Öneri Formu
Hadis Id, No:
32114, B004196
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِى عُبَيْدٍ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ الأَكْوَعِ - رضى الله عنه - قَالَ خَرَجْنَا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم إِلَى خَيْبَرَ فَسِرْنَا لَيْلاً ، فَقَالَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ لِعَامِرٍ يَا عَامِرُ أَلاَ تُسْمِعُنَا مِنْ هُنَيْهَاتِكَ . وَكَانَ عَامِرٌ رَجُلاً شَاعِرًا فَنَزَلَ يَحْدُو بِالْقَوْمِ يَقُولُ اللَّهُمَّ لَوْلاَ أَنْتَ مَا اهْتَدَيْنَا وَلاَ تَصَدَّقْنَا وَلاَ صَلَّيْنَا فَاغْفِرْ فِدَاءً لَكَ مَا أَبْقَيْنَا وَثَبِّتِ الأَقْدَامَ إِنْ لاَقَيْنَا وَأَلْقِيَنْ سَكِينَةً عَلَيْنَا إِنَّا إِذَا صِيحَ بِنَا أَبَيْنَا وَبِالصِّيَاحِ عَوَّلُوا عَلَيْنَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَنْ هَذَا السَّائِقُ » . قَالُوا عَامِرُ بْنُ الأَكْوَعِ . قَالَ « يَرْحَمُهُ اللَّهُ » . قَالَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ وَجَبَتْ يَا نَبِىَّ اللَّهِ ، لَوْلاَ أَمْتَعْتَنَا بِهِ . فَأَتَيْنَا خَيْبَرَ ، فَحَاصَرْنَاهُمْ حَتَّى أَصَابَتْنَا مَخْمَصَةٌ شَدِيدَةٌ ، ثُمَّ إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى فَتَحَهَا عَلَيْهِمْ ، فَلَمَّا أَمْسَى النَّاسُ مَسَاءَ الْيَوْمِ الَّذِى فُتِحَتْ عَلَيْهِمْ أَوْقَدُوا نِيرَانًا كَثِيرَةً ، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « مَا هَذِهِ النِّيرَانُ عَلَى أَىِّ شَىْءٍ تُوقِدُونَ » . قَالُوا عَلَى لَحْمٍ . قَالَ « عَلَى أَىِّ لَحْمٍ » . قَالُوا لَحْمِ حُمُرِ الإِنْسِيَّةِ . قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « أَهْرِيقُوهَا وَاكْسِرُوهَا » . فَقَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَوْ نُهَرِيقُهَا وَنَغْسِلُهَا قَالَ « أَوْ ذَاكَ » . فَلَمَّا تَصَافَّ الْقَوْمُ كَانَ سَيْفُ عَامِرٍ قَصِيرًا فَتَنَاوَلَ بِهِ سَاقَ يَهُودِىٍّ لِيَضْرِبَهُ ، وَيَرْجِعُ ذُبَابُ سَيْفِهِ ، فَأَصَابَ عَيْنَ رُكْبَةِ عَامِرٍ ، فَمَاتَ مِنْهُ قَالَ فَلَمَّا قَفَلُوا ، قَالَ سَلَمَةُ رَآنِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهْوَ آخِذٌ بِيَدِى ، قَالَ « مَا لَكَ » . قُلْتُ لَهُ فِدَاكَ أَبِى وَأُمِّى ، زَعَمُوا أَنَّ عَامِرًا حَبِطَ عَمَلُهُ . قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « كَذَبَ مَنْ قَالَهُ ، إِنَّ لَهُ لأَجْرَيْنِ - وَجَمَعَ بَيْنَ إِصْبَعَيْهِ - إِنَّهُ لَجَاهِدٌ مُجَاهِدٌ قَلَّ عَرَبِىٌّ مَشَى بِهَا مِثْلَهُ » . حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا حَاتِمٌ قَالَ « نَشَأَ بِهَا » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Hâtim b. İsmail, ona Yezid b. Ebu Ubeyd, ona Seleme b. el-Ekva’ın (ra) şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (sav) ile birlikte Hayber’e çıktık, geceleyin yol aldık. Bizimle beraber olanlardan birisi Âmir’e: Ey Âmir! Sen o güzel sözlerinden bizlere bir şeyler dinletmeyecek misin? dedi. Âmir şair bir adamdı. Bunun üzerine bineğinden inip, insanlara ezgiler söylemeye başladı: “Allah’ım, sen olmasaydın eğer hidayet bulmazdık biz, ne sadaka verirdik, ne de namaz kılardık. Kaldığımız sürece (canım) sana feda olsun, günahlarımı bağışla, düşmanla karşılaşırsak ayaklarımıza sebat ver, üzerimize huzur ve sükûnunu sal, şüphesiz bizler (batıl şey için) çağırılacak olursak ona iltifat etmeyiz, yardıma çağıranlar yüksek sesle bizleri yardıma çağırırlar.”
Bunun üzerine Rasulullah (sav): “Şu (ezgi söyleyip) süren kim?” buyurdu. Ashab: Âmir b. el-Ekva’dır, dediler. Rasulullah (sav): “Allah ona rahmetini ihsan etsin” dedi. Orada bulunanlardan bir adam: Ey Allah’ın Nebisi, artık vacip oldu (vefat edecek), ah keşke ondan bizleri biraz daha yararlandırsaydın, dedi. Derken Hayber’e geldik, onları kuşatma altına aldık, nihayetinde ileri derecede açlıkla karşılaştık. Sonra Şanı yüce Allah onlara o kaleyi fethetmeyi nasip etti. İnsanlar Hayber’in fethedildiği günün akşamını edince çok miktarda ateşler yaktılar. Nebi (sav): “Bu ateşler ne oluyor, onları ne için yakıyorsunuz?” buyurdu. Onlar: Et pişirmek için, dediler. Allah Rasulü: “Hangi et için” buyurdu. Onlar: Evcil merkep etleri dediler. Nebi (sav): “Onu dökün ve kaplarını kırın” buyurdu. Bir adam: Ey Allah’ın Rasulü yahut da eti dökelim, kapları yıkayalım (olmaz mı)? dedi. Allah Rasulü: “Ya da böyle yapın” buyurdu. Savaşa katılanlar saf saf dizilince, Âmir’in kılıcı kısa idi. O kılıçla bir yahudinin bacağına vurmak isterken kılıcının keskin tarafı kendisine ters döndü, Âmir’in diz kapağının üstüne geldi ve ondan dolayı vefat etti.
Geri döndüklerinde Seleme b. el-Ekva’ dedi ki: Rasulullah (sav) beni (ağlarken) gördü, elimden tutarak: “Neyin var” dedi. Ben ona: Babam anam sana feda olsun, Âmir’in amelinin boşa gittiğini söylüyorlar, dedim. Nebi (sav): “Böyle diyen yalan söyler, şüphesiz onun –iki parmağını bir araya getirerek- iki ecri vardır. Şüphesiz o hem cihat edendir, hem mücahittir, onun gibi (yer üzerinde) yürümüş bir Arap pek azdır.” Buyurdu.
Bize Kuteybe, ona Hâtim rivayetle: “O yerde yetişmiş” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 38, 2/91
Senetler:
1. Ebu İyas Seleme b. Ekva' (Seleme b. Amr b. Sinan b. Abdullah)
2. Ebu Halid Yezid b. Ebu Ubeyd el-Eslemî (Yezid b. Ebu Ubeyd)
3. Ebu İsmail Hatim b. İsmail el-Harisî (Hatim b. İsmail b. Muhammed)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Allah İnancı, hidayet ve dalalete sevketmesi
Hitabet, Şiir ve şairler
Hitabet, Şiir, okumak/ dinlemek/ ezberlemek
Nikah, mut'a nikahının ve ehlî eşek etinin yasaklanması, Hayber günü
Siyer, Hayber günü