Bize Ömer b. Hafs, ona babası (Hasf b. Gıyas), ona el-A‘meş, ona İbrahim, ona da el-Esved’in şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah’ın (ders halkasında) bulunuyorduk, derken Huzeyfe geldi, başımıza dikildi, selam verdikten sonra şöyle buyurdu: Sizden daha hayırlı kimseler (sahâbeden bir kısmı) münafık olmuştu. El-Esved: Subhanallah, şüphesiz Allah: “Muhakkak münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadırlar” (Nisa, 4/145) buyurmaktadır, dedi. Abdullah gülümsedi, Huzeyfe de mescidin bir tarafında oturdu. Abdullah kalkınca arkadaşları da dağıldı. Bu arada (Huzeyfe) bana (beni çağırmak maksadıyla) bir çakıl taşı attı, yanına gittim. Huzeyfe dedi ki: (Abdullah) benim ne söylediğimi bildiği halde, güldü. Ben de buna hayret ettim. Gerçekten de sizden daha hayırlı kimseler münafık olmuştu. Sonra onlar tövbe ettiler, Allah da tövbelerini kabul buyurdu.
Açıklama: Huzeyfe (ra) sahâbeden bir kısmının da Allah'ın takdiriyle münafık olup sonra tevbe ettiklerini haber vererek kimsenin kendi imanı hakkında emin olamayacağını, kalplerin Cenâb-ı Hakk'ın elinde olduğunu, dolayısıyla bu konuda dikkatli olmalarını bildirmek istemiştir. bk. İbn Ḥacer el-ʿAsḳalânî, Fetḥu’l-bârî bi şerḥi Saḥîḥi’l-Buḫârî (nşr. Abdulaziz b. Abdullah b. Bâz, Beyrut: Dâru’l-Mâʿrife, 1379), 8/266-7.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31719, B004602
Hadis:
حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ حَفْصٍ حَدَّثَنَا أَبِى حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ قَالَ حَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ عَنِ الأَسْوَدِ قَالَ كُنَّا فِى حَلْقَةِ عَبْدِ اللَّهِ فَجَاءَ حُذَيْفَةُ حَتَّى قَامَ عَلَيْنَا ، فَسَلَّمَ ثُمَّ قَالَ لَقَدْ أُنْزِلَ النِّفَاقُ عَلَى قَوْمٍ خَيْرٍ مِنْكُمْ . قَالَ الأَسْوَدُ سُبْحَانَ اللَّهِ ، إِنَّ اللَّهَ يَقُولُ ( إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِى الدَّرَكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ ) فَتَبَسَّمَ عَبْدُ اللَّهِ ، وَجَلَسَ حُذَيْفَةُ فِى نَاحِيَةِ الْمَسْجِدِ ، فَقَامَ عَبْدُ اللَّهِ فَتَفَرَّقَ أَصْحَابُهُ ، فَرَمَانِى بِالْحَصَا ، فَأَتَيْتُهُ فَقَالَ حُذَيْفَةُ عَجِبْتُ مِنْ ضَحِكِهِ ، وَقَدْ عَرَفَ مَا قُلْتُ ، لَقَدْ أُنْزِلَ النِّفَاقُ عَلَى قَوْمٍ كَانُوا خَيْرًا مِنْكُمْ ، ثُمَّ تَابُوا فَتَابَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ .
Tercemesi:
Bize Ömer b. Hafs, ona babası (Hasf b. Gıyas), ona el-A‘meş, ona İbrahim, ona da el-Esved’in şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah’ın (ders halkasında) bulunuyorduk, derken Huzeyfe geldi, başımıza dikildi, selam verdikten sonra şöyle buyurdu: Sizden daha hayırlı kimseler (sahâbeden bir kısmı) münafık olmuştu. El-Esved: Subhanallah, şüphesiz Allah: “Muhakkak münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadırlar” (Nisa, 4/145) buyurmaktadır, dedi. Abdullah gülümsedi, Huzeyfe de mescidin bir tarafında oturdu. Abdullah kalkınca arkadaşları da dağıldı. Bu arada (Huzeyfe) bana (beni çağırmak maksadıyla) bir çakıl taşı attı, yanına gittim. Huzeyfe dedi ki: (Abdullah) benim ne söylediğimi bildiği halde, güldü. Ben de buna hayret ettim. Gerçekten de sizden daha hayırlı kimseler münafık olmuştu. Sonra onlar tövbe ettiler, Allah da tövbelerini kabul buyurdu.
Açıklama:
Huzeyfe (ra) sahâbeden bir kısmının da Allah'ın takdiriyle münafık olup sonra tevbe ettiklerini haber vererek kimsenin kendi imanı hakkında emin olamayacağını, kalplerin Cenâb-ı Hakk'ın elinde olduğunu, dolayısıyla bu konuda dikkatli olmalarını bildirmek istemiştir. bk. İbn Ḥacer el-ʿAsḳalânî, Fetḥu’l-bârî bi şerḥi Saḥîḥi’l-Buḫârî (nşr. Abdulaziz b. Abdullah b. Bâz, Beyrut: Dâru’l-Mâʿrife, 1379), 8/266-7.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 25, 2/176
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Amr Esved b. Yezid en-Nehaî (Esved b. Yezid b. Kays b. Abdullah b. Malik)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Ömer Hafs b. Gıyas en-Nehaî (Hafs b. Gıyas b. Talk b. Muaviye b. Malik)
6. Ebu Hafs Ömer b. Hafs en-Nehaî (Ömer b. Hafs b. Giyas b. Talk b. Muaviye)
7. Ebu Abdullah Muhammed b. Yahya el-Kelbî (Muhammed b. Yahya b. Muhammed b. Kesir)
Konular:
Bilgi, gaybdan haber verme
Münafık, Nifak / Münafık
Müslüman, münafıktan farkı
Tebessüm, kardeşinin yüzüne tebessüm etmek