— İçinde bulunduğumuz şu sıkıntılı durumdan bizleri kurtarması için Rabb'imize karşı şefaat istesek! derler.
Müteakiben Âdem(S)'e gelirler ve:
— Sen, Allah'ın kendi eliyle yarattığı, sana kendi ruhundan hayât verdiği, meleklere emredip de meleklerin senin için secde ettikleri kimsesin. Sen bizim için Rabb'in huzurunda şefaat et! derler.
Âdem de:
— Ben buna ehil değilim, der ve o işlemiş olduğu hatîesini zikreder. Siz, Allah'ın gönderdiği ilk resul olan Nuh'a gidin, der.
Sonra onlar Nuh'a gelirler. Nûh; işlemiş olduğu hatîesini anar da:
— Ben buna ehil değilim. Siz, Allah'ın kendisini bir haltl edindiği İbrâhîm(S)'e gidin, der.
Akabinde onlar İbrahim 'e gelirler. îbrâhîm de, işlediği hatîesini anarak:
— Ben buna ehil değilim. Siz isa'ya gidin, der. Akabinde isa'ya gelirler: O da:
— Ben buna ehil değilim, siz Muhammed(S)'e gidin. Allah O'-nun geçmiş ve geri kalmış bütün günâhlarını mağfiret buyurmuştur! der.
Bunun üzerine insanlar bana gelirler. Ben Rabb 'imin huzuruna izin isterim. O'nu görünce hemen secdeye-kapanırım. Allah dilediği kadar beni bu vaziyette bırakır. Sonra Allah tarafından bana:
— Başını kaldır! îste, sana verilir; söyle, sözün dinlenir; şefaat et, şefaatin kabul olunur! buyurulur.
Ben secdeden başımı kaldırır ve Rabb'imin bana öğreteceği bir tahmîd ile Rabb'ime hamd ederim. Sonra şefaat ederim. Benim için bir sınır ta'yîn buyurur. Sonra ben insanları ateşten çıkarır ve cennete girdiririm. Sonra döner yine evvelki gibi secdeye kapanırım. Böylece nihayet üçüncü yâhud dördüncü defada:
— Yâ Rabb! Ateş içinde Kur'ân 'in habsettiklerinden başka (yânî ebedîlik vâcib olanlardan başka) kimse kalmıyor! derim".
Katâde: Bu "Kur'ân'm habseîtikleri" sözünün yanında, yânı üzerine "Huiûd" (yânı ebedîlik) vâcib olanlar sözünü söylerdi
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Rikâk 51, 2/588
Senetler:
()
Konular:
Şefaat, Hz. Peygamber'in