Öneri Formu
Hadis Id, No:
999, M000411
Hadis:
حَدَّثَنَا شَيْبَانُ بْنُ فَرُّوخَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ حَدَّثَنَا ثَابِتٌ الْبُنَانِىُّ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ "أُتِيتُ بِالْبُرَاقِ - وَهُوَ دَابَّةٌ أَبْيَضُ طَوِيلٌ فَوْقَ الْحِمَارِ وَدُونَ الْبَغْلِ يَضَعُ حَافِرَهُ عِنْدَ مُنْتَهَى طَرْفِهِ - قَالَ فَرَكِبْتُهُ حَتَّى أَتَيْتُ بَيْتَ الْمَقْدِسِ - قَالَ - فَرَبَطْتُهُ بِالْحَلْقَةِ الَّتِى يَرْبِطُ بِهِ الأَنْبِيَاءُ - قَالَ - ثُمَّ دَخَلْتُ الْمَسْجِدَ فَصَلَّيْتُ فِيهِ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ خَرَجْتُ فَجَاءَنِى جِبْرِيلُ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - بِإِنَاءٍ مِنْ خَمْرٍ وَإِنَاءٍ مِنْ لَبَنٍ فَاخْتَرْتُ اللَّبَنَ فَقَالَ جِبْرِيلُ صلى الله عليه وسلم اخْتَرْتَ الْفِطْرَةَ. ثُمَّ عَرَجَ بِنَا إِلَى السَّمَاءِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ فَقِيلَ مَنْ أَنْتَ قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِآدَمَ فَرَحَّبَ بِى وَدَعَا لِى بِخَيْرٍ. ثُمَّ عَرَجَ بِنَا إِلَى السَّمَاءِ الثَّانِيَةِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ. فَقِيلَ مَنْ أَنْتَ قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِابْنَىِ الْخَالَةِ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَيَحْيَى بْنِ زَكَرِيَّاءَ صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِمَا فَرَحَّبَا وَدَعَوَا لِى بِخَيْرٍ. ثُمَّ عَرَجَ بِى إِلَى السَّمَاءِ الثَّالِثَةِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ. فَقِيلَ مَنْ أَنْتَ قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِيُوسُفَ صلى الله عليه وسلم إِذَا هُوَ قَدْ أُعْطِىَ شَطْرَ الْحُسْنِ فَرَحَّبَ وَدَعَا لِى بِخَيْرٍ. ثُمَّ عَرَجَ بِنَا إِلَى السَّمَاءِ الرَّابِعَةِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ. قَالَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِإِدْرِيسَ فَرَحَّبَ وَدَعَا لِى بِخَيْرٍ قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ (وَرَفَعْنَاهُ مَكَانًا عَلِيًّا) ثُمَّ عَرَجَ بِنَا إِلَى السَّمَاءِ الْخَامِسَةِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ. قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِهَارُونَ صلى الله عليه وسلم فَرَحَّبَ وَدَعَا لِى بِخَيْرٍ. ثُمَّ عَرَجَ بِنَا إِلَى السَّمَاءِ السَّادِسَةِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ. قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِمُوسَى صلى الله عليه وسلم فَرَحَّبَ وَدَعَا لِى بِخَيْرٍ. ثُمَّ عَرَجَ بِنَا إِلَى السَّمَاءِ السَّابِعَةِ فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ فَقِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ. قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم. قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ قَالَ قَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ. فَفُتِحَ لَنَا فَإِذَا أَنَا بِإِبْرَاهِيمَ صلى الله عليه وسلم مُسْنِدًا ظَهْرَهُ إِلَى الْبَيْتِ الْمَعْمُورِ وَإِذَا هُوَ يَدْخُلُهُ كُلَّ يَوْمٍ سَبْعُونَ أَلْفَ مَلَكٍ لاَ يَعُودُونَ إِلَيْهِ ثُمَّ ذَهَبَ بِى إِلَى السِّدْرَةِ الْمُنْتَهَى وَإِذَا وَرَقُهَا كَآذَانِ الْفِيَلَةِ وَإِذَا ثَمَرُهَا كَالْقِلاَلِ - قَالَ - فَلَمَّا غَشِيَهَا مِنْ أَمْرِ اللَّهِ مَا غَشِىَ تَغَيَّرَتْ فَمَا أَحَدٌ مِنْ خَلْقِ اللَّهِ يَسْتَطِيعُ أَنْ يَنْعَتَهَا مِنْ حُسْنِهَا. فَأَوْحَى اللَّهُ إِلَىَّ مَا أَوْحَى فَفَرَضَ عَلَىَّ خَمْسِينَ صَلاَةً فِى كُلِّ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ فَنَزَلْتُ إِلَى مُوسَى صلى الله عليه وسلم فَقَالَ مَا فَرَضَ رَبُّكَ عَلَى أُمَّتِكَ قُلْتُ خَمْسِينَ صَلاَةً. قَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ التَّخْفِيفَ فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ يُطِيقُونَ ذَلِكَ فَإِنِّى قَدْ بَلَوْتُ بَنِى إِسْرَائِيلَ وَخَبَرْتُهُمْ. قَالَ فَرَجَعْتُ إِلَى رَبِّى فَقُلْتُ يَا رَبِّ خَفِّفْ عَلَى أُمَّتِى. فَحَطَّ عَنِّى خَمْسًا فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَقُلْتُ حَطَّ عَنِّى خَمْسًا. قَالَ إِنَّ أُمَّتَكَ لاَ يُطِيقُونَ ذَلِكَ فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ التَّخْفِيفَ. - قَالَ - فَلَمْ أَزَلْ أَرْجِعُ بَيْنَ رَبِّى تَبَارَكَ وَتَعَالَى وَبَيْنَ مُوسَى - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - حَتَّى قَالَ يَا مُحَمَّدُ إِنَّهُنَّ خَمْسُ صَلَوَاتٍ كُلَّ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ لِكُلِّ صَلاَةٍ عَشْرٌ فَذَلِكَ خَمْسُونَ صَلاَةً. وَمَنْ هَمَّ بِحَسَنَةٍ فَلَمْ يَعْمَلْهَا كُتِبَتْ لَهُ حَسَنَةً فَإِنْ عَمِلَهَا كُتِبَتْ لَهُ عَشْرًا وَمَنْ هَمَّ بِسَيِّئَةٍ فَلَمْ يَعْمَلْهَا لَمْ تُكْتَبْ شَيْئًا فَإِنْ عَمِلَهَا كُتِبَتْ سَيِّئَةً وَاحِدَةً - قَالَ - فَنَزَلْتُ حَتَّى انْتَهَيْتُ إِلَى مُوسَى صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ التَّخْفِيفَ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْتُ قَدْ رَجَعْتُ إِلَى رَبِّى حَتَّى اسْتَحْيَيْتُ مِنْهُ."
Tercemesi:
Bize Şeyban b. Ferruh, ona Hammad b. Seleme, ona Sabit el-Bünânî, ona Enes b. Malik (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bana Burak'ı getirdiler. Beyaz, uzunca, eşekten büyük, katırdan küçük bir hayvandı. Adımını gözünün gördüğü en son noktaya atardı. Ona binip Beytü'l-Makdis'e geldim. Onu peygamberlerin hayvanlarını bağladıkları halkaya bağladım. Ardından mescide girdim ve iki rekât namaz kıldım. Sonra mescitten çıktım. Cebrail (as) şarap ve süt dolu birer kâse getirdi. Ben sütü seçtim. Cebrail (as) fıtrata uygun olanı seçtin dedi. Sonra beni semaya çıkardı. Cebrail içeri girmek için kapının açılmasını istedi. Kimsin? diye sordular. Ben Cebrail'im! diye cevap verdi. Yanında kim var? diye sordular. Muhammed (sav) var diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Bunun üzerine kapılar açıldı. Âdem (as) beni gördü ve hoş geldin diyerek bana hayır dua etti. Sonra ikinci semaya çıkarıldım. Cebrail buranın kapısının açılmasını istedi. Ona sen kimsin? diye sordular. Ben Cebrail'im diye cevap verdi. Yanındaki kimdir? diye soruldu. Muhammed'dir (sav) diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Kapı tekrar açıldı. Teyzemin oğulları İsa b. Meryem'i (as) ve Yahya b. Zekeriyya'yı (as) gördüm. Bana hoş geldin dediler ve benim için hayır dua ettiler. Sonra beni üçüncü semaya çıkardılar. Cebrail (as) kapının açılmasını istedi. Ona sen kimsin? diye sordular. Ben Cebrail'im diye cevap verdi. Yanındaki kimdir?' diye sordular. Muhammed'dir diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Bunun üzerine kapı açıldı. Yusuf'u (as) gördüm. Güzelliğin yarısı ona verilmiş. Bana hoş geldin dedi ve benim için hayır dua etti. Sonra dördüncü semaya çıkarıldık. Cebrail (as) kapının açılmasını istedi. Bu kimdir? diye soruldu. Cebrail'dir diye cevap verdi. Yanındaki kimdir? diye sordular. Muhammed'dir (sav) dedi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Bunun üzerine kapıyı açtılar. Orada İdris'i (as) gördüm. Bana hoş geldin dedi ve benim için hayır dua etti. Allah; O'nu yüksek bir mekâna çıkardık (Meryem: 19/57) buyurmuştur. Sonra beşinci semaya çıkarıldık. Cebrail (as) kapının açılmasını istedi. Kapıdaki kim? diye soruldu. Cebrail diye cevap verdi. Yanındaki kimdir? diye sordular. Muhammed'dir (sav) diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Bunun üzerine kapı açıldı ve Harun'u (as) gördüm. Bana hoş geldin dedi ve benim için hayır dua etti. Sonra bizi altıncı semaya çıkardı. Cebrail (as) kapının açılmasını istedi. Bu kimdir? diye sordular. Cebrail diye cevap verdi. Yanındaki kimdir? diye sordular. Muhammed'dir (sav) diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Bunun üzerine kapı açıldı. Musa'yı (as) gördüm. Bana hoş geldin dedi ve benim için hayır dua etti. Sonra yedinci semaya çıktık. Cebrail oranın da kapısının açılmasını istedi. Kimdir O? diye sordular. Cebrail! diye cevap verdi. Yanında kim var? diye sordular. Muhammed (sav) diye cevap verdi. O gönderildi mi? diye sordular. Evet, gönderildi diye cevap verdi. Kapı açıldı ve İbrahim'i (sa) sırtını Beytu'l-ma'mûr'a dayamış halde gördüm. Beytu'l-ma'mûr'a her gün yetmiş bin melek giriyor ve girenler bir daha geri dönmüyordu. Sonra beni Sidretü'l-müntehâ'ya götürdü. Yaprakları fil kulakları, meyveleri küpler gibi. Bu ağacı Allah'ın celal ve azameti kuşattığı için hali değişmiş ve kimsenin anlatamayacağı kadar güzel bir hale gelmiş. Allah bana vahyettiğini vahyetti. Bana her gün için elli vakit namazı farz kıldı. Musa'nın (as) yanın indim. Rabb'in ümmetine ne farz kıldı? diye sordu. Elli vakit namaz farz kıldı dedim. 'Rabb'ine dön ve ondan bu namazı hafifletmesini iste. Ümmetin buna güç yetiremezler. Ben İsrail oğullarını denemiştim dedi. Bunun üzerine Rabbime döndüm ve Rabbim! Ümmetimin yükünü hafiflet. dedim. Musa'ya döndüm ve Rabbim elli vakitten beş vakti indirdi dedim. Musa dönüp 'Ümmetin buna güç yetiremez. Rabb'ine dön ve ondan yine hafifletmesini iste dedi. Ben Rabbimle Musa (as) arasında gidip gelmeye devam ettim. Sonunda Rabbim bana Ey Muhammed! Günde beş vakit namaz vardır. Her bir vakit namaz on vakit namaz gibidir. Böylece toplamı elli vakit gibi olur. Her kim bir iyilik yapmaya niyetlenir de yapamazsa ona bir sevap yazılır. Eğer onu yaparsa on sevap yazılır. Her kim bir kötülük yapmaya niyetlenir de onu yapmazsa ona bir günah yazılmaz. Eğer günahı işlerse bir günah yazılır buyurdu. Bundan sonra inip Musa'nın (as) yanına gittim. Ona olanları anlattım. Bana dönüp tekrar rabbinden hafifletmesini niyaz et dedi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Rabbime o kadar müracaat ettim ki ondan utanır hale geldim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 411, /87
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, sembolik anlatım
Mirac,