Öneri Formu
Hadis Id, No:
285890, M000480-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ - وَاتَّفَقَا فِى سِيَاقِ الْحَدِيثِ إِلاَّ مَا يَزِيدُ أَحَدُهُمَا مِنَ الْحَرْفِ بَعْدَ الْحَرْفِ - قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ حَدَّثَنَا أَبُو حَيَّانَ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ أُتِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَوْمًا بِلَحْمٍ فَرُفِعَ إِلَيْهِ الذِّرَاعُ وَكَانَتْ تُعْجِبُهُ فَنَهَسَ مِنْهَا نَهْسَةً فَقَالَ « أَنَا سَيِّدُ النَّاسِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَهَلْ تَدْرُونَ بِمَ ذَاكَ يَجْمَعُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ الأَوَّلِينَ وَالآخِرِينَ فِى صَعِيدٍ وَاحِدٍ فَيُسْمِعُهُمُ الدَّاعِى وَيَنْفُذُهُمُ الْبَصَرُ وَتَدْنُو الشَّمْسُ فَيَبْلُغُ النَّاسَ مِنَ الْغَمِّ وَالْكَرْبِ مَا لاَ يُطِيقُونَ وَمَا لاَ يَحْتَمِلُونَ فَيَقُولُ بَعْضُ النَّاسِ لِبَعْضٍ أَلاَ تَرَوْنَ مَا أَنْتُمْ فِيهِ أَلاَ تَرَوْنَ مَا قَدْ بَلَغَكُمْ أَلاَ تَنْظُرُونَ مَنْ يَشْفَعُ لَكُمْ إِلَى رَبِّكُمْ فَيَقُولُ بَعْضُ النَّاسِ لِبَعْضٍ ائْتُوا آدَمَ . فَيَأْتُونَ آدَمَ فَيَقُولُونَ يَا آدَمُ أَنْتَ أَبُو الْبَشَرِ خَلَقَكَ اللَّهُ بِيَدِهِ وَنَفَخَ فِيكَ مِنْ رُوحِهِ وَأَمَرَ الْمَلاَئِكَةَ فَسَجَدُوا لَكَ اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى إِلَى مَا نَحْنُ فِيهِ أَلاَ تَرَى إِلَى مَا قَدْ بَلَغَنَا فَيَقُولُ آدَمُ إِنَّ رَبِّى غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ وَإِنَّهُ نَهَانِى عَنِ الشَّجَرَةِ فَعَصَيْتُهُ نَفْسِى نَفْسِى اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى اذْهَبُوا إِلَى نُوحٍ . فَيَأْتُونَ نُوحًا فَيَقُولُونَ يَا نُوحُ أَنْتَ أَوَّلُ الرُّسُلِ إِلَى الأَرْضِ وَسَمَّاكَ اللَّهُ عَبْدًا شَكُورًا اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى مَا نَحْنُ فِيهِ أَلاَ تَرَى مَا قَدْ بَلَغَنَا فَيَقُولُ لَهُمْ إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ وَإِنَّهُ قَدْ كَانَتْ لِى دَعْوَةٌ دَعَوْتُ بِهَا عَلَى قَوْمِى نَفْسِى نَفْسِى اذْهَبُوا إِلَى إِبْرَاهِيمَ صلى الله عليه وسلم . فَيَأْتُونَ إِبْرَاهِيمَ فَيَقُولُونَ أَنْتَ نَبِىُّ اللَّهِ وَخَلِيلُهُ مِنْ أَهْلِ الأَرْضِ اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى إِلَى مَا نَحْنُ فِيهِ أَلاَ تَرَى إِلَى مَا قَدْ بَلَغَنَا فَيَقُولُ لَهُمْ إِبْرَاهِيمُ إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ وَلاَ يَغْضَبُ بَعْدَهُ مِثْلَهُ . وَذَكَرَ كَذَبَاتِهِ نَفْسِى نَفْسِى اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى اذْهَبُوا إِلَى مُوسَى . فَيَأْتُونَ مُوسَى صلى الله عليه وسلم فَيَقُولُونَ يَا مُوسَى أَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ فَضَّلَكَ اللَّهُ بِرِسَالاَتِهِ وَبِتَكْلِيمِهِ عَلَى النَّاسِ اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى إِلَى مَا نَحْنُ فِيهِ أَلاَ تَرَى مَا قَدْ بَلَغَنَا فَيَقُولُ لَهُمْ مُوسَى صلى الله عليه وسلم إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ وَإِنِّى قَتَلْتُ نَفْسًا لَمْ أُومَرْ بِقَتْلِهَا نَفْسِى نَفْسِى اذْهَبُوا إِلَى عِيسَى صلى الله عليه وسلم . فَيَأْتُونَ عِيسَى فَيَقُولُونَ يَا عِيسَى أَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ وَكَلَّمْتَ النَّاسَ فِى الْمَهْدِ وَكَلِمَةٌ مِنْهُ أَلْقَاهَا إِلَى مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُ فَاشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى مَا نَحْنُ فِيهِ أَلاَ تَرَى مَا قَدْ بَلَغَنَا فَيَقُولُ لَهُمْ عِيسَى صلى الله عليه وسلم إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ - وَلَمْ يَذْكُرْ لَهُ ذَنْبًا - نَفْسِى نَفْسِى اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى اذْهَبُوا إِلَى مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم فَيَأْتُونِّى فَيَقُولُونَ يَا مُحَمَّدُ أَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ وَخَاتَمُ الأَنْبِيَاءِ وَغَفَرَ اللَّهُ لَكَ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى مَا نَحْنُ فِيهِ أَلاَ تَرَى مَا قَدْ بَلَغَنَا فَأَنْطَلِقُ فَآتِى تَحْتَ الْعَرْشِ فَأَقَعُ سَاجِدًا لِرَبِّى ثُمَّ يَفْتَحُ اللَّهُ عَلَىَّ وَيُلْهِمُنِى مِنْ مَحَامِدِهِ وَحُسْنِ الثَّنَاءِ عَلَيْهِ شَيْئًا لَمْ يَفْتَحْهُ لأَحَدٍ قَبْلِى ثُمَّ يُقَالُ يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ سَلْ تُعْطَهْ اشْفَعْ تُشَفَّعْ . فَأَرْفَعُ رَأْسِى فَأَقُولُ يَا رَبِّ أُمَّتِى أُمَّتِى . فَيُقَالُ يَا مُحَمَّدُ أَدْخِلِ الْجَنَّةَ مِنْ أُمَّتِكَ مَنْ لاَ حِسَابَ عَلَيْهِ مِنَ الْبَابِ الأَيْمَنِ مِنْ أَبْوَابِ الْجَنَّةِ وَهُمْ شُرَكَاءُ النَّاسِ فِيمَا سِوَى ذَلِكَ مِنَ الأَبْوَابِ وَالَّذِى نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ إِنَّ مَا بَيْنَ الْمِصْرَاعَيْنِ مِنْ مَصَارِيعِ الْجَنَّةِ لَكَمَا بَيْنَ مَكَّةَ وَهَجَرٍ أَوْ كَمَا بَيْنَ مَكَّةَ وَبُصْرَى » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, -ikisi de hadisin zikredilmesinde ittifak etmişler ve biri hadisin bir kısmında ilavede bulunmuştur- onlara Muhammed b. Bişr, ona Ebu Hayyân, ona Ebu Zür'a, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah'a (sav) bir gün et getirildi. Kendisine (etin) kolu takdim edildi. O, (etin kol kısmını) severdi. Ondan bir ısırık alıp "Ben, Kıyamet günü insanların efendisiyim! Bunun neden olduğunu bilir misiniz? Allah, Kıyamet günü insanların ilklerini ve sonuncularını düz bir yerde toplar. Onlara münadiyi işittirir. Onlara görmeyi keskinleştirir. Güneş de yaklaşır. İnsanları güç yetiremeyecekleri ve tahammül edemeyecekleri gam ve keder kaplar! İnsanların bir kısmı, bir kısmına, "İçinde bulunduğunuz hali görmüyor musunuz? Başınıza geleni görmüyor musunuz? Rabbiniz için size şefaatçi olacak birine bakmaz mısınız?" der. İnsanların bir kısmı, diğer bir kısmına, "Adem'e gidin!" der. Adem'e gelirler. Onlar, "Ey Adem! Sen, insanların babasısın. Allah seni kudreti ile yarattı, sana ruhundan üfledi ve meleklere emretti de sana secde ettiler! Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun! İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?" derler. Adem, "Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir! O bana ağacı yasakladı. Ben ise ona isyan ettim! Ben derdime yanarım! Benden başkasına; Nuh'a gidin!" der. Nuh'a gelirler. Onlar, "Ey Nuh! Sen yeryüzündeki peygamberlerin ilkisin! Allah seni şükreden bir kul olarak isimlendirdi. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?" derler. (Nuh), onlara, "Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir! Benim kavmime ettiğim bir dua vardı, (bundan dolayı ben şefaatte bulunamam)! Ben derdime yanarım! Siz İbrahim'e (sav) gidin" der. İbrahim'e gelip "Sen Allah'ın Nebî'si, yeryüzündeki dostusun! Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?" derler. İbrahim, onlara, "Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir!" dedi ve yalanlarını (kezibatih) zikredip "Ben derdime yanarım! Benden başkasına; Musa'ya gidin!" der. Musa'ya (sav) gelip "Ey Musa! Sen, Allah'ın rasulüsün! Allah, seni risaleti ve konuşması ile üstün kılmıştır. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?" derler. Musa, onlara, "Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir! Ben öldürmekle emrolunmadığım birini öldürdüm. Ben derdime yanarım! Siz İsa'ya (sav) gidin. İsa'ya gelip "Ey İsa! Sen, Allah'ın rasulüsün! İnsanlarla beşikte iken konuştun. Allah'ın, Meryem'e kendisinden ilkâ ettiği bir kelimesin ve ondan bir ruhsun! Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?" derler. İsa, onlara, "Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir! -Hz. Peygamber, onun bir hatasını zikretmedi- Ben derdime yanarım! Siz benden başkasına; Muhammed'e (sav) gidin" der. (Nihayet) bana gelip "Ey Muhammed! Sen, Allah'ın rasulü ve peygamberlerin sonuncususun! Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?" derler. Ben de kalkıp Arş'ın altına gelirim. Rabbim için secdeye kapanırım. Ardından Allah, bana ihsanda bulunur. Hamd cümlelerinden ve güzel övgülerinden benden önce kimseye ihsanda bulunmadığı bir şeyi ilham eder. Ardından, "Ey Muhammed! Kaldır başını! İste; verilecek! Şefaat et; şefaatin kabul edilecek!" denilir. Ben de başımı kaldırıp "Yâ Rabbi! Ümmetim! Ümmetim!" derim. "Ey Muhammed! Ümmetinden hesaba çekilmeyecek olanları cennet kapılarının sağ kapısından cennete koy! Onlar, bu kapı dışındaki (kapılarda) insanların ortaklarıdırlar!" denilir. Muhammed'in canını kudretinde bulundurana yemin olsun ki, cennet kapılarından ikisinin arası Mekke ile Hecer arası ya da Mekke ile Busrâ arası gibidir!
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
أَنَا سَيِّدُ النَّاسِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 480, /105
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Zür'a b. Amr el-Beceli (Herim b. Amr b. Cerir b. Abdullah)
3. Ebu Hayyan Yahya b. Saîd et-Teymî (Yahya b. Saîd b. Hayyan)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Bişr el-Abdî (Muhammed b. Bişr b. Fürâfisa b. Muhtar b. Rudeyh)
5. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Hz. Peygamber, ümmet sevgisi
Kıyamet, ahvali
Peygamberler, Hz. Adem
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Peygamberler, Hz. İsa
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
Peygamberler, Hz. Nuh
Şefaat, şefaat