Öneri Formu
Hadis Id, No:
33684, B003465
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ خَلِيلٍ أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ مُسْهِرٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « بَيْنَمَا ثَلاَثَةُ نَفَرٍ مِمَّنْ كَانَ قَبْلَكُمْ يَمْشُونَ إِذْ أَصَابَهُمْ مَطَرٌ ، فَأَوَوْا إِلَى غَارٍ ، فَانْطَبَقَ عَلَيْهِمْ ، فَقَالَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ إِنَّهُ وَاللَّهِ يَا هَؤُلاَءِ لاَ يُنْجِيكُمْ إِلاَّ الصِّدْقُ ، فَلْيَدْعُ كُلُّ رَجُلٍ مِنْكُمْ بِمَا يَعْلَمُ أَنَّهُ قَدْ صَدَقَ فِيهِ . فَقَالَ وَاحِدٌ مِنْهُمُ اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّهُ كَانَ لِى أَجِيرٌ عَمِلَ لِى عَلَى فَرَقٍ مِنْ أَرُزٍّ ، فَذَهَبَ وَتَرَكَهُ ، وَأَنِّى عَمَدْتُ إِلَى ذَلِكَ الْفَرَقِ فَزَرَعْتُهُ ، فَصَارَ مِنْ أَمْرِهِ أَنِّى اشْتَرَيْتُ مِنْهُ بَقَرًا ، وَأَنَّهُ أَتَانِى يَطْلُبُ أَجْرَهُ فَقُلْتُ اعْمِدْ إِلَى تِلْكَ الْبَقَرِ . فَسُقْهَا ، فَقَالَ لِى إِنَّمَا لِى عِنْدَكَ فَرَقٌ مِنْ أَرُزٍّ . فَقُلْتُ لَهُ اعْمِدْ إِلَى تِلْكَ الْبَقَرِ فَإِنَّهَا مِنْ ذَلِكَ الْفَرَقِ ، فَسَاقَهَا ، فَإِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنِّى فَعَلْتُ ذَلِكَ مِنْ خَشْيَتِكَ ، فَفَرِّجْ عَنَّا . فَانْسَاحَتْ عَنْهُمُ الصَّخْرَةُ . فَقَالَ الآخَرُ اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّهُ كَانَ لِى أَبَوَانِ شَيْخَانِ كَبِيرَانِ ، فَكُنْتُ آتِيهِمَا كُلَّ لَيْلَةٍ بِلَبَنِ غَنَمٍ لِى ، فَأَبْطَأْتُ عَلَيْهِمَا لَيْلَةً فَجِئْتُ وَقَدْ رَقَدَا وَأَهْلِى وَعِيَالِى يَتَضَاغَوْنَ مِنَ الْجُوعِ ، فَكُنْتُ لاَ أَسْقِيهِمْ حَتَّى يَشْرَبَ أَبَوَاىَ ، فَكَرِهْتُ أَنْ أُوقِظَهُمَا ، وَكَرِهْتُ أَنْ أَدَعَهُمَا ، فَيَسْتَكِنَّا لِشَرْبَتِهِمَا ، فَلَمْ أَزَلْ أَنْتَظِرُ حَتَّى طَلَعَ الْفَجْرُ ، فَإِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنِّى فَعَلْتُ ذَلِكَ مِنْ خَشْيَتِكَ ، فَفَرِّجْ عَنَّا . فَانْسَاحَتْ عَنْهُمُ الصَّخْرَةُ ، حَتَّى نَظَرُوا إِلَى السَّمَاءِ . فَقَالَ الآخَرُ اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّهُ كَانَ لِى ابْنَةُ عَمٍّ مِنْ أَحَبِّ النَّاسِ إِلَىَّ ، وَأَنِّى رَاوَدْتُهَا عَنْ نَفْسِهَا فَأَبَتْ إِلاَّ أَنْ آتِيَهَا بِمِائَةِ دِينَارٍ ، فَطَلَبْتُهَا حَتَّى قَدَرْتُ ، فَأَتَيْتُهَا بِهَا فَدَفَعْتُهَا إِلَيْهَا ، فَأَمْكَنَتْنِى مِنْ نَفْسِهَا ، فَلَمَّا قَعَدْتُ بَيْنَ رِجْلَيْهَا ، فَقَالَتِ اتَّقِ اللَّهَ وَلاَ تَفُضَّ الْخَاتَمَ إِلاَّ بِحَقِّهِ . فَقُمْتُ وَتَرَكْتُ الْمِائَةَ دِينَارٍ ، فَإِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنِّى فَعَلْتُ ذَلِكَ مِنْ خَشْيَتِكَ فَفَرِّجْ عَنَّا . فَفَرَّجَ اللَّهُ عَنْهُمْ فَخَرَجُوا » .
Tercemesi:
Bize İsmail b. Halil (el-Hazzâz), ona Ali b. Müshir (el-Kuraşî), ona Ubeydullah b. Ömer (el-Adevî), Ona (Mevlâ İbn Ömer) Nafi’, ona da İbn Ömer Rasulullah’ın (sav) şöyle anlattığını nakletti:
Sizden önceki ümmetlerden üç kişilik bir topluluk yürüyüp giderlerken birden yağmura yakalandılar. Hemen bir mağaraya sığındılar. Akabinde mağaranın ağzı üzerlerine kapandı. (Mağarada mahsur kalanlar) birbirlerine “Arkadaşlar! Sizi buradan doğruluktan başka bir şey kurtarmaz. Onun için her biriniz, doğru söylediğini bilmekte olduğu bir şeyle Allah 'a dua etsin” dediler.
Bunlardan birisi:
-Allah’ım! Kat'î olarak bilmektesin ki, benim üç farak (1 farak= yaklaşık 6,5 kg.) pirinç karşılığı çalışan bir işçim vardı. (Bir gün) o işçi ücreti bırakıp gitti. Ben de bu ücret karşılığı olan pirinci aldım ve onu ektim. Neticesinde (tarladan) çıkan pirinçlerle sığır satın aldım. Bir müddet sonra o işçi bana gelip ücretini istedi. Ben de ona “Şu sığırların yanına git ve onları sürüp götür” dedim. O da “Benim senden sadece (bir kaç) farak pirinç alacağım vardır” dedi. Ben de “Şu sığırların yanına git. Onlar senin alacağın olan faraktan (pirinç) çoğaldılar” dedim. İşçi onları sürüp gitti. Ey Allah'ım! Sen bilmektesin ki, ben bunu senden duyduğum korkudan ötürü böyle yaptım. Onun (hatırına) bizden bu sıkıntıyı gider! diye dua etti. Kaya önlerinden biraz açıldı.
Diğeri de:
-Allah’ım! Şüphesiz sen bilmektesin ki benim yaşlı ihtiyar anamla babam vardı. Ben her gece onlara koyunlarımın sütünü getirirdim (ve içirirdim.) Bir gece bir engel sebebiyle bunlara süt getirmekte geciktim. Geldiğimde uyumuşlardı. Ailem ve çocuklarım açlıktan feryad ediyorlardı. Fakat ben anam babam içmeden çocuklarıma süt içiremezdim. Bu durumda onları uyandırmayı istemedim. Kendilerini terk edip de yataklarında süt içmeyi bekler halde bırakmak istemedim. (Süt tası elimde) tan yeri ağarıncaya kadar bekledim. Allah'ım! Sen pek iyi bilmektesin ki ben bunu senden duyduğum korkudan dolayı yaptım. Bizden bu sıkıntıyı gider! dedi.
Akabinde kaya önlerinden biraz açıldı, hatta gökyüzünü gördüler.
Diğeri de:
— Allah’ım! Sen kat'î olarak bilmektesin ki, benim bir amca kızım vardı. O bana insanların en sevgilisi idi. Ben ondan emelime nail olmak istedim. Fakat kendisine yüz dinar vermedikçe bunu kabul etmedi. Ben de (bu yüz altını) kazanmaya çalıştım ve sonunda temin ettim. Sonra (yüz dinarı) kendisine getirdim ve teslim ettim. O da kendisini bana teslim etti. Ben onun iki bacağı arasına geçince kız “Allah'tan kork! Bekâret mührünü sahih bir nikâh kıymadıkça bozma!” dedi. Bu söz üzerine (kızın üstünden) indim ve yüz dinarı da ona bıraktım. Şüphesiz sen bilmektesin ki ben bunu ancak senden duyduğum korkudan ötürü böyle yaptım. Dolayısıyla bizden bu sıkıntıyı gider! dedi.
Bu dua akabinde Allah onlardan sıkıntılarını giderdi ve çıkıp gittiler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ehadîsü'l-Enbiya 53, 1/900
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ubeydullah b. Ömer el-Adevî (Ubeydullah b. Ömer b. Hafs b. Asım b. Ömer b. Hattab)
4. Ebu Hasan Ali b. Müshir el-Kuraşî (Ali b. Müshir b. Ali b. Umeyr)
5. Ebu Abdullah İsmail b. Halil el-Hazzâz (İsmail b. Halil)
Konular:
Hz. Peygamber, kıssa anlatması
İyilik, Anne-Baba, anne-babaya iyilik
KTB, ADAB
Tevessül, amellerle