Öneri Formu
Hadis Id, No:
35476, MU000598
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَزِيدَ بْنِ خُصَيْفَةَ أَنَّهُ سَأَلَ سُلَيْمَانَ بْنَ يَسَارٍ عَنْ رَجُلٍ لَهُ مَالٌ وَعَلَيْهِ دَيْنٌ مِثْلُهُ أَعَلَيْهِ زَكَاةٌ فَقَالَ لاَ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ الَّذِى لاَ اخْتِلاَفَ فِيهِ عِنْدَنَا فِى الدَّيْنِ أَنَّ صَاحِبَهُ لاَ يُزَكِّيهِ حَتَّى يَقْبِضَهُ وَإِنْ أَقَامَ عِنْدَ الَّذِى هُوَ عَلَيْهِ سِنِينَ ذَوَاتِ عَدَدٍ ثُمَّ قَبَضَهُ صَاحِبُهُ لَمْ تَجِبْ عَلَيْهِ إِلاَّ زَكَاةٌ وَاحِدَةٌ فَإِنْ قَبَضَ مِنْهُ شَيْئًا لاَ تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَإِنَّهُ إِنْ كَانَ لَهُ مَالٌ سِوَى الَّذِى قُبِضَ تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَإِنَّهُ يُزَكَّى مَعَ مَا قَبَضَ مِنْ دَيْنِهِ ذَلِكَ . قَالَ وَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ نَاضٌّ غَيْرُ الَّذِى اقْتَضَى مِنْ دَيْنِهِ وَكَانَ الَّذِى اقْتَضَى مِنْ دَيْنِهِ لاَ تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَلاَ زَكَاةَ عَلَيْهِ فِيهِ وَلَكِنْ لِيَحْفَظْ عَدَدَ مَا اقْتَضَى فَإِنِ اقْتَضَى بَعْدَ ذَلِكَ عَدَدَ مَا تَتِمُّ بِهِ الزَّكَاةُ مَعَ مَا قَبَضَ قَبْلَ ذَلِكَ فَعَلَيْهِ فِيهِ الزَّكَاةُ . قَالَ فَإِنْ كَانَ قَدِ اسْتَهْلَكَ مَا اقْتَضَى أَوَّلاً أَوْ لَمْ يَسْتَهْلِكْهُ فَالزَّكَاةُ وَاجِبَةٌ عَلَيْهِ مَعَ مَا اقْتَضَى مِنْ دَيْنِهِ فَإِذَا بَلَغَ مَا اقْتَضَى عِشْرِينَ دِينَارًا عَيْنًا أَوْ مِائَتَىْ دِرْهَمٍ فَعَلَيْهِ فِيهِ الزَّكَاةُ ثُمَّ مَا اقْتَضَى بَعْدَ ذَلِكَ مِنْ قَلِيلٍ أَوْ كَثِيرٍ فَعَلَيْهِ الزَّكَاةُ بِحَسَبِ ذَلِكَ . قَالَ مَالِكٌ وَالدَّلِيلُ عَلَى الدَّيْنِ يَغِيبُ أَعْوَامًا ثُمَّ يُقْتَضَى فَلاَ يَكُونُ فِيهِ إِلاَّ زَكَاةٌ وَاحِدَةٌ أَنَّ الْعُرُوضَ تَكُونُ عِنْدَ الرَّجُلِ لِلتِّجَارَةِ أَعْوَامًا ثُمَّ يَبِيعُهَا فَلَيْسَ عَلَيْهِ فِى أَثْمَانِهَا إِلاَّ زَكَاةٌ وَاحِدَةٌ وَذَلِكَ أَنَّهُ لَيْسَ عَلَى صَاحِبِ الدَّيْنِ أَوِ الْعُرُوضِ أَنْ يُخْرِجَ زَكَاةَ ذَلِكَ الدَّيْنِ أَوِ الْعُرُوضِ مِنْ مَالٍ سِوَاهُ وَإِنَّمَا يُخْرِجُ زَكَاةَ كُلِّ شَىْءٍ مِنْهُ وَلاَ يُخْرِجُ الزَّكَاةَ مِنْ شَىْءٍ عَنْ شَىْءٍ غَيْرِهِ . قَالَ مَالِكٌ الأَمْرُ عِنْدَنَا فِى الرَّجُلِ يَكُونُ عَلَيْهِ دَيْنٌ وَعِنْدَهُ مِنَ الْعُرُوضِ مَا فِيهِ وَفَاءٌ لِمَا عَلَيْهِ مِنَ الدَّيْنِ وَيَكُونُ عِنْدَهُ مِنَ النَّاضِّ سِوَى ذَلِكَ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَإِنَّهُ يُزَكِّى مَا بِيَدِهِ مِنْ نَاضٍّ تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ وَإِنْ لَمْ يَكُنْ عِنْدَهُ مِنَ الْعُرُوضِ وَالنَّقْدِ إِلاَّ وَفَاءُ دَيْنِهِ فَلاَ زَكَاةَ عَلَيْهِ حَتَّى يَكُونَ عِنْدَهُ مِنَ النَّاضِّ فَضْلٌ عَنْ دَيْنِهِ مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ فَعَلَيْهِ أَنْ يُزَكِّيَهُ .
Tercemesi:
Bana Yahya b. Yahya, ona Malik (b. Enes), ona da Yezid b. Husayfe’nin, Süleyman b. Yesar’a, malı olup da borcu bulunan kişiye zekat düşer mi diye sorduğunu ve Süleyman b. Yesar’ın; ‘Hayır’ dediğini rivayet etmiştir.
Malik (b. Enes) şöyle demiştir:
“Alacaklar konusunda bizde herhangi bir ihtilaf bulunmayan uygulama, tahsil edinceye kadar alacaklının, söz konusu alacağın zekatını ödemeyeceği yönündedir. Eğer alacak, borçlunun yanında senelerce kalır da alacaklı bilahare onu teslim alırsa kendisine sadece bir yılın zekatını ödemesi gerekir. Alacağın nisaba ulaşmayan bir miktarını teslim alması halinde ise alacaklının yanında zekata tabi başka bir malı daha varsa bu malıyla birlikte teslim aldığı miktarın da zekatını verir.
Tahsil ettiği alacağı dışında nakdi olmaması ve tahsil ettiği miktarın da zekat nisabına ulaşmaması halinde o kişinin zekat ödemesi gerekmez. Ancak tahsil ettiği bu miktarı kaydetmelidir. Çünkü tahsil ettiği bu miktarla birlikte zekat nisabına ulaşacak kadar daha tahsil ettiğinde o kişinin zekat ödemesi gerekir.
İlk tahsil ettiği miktarı tüketse de tüketmese de alacağının zekatını ödemelidir. Şöyle ki tahsil ettiği alacakları (toplamı) yirmi dinar veya iki yüz dirheme ulaştığında söz konusu alacağı ile ilgili olarak zekat ödemesi ilgiliye vacip olur ve bilahare az ya da çok tahsil ettiği alacakları konusunda, bu hesaplamaya uygun olarak zekat ödemesi gerekir.
Yıllarca tahsil edilemeyen ve daha sonra tahsil edilen alacakların sadece bir yıllık zekatının verileceğine dair delil şudur: Kişinin yanında yıllarca duran ticaret malları bilahare satıldığında o malların bedelleri ile ilgili olarak sahibine sadece bir yıllık zekat ödemesi gerekmektedir. Çünkü alacaklının veya ticari malı olan kişinin, söz konusu alacağının veya ticari mallarının zekatını, bu malların dışında bir maldan çıkarıp ödemesi gerekmemektedir. Kuşkusuz mükellef, her malın zekatını ancak kendisinden çıkarıp verecek; bir malın zekatını, başka bir maldan çıkarıp ödemeyecektir.
Borcu ve bu borcunu karşılayacak kadar ticari malı olan ayrıca bunların dışında zekat gerekecek kadar da nakdi bulunan kişi ile ilgili olarak bizdeki uygulama; ilgilinin, zekat gereken elindeki nakdin zekatını ödeyeceği şeklindedir. Ancak eğer yanında sadece söz konusu borcu karşılayacak miktarda ticaret malı ve nakdi varsa borcu dışında zekat gerekecek kadar fazla bir nakdi oluncaya kadar o kişinin zekat ödemesi gerekmez. Bu miktarda fazla nakdi oluştuğunda ise zekat vermesi gerekir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Zekât 598, 1/85
Senetler:
1. Yezid b. Husayfe el-Kindi (Yezid b. Husayfe b. Yezid b. Said b. Sümame)
Konular:
İbadet, Zekat
Zekat, borçlunun durumu
Zekat, farziyeti