle dedi: Bizim için, Hasan’ın bu hadisi Ebu Bekre’den işittiği sabittir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Sulh 9, 1/730
Senetler:
1. Ebu Bekre Nüfey' b. Mesruh es-Sekafî (Nüfey' b. Haris b. Kelde)
2. Hasan b. Ali el-Haşimî (Hasan b. Ali b. Ebu Talib b. Abdulmuttalib)
3. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
4. Ebu Musa İsrail b. Musa el-Basrî (İsrail b. Musa)
5. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
6. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Cu'fî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah)
Konular:
Ehl-i beyt, Hz. Hasan
Savaş, barış yollarını aramak, savaştan önce
Savaş, ve Barış
Yetim,
Yetim, yetim çocuğun bakımı