Öneri Formu
Hadis Id, No:
4352, M002481
Hadis:
حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَسْمَاءَ الضُّبَعِىُّ حَدَّثَنَا جُوَيْرِيَةُ عَنْ مَالِكٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نَوْفَلِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ حَدَّثَهُ أَنَّ عَبْدَ الْمُطَّلِبِ بْنَ رَبِيعَةَ بْنِ الْحَارِثِ حَدَّثَهُ قَالَ اجْتَمَعَ رَبِيعَةُ بْنُ الْحَارِثِ وَالْعَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَقَالاَ وَاللَّهِ لَوْ بَعَثْنَا هَذَيْنِ الْغُلاَمَيْنِ - قَالاَ لِى وَلِلْفَضْلِ بْنِ عَبَّاسٍ - إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَكَلَّمَاهُ فَأَمَّرَهُمَا عَلَى هَذِهِ الصَّدَقَاتِ فَأَدَّيَا مَا يُؤَدِّى النَّاسُ وَأَصَابَا مِمَّا يُصِيبُ النَّاسُ - قَالَ - فَبَيْنَمَا هُمَا فِى ذَلِكَ جَاءَ عَلِىُّ بْنُ أَبِى طَالِبٍ فَوَقَفَ عَلَيْهِمَا فَذَكَرَا لَهُ ذَلِكَ فَقَالَ عَلِىُّ بْنُ أَبِى طَالِبٍ لاَ تَفْعَلاَ فَوَاللَّهِ مَا هُوَ بِفَاعِلٍ. فَانْتَحَاهُ رَبِيعَةُ بْنُ الْحَارِثِ فَقَالَ وَاللَّهِ مَا تَصْنَعُ هَذَا إِلاَّ نَفَاسَةً مِنْكَ عَلَيْنَا فَوَاللَّهِ لَقَدْ نِلْتَ صِهْرَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَمَا نَفِسْنَاهُ عَلَيْكَ. قَالَ عَلِىٌّ أَرْسِلُوهُمَا. فَانْطَلَقَا وَاضْطَجَعَ عَلِىٌّ - قَالَ - فَلَمَّا صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الظُّهْرَ سَبَقْنَاهُ إِلَى الْحُجْرَةِ فَقُمْنَا عِنْدَهَا حَتَّى جَاءَ فَأَخَذَ بِآذَانِنَا. ثُمَّ قَالَ "أَخْرِجَا مَا تُصَرِّرَانِ" ثُمَّ دَخَلَ وَدَخَلْنَا عَلَيْهِ وَهُوَ يَوْمَئِذٍ عِنْدَ زَيْنَبَ بِنْتِ جَحْشٍ - قَالَ - فَتَوَاكَلْنَا الْكَلاَمَ ثُمَّ تَكَلَّمَ أَحَدُنَا فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنْتَ أَبَرُّ النَّاسِ وَأَوْصَلُ النَّاسِ وَقَدْ بَلَغْنَا النِّكَاحَ فَجِئْنَا لِتُؤَمِّرَنَا عَلَى بَعْضِ هَذِهِ الصَّدَقَاتِ فَنُؤَدِّىَ إِلَيْكَ كَمَا يُؤَدِّى النَّاسُ وَنُصِيبَ كَمَا يُصِيبُونَ- قَالَ - فَسَكَتَ طَوِيلاً حَتَّى أَرَدْنَا أَنْ نُكَلِّمَهُ - قَالَ - وَجَعَلَتْ زَيْنَبُ تُلْمِعُ عَلَيْنَا مِنْ وَرَاءِ الْحِجَابِ أَنْ لاَ تُكَلِّمَاهُ - قَالَ - ثُمَّ قَالَ "إِنَّ الصَّدَقَةَ لاَ تَنْبَغِى لآلِ مُحَمَّدٍ. إِنَّمَا هِىَ أَوْسَاخُ النَّاسِ ادْعُوَا لِى مَحْمِيَةَ - وَكَانَ عَلَى الْخُمُسِ - وَنَوْفَلَ بْنَ الْحَارِثِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ." قَالَ فَجَاءَاهُ فَقَالَ لِمَحْمِيَةَ "أَنْكِحْ هَذَا الْغُلاَمَ ابْنَتَكَ." لِلْفَضْلِ بْنِ عَبَّاسٍ فَأَنْكَحَهُ وَقَالَ لِنَوْفَلِ بْنِ الْحَارِثِ "أَنْكِحْ هَذَا الْغُلاَمَ ابْنَتَكَ." لِى فَأَنْكَحَنِى وَقَالَ لِمَحْمِيَةَ "أَصْدِقْ عَنْهُمَا مِنَ الْخُمُسِ كَذَا وَكَذَا." قَالَ الزُّهْرِىُّ وَلَمْ يُسَمِّهِ لِى.
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed b. Esma ed-Duba'î, ona Cüveyriye, ona Malik, ona (Muhammed b. Şihab) ez-Zührî, ona Abdullah b. Abdullah b. Nevfel b. Haris b. Abdülmuttalib'den şöyle nakleder: Rabîa b. Haris ve Abbas b. Abdülmuttalib bir araya gelip aralarında şöyle konuştular. Şu iki oğlanı -beni ve büyük amcam Abbas'ın oğlu Fadl'ı kastediyorlar- Rasulullah'a (sav) göndersek, onunla konuşsalar. Onları da zekât memuru olarak tayin etse iyi olur. Onlar da diğer memurların yaptıkları görevi yapabilirler. Böylece diğerlerinin aldığı maaşı bunlar da alırlar dediler. Ravi şöyle devam etti: Onlar, böyleyken, Ali b. Ebu Talib geldi ve yanlarında durdu. Durumu ona da bildirdiler. Ali; sakın böyle yapmayın. Efendimiz bunu yapmaz (kabul etmez)' dedi. Rabî'a b. Haris de hemen itiraz ederek; Allah biliyor ya! Sen, bunu ancak bize hasedinden dolayı yapıyorsun. Sen Allah'ın Resulüne damat oldun, biz yine de sana haset etmedik dedi. Bunun üzerine Hz. Ali; öyleyse, onları gönderin dedi. Onlar Rasulullah'ın yanına gitti. Hz. Ali'nin bu duruma canı sıkılmıştı. Anlatmaya şöyle devam etti: Rasulullah (sav) öğle namazını kıldı, o odasına geçmeden önce biz orada bekledik. Az sonra Rasulullah geldi ve bizim kulaklarımızla (hafifçe oynayarak) çektikten sonra; "içinizden geçenleri söyleyin bakalım" dedi. Sonrasında içeri girdi, biz de arkasından içeri girdik. O gün hanımı Zeynep bt. Cahş'ın yanında bulunuyordu. Biz, (utancımızdan) lafı geveledik. Sonunda birimiz konuşmaya başladı ve şöyle dedi: Ey Allah'ın Resulü! Sen insanların en iyisi ve akrabalık bağlarına en fazla önem verensin. Biz artık evlenme çağına gelmiş bulunuyoruz. Şu zekât işleriyle ilgili bizi de görevlendirmen için geldik. Biz de görevlendirilirsek diğerleri gibi görevimizi yapar, onlar gibi maaşımızı alırız. Rasulullah (sav) uzun bir süre sessizce bekledi. Kendisiyle konuşmak istedik. O sırada Rasulullah'ın eşi Zeyneb bize perde arkasından, O'na bir şey söylemeyin diyerek işaret etti. Biraz sonra da Rasulullah şöyle buyurdu: "Muhammed'in ailesinin zekât alması uygun değildir. Zekât, ancak insanların kirleridir. Siz, bana Mahmîye ile Nevfel b. Haris b. Abdülmuttalib'i çağırın!" Mahmîye ganimetlerin beşte birini toplamakla görevli bir memurdu. Mahmîye ve Nevfel geldiler. Rasulullah, Mahmîye'ye; "Fadl b. Abbas'ı göstererek bu gence kızını ver" dedi. Mahmîye de kızını onunla evlendirdi. Nevfel b. Haris'e de beni göstererek, "şu gence kızını ver" buyurdu. Haris de kızını bana verdi. Daha sonra Efendimiz, Mahmîye'ye; "her iki kıza ganimetlerin beşte birinden şu kadar ve şu kadar mihr ver" buyurdular. ez-Zührî şöyle dedi: Abdullah, bana mihrin miktarını söylemedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zekât 2481, /417
Senetler:
1. Abdulmuttalib b. Rabî'a el-Haşimî (Abdulmuttalib b. Rabî'a b. b. Haris b. Abdulmuttalib)
2. Ebu Muhammed Abdullah b. Haris el-Haşimî (Abdullah b. Haris b. Nevfel b. Haris b. Abdülmuttalib)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Mihrak Cüveyriye b. Esma ed-Duba'î (Cüveyriye b. Esma b. Ubeyd b. Mihrak)
6. Abdullah b. Muhammed ed-Dübaî (Abdullah b. Muhammed b. Esma)
Konular:
Evlilik, dul ve bekarın
Hz. Peygamber, ayrıcalığı
Sadaka, Peygamber (a.s.) ve Ehli Beytin yememesi
Sahabe, sünneti sorarak öğrenmeleri
Zekat, memuruna ücret tahsis etmek