Öneri Formu
Hadis Id, No:
275093, M006163-4
Hadis:
حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ مُحَمَّدٍ النَّاقِدُ وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الْحَنْظَلِىُّ وَعُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ أَبِى عُمَرَ الْمَكِّىُّ كُلُّهُمْ عَنِ ابْنِ عُيَيْنَةَ - وَاللَّفْظُ لاِبْنِ أَبِى عُمَرَ - حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ دِينَارٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ قَالَ قُلْتُ لاِبْنِ عَبَّاسٍ إِنَّ نَوْفًا الْبِكَالِىَّ يَزْعُمُ أَنَّ مُوسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ صَاحِبَ بَنِى إِسْرَائِيلَ لَيْسَ هُوَ مُوسَى صَاحِبَ الْخَضِرِ عَلَيْهِ السَّلاَمُ . فَقَالَ كَذَبَ عَدُوُّ اللَّهِ سَمِعْتُ أُبَىَّ بْنَ كَعْبٍ يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « قَامَ مُوسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ خَطِيبًا فِى بَنِى إِسْرَائِيلَ فَسُئِلَ أَىُّ النَّاسِ أَعْلَمُ فَقَالَ أَنَا أَعْلَمُ . قَالَ فَعَتَبَ اللَّهُ عَلَيْهِ إِذْ لَمْ يَرُدَّ الْعِلْمَ إِلَيْهِ فَأَوْحَى اللَّهُ إِلَيْهِ أَنَّ عَبْدًا مِنْ عِبَادِى بِمَجْمَعِ الْبَحْرَيْنِ هُوَ أَعْلَمُ مِنْكَ قَالَ مُوسَى أَىْ رَبِّ كَيْفَ لِى بِهِ فَقِيلَ لَهُ احْمِلْ حُوتًا فِى مِكْتَلٍ فَحَيْثُ تَفْقِدُ الْحُوتَ فَهُوَ ثَمَّ . فَانْطَلَقَ وَانْطَلَقَ مَعَهُ فَتَاهُ وَهُوَ يُوشَعُ بْنُ نُونٍ فَحَمَلَ مُوسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ حُوتًا فِى مِكْتَلٍ وَانْطَلَقَ هُوَ وَفَتَاهُ يَمْشِيَانِ حَتَّى أَتَيَا الصَّخْرَةَ فَرَقَدَ مُوسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ وَفَتَاهُ فَاضْطَرَبَ الْحُوتُ فِى الْمِكْتَلِ حَتَّى خَرَجَ مِنَ الْمِكْتَلِ فَسَقَطَ فِى الْبَحْرِ - قَالَ - وَأَمْسَكَ اللَّهُ عَنْهُ جِرْيَةَ الْمَاءِ حَتَّى كَانَ مِثْلَ الطَّاقِ فَكَانَ لِلْحُوتِ سَرَبًا وَكَانَ لِمُوسَى وَفَتَاهُ عَجَبًا فَانْطَلَقَا بَقِيَّةَ يَوْمِهِمَا وَلَيْلَتِهِمَا وَنَسِىَ صَاحِبُ مُوسَى أَنْ يُخْبِرَهُ فَلَمَّا أَصْبَحَ مُوسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ قَالَ لِفَتَاهُ آتِنَا غَدَاءَنَا لَقَدْ لَقِينَا مِنْ سَفَرِنَا هَذَا نَصَبًا - قَالَ - وَلَمْ يَنْصَبْ حَتَّى جَاوَزَ الْمَكَانَ الَّذِى أُمِرَ بِهِ . قَالَ أَرَأَيْتَ إِذْ أَوَيْنَا إِلَى الصَّخْرَةِ فَإِنِّى نَسِيتُ الْحُوتَ وَمَا أَنْسَانِيهُ إِلاَّ الشَّيْطَانُ أَنْ أَذْكُرَهُ وَاتَّخَذَ سَبِيلَهُ فِى الْبَحْرِ عَجَبًا . قَالَ مُوسَى ذَلِكَ مَا كُنَّا نَبْغِى فَارْتَدَّا عَلَى آثَارِهِمَا قَصَصًا . قَالَ يَقُصَّانِ آثَارَهُمَا حَتَّى أَتَيَا الصَّخْرَةَ فَرَأَى رَجُلاً مُسَجًّى عَلَيْهِ بِثَوْبٍ فَسَلَّمَ عَلَيْهِ مُوسَى . فَقَالَ لَهُ الْخَضِرُ أَنَّى بِأَرْضِكَ السَّلاَمُ قَالَ أَنَا مُوسَى . قَالَ مُوسَى بَنِى إِسْرَائِيلَ قَالَ نَعَمْ . قَالَ إِنَّكَ عَلَى عِلْمٍ مِنْ عِلْمِ اللَّهِ عَلَّمَكَهُ اللَّهُ لاَ أَعْلَمُهُ وَأَنَا عَلَى عِلْمٍ مِنْ عِلْمِ اللَّهِ عَلَّمَنِيهِ لاَ تَعْلَمُهُ . قَالَ لَهُ مُوسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ هَلْ أَتَّبِعُكَ عَلَى أَنْ تُعَلِّمَنِى مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْدًا قَالَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِىَ صَبْرًا وَكَيْفَ تَصْبِرُ عَلَى مَا لَمْ تُحِطْ بِهِ خُبْرًا قَالَ سَتَجِدُنِى إِنْ شَاءَ اللَّهُ صَابِرًا وَلاَ أَعْصِى لَكَ أَمْرًا . قَالَ لَهُ الْخَضِرُ فَإِنِ اتَّبَعْتَنِى فَلاَ تَسْأَلْنِى عَنْ شَىْءٍ حَتَّى أُحْدِثَ لَكَ مِنْهُ ذِكْرًا . قَالَ نَعَمْ . فَانْطَلَقَ الْخَضِرُ وَمُوسَى يَمْشِيَانِ عَلَى سَاحِلِ الْبَحْرِ فَمَرَّتْ بِهِمَا سَفِينَةٌ فَكَلَّمَاهُمْ أَنْ يَحْمِلُوهُمَا فَعَرَفُوا الْخَضِرَ فَحَمَلُوهُمَا بِغَيْرِ نَوْلٍ فَعَمَدَ الْخَضِرُ إِلَى لَوْحٍ مِنْ أَلْوَاحِ السَّفِينَةِ فَنَزَعَهُ فَقَالَ لَهُ مُوسَى قَوْمٌ حَمَلُونَا بِغَيْرِ نَوْلٍ عَمَدْتَ إِلَى سَفِينَتِهِمْ فَخَرَقْتَهَا لِتُغْرِقَ أَهْلَهَا لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا إِمْرًا . قَالَ أَلَمْ أَقُلْ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِىَ صَبْرًا قَالَ لاَ تُؤَاخِذْنِى بِمَا نَسِيتُ وَلاَ تُرْهِقْنِى مِنْ أَمْرِى عُسْرًا ثُمَّ خَرَجَا مِنَ السَّفِينَةِ فَبَيْنَمَا هُمَا يَمْشِيَانِ عَلَى السَّاحِلِ إِذَا غُلاَمٌ يَلْعَبُ مَعَ الْغِلْمَانِ فَأَخَذَ الْخَضِرُ بِرَأْسِهِ فَاقْتَلَعَهُ بِيَدِهِ فَقَتَلَهُ . فَقَالَ مُوسَى أَقَتَلْتَ نَفْسًا زَاكِيَةً بِغَيْرِ نَفْسٍ لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا نُكْرًا . قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِىَ صَبْرًا قَالَ وَهَذِهِ أَشَدُّ مِنَ الأُولَى . قَالَ إِنْ سَأَلْتُكَ عَنْ شَىْءٍ بَعْدَهَا فَلاَ تُصَاحِبْنِى قَدْ بَلَغْتَ مِنْ لَدُنِّى عُذْرًا . فَانْطَلَقَا حَتَّى إِذَا أَتَيَا أَهْلَ قَرْيَةٍ اسْتَطْعَمَا أَهْلَهَا فَأَبَوْا أَنْ يُضَيِّفُوهُمَا فَوَجَدَا فِيهَا جِدَارًا يُرِيدُ أَنْ يَنْقَضَّ فَأَقَامَهُ . يَقُولُ مَائِلٌ . قَالَ الْخَضِرُ بِيَدِهِ هَكَذَا فَأَقَامَهُ . قَالَ لَهُ مُوسَى قَوْمٌ أَتَيْنَاهُمْ فَلَمْ يُضَيِّفُونَا وَلَمْ يُطْعِمُونَا لَوْ شِئْتَ لَتَخِذْتَ عَلَيْهِ أَجْرًا . قَالَ هَذَا فِرَاقُ بَيْنِى وَبَيْنِكَ سَأُنَبِّئُكَ بِتَأْوِيلِ مَا لَمْ تَسْتَطِعْ عَلَيْهِ صَبْرًا » . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « يَرْحَمُ اللَّهُ مُوسَى لَوَدِدْتُ أَنَّهُ كَانَ صَبَرَ حَتَّى يُقَصَّ عَلَيْنَا مِنْ أَخْبَارِهِمَا » . قَالَ وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « كَانَتِ الأُولَى مِنْ مُوسَى نِسْيَانًا » . قَالَ « وَجَاءَ عُصْفُورٌ حَتَّى وَقَعَ عَلَى حَرْفِ السَّفِينَةِ ثُمَّ نَقَرَ فِى الْبَحْرِ . فَقَالَ لَهُ الْخَضِرُ مَا نَقَصَ عِلْمِى وَعِلْمُكَ مِنْ عِلْمِ اللَّهِ إِلاَّ مِثْلَ مَا نَقَصَ هَذَا الْعُصْفُورُ مِنَ الْبَحْرِ » . قَالَ سَعِيدُ بْنُ جُبَيْرٍ وَكَانَ يَقْرَأُ وَكَانَ أَمَامَهُمْ مَلِكٌ يَأْخُذُ كُلَّ سَفِينَةٍ صَالِحَةٍ غَصْبًا . وَكَانَ يَقْرَأُ وَأَمَّا الْغُلاَمُ فَكَانَ كَافِرًا .
Tercemesi:
Bize Amr b. Muhammed en-Nâkıd, İshak b. İbrahim el-Hanzalî, Ubeydullah b. Saîd ve Muhammed b. Ebû Ömer el-Mekkî, Süfyân b. Uyeyne’den -lafız İbn Ebû Ömer’e aittir-, ona Amr b. Dînâr, ona Saîd b. Cübeyr şöyle rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: İbn Abbâs’a dedim ki: “Nevf el-Bikâlî, Hızır (as) ile arkadaşlık yapan Musa’nın İsrailoğullarına gönderilen peygamber Hz. Musa olmadığı söylüyor”. İbn Abbâs “Allah düşmanı yalan söylemiş. Übey b. Ka’b’dan duyduğuma göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Hz. Musa (as) hutbe okumak için İsrailoğullarının arasında bir yere çıkmıştı. Ona “İnsanların en bilgisi kimdir?” diye sordular. “Benim” dedi. Bunun üzerine Allah onu kınadı. Çünkü ilmi Allah’a havale etmemişti. Allah ona “İki denizin birleştiği yerde bulunan kullarımdan biri senden daha bilgilidir” buyurdu. Hz. Musa “Ey Rabbim! Onu nasıl bulabilirim?” diye sordu. “Ey Musa, bir sepetin için bir balık koy ve bunu sırtına al. Bu balığı nerede kaybedersen o zat oradadır” denildi. Hz. Musa yola çıktı. Yanında Yuşa b. Nûn adındaki hizmetçisi de vardı. Sonunda kayaya geldiler. Musa (as) ve hizmetçisi uyuyakaldılar. Sepetteki balık hareketlenip sepetten çıktı ve denize düştü. Allah o suyun akıntısını kesti ve su kemer gibi oldu. Balık için bir kanal meydana gelmişti. Musa ve hizmetçisi şaşıp kalmıştı. Sonra yollarına gece gündüz devam ettiler. Hz. Musa’nın hizmetçisi ona haber vermeyi unutmuştu. Sabah olunca Hz. Musa hizmetçisine “Yemeğimizi getir, yolculuktan yorulduk” dedi. Emredildiği yere geçene kadar yorulmamıştı. Hizmetçi “Gördün mü, kayaya geldiğimizde balığı unuttum. Ama onu bana ancak şeytan unutturdu. Denizde şaşılacak bir şekilde alıp gitti.” dedi. Hemen izlerini takip edip geriye döndüler. Kendi izlerini takip ediyorlardı. Sonunda konakladıkları kayanın yanına geldiler. Orada üzeri örtülü bir adam gördü ve ona selam verdi. Hızır (as) ona “Senin bu arazinde selam ne gezer!” dedi. Hz. Musa “Ben Musa’yım!” deyince Hızır (as) “İsrailoğullarının Musa’sı mı?” diye sordu. Hz. Musa “Evet” dedi. Hızır (as) ona “Sen benim bilmediğim Allah’ın sana öğrettiği bir şey biliyorsun. Ben de senin bilmediğin Allah’ın bana bildirdiği bir şey biliyorum” dedi. Hz. Musa (as) “Seni takip etsen sana öğretilenden bana öğretir misin?” diye sordu. Hızır (as) “Seni benimle sabredemezsin! Bilgin olmadığın konuda nasıl sabredeceksin?!” dedi. Hz. Musa (as) “Allah’ın izniyle benim sabredip senin emrine karşı çıkmayacağımı göreceksin” dedi. Hızır (as) “Öyleyse sana anlatana kadar bana hiçbir şey sorma!” dedi. Hz. Musa (as) “Tamam sormam” buyurdu. Hızır ve Musa sahilde yürümeye devam ettiler. Yanlarına bir gemi uğradı. Gemidekilere o ikisini götürmelerini söylediler. Gemidekiler Hızır’ı (as) tanıdıklarından o ikisini ücretsiz olarak taşımayı kabul ettiler. Hızır (as) geminin tahtalarından birine yönelip onu söktü. Hz. Musa (as) ona “Bizi karşılıksız olarak gemilerinde taşıyan insanlar boğulsunlar diye gemilerini batırdın. Gerçekten çok büyük bir iş yaptın” dedi. Hızır (as) “Ben sana benimle beraber sabredemezsin dememiş miydim” dedi. Hz. Musa “Unuttuğum için beni kınama. Beni bu işte çok zorlama” dedi. Sonra gemiden indiler. Sahilde yürürlerken çocukarla oynayan bir oğlan gördüler. Hızır (as) çocuğun kafasından tutup kopardı ve onu öldürdü. Bunun üzerine Hz. Musa (as) “Masum bir canı kısas hakkı olmadan haksız yere öldürdün mü? Gerçekten kınanacak bir şey yaptın” dedi. Hızır (as) “Ben sana benimle birlikte sabredemezsin dememiş miydim?” dedi. Hz. Musa (as) “Bu imtihan birincisinden daha ağırdı” buyurdu. Hz Musa “Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam bana eşlik etme. Artık özrün de sınırına vardım” dedi. Yollarına devam ettiler. Bir köye varıp köylülerden yiyecek istediler. Köylüler onları misafir etmekten çekindiler. Bu sefer köyde yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır (as) o duvarı düzeltti. Hızır (av) eliyle kontrol ediyor ve “eğrilmiş” diyordu. Sonunda onu tamamen düzeltti. Hz. Musa (as) ona “Kendilerine geldiğimizde bizi misafir etmeyen ve bizi doyurmayan bir topluluk. İstesen bu yaptığını iş için ücret alabilirdin” dedi. Hızır (as) “Artık ayrılma vaktimiz geldi. Sabredemediğin şeyleri sana açıklayacağım.” dedi. Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah, Musa’ya rahmet eylesin. Dilerdim, sabredip Hızır’la birlikte gördüklerini bize de anlatsaydı. Ravi şöyle demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Birincisi Musa’nın unutması idi. Bir serçe gelip geminin kenarına kondu. Sonra denize gaga vurunca Hızır ona “Benim ilmimle senin ilmin Allah’ın ilmine göre şu serçenin denizden azalttığı su kadar azalmıştır” dedi. Said b. Cübeyr şöyle demiştir: İbn Abbas şu ayetii okurdu: “Önlerinde bir hükümdar vardı ki, geminin hepsini gaspedip alacaktı.” Şu âyeti de okurdu: “Çocuğa gelince o kafirdi.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâil 6163, /994
Senetler:
1. Ebu Münzir Übey b. Ka'b el-Ensarî (Übey b. Ka'b b. Kays b. Ubeyd b. Zeyd)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
4. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
5. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Aile, Çocuk, erken ölümü
Arkadaş, Arkadaşlık, arkadaşlık ilişkileri
Bilgi, ilm-i ledün
İyilik, Anne-Baba, anne-babaya iyilik
Kıssa, Musa Hızır'la kıssası
KTB, ADAB