11621 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Kazaa, ona Mâlik, ona Abdurrahman b. Kasım, ona babası (Kasım b. Muhammed) ona Yezîd b. Câriye el-Ensârî'nin oğulları Abdürrahman ve Mucemmi şöyle rivayet etmiştir:
Babası, dul bir kadın olan Hansa bt. Hizam el-Ensâriye'yi, rızası dışında evlendirdi. O da bu evliliği istemeyip Rasulullah'a (sav) gidip şikâyet etti. Rasulullah (sav) da onun nikâhını iptal etti.
Açıklama: "فَنِعْمَ الْمُرْضِعَةُ وَبِئْسَتِ الْفَاطِمَةُ" ifadesi, literal tercümeye bahis konusu edilmemiş, anlam esas alınmıştır.
Bize Kuteybe, ona Leys, ona Yahya, ona Ömer b. Kesîr, ona Ebu Katâde'nin azatlısı Ebu Muhammed, ona da Ebu Katade şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) Huneyn savaşında "kim bir düşmanı öldürdüğüne dair açık bir delil ortaya koyarsa, ölenin üzerinden çıkanlar ona aittir" buyurdu. Ben de bir müşriki öldürdüğüme dair şahit bulmak üzere ayağa kalktım ama şahitlik edecek kimseyi bulamayınca oturdum. Sonra aklıma geldi, olayı Rasulullah'a (sav) anlattım. Bunun üzerine Hz. Peygamber'in yanında oturan bir adam “sözünü ettiği o maktulün silahı bendedir. Buna karşılık onu başka bir şeyle razı et” dedi. Hz. Ebu Bekir hemen müdahale ederek “hayır, vallahi olmaz. Allah ve Rasulü yolunda savaşan Allah’ın aslanlarından birinin hakkını alıp Kureyş’ten bir sırtlancığa veremez” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) emretti, o adam o malı bana verdi. Ben de bununla bir bahçe satın aldım. Müslüman olduktan sonra edindiğim ilk mal varlığım bu oldu.
Bana Ebu Abdullah ona da Leys'in dediğine göre Ebu Katâde “Peygamber (sav) kalktı ve o maktulün eşyalarını bana teslim etti” demiştir.
Hicaz ehli der ki: Hâkim, hâkimliği sırasında ya da daha önce gördüğü bir konuda sadece bilgisiyle hüküm veremez. Bazı fakihlerin görüşüne göre, eğer bir hasım, hâkimin yanında mahkemede, diğer bir kimse lehine bir hakkı itiraf etse, hakim, ayrıca iki şahit çağırıp onlarında ikrarını almadan, sadece bu itiraf üzerine hüküm veremez.
Irak ehli de der ki: Hakim, mahkemede işittiği yahut gördüğü şeyle hükmedebilir. Mahkeme dışında duyduğu ve gördüğü şeyle ancak hazır bulunduracağı iki şahidin şehadetiyle hükmedebilir. Irak ehlinden bir başka gurup da der ki: Hâkim, iki şahit olmadan da hüküm verebilir, çünkü hâkim kendisine itimad edilen ve güvenilen bir kimsedir. Zaten şahitlikten maksat da gerçeği bilinmesidir. Hâkimin bilgisi şahitlikten çok daha geçerlidir.
Irak ehlininbir kısmı da der ki: Hâkim, mali davalarda kendi bilgisi ile hüküm verir, fakat mali boyutu olmayan davalarda ise kendi ilmi ile hükmedemez. Kasım der ki: Hâkimin, kendisinden başka kimsenin bilgisi olmadığı bir hususta, kendi bilgisi şahitlikten daha öncelikli olmasına rağmen, sadece kendi bilgisi ile bir hüküm verip infaz etmesi uygun olmaz. Çünkü delilsiz olarak sırf kendi bilgisiyle hüküm vermek Müslümanlar arasında, onu töhmet altında bırakır ve insanların suizanna kapılmasına yol açar. Nitekim Hz. Peygamber (sav) de suizannı hoş karşılamadığı için (yanındaki kadını tanıtarak) "Bu kadın Safiye'dir" buyurmuştur.
Bana Abdullah b. Muhammed, ona Ezher, ona İbn Avn; (T) Bana Halife, ona Muâz, ona İbn Avn, ona Muhammed, ona Kays b. Ubâd, ona da Abdullah b. Selâm şöyle demiştir:
Ben kendimi rüyamda sanki bir bahçe içinde gördüm. Bahçenin ortasında bir direk vardı. Bu direğin en yüksek yerinde de bir tutunacak kulp vardı. Bana “haydi bu direğe çık” denildi. Ben “gücüm yetmez” dedim. Bunun üzerine yanıma bir hizmetçi geldi ve arkamdan elbisemi kaldırdı. Ben direğe çıktım ve oradaki kulpa sımsıkı yapıştım ve o hâlde iken uyandım. Ardından bu rüyamı Peygamber'e (sav) anlattım. Peygamber (sav) "Gördüğün bu bahçe, İslâm bahçesidir. O direk de İslâm direği olan Tevhîd'dir. O kulp da çok sağlam olan iman kulpudur. Sen ölünceye kadar İslâm Dinine yapışarak yaşayacaksın" buyurdu
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyan b. Uyeyne, ona Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da Ebu Hureyre, Zeyd b. Hâlid ve Şibl (r.anhüm) şöyle demişlerdir:
Bir adam (hasmı ile birlikte) geldi ve Hz. Peygamber'e (sav) “Allah'a aşkına, aramızda Allah'ın kitabı ile hükmet” dedi. Daha dirayetli ve edepli olan hasmı “aramızda Allah'ın kitabı ile hükmet ve bana müsaade et anlatayım” dedi. Hz. Peygamber (sav) "söyle" buyurdu. Bunun üzerine söz verilen hasım “benim oğlum bunun yanında işçiydi ve bunun karısı ile zina etti. Bu nedenle ben yüz koyun ve bir hizmetçi fidye vererek oğlumu kurtardım. Sonra ben ilim ehlinden birkaç adama sordum. Oğluma yüz değnek ve bir yıl sürgün, bu adamın karışma da recim cezası gerektiği bilgisini aldım” dedi. Bundan sonra Rasulullah (sav) "canım elinde olana yemin ederim ki aranızda Allah'ın kitabı ile hükmedeceğim. Verdiğin yüz koyun ve hizmetçi sana geri verilecek. Oğluna da yüz değnek ve bir yıl sürgün cezası gerekir. Ey Üneys, sen de bunun karısına git. Eğer suçunu itiraf ederse onu recmet" buyurdu." Üneys kadına gitti. Kadın suçunu itiraf etti. Üneys de kadını recmetti.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona İbn Şihab, ona Übeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud, ona da Ebu Hureyre ve Zeyd b. Hâlid şöyle haber vermişlerdir:
İki adam davalarını Rasulullah'a (sav) arz ettiler. Biri “aramızda Allah'ın Kitabı ile hükmet“ dedi. daha anlayışlı olan diğeri de “evet ey Allah'ın Rasulü, aramızda Allah'ın Kitabı ile hükmet ve anlatmam için bana izin ver” dedi. Rasulullah (sav) ona "konuş" buyurdu. O da “benim oğlum bu adamın yanında ücretli ücretle çalışan biriydi, bunun karısı ile zina etmiş. Bana oğlum üzerine recim cezası olduğunu haber verdiler. Ben de oğlumun yüz koyununu ve benim bir cariyemi fidye verip, oğlumu kurtardım. Sonra ben bunu ilim ehline sordum. Onlar da bana oğlum üzerine yüz değnek ile bir yıl sürgün, bu adamın karısına da recim aranızda Allah'ın Kitabı ile hüküm vereceğim. Koyunlar ve cariyen sana geri verilir" buyurdu ve onun oğlunu, yüz değnek vurup bir yıl sürgüne gönderdi. Sonra da Üneys'e o kadına gitmesini emrederek "eğer kadın suçunu itiraf ederse onu recmet" buyurdu. Kadın zina suçunu itiraf etti, o da kadını recmetti