Öneri Formu
Hadis Id, No:
5668, M001563
Hadis:
وَحَدَّثَنِى أَحْمَدُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ صَخْرٍ الدَّارِمِىُّ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الْمَجِيدِ حَدَّثَنَا سَلْمُ بْنُ زَرِيرٍ الْعُطَارِدِىُّ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا رَجَاءٍ الْعُطَارِدِىَّ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ قَالَ كُنْتُ مَعَ نَبِىِّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى مَسِيرٍ لَهُ فَأَدْلَجْنَا لَيْلَتَنَا حَتَّى إِذَا كَانَ فِى وَجْهِ الصُّبْحِ عَرَّسْنَا فَغَلَبَتْنَا أَعْيُنُنَا حَتَّى بَزَغَتِ الشَّمْسُ - قَالَ - فَكَانَ أَوَّلَ مَنِ اسْتَيْقَظَ مِنَّا أَبُو بَكْرٍ وَكُنَّا لاَ نُوقِظُ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ مَنَامِهِ إِذَا نَامَ حَتَّى يَسْتَيْقِظَ ثُمَّ اسْتَيْقَظَ عُمَرُ فَقَامَ عِنْدَ نَبِىِّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَجَعَلَ يُكَبِّرُ وَيَرْفَعُ صَوْتَهُ بِالتَّكْبِيرِ حَتَّى اسْتَيْقَظَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلَمَّا رَفَعَ رَأْسَهُ وَرَأَى الشَّمْسَ قَدْ بَزَغَتْ قَالَ "ارْتَحِلُوا." فَسَارَ بِنَا حَتَّى إِذَا ابْيَضَّتِ الشَّمْسُ نَزَلَ فَصَلَّى بِنَا الْغَدَاةَ فَاعْتَزَلَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ لَمْ يُصَلِّ مَعَنَا فَلَمَّا انْصَرَفَ قَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "يَا فُلاَنُ مَا مَنَعَكَ أَنْ تُصَلِّىَ مَعَنَا." قَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ أَصَابَتْنِى جَنَابَةٌ. فَأَمَرَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَتَيَمَّمَ بِالصَّعِيدِ فَصَلَّى ثُمَّ عَجَّلَنِى فِى رَكْبٍ بَيْنَ يَدَيْهِ نَطْلُبُ الْمَاءَ وَقَدْ عَطِشْنَا عَطَشًا شَدِيدًا. فَبَيْنَمَا نَحْنُ نَسِيرُ إِذَا نَحْنُ بِامْرَأَةٍ سَادِلَةٍ رِجْلَيْهَا بَيْنَ مَزَادَتَيْنِ فَقُلْنَا لَهَا أَيْنَ الْمَاءُ قَالَتْ أَيْهَاهْ أَيْهَاهْ لاَ مَاءَ لَكُمْ. قُلْنَا فَكَمْ بَيْنَ أَهْلِكِ وَبَيْنَ الْمَاءِ. قَالَتْ مَسِيرَةُ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ. قُلْنَا انْطَلِقِى إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. قَالَتْ وَمَا رَسُولُ اللَّهِ فَلَمْ نُمَلِّكْهَا مِنْ أَمْرِهَا شَيْئًا حَتَّى انْطَلَقْنَا بِهَا فَاسْتَقْبَلْنَا بِهَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَسَأَلَهَا فَأَخْبَرَتْهُ مِثْلَ الَّذِى أَخْبَرَتْنَا وَأَخْبَرَتْهُ أَنَّهَا مُوتِمَةٌ لَهَا صِبْيَانٌ أَيْتَامٌ فَأَمَرَ بِرَاوِيَتِهَا فَأُنِيخَتْ فَمَجَّ فِى الْعَزْلاَوَيْنِ الْعُلْيَاوَيْنِ ثُمَّ بَعَثَ بِرَاوِيَتِهَا فَشَرِبْنَا وَنَحْنُ أَرْبَعُونَ رَجُلاً عِطَاشٌ حَتَّى رَوِينَا وَمَلأْنَا كُلَّ قِرْبَةٍ مَعَنَا وَإِدَاوَةٍ وَغَسَّلْنَا صَاحِبَنَا غَيْرَ أَنَّا لَمْ نَسْقِ بَعِيرًا وَهِىَ تَكَادُ تَنْضَرِجُ مِنَ الْمَاءِ - يَعْنِى الْمَزَادَتَيْنِ - ثُمَّ قَالَ "هَاتُوا مَا كَانَ عِنْدَكُمْ." فَجَمَعْنَا لَهَا مِنْ كِسَرٍ وَتَمْرٍ وَصَرَّ لَهَا صُرَّةً فَقَالَ لَهَا "اذْهَبِى فَأَطْعِمِى هَذَا عِيَالَكِ وَاعْلَمِى أَنَّا لَمْ نَرْزَأْ مِنْ مَائِكِ." فَلَمَّا أَتَتْ أَهْلَهَا قَالَتْ لَقَدْ لَقِيتُ أَسْحَرَ الْبَشَرِ أَوْ إِنَّهُ لَنَبِىٌّ كَمَا زَعَمَ كَانَ مِنْ أَمْرِهِ ذَيْتَ وَذَيْتَ. فَهَدَى اللَّهُ ذَاكَ الصِّرْمَ بِتِلْكَ الْمَرْأَةِ فَأَسْلَمَتْ وَأَسْلَمُوا.
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Said b. Sahr ed-Dârimî, ona Ubeydullah b. Abdulmecid, ona Selm b. Zerir el-Utaridî, ona Ebu Recâ el-Utâridî, ona da İmran b. Husayn'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Çıkmış olduğu bir yolculuğunda Rasulullah (sav) ile idim. Gece boyunca yürüdük, nihayet sabaha karşı mola verdik. Gözlerimizi tutamadık (uyuyakaldık) ve güneş doğuncaya kadar (uyanamadık) aramızdan ilk uyanan kişi Ebu Bekir oldu. Bizler Allah'ın Nebi'si (sav) uyuduğu zaman kendisi uyanıncaya kadar onu uyandırmazdık, sonra Ömer uyandı, Allah'ın Nebi'sinin (sav) yanında dikildi ve yüksek sesle tekbir getirmeye başladı. Sonunda Rasulullah (sav) uyandı, başını kaldırıp da güneşin doğmuş olduğunu görünce; "bineklerinize binin" buyurdu. Böylece bizimle yola koyuldu. Nihayet güneşin aydınlığı parlak bir hal alınca bineğinden indi, bize sabah namazını kıldırdı. Bizimle beraber olanlardan bir adam bir kenara çekilip bizimle namaz kılmadı. Rasulullah (sav) namazını bitirince ona; "ey filan! Bizimle namaz kılmana engel olan ne oldu" buyurdu. Adam; ey Allah'ın Nebi'si cünüp olmuştum dedi. Rasulullah'ın (sav) adama emir vermesi üzerine temiz toprakla teyemmüm etti, namazını kıldı. Sonra Rasulullah (sav) beni ve birkaç kişiyi önünden acilen su aramak üzere gönderdi, oldukça ileri derece susamıştık. Bizler yolumuzda giderken ayaklarını iki su tulumu arasına sarkıtmış bir kadın ile karşılaştık. Ona; su nerede dedik. O; heyhat, heyhat! Sizin için su(ya ulaşmaya) imkân yok dedi. Biz; peki, senin yakınların ile su arasındaki mesafe ne kadardır dedik. O; bir gün bir gece dedi. Biz; haydi, Rasulullah'ın (sav) yanına git dedik. Kadın; Rasulullah da ne demek dedi. Biz kadını kendi haline bırakmayarak onu alıp götürdük ve Rasulullah'ın (sav) karşısına çıkardık. Allah Rasulü kadına (suyu) sordu. Kadın da bize söylediğinin aynısını ona da söyledi. Ayrıca ona; yetimleri olduğunu, yetim çocuklarının bulunduğunu söyledi. Allah Rasulü'nün verdiği emir üzerine su taşıyan devesi çöktürüldü. Allah Rasulü su tulumlarının üst kısımlarına su püskürttü. Sonra çöktürülmüş devesini kaldırttı. Biz o zaman susamış kırk adam olarak suya kanıncaya kadar su içtik. Beraberimizde ne kadar kırba ve matara var ise doldurduk. Arkadaşımızın da gusletmesini sağladık. Bununla birlikte hiçbir deveye su içirmedik. Hâlbuki tulumları patlayacak kadar su dolu idi. Daha sonra Allah Rasulü; "yanınızda ne varsa getirin" buyurdu. Biz de onun için ekmek parçaları ve hurmalar toplayıp bir araya getirdik. Allah Rasulü onları onun için bir çıkın yaptı ve kadına; "git bunları çocuklarına yedir ve şunu da bil ki biz senin suyunu hiç eksiltmedik" buyurdu. Kadın akrabalarının yanına gittiğinde; ben insanların en sihirbazı ile karşılaştım yahut da o kendisinin söylediği gibi şüphesiz bir nebidir, o şunları şunları yaptı dedi. İşte yüce Allah o kadın sebebi ile o obaya hidayet verdi, kadın da Müslüman oldu, kabilesi de Müslüman oldu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Mesâcid ve Mevâdi'u's-salât 1563, /269
Senetler:
1. Ebu Nüceyd İmran b. Husayn el-Ezdî (İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Abdünühüm)
2. Ebu Racâ İmran b. Milhân el-Utâridî (İmrân b. Teym)
3. Ebu Yunus Selm b. Zerîr el-Utaridi (Selm b. Zerîr)
4. Ebu Ali Ubeydullah b. Abdulmecid el-Hanefî (Ubeydullah b. Abdulmecid)
5. Ebu Cafer Ahmed b. Saîd ed-Dârimî (Ahmed b. Saîd b. Sahr b. Süleyman b. Sa'd b. Kays)
Konular:
Hz. Peygamber, çocuklara verdiği önem
KTB, NAMAZ,
Namaz, uyuyarak geçirmek,
Teyemmüm, cünüplükten dolayı