Bize Muhammed b. Abdürrahim, ona Ebu Ömer hafs b. Ömer el-Havdî, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb ve Haccâc b. Savvâf, onlara da Ebu Kılâbe'nin, kendisi ile birlikte Şam'da bulunan azatlısı Ebu Recâ şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Abdulaziz bir gün insanlarla istişare etti ve "şu kasâme hakkında ne dersiniz?" diye sordu. Oradakiler "Kasâme haktır, Allah Rasulü onunla hükmetmiş, senden önceki halifeler de bununla hükmetmiştir" dediler. Ebû Recâ der ki: Bu sırada Ebu Kılâbe, Ömer'in koltuğunun arkasında idi. Anbese b. Saîd "O zaman Enes'in Uranîler hakkındaki hadîsi nerede kaldı?" diye sordu. Ebû Kılâbe:"O hadîsi bana bizzat Enes b. Mâlik rivayet etti" dedi.
Ravi Abdulaziz b. Suheyb, "Enes, Ureyne (kabilesi) hakkında..." ifadesini, Ebû Kılâbe ise "Enes, Ukl (kabilesi) hakkında" ifadesini kullanmış ardından olayı aktarmıştır.
Açıklama: Bu rivayetle ilgili olarak ayrıca B006899 numaralı hadise bakınız.
KASAME İslâm hukukunda, fâilin kesin delille belirlenemediği bir cinayet işlendiğinde suç mahallinden sınırlı sayıda bir topluluğun haklarındaki suç isnadını defetmek veya maktulün yakınlarının suç isnadında bulunmak amacıyla mahkeme huzurunda yaptığı özel yeminlerin adıdır. (bkz. Bardakoğlu,"Kasâme", DİA, 24:528-530).
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32099, B004193
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحِيمِ حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ أَبُو عُمَرَ الْحَوْضِىُّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ وَالْحَجَّاجُ الصَّوَّافُ قَالَ حَدَّثَنِى أَبُو رَجَاءٍ مَوْلَى أَبِى قِلاَبَةَ وَكَانَ مَعَهُ بِالشَّأْمِ أَنَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ اسْتَشَارَ النَّاسَ يَوْمًا قَالَ مَا تَقُولُونَ فِى هَذِهِ الْقَسَامَةِ فَقَالُوا حَقٌّ ، قَضَى بِهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَضَتْ بِهَا الْخُلَفَاءُ ، قَبْلَكَ . قَالَ وَأَبُو قِلاَبَةَ خَلْفَ سَرِيرِهِ فَقَالَ عَنْبَسَةُ بْنُ سَعِيدٍ فَأَيْنَ حَدِيثُ أَنَسٍ فِى الْعُرَنِيِّينَ قَالَ أَبُو قِلاَبَةَ إِيَّاىَ حَدَّثَهُ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ . قَالَ عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ صُهَيْبٍ عَنْ أَنَسٍ مِنْ عُرَيْنَةَ . وَقَالَ أَبُو قِلاَبَةَ عَنْ أَنَسٍ مِنْ عُكْلٍ . ذَكَرَ الْقِصَّةَ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdürrahim, ona Ebu Ömer hafs b. Ömer el-Havdî, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb ve Haccâc b. Savvâf, onlara da Ebu Kılâbe'nin, kendisi ile birlikte Şam'da bulunan azatlısı Ebu Recâ şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Abdulaziz bir gün insanlarla istişare etti ve "şu kasâme hakkında ne dersiniz?" diye sordu. Oradakiler "Kasâme haktır, Allah Rasulü onunla hükmetmiş, senden önceki halifeler de bununla hükmetmiştir" dediler. Ebû Recâ der ki: Bu sırada Ebu Kılâbe, Ömer'in koltuğunun arkasında idi. Anbese b. Saîd "O zaman Enes'in Uranîler hakkındaki hadîsi nerede kaldı?" diye sordu. Ebû Kılâbe:"O hadîsi bana bizzat Enes b. Mâlik rivayet etti" dedi.
Ravi Abdulaziz b. Suheyb, "Enes, Ureyne (kabilesi) hakkında..." ifadesini, Ebû Kılâbe ise "Enes, Ukl (kabilesi) hakkında" ifadesini kullanmış ardından olayı aktarmıştır.
Açıklama:
Bu rivayetle ilgili olarak ayrıca B006899 numaralı hadise bakınız.
KASAME İslâm hukukunda, fâilin kesin delille belirlenemediği bir cinayet işlendiğinde suç mahallinden sınırlı sayıda bir topluluğun haklarındaki suç isnadını defetmek veya maktulün yakınlarının suç isnadında bulunmak amacıyla mahkeme huzurunda yaptığı özel yeminlerin adıdır. (bkz. Bardakoğlu,"Kasâme", DİA, 24:528-530).
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 36, 2/90
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebû Kilabe Abdullah b. Zeyd el-Cermî (Abdullah b. Zeyd b. Amr b. Nâtil b. Malik b. Ubeyd)
3. Ebu Recâ Selman el-Cermi (Selman)
4. Ebu Salt Haccac b. Ebû Osman es-Savvâf (Haccac b. Meysera)
5. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
6. Ebu Ömer Hafs b. Ömer el-Ezdî (Hafs b. Ömer b. Hâris b. Sehbera)
7. Muhammed b. Abdurrahim el-Kuraşi (Muhammed b. Abdurrahim b. Ebu Züheyr)
Konular:
Terör, Ureyne/Ukl kabilesinden olan kimselere uygulanan ceza
Yemin, Kasame
Bize Muhammed b. Abdürrahim, ona Ebu Ömer hafs b. Ömer el-Havdî, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb ve Haccâc b. Savvâf, onlara da Ebu Kılâbe'nin, kendisi ile birlikte Şam'da bulunan azatlısı Ebu Recâ şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Abdulaziz bir gün insanlarla istişare etti ve "şu kasâme hakkında ne dersiniz?" diye sordu. Oradakiler "Kasâme haktır, Allah Rasulü onunla hükmetmiş, senden önceki halifeler de bununla hükmetmiştir" dediler. Ebû Recâ der ki: Bu sırada Ebu Kılâbe, Ömer'in koltuğunun arkasında idi. Anbese b. Saîd "O zaman Enes'in Uranîler hakkındaki hadîsi nerede kaldı?" diye sordu. Ebû Kılâbe:"O hadîsi bana bizzat Enes b. Mâlik rivayet etti" dedi.
Ravi Abdulaziz b. Suheyb, "Enes, Ureyne (kabilesi) hakkında..." ifadesini, Ebû Kılâbe ise "Enes, Ukl (kabilesi) hakkında" ifadesini kullanmış ardından olayı aktarmıştır.
Açıklama: Bu rivayetle ilgili olarak ayrıca B006899 numaralı hadise bakınız.
KASAME İslâm hukukunda, fâilin kesin delille belirlenemediği bir cinayet işlendiğinde suç mahallinden sınırlı sayıda bir topluluğun haklarındaki suç isnadını defetmek veya maktulün yakınlarının suç isnadında bulunmak amacıyla mahkeme huzurunda yaptığı özel yeminlerin adıdır. (bkz. Bardakoğlu,"Kasâme", DİA, 24:528-530).
Öneri Formu
Hadis Id, No:
287210, B004193-2
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحِيمِ حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ أَبُو عُمَرَ الْحَوْضِىُّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ وَالْحَجَّاجُ الصَّوَّافُ قَالَ حَدَّثَنِى أَبُو رَجَاءٍ مَوْلَى أَبِى قِلاَبَةَ وَكَانَ مَعَهُ بِالشَّأْمِ أَنَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ اسْتَشَارَ النَّاسَ يَوْمًا قَالَ مَا تَقُولُونَ فِى هَذِهِ الْقَسَامَةِ فَقَالُوا حَقٌّ ، قَضَى بِهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَضَتْ بِهَا الْخُلَفَاءُ ، قَبْلَكَ . قَالَ وَأَبُو قِلاَبَةَ خَلْفَ سَرِيرِهِ فَقَالَ عَنْبَسَةُ بْنُ سَعِيدٍ فَأَيْنَ حَدِيثُ أَنَسٍ فِى الْعُرَنِيِّينَ قَالَ أَبُو قِلاَبَةَ إِيَّاىَ حَدَّثَهُ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ . قَالَ عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ صُهَيْبٍ عَنْ أَنَسٍ مِنْ عُرَيْنَةَ . وَقَالَ أَبُو قِلاَبَةَ عَنْ أَنَسٍ مِنْ عُكْلٍ . ذَكَرَ الْقِصَّةَ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdürrahim, ona Ebu Ömer hafs b. Ömer el-Havdî, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb ve Haccâc b. Savvâf, onlara da Ebu Kılâbe'nin, kendisi ile birlikte Şam'da bulunan azatlısı Ebu Recâ şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Abdulaziz bir gün insanlarla istişare etti ve "şu kasâme hakkında ne dersiniz?" diye sordu. Oradakiler "Kasâme haktır, Allah Rasulü onunla hükmetmiş, senden önceki halifeler de bununla hükmetmiştir" dediler. Ebû Recâ der ki: Bu sırada Ebu Kılâbe, Ömer'in koltuğunun arkasında idi. Anbese b. Saîd "O zaman Enes'in Uranîler hakkındaki hadîsi nerede kaldı?" diye sordu. Ebû Kılâbe:"O hadîsi bana bizzat Enes b. Mâlik rivayet etti" dedi.
Ravi Abdulaziz b. Suheyb, "Enes, Ureyne (kabilesi) hakkında..." ifadesini, Ebû Kılâbe ise "Enes, Ukl (kabilesi) hakkında" ifadesini kullanmış ardından olayı aktarmıştır.
Açıklama:
Bu rivayetle ilgili olarak ayrıca B006899 numaralı hadise bakınız.
KASAME İslâm hukukunda, fâilin kesin delille belirlenemediği bir cinayet işlendiğinde suç mahallinden sınırlı sayıda bir topluluğun haklarındaki suç isnadını defetmek veya maktulün yakınlarının suç isnadında bulunmak amacıyla mahkeme huzurunda yaptığı özel yeminlerin adıdır. (bkz. Bardakoğlu,"Kasâme", DİA, 24:528-530).
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 36, 2/90
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebû Kilabe Abdullah b. Zeyd el-Cermî (Abdullah b. Zeyd b. Amr b. Nâtil b. Malik b. Ubeyd)
3. Ebu Recâ Selman el-Cermi (Selman)
4. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
5. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
6. Ebu Ömer Hafs b. Ömer el-Ezdî (Hafs b. Ömer b. Hâris b. Sehbera)
7. Muhammed b. Abdurrahim el-Kuraşi (Muhammed b. Abdurrahim b. Ebu Züheyr)
Konular:
Terör, Ureyne/Ukl kabilesinden olan kimselere uygulanan ceza
Yemin, Kasame
Bize Muhammed b. Abdürrahim, ona Ebu Ömer hafs b. Ömer el-Havdî, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb ve Haccâc b. Savvâf, onlara da Ebu Kılâbe'nin, kendisi ile birlikte Şam'da bulunan azatlısı Ebu Recâ şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Abdulaziz bir gün insanlarla istişare etti ve "şu kasâme hakkında ne dersiniz?" diye sordu. Oradakiler "Kasâme haktır, Allah Rasulü onunla hükmetmiş, senden önceki halifeler de bununla hükmetmiştir" dediler. Ebû Recâ der ki: Bu sırada Ebu Kılâbe, Ömer'in koltuğunun arkasında idi. Anbese b. Saîd "O zaman Enes'in Uranîler hakkındaki hadîsi nerede kaldı?" diye sordu. Ebû Kılâbe:"O hadîsi bana bizzat Enes b. Mâlik rivayet etti" dedi.
Ravi Abdulaziz b. Suheyb, "Enes, Ureyne (kabilesi) hakkında..." ifadesini, Ebû Kılâbe ise "Enes, Ukl (kabilesi) hakkında" ifadesini kullanmış ardından olayı aktarmıştır.
Açıklama: Bu rivayetle ilgili olarak ayrıca B006899 numaralı hadise bakınız.
KASAME İslâm hukukunda, fâilin kesin delille belirlenemediği bir cinayet işlendiğinde suç mahallinden sınırlı sayıda bir topluluğun haklarındaki suç isnadını defetmek veya maktulün yakınlarının suç isnadında bulunmak amacıyla mahkeme huzurunda yaptığı özel yeminlerin adıdır. (bkz. Bardakoğlu,"Kasâme", DİA, 24:528-530).
Öneri Formu
Hadis Id, No:
287211, B00419-3
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحِيمِ حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ أَبُو عُمَرَ الْحَوْضِىُّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ وَالْحَجَّاجُ الصَّوَّافُ قَالَ حَدَّثَنِى أَبُو رَجَاءٍ مَوْلَى أَبِى قِلاَبَةَ وَكَانَ مَعَهُ بِالشَّأْمِ أَنَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ اسْتَشَارَ النَّاسَ يَوْمًا قَالَ مَا تَقُولُونَ فِى هَذِهِ الْقَسَامَةِ فَقَالُوا حَقٌّ ، قَضَى بِهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَضَتْ بِهَا الْخُلَفَاءُ ، قَبْلَكَ . قَالَ وَأَبُو قِلاَبَةَ خَلْفَ سَرِيرِهِ فَقَالَ عَنْبَسَةُ بْنُ سَعِيدٍ فَأَيْنَ حَدِيثُ أَنَسٍ فِى الْعُرَنِيِّينَ قَالَ أَبُو قِلاَبَةَ إِيَّاىَ حَدَّثَهُ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ . قَالَ عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ صُهَيْبٍ عَنْ أَنَسٍ مِنْ عُرَيْنَةَ . وَقَالَ أَبُو قِلاَبَةَ عَنْ أَنَسٍ مِنْ عُكْلٍ . ذَكَرَ الْقِصَّةَ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdürrahim, ona Ebu Ömer hafs b. Ömer el-Havdî, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb ve Haccâc b. Savvâf, onlara da Ebu Kılâbe'nin, kendisi ile birlikte Şam'da bulunan azatlısı Ebu Recâ şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Abdulaziz bir gün insanlarla istişare etti ve "şu kasâme hakkında ne dersiniz?" diye sordu. Oradakiler "Kasâme haktır, Allah Rasulü onunla hükmetmiş, senden önceki halifeler de bununla hükmetmiştir" dediler. Ebû Recâ der ki: Bu sırada Ebu Kılâbe, Ömer'in koltuğunun arkasında idi. Anbese b. Saîd "O zaman Enes'in Uranîler hakkındaki hadîsi nerede kaldı?" diye sordu. Ebû Kılâbe:"O hadîsi bana bizzat Enes b. Mâlik rivayet etti" dedi.
Ravi Abdulaziz b. Suheyb, "Enes, Ureyne (kabilesi) hakkında..." ifadesini, Ebû Kılâbe ise "Enes, Ukl (kabilesi) hakkında" ifadesini kullanmış ardından olayı aktarmıştır.
Açıklama:
Bu rivayetle ilgili olarak ayrıca B006899 numaralı hadise bakınız.
KASAME İslâm hukukunda, fâilin kesin delille belirlenemediği bir cinayet işlendiğinde suç mahallinden sınırlı sayıda bir topluluğun haklarındaki suç isnadını defetmek veya maktulün yakınlarının suç isnadında bulunmak amacıyla mahkeme huzurunda yaptığı özel yeminlerin adıdır. (bkz. Bardakoğlu,"Kasâme", DİA, 24:528-530).
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 36, 2/90
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Abdülaziz b. Suheyb el-Bünanî (Abdülaziz b. Suheyb)
Konular:
Terör, Ureyne/Ukl kabilesinden olan kimselere uygulanan ceza
Yemin, Kasame
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Ebu Bişr İsmail b. İbrahim el-Esedî, ona Haccâc b. Ebu Osman, ona Ebu Kılâbe ailesinden Ebu Recâ, ona da Ebu Kılâbe şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Abdülaziz, divanını insanların huzuruna çıkardı. sonra izin verdi, insanlar huzuruna çıktı. Onlara “kasâme hakkında ne diyorsunuz?” diye sordu. Oradakiler “kasâmede kısasın gerekli olduğunu söyleriz. Nitekim önceki halifeler de kısas uygulamıştır.” dediler. Ömer b. Abdülaziz bana “Sen ne diyorsun ey Ebu Kılâbe” diye sorup beni insanların önüne dikti. Ben de “Ey Müminlerin Emiri, ordu kumandanları ve Arap eşrafı huzurundadır. Eğer Humus'ta evli bir adamın zina ettiğine dair elli kişi, görmedikleri halde, şahitlik etseler, sen o kişiye bu şahadetler sebebiyle recim cezası uygular mıydın?” o da “hayır” cevabını verdi. Ben yine “eğer humus'ta bir adamın hırsızlık yaptığına dair elli kişi, hiç görmedikleri halde, şahitlik yapsa, sen o adamın elini keser miydin?" dedim. Halife yine “hayır” cevabını verdi. Bunun üzerine ben “Allah'a yemin ederim ki, Rasulullah (sav) şu üç suçu işleyen dışında hiç bir kimseyi öldürmedi. Kendi nefsine uyarak haksız olarak adam öldüren, evlilikten sonra zina eden ve İslam Dininden çıkarak, Allah'a ve Rasulü'ne harp açan kimse” dedim. Orada bulunalar “Enes ibn Mâlik sana, Allah Rasulü'nün (sav) hırsızlık yapan kimselerin elini kestiğini, gözünü oyduğunu ve onları güneşe attığını rivayet etmedi mi?” dediler. Ben de onlara “Enes'in hadisini size aktarayım. Enes bana şöyle rivayet etti”
dedim:
Ukl kabilesinden sekiz kişi Hz. Peygamber'e (sav) gelip biat ettiler. Ardından Medine havası onlara ağır geldi hastalandılar ve şikayetlerini Hz. Peygamber'e (sav) arz ettiler. Rasulullah (sav) onlara "Bizim çobanımızla beraber develerin yanına çıkıp, onların sütünden ve idrarından için?" buyurdu. Onlar da “Peki” deyip develerin yanına çıktılar. Onların sütünden idrarından içip sağlıklarına kavuştular. sonra da Rasulullah'm çobanını öldürdüler ve develeri sürüp gittiler. Bu haber Rasulullah'a (sav) ulaştı. Rasûlullah derhâl arkalarından bir müfreze gönderdi. Kısa zamanda yakalanıp geri getirildiler. Hz. Peygamber emretti, elleri ve ayakları kesildi, gözleri oyuldu, sonra onları güneşe attırdı ve nihayet öylece ölüp gittiler.
Ben “Bunların işlemiş oldukları suçtan daha ağır hangi suç vardır: Bunlar İslâm Dininden çıkmış, insan öldürmüş ve hırsızlık yapmışlardır” dedim. Anbese b. Saîd “Vallahi bu gün senden işittiğimi daha önce hiç işitmemiştim” dedi. ben de “Ey Anbese! Sen benim bu rivayetimi mi reddediyorsun?” dedim. Anbese “Hayır, aksine sen rivayeti tastamam aktardın. Vallahi bu şeyh (Ebu Kılâbe) aranızda yaşadığı müddetçe bu ordu (Şam ahalisi) hayırdan asla ayrılmaz” dedi. Ben “bu konuda Hz. Peygamber'in (sav) uygulaması (sünneti) işte budur” dedim ve konuşmama şöyle devam ettim:
Rasulullah'ın (sav) huzuruna Ensâr'dan bir topluluk girdi, O'nun yanında konuştular. Sonra onlardan biri önden (Haybere doğru) yola çıktı ve yolda öldürüldü. Daha sonra yola çıkan diğerleri bir de gördüler ki, arkadaşları kanlar içinde yatıyor. Hemen Rasulullah'ın yanına döndüler ve “ey Allah'ın Rasulü! Arkadaşımız bizimle beraber senin yanında konuşuyordu, bizim önümüzde yola çıktı, biz onu kanlara bulanmış bir şekilde bulduk” dediler. Rasulullah (sav) onların yanına çıktı ve "onu kimin öldürdüğünü sanyorsunuz veya düşünüyorsunuz?" diye sordu. Onlar da “Onu Yahudilerin öldürdüğünü düşünüyoruz” dediler. Rasulullah (sav) Yahudilere haberci salıp onları çağırttı ve "Bunu öldüren siz misiniz?" diye sordu. Onlar da “Hayır” dediler. Rasulullah (sav) iddiacılara "Siz, Yahudilerden elli kişinin onu öldürmediklerine dair yemin etmesine razı olur musunuz?" diye sordu. Onla “Yahudiler bizim hepimizi gözünü kırpmadan öldürür, sonra da öldürmediklerine dair rahatça yemin ederler” dediler. Rasulullah iddia edenlere hitaben "Sizden elli kişinin (onu yahudiler öldürdüğüne dair) yemin etmesiyle diyet hakkı kazanmak ister misiniz?" buyurdu. O sahâbîler “Bizler bu yemini yapamayız” dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o kimsenin diyetini kendi malından verdi.
Ben (Ebu Kılâbe) şöyle dedim: Huzeyl kabilesi Cahiliye döneminde kendisini himaye altına aldıkları bir adamın üzerinden himayelerini kaldırdılar. Sonra bu adam Bathâ vadisinde Yemen'li bir hane halkına geceleyin saldırdı. Hane halkından bir adam, uyanıp onu bir kılıç darbesiyle öldürdü. Sonra Huzeyl kabilesi gelip Yemenli adamı yakalayarak hac mevsiminde Ömer'in huzuruna çıkardılar ve “bu adam bizim arkadaşımızı öldürdü” dediler. Adam da “bunlar (Hüzeyl kabilesi), o adam üzerindeki himayesini kaldırmışlardı” dedi. Ömer “Huzeyl kabilesinden elli kişi ondan ayrılmadıklarına yemin etsinler o zaman” dedi. Bunun üzerine onlardan kırkdokuz kişi o kimseden himaye bağını çözmediklerine dair yemin etti. O sırada Huzeyl kabilesine mensûb olan bir adam Şam'dan çıkageldi. Hemen ondan da kendileri gibi yemin etmesini istediler. O da yemin etmek yerine bin dirhem fidye verdi. Bu sefer onun yerine başka bir adam soktular. Bunun üzerine Ömer o adamı maktulün kardeşine teslim etti. Onun eli maktulün kardeşinin eli bir araya getirilip bağlandı. Daha sonra şöyle anlattılar:
Biz yemin elli kişi yola koyulduk Nihayet Nahle mevkiine vardıkları zaman kendilerini bir yağmur yakaladı. Hemen bir mağaraya girdiler. sonra o mağara yemin etmiş olan o elli kişinin üzerine çöktü ve hepsi öldüler. Sadece de o elleri birbirine bağlanan iki kişi kaçıp kurtuldu. Onların peşinden bir taş yuvarlandı, maktülün kardeşine çarpıp ayağını kırdı. O bir yıl daha yaşadı, sonra öldü.
Ben (Ebu Kılâbe) şöyle dedim: Abdulmelik b. Mervân bir adamı kasâme yemini ile kısas yapmış, ancak sonra yaptığına pişman olmuş ve emir vererek yemin eden o elli kişinin isimleri divân defterinden sildirmiş ardından onları Şam'dan başka yere sürgün etmiştir.
Ömer b. Abdülaziz, divanını insanların huzuruna çıkardı. sonra izin verdi, insanlar huzuruna çıktı. Onlara “kasâme hakkında ne diyorsunuz?” diye sordu. Oradakiler “kasâmede kısasın gerekli olduğunu söyleriz. Nitekim önceki halifeler de kısas uygulamıştır.” dediler. Ömer b. Abdülaziz bana “Sen ne diyorsun ey Ebu Kılâbe” diye sorup beni insanların önüne dikti. Ben de “Ey Müminlerin Emiri, ordu kumandanları ve Arap eşrafı huzurundadır. Eğer Humus'ta evli bir adamın zina ettiğine dair elli kişi, görmedikleri halde, şahitlik etseler, sen o kişiye bu şahadetler sebebiyle recim cezası uygular mıydın?” o da “hayır” cevabını verdi. Ben yine “eğer humus'ta bir adamın hırsızlık yaptığına dair elli kişi, hiç görmedikleri halde, şahitlik yapsa, sen o adamın elini keser miydin?" dedim. Halife yine “hayır” cevabını verdi. Bunun üzerine ben “Allah'a yemin ederim ki, Rasulullah (sav) şu üç suçu işleyen dışında hiç bir kimseyi öldürmedi. Kendi nefsine uyarak haksız olarak adam öldüren, evlilikten sonra zina eden ve İslam Dininden çıkarak, Allah'a ve Rasulü'ne harp açan kimse” dedim. Orada bulunalar “Enes ibn Mâlik sana, Allah Rasulü'nün (sav) hırsızlık yapan kimselerin elini kestiğini, gözünü oyduğunu ve onları güneşe attığını rivayet etmedi mi?” dediler. Ben de onlara “Enes'in hadisini size aktarayım. Enes bana şöyle rivayet etti”
dedim:
Ukl kabilesinden sekiz kişi Hz. Peygamber'e (sav) gelip biat ettiler. Ardından Medine havası onlara ağır geldi hastalandılar ve şikayetlerini Hz. Peygamber'e (sav) arz ettiler. Rasulullah (sav) onlara "Bizim çobanımızla beraber develerin yanına çıkıp, onların sütünden ve idrarından için?" buyurdu. Onlar da “Peki” deyip develerin yanına çıktılar. Onların sütünden idrarından içip sağlıklarına kavuştular. sonra da Rasulullah'm çobanını öldürdüler ve develeri sürüp gittiler. Bu haber Rasulullah'a (sav) ulaştı. Rasûlullah derhâl arkalarından bir müfreze gönderdi. Kısa zamanda yakalanıp geri getirildiler. Hz. Peygamber emretti, elleri ve ayakları kesildi, gözleri oyuldu, sonra onları güneşe attırdı ve nihayet öylece ölüp gittiler.
Ben “Bunların işlemiş oldukları suçtan daha ağır hangi suç vardır: Bunlar İslâm Dininden çıkmış, insan öldürmüş ve hırsızlık yapmışlardır” dedim. Anbese b. Saîd “Vallahi bu gün senden işittiğimi daha önce hiç işitmemiştim” dedi. ben de “Ey Anbese! Sen benim bu rivayetimi mi reddediyorsun?” dedim. Anbese “Hayır, aksine sen rivayeti tastamam aktardın. Vallahi bu şeyh (Ebu Kılâbe) aranızda yaşadığı müddetçe bu ordu (Şam ahalisi) hayırdan asla ayrılmaz” dedi. Ben “bu konuda Hz. Peygamber'in (sav) uygulaması (sünneti) işte budur” dedim ve konuşmama şöyle devam ettim:
Rasulullah'ın (sav) huzuruna Ensâr'dan bir topluluk girdi, O'nun yanında konuştular. Sonra onlardan biri önden (Haybere doğru) yola çıktı ve yolda öldürüldü. Daha sonra yola çıkan diğerleri bir de gördüler ki, arkadaşları kanlar içinde yatıyor. Hemen Rasulullah'ın yanına döndüler ve “ey Allah'ın Rasulü! Arkadaşımız bizimle beraber senin yanında konuşuyordu, bizim önümüzde yola çıktı, biz onu kanlara bulanmış bir şekilde bulduk” dediler. Rasulullah (sav) onların yanına çıktı ve "onu kimin öldürdüğünü sanyorsunuz veya düşünüyorsunuz?" diye sordu. Onlar da “Onu Yahudilerin öldürdüğünü düşünüyoruz” dediler. Rasulullah (sav) Yahudilere haberci salıp onları çağırttı ve "Bunu öldüren siz misiniz?" diye sordu. Onlar da “Hayır” dediler. Rasulullah (sav) iddiacılara "Siz, Yahudilerden elli kişinin onu öldürmediklerine dair yemin etmesine razı olur musunuz?" diye sordu. Onla “Yahudiler bizim hepimizi gözünü kırpmadan öldürür, sonra da öldürmediklerine dair rahatça yemin ederler” dediler. Rasulullah iddia edenlere hitaben "Sizden elli kişinin (onu yahudiler öldürdüğüne dair) yemin etmesiyle diyet hakkı kazanmak ister misiniz?" buyurdu. O sahâbîler “Bizler bu yemini yapamayız” dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o kimsenin diyetini kendi malından verdi.
Ben (Ebu Kılâbe) şöyle dedim: Huzeyl kabilesi Cahiliye döneminde kendisini himaye altına aldıkları bir adamın üzerinden himayelerini kaldırdılar. Sonra bu adam Bathâ vadisinde Yemen'li bir hane halkına geceleyin saldırdı. Hane halkından bir adam, uyanıp onu bir kılıç darbesiyle öldürdü. Sonra Huzeyl kabilesi gelip Yemenli adamı yakalayarak hac mevsiminde Ömer'in huzuruna çıkardılar ve “bu adam bizim arkadaşımızı öldürdü” dediler. Adam da “bunlar (Hüzeyl kabilesi), o adam üzerindeki himayesini kaldırmışlardı” dedi. Ömer “Huzeyl kabilesinden elli kişi ondan ayrılmadıklarına yemin etsinler o zaman” dedi. Bunun üzerine onlardan kırkdokuz kişi o kimseden himaye bağını çözmediklerine dair yemin etti. O sırada Huzeyl kabilesine mensûb olan bir adam Şam'dan çıkageldi. Hemen ondan da kendileri gibi yemin etmesini istediler. O da yemin etmek yerine bin dirhem fidye verdi. Bu sefer onun yerine başka bir adam soktular. Bunun üzerine Ömer o adamı maktulün kardeşine teslim etti. Onun eli maktulün kardeşinin eli bir araya getirilip bağlandı. Daha sonra şöyle anlattılar:
Biz yemin elli kişi yola koyulduk Nihayet Nahle mevkiine vardıkları zaman kendilerini bir yağmur yakaladı. Hemen bir mağaraya girdiler. sonra o mağara yemin etmiş olan o elli kişinin üzerine çöktü ve hepsi öldüler. Sadece de o elleri birbirine bağlanan iki kişi kaçıp kurtuldu. Onların peşinden bir taş yuvarlandı, maktülün kardeşine çarpıp ayağını kırdı. O bir yıl daha yaşadı, sonra öldü.
Ben (Ebu Kılâbe) şöyle dedim: Abdulmelik b. Mervân bir adamı kasâme yemini ile kısas yapmış, ancak sonra yaptığına pişman olmuş ve emir vererek yemin eden o elli kişinin isimleri divân defterinden sildirmiş ardından onları Şam'dan başka yere sürgün etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Diyât 22, 2/648
Senetler:
()
Konular:
İrtidat,İslam Cemaati önemi, mürtedin öldürülmesi
Recm, cezası
Yargı, adam öldürmek
Yargı, Davayı ispat, iki şahid, beyyine, yemin vs.
Yemin, Kasame