Öneri Formu
Hadis Id, No:
10655, B001643
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ عُرْوَةُ سَأَلْتُ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - فَقُلْتُ لَهَا أَرَأَيْتِ قَوْلَ اللَّهِ تَعَالَى ( إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَا ) فَوَاللَّهِ مَا عَلَى أَحَدٍ جُنَاحٌ أَنْ لاَ يَطُوفَ بِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ . قَالَتْ بِئْسَ مَا قُلْتَ يَا ابْنَ أُخْتِى إِنَّ هَذِهِ لَوْ كَانَتْ كَمَا أَوَّلْتَهَا عَلَيْهِ كَانَتْ لاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ لاَ يَتَطَوَّفَ بِهِمَا ، وَلَكِنَّهَا أُنْزِلَتْ فِى الأَنْصَارِ ، كَانُوا قَبْلَ أَنْ يُسْلِمُوا يُهِلُّونَ لِمَنَاةَ الطَّاغِيَةِ الَّتِى كَانُوا يَعْبُدُونَهَا عِنْدَ الْمُشَلَّلِ ، فَكَانَ مَنْ أَهَلَّ يَتَحَرَّجُ أَنْ يَطُوفَ بِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ، فَلَمَّا أَسْلَمُوا سَأَلُوا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنْ ذَلِكَ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، إِنَّا كُنَّا نَتَحَرَّجُ أَنْ نَطُوفَ بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ، فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى ( إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ ) الآيَةَ . قَالَتْ عَائِشَةُ - رضى الله عنها - وَقَدْ سَنَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الطَّوَافَ بَيْنَهُمَا ، فَلَيْسَ لأَحَدٍ أَنْ يَتْرُكَ الطَّوَافَ بَيْنَهُمَا . ثُمَّ أَخْبَرْتُ أَبَا بَكْرِ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ ، فَقَالَ إِنَّ هَذَا لَعِلْمٌ مَا كُنْتُ سَمِعْتُهُ ، وَلَقَدْ سَمِعْتُ رِجَالاً مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ ، يَذْكُرُونَ أَنَّ النَّاسَ إِلاَّ مَنْ ذَكَرَتْ عَائِشَةُ مِمَّنْ كَانَ يُهِلُّ بِمَنَاةَ ، كَانُوا يَطُوفُونَ كُلُّهُمْ بِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ، فَلَمَّا ذَكَرَ اللَّهُ تَعَالَى الطَّوَافَ بِالْبَيْتِ ، وَلَمْ يَذْكُرِ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ فِى الْقُرْآنِ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ كُنَّا نَطُوفُ بِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ، وَإِنَّ اللَّهَ أَنْزَلَ الطَّوَافَ بِالْبَيْتِ ، فَلَمْ يَذْكُرِ الصَّفَا فَهَلْ عَلَيْنَا مِنْ حَرَجٍ أَنْ نَطَّوَّفَ بِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى ( إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ ) الآيَةَ . قَالَ أَبُو بَكْرٍ فَأَسْمَعُ هَذِهِ الآيَةَ نَزَلَتْ فِى الْفَرِيقَيْنِ كِلَيْهِمَا فِى الَّذِينَ كَانُوا يَتَحَرَّجُونَ أَنْ يَطُوفُوا بِالْجَاهِلِيَّةِ بِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ، وَالَّذِينَ يَطُوفُونَ ثُمَّ تَحَرَّجُوا أَنْ يَطُوفُوا بِهِمَا فِى الإِسْلاَمِ مِنْ أَجْلِ أَنَّ اللَّهَ تَعَالَى أَمَرَ بِالطَّوَافِ بِالْبَيْتِ ، وَلَمْ يَذْكُرِ الصَّفَا حَتَّى ذَكَرَ ذَلِكَ بَعْدَ مَا ذَكَرَ الطَّوَافَ بِالْبَيْتِ .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona da ez-Zührî şöyle rivâyet etmiştir: Âişe’ye (r.anhâ): Yüce Allah’ın: “Şüphe yok ki Safa ile Merve, Allah’ın alâmetlerindendir, her kim Beyt’i hac eder yahut umre yaparsa onları güzelce tavaf etmesinde bir sakınca yoktur” (Bakara, 2/158) buyruğu hakkında ne dersin? Allah’a yemin olsun Safa ile Merve arasında tavaf etmemekten dolayı herhangi bir kimse için günah söz konusu olmaz, dedim.
Âişe: Kız kardeşimin oğlu! Ne kötü söyledin! Şüphesiz bu âyet-i kerime senin anlayıp yorumladığın şekilde olsaydı, o zaman: İkisi arasında tavaf etmemesinden ötürü, o kimse için günah yoktur, şeklinde olmalıydı. Fakat bu âyet Ensar hakkında inmiştir. Onlar İslâm’a girmeden önce el-Müşellel’de bulunan ve ibadet ettikleri o tağut (put) olan Menat adına telbiye getirip ihrama giriyorlardı. Dolayısıyla telbiye getirip ihrama giren bir kimse Safa ile Merve arasında tavaf etmeyi vebal görüp ondan sakınırdı. Müslüman olduktan sonra Rasulullah’a (sav) buna dair soru sorup: ey Allah’ın Rasulü, bizler önceden Safa ile Merve arasında tavaf etmekten sakınıyorduk demeleri üzerine, yüce Allah: “Şüphe yok ki Safa ile Merve, Allah’ın alametlerindendir” (Bakara, 2/158) âyetini indirdi.
Âişe (r.anhâ) dedi ki: Rasulullah (sav) da ikisi arasında tavaf (sa’y) yapmayı sünnet kılmıştır. Bir kimsenin ikisi arasında tavafı (say’i) terk etme hakkı yoktur.
(ez-Zührî dedi ki): Daha sonra Ebu Bekr b. Abdurrahman’a bunu haber verdim. O: Şüphesiz ki bu, önceden işitmemiş olduğum bir ilimdir. Ben ilim ehlinden bir takım kimselerin şunu söz konusu ettiklerini işitmiştim: Âişe’nin sözünü ettiği ve Menat için ihrama girenler dışında, insanların hepsi Safa ile Merve arasında tavaf yapıyorlardı. Yüce Allah Beyt’in etrafında tavafı söz konusu edip Kur’ân’ı Kerim’de Safa ile Merve’yi zikretmeyince onlar: Ey Allah’ın Rasulü, bizler Safa ile Merve arasında tavaf ediyorduk. Allah da Beyt’in etrafında tavaf buyruğunu indirdiği halde Safa’yı söz konusu etmedi. Bizim Safa ile Merve arasında tavaf (sa’y) etmekten ötürü üzerimize bir vebal var mı, dediler. Bunun üzerine yüce Allah: “Şüphe yok ki Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir” (Bakara, 2/158) âyetini indirdi.
Ebu Bekir dedi ki: Ben (bu durumda) bu âyetin cahiliye döneminde şu iki grup hakkında da indiğini işitmiş oluyorum: (Bunlar) Safa ile Merve arasında tavaf (sa’y) etmekten çekinen kimseler ile tavaf etmekle birlikte İslam geldikten sonra da yüce Allah’ın Beyt’i tavafı emr ettiği halde, -Beyt’in tavaf edilmesini zikrettikten sonra bu hususu söz konusu edinceye kadar- Safa’yı zikr etmediği için İslam geldikten sonra Safa ile Merve arasını tavaf etmekten çekinen kimselerdir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hac 79, 1/515
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Cahiliye, adetlerini sürdürmek
Hac, Sa'y etmek
Hac, Safa ve Merve
Hac, sünnetleri