"Allah’ın Rasulü Musa (as), insanlara bir gün hatırlatmalarda bulunurken, gözler yaşla doldu, kalpler inceldi. Musa arkasını dönüp gidince, bir adam ona yetişerek 'ey Allah’ın Rasulü yeryüzünde senden daha bilgili kimse var mı?' dedi. Musa 'Hayır' deyince, Allah ona, ilmi Allah’a havale etmediği için serzenişte bulundu ve kendisine 'var', denildi. Musa 'Rabbim, (o kişi) nerede?' dedi. Allah 'iki denizin birleştiği yerde' buyurdu. Musa 'Rabbim, bana onu tanıyacağım bir işaret ver' dedi."
(İbn Cüreyc) der ki: Amr bana rivayetinde "balığın senden ayrılacağı yerde" dedi. Ya'lâ ise "Sen cansız bir balık al, ona ruhun üfleneceği yerde" dedi.
"Bunun üzerine bir balık aldı, onu bir zembile koydu, yanındaki genç delikanlıya da 'sen sadece balığın senden ayrılacağı yeri bana bildirmekle sorumlusun' dedi. Delikanlı 'beni sorumlu tuttuğun şey çok fazla değilmiş' dedi. İşte şanı yüce Rabbimizin: 'Hani Musa genç hizmetçisine şöyle demişti' (Kehf, 18/60) buyruğu bunu ifade etmektedir." (Bu delikanlı) Yuşâ b. Nun’dur. -Bu açıklama Saîd'in rivayetinde yoktur-
Hz. Peygamber devamında şöyle buyurdu: "Musa nemli bir arazide, bir kayanın gölgesinde uyurken balık çırpınmaya başladı. Musa’nın genç hizmetçisi 'onu uyandırmamayım' diye düşündü ama Musa uyanınca da ona haber vermeyi unuttu. Balık çırpındı ve sonunda denize girdi. Allah denizin üzerinden akıntısını engelledi ve hatta bir taşta iz bıraktı." -Amr rivayetinde bana "İşte bu şekilde adeta taşta iz bırakmış gibi oldu" diyerek, iki başparmağı ile onların bitişiğindeki diğer (şehadet) parmaklarıyla halka yaptı.- "'Bu yolculuğumuzdan gerçekten yorgun düştük' dedi." (Kehf, 18/62) "Ama Allah senden yorgunluğu kaldırmıştı, dedi." - Bu ibare Saîd’in rivayetinde yoktur.-. "Ona (balığın durumunu haber verince) gerisin geri döndüler, Hızır’ı buldular." İbn Cüreyc der ki: Osman b. Ebu Süleyman bana "Onu denizin ortasında yeşil bir örtü üzerinde gördüler" demiştir. –Saîd b. Cübeyr (rivayetine devam ederek) der ki:- "Üzeri elbise ile örtülü olup, elbisenin ucunu ayakları üzerine, diğer ucunu da başının altına koymuştu. Musa ona selam verince yüzünü açtı ve 'benim yaşadığım bu yerde selam mı, sen kimsin?' dedi. O da 'ben Musa’yım' dedi. Hızır 'İsrail oğullarının Musa’sı mı?' dedi. Musa 'evet' dedi. Hızır: 'Senin durumun ne?' dedi. Musa 'sana öğretilmiş olan doğru bilginin bir kısmını bana öğretmen için geldim' dedi. Hızır 'Tevrat’ın senin ellerinde olması, sana vahyin gelmesi yetmiyor mu ey Musa? Benim kendime ait bir bilgim var, senin onu bilmene gerek yoktur. Senin de kendine ait bir ilmin var, benim onu bilmeme gerek yoktur' dedi. O esnada bir kuş gagasıyla denizden su aldı, Hızır 'vallahi, benim ilmimle senin ilmin Allah’ın ilmine nispeti ancak bu kuşun gagasıyla denizden aldığı kadardır' Nihayet gemiye bindiklerinde, bu kıyı ahalisini diğer kıyı ahalisine taşıyan küçük kayıklar gördüler. (Gemiye bindiklerinde) onu tanıdılar ve '(bu adam) Allah’ın salih kuludur' dediler." (Ya‘lâ b. Müslim) der ki: Biz Saîd’e: "Hızır’ı mı kast ettiler" dedik. O "evet" dedi. "Biz onu ücret mukabili taşıyamayız (diye eklediler). Derken Hızır gemiyi deldi ve (deldiği yere) bir tahta parçası koydu. Musa 'sen bu gemide yolculuk yapanları suda boğmak için mi gemiyi deldin, and olsun sen son derece kötü bir iş yaptın' dedi." –Mücâhid “imr” kelimesine “münker” anlamı verdi. "Hızır 'ben sana, sen asla benimle (yolculuğa) dayanamazsın, dememiş miydim' dedi." (Allah Rasulü) buyurdu ki: "(Musa) birincisini unutarak sormuştu, ikincisi bir şarttı, üçüncüsü bir kasıt idi." "(Musa): Unuttuğum için beni sorumlu tutma, benim bu işimde de bana zorluk çıkararak beni yorma, dedi. Sonra bir çocuk karşılarına çıktı, (Hızır) onu öldürüverdi. –Ya'lâ der ki: Saîd "Oyun oynayan çocuklar gördü, güzel yüzlü kâfir bir çocuğu yakalayıp onu yatırdıktan sonra bıçakla onu kesti" diye rivayet etmiştir. "Musa 'sen başka bir can karşılığında olmaksızın ve günah da işlememiş tertemiz bir canı mı öldürdün' dedi. -İbn Abbas buradaki “zekiyyeten” kelimesini “zâkiyeten müslimeten” diye okumuştur. Bu senin “ğulâmen zekiyyen: tertemiz bir çocuk” demene benzer.- "Sonra yollarına devam ettiler, yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, (Hızır) onu doğrultuverdi" –Saîd "eliyle şöyle yukarı doğru kaldırınca, duvar dosdoğru bir duvar oldu diye rivayet etmiştir" –Ya'lâ ise şöyle der: sanıyorum Saîd "elini o duvarın üzerine sürdü ve duvar doğruldu" demiştir. "Musa 'sen istesen bunun karşılığında bir ücret elbette alabilirdin' dedi." -Saîd "yemek için kullanacağımız bir ücret" dedi.- Arkalarında yani önlerinde gidecekleri yerde (bir hükümdar vardı)- İbn Abbas "verâehum" kelimesini “Emamehum meliku" şeklinde okumuştur.- Saîd dışındaki ravilerden rivayette bu hükümdarın adının Huded b. Buded olduğu zikredilmiştir. Öldürülen çocuğun adı da söylediklerine göre Ceysûr idi. Bu hükümdar zorbalık yaparak (sağlam) her bir gemiyi gasp ediyordu. Bunun için ben bu geminin, onun hâkim olduğu yerlerden geçtiği takdirde, kusurlu olduğu için ona ilişmemesini istedim. Burayı geçtikten sonra ise gemilerini tamir eder, ondan yararlanırlar. Kimileri ise, o gedik açtığı yeri bir cam şişe ile kapatmışlardı, kimileri ise orayı ziftle sıvadılar, demiştir. (Öldürülen) çocuğun anne babası iki mümin idi, kendisi ise kâfirdi. Bizler bu azgın çocuğun azgınlık ederek ve kâfirlik ile onları yorup perişan etmesinden korktuk. Onlara besledikleri sevgilerinin dini üzere ona tabi olmaya iteceğinden çekindik. Bunun için biz de Rablerinin kendilerine o çocuklarından daha temiz ve hayırlı bir evlat vermesini istedik. -"Sen tertemiz bir canı ve daha merhametli birisini mi öldürdün" sözüne gelince Çünkü bunun anne babası Hızır’ın öldürmüş olduğu birinci çocuğa merhametinden daha merhametli idiler. Saîd’den daha başkasının iddiasına göre ise o anne ve babaya onun yerine bir kız çocuğu verildi. Davud b. Ebu Âsım ise başkasından rivayetine göre: O (öldürülen evladın yerine o anne babaya verilen) bir kız çocuğu idi, rivayetini nakletmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 3, 2/217
Senetler:
1. Ebu Münzir Übey b. Ka'b el-Ensarî (Übey b. Ka'b b. Kays b. Ubeyd b. Zeyd)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
4. Osman b. Ebu Süleyman el-Kuraşî (Osman b. Ebi Süleyman b. Cübeyr b. Met'am b. Adi b. Nevfel)
5. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
6. Ebu Abdurrahman Hişam b. Yusuf el-Ebnâvî (Hişam b. Yusuf)
7. İbrahim b. Musa et-Temîmî (İbrahim b. Musa b. Yezid b. Zâzân)
Konular:
Allah İnancı, varlığı ve birliği
Kıssa, Musa Hızır'la kıssası