Açıklama: İsnad, Sellâm Ebû'l-Münzir ve Âsım b. Ebî'n-Necûd dolayısıyla hasendir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
62466, HM016050
Hadis:
حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ قَالَ حَدَّثَنِي أَبُو الْمُنْذِرِ سَلَّامُ بْنُ سُلَيْمَانَ النَّحْوِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا عَاصِمُ بْنُ أَبِي النَّجُودِ عَنْ أَبِي وَائِلٍ عَنِ الْحَارِثِ بْنِ يَزِيدَ الْبَكْرِيِّ قَالَ
خَرَجْتُ أَشْكُو الْعَلَاءَ بْنَ الْحَضْرَمِيِّ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَمَرَرْتُ بِالرَّبَذَةِ فَإِذَا عَجُوزٌ مِنْ بَنِي تَمِيمٍ مُنْقَطِعٌ بِهَا فَقَالَتْ لِي يَا عَبْدَ اللَّهِ إِنَّ لِي إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَاجَةً فَهَلْ أَنْتَ مُبَلِّغِي إِلَيْهِ قَالَ فَحَمَلْتُهَا فَأَتَيْتُ الْمَدِينَةَ فَإِذَا الْمَسْجِدُ غَاصٌّ بِأَهْلِهِ وَإِذَا رَايَةٌ سَوْدَاءُ تَخْفِقُ وَبِلَالٌ مُتَقَلِّدٌ السَّيْفَ بَيْنَ يَدَيْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقُلْتُ مَا شَأْنُ النَّاسِ قَالُوا يُرِيدُ أَنْ يَبْعَثَ عَمْرَو بْنَ الْعَاصِ وَجْهًا قَالَ فَجَلَسْتُ قَالَ فَدَخَلَ مَنْزِلَهُ أَوْ قَالَ رَحْلَهُ فَاسْتَأْذَنْتُ عَلَيْهِ فَأَذِنَ لِي فَدَخَلْتُ فَسَلَّمْتُ فَقَالَ هَلْ كَانَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ بَنِي تَمِيمٍ شَيْءٌ قَالَ فَقُلْتُ نَعَمْ قَالَ وَكَانَتْ لَنَا الدَّبْرَةُ عَلَيْهِمْ وَمَرَرْتُ بِعَجُوزٍ مِنْ بَنِي تَمِيمٍ مُنْقَطِعٌ بِهَا فَسَأَلَتْنِي أَنْ أَحْمِلَهَا إِلَيْكَ وَهَا هِيَ بِالْبَابِ فَأَذِنَ لَهَا فَدَخَلَتْ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنْ رَأَيْتَ أَنْ تَجْعَلَ بَيْنَنَا وَبَيْنَ بَنِي تَمِيمٍ حَاجِزًا فَاجْعَلْ الدَّهْنَاءَ فَحَمِيَتْ الْعَجُوزُ وَاسْتَوْفَزَتْ قَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَإِلَى أَيْنَ تَضْطَرُّ مُضَرَكَ قَالَ قُلْتُ إِنَّمَا مَثَلِي مَا قَالَ الْأَوَّلُ مِعْزَاءُ حَمَلَتْ حَتْفَهَا حَمَلْتُ هَذِهِ وَلَا أَشْعُرُ أَنَّهَا كَانَتْ لِي خَصْمًا أَعُوذُ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ أَنْ أَكُونَ كَوَافِدِ عَادٍ قَالَ هِيهْ وَمَا وَافِدُ عَادٍ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْحَدِيثِ مِنْهُ وَلَكِنْ يَسْتَطْعِمُهُ قُلْتُ إِنَّ عَادًا قَحَطُوا فَبَعَثُوا وَافِدًا لَهُمْ يُقَالُ لَهُ قَيْلٌ فَمَرَّ بِمُعَاوِيَةَ بْنِ بَكْرٍ فَأَقَامَ عِنْدَهُ شَهْرًا يَسْقِيهِ الْخَمْرَ وَتُغَنِّيهِ جَارِيَتَانِ يُقَالُ لَهُمَا الْجَرَادَتَانِ فَلَمَّا مَضَى الشَّهْرُ خَرَجَ جِبَالَ تِهَامَةَ فَنَادَى اللَّهُمَّ إِنَّكَ تَعْلَمُ أَنِّي لَمْ أَجِئْ إِلَى مَرِيضٍ فَأُدَاوِيَهُ وَلَا إِلَى أَسِيرٍ فَأُفَادِيَهُ اللَّهُمَّ اسْقِ عَادًا مَا كُنْتَ تَسْقِيهِ فَمَرَّتْ بِهِ سَحَابَاتٌ سُودٌ فَنُودِيَ مِنْهَا اخْتَرْ فَأَوْمَأَ إِلَى سَحَابَةٍ مِنْهَا سَوْدَاءَ فَنُودِيَ مِنْهَا خُذْهَا رَمَادًا رِمْدِدًا لَا تُبْقِ مِنْ عَادٍ أَحَدًا قَالَ فَمَا بَلَغَنِي أَنَّهُ بُعِثَ عَلَيْهِمْ مِنْ الرِّيحِ إِلَّا قَدْرَ مَا يَجْرِي فِي خَاتِمِي هَذَا حَتَّى هَلَكُوا
قَالَ أَبُو وَائِلٍ وَصَدَقَ قَالَ فَكَانَتْ الْمَرْأَةُ وَالرَّجُلُ إِذَا بَعَثُوا وَافِدًا لَهُمْ قَالُوا لَا تَكُنْ كَوَافِدِ عَادٍ
Tercemesi:
Bize Zeyd b. el-Hubab, ona Ebü’l-Münzir Sellam b. Süleyman en-Nahvi, ona Asım b. Ebü’n-Nücud, ona Ebu Vail, Haris b. Yezid el-Bekri’nin şöyle anlattığını rivayet etti: el-Alâ b. el-Hadrami’yi Hz. Peygamber’e şikayet etmek üzere yola çıkmıştım. ez-Zebed denilen yere ulaştığımda birden Temim oğullarından yolunu kaybetmiş yaşlı bir kadınla karşılaştım. Kadın bana “Ey Allah’ın kulu! Benim Rasulullah’a (arz edeceğim) bir ihtiyacım var. Beni ona iletebilir misin?” dedi. Kadını aldım ve Medine’ye geldim. (Mescide gittiğimde) bir de ne göreyim mescid cemaatle ağzına kadar doluydu. Siyah bir sancak dalgalanıyordu ve Bilal kılıcını kuşanmış Hz. Peygamber’in önünde duruyordu. “Bu insanların derdi ne (Ne oluyor?)” diye sordum. “Rasulullah (sav) Amr b. el-As’ı (kumandan olarak bir yere) göndermek istiyor” dediler. Ben de oturdum. Hz. Peygamber evine girdi. Ravi Yezid, el-Alâ’nın “ev” anlamına “menzil” kelimesi yerine “rahlehu” demiş olabileceğini söyledi. Hz. Peygamber’in huzuruna girmek için izin istedim ve bana izin verdi. Selam verdim. Hz. Peygamber, “Sizinle Temim oğulları arasında bir şey mi var?” dedi. “Evet” dedikten sonra şöyle devam ettim: “Biz onlara galip gelmiştik. Temim oğullarından yolunu şaşırmış bir kadınla karşılaştım. Benden kendisini size ulaştırmamı istedi. İşte o burada kapınızda” dedim. Hz. Peygamber kadına izin verdi ve kadın içeri girdi. Dedim ki “Ey Allah’ın elçisi! (Bizimle Temim oğulları arasına bir sınır koyacaksan bu sınır) ed-Dehnâ olsun.” Kocakarı bu sözüme kızdı, oturduğu yerden kalkmaya davrandı ve “Ey Allah’ın Rasulü! Mudar’ını nere (de yaşama) ya zorluyorsun? (Nasıl bir açlığa mahkum edeceksin?)” dedi. Bunun üzerine “Benim durumum atalarımızın ‘keçisi felaketi ile geldi’ sözüne benzedi. Kadını size getirdim. Ama onun bana hasım olduğunu bilmiyordum. Âd elçisi gibi oldum” dedim. Hz. Peygamber Âd elçisi olayını bildiği halde benim konuşmamı istediği için “Heeh? Âd elçisi de nedir?” dedi. Dedim ki: “Âd kavmi kıtlığa uğrayınca Kayl’ı (su aramaya) gönderir. Kayl, Muaviye b. Bekir’e gelir. Onun yanında bir ay kalır. Muaviye ona içki verir ve cerade denilen iki cariye de şarkı söyler. Aradan bir ay geçince elçi Kayl, Tihame dağlarına doğru yola çıkar ve şöyle bir dua eder: “Ey Allah’ım! Sen biliyorsun ki ben sana ne tedavi edeceğim bir hasta ve ne de fidyesini ödeyeceğim bir esir için gelmedim. Allah’ım! Âd kavmine vermediğin kadar yağmur ver.” Bunun üzerine gökyüzünde kara kara bulutlar belirir. Kayl’e “bunlardan bir tane seç diye nida edilir.” O da bu bulutların arasından bir kara buluta işaret eder. Ona “Âd kavminden tek kişi bırakmayıp helak edecek bu bulutu son derece yakıcı bir toz duman olarak al” diye nida edilir. Ebu Vail şöyle devam eder: Bana gelen habere göre onlara şu yüzüğümdeki halka kadar rüzgar gönderilmiş ve helak olmuşlardır. Ebu Vail doğru olarak sözüne şöyle devam etti: Bir kadın ve erkek, birisini bir yere gönderecekleri zaman ona “Âd’in elçisi gibi olma” derlerdi.
Açıklama:
İsnad, Sellâm Ebû'l-Münzir ve Âsım b. Ebî'n-Necûd dolayısıyla hasendir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Haris b. Hasan el-Bekrî 16050, 5/475
Senetler:
1. Haris b. Hassan er-Rib'î el-Bekrî (Haris b. Hassan b. Kelde)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Asım b. Ebu Necûd el-Esedî (Âsım b. Behdele)
4. Sellam b. Süleyman el-Müzeni (Sellam b. Süüleyman)
5. Ebu Huseyin Zeyd b. Hubab et-Temimi (Zeyd b. Hubab b. Reyyan)
Konular:
Hz. Peygamber, sancağı
İzin, başkasının evine girerken izin istemek,
KTB, SELAM
Önceki Ümmetler, Ad kavmi
Savaş, ordu komutanlığı, komutanlar
Selam, eve girerken Selam vermek,